24 Kasım 2024 Pazar / 23 CemaziyelEvvel 1446

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin Star'a konuştu: Yeni döneme hazırız, Maarif Modelinde iddialıyız

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, 2024-2025 Eğitim-Öğretim yılında ilk kez kademeli olarak uygulamaya geçecek olan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli'ne ilişkin merak edilen soruları Star Gazetesi Ankara Temsilcisi Fadime Özkan'a cevapladı. Bakan Tekin, 'Biz önümüzdeki yüzyılı Türkiye Yüzyılı yapmak için çalışıyoruz, yeni modelin adını bunun için Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli koyduk. İddialıyız. Arzumuz çocuklarımızın evrensel ilkelerden uzak kalmadan, kendi değerlerini unutmadan, vatan ve millet sevgilerini koruyarak, vatanseverlik, merhamet, adalet ve saygı başta olmak üzere değerlere sahip biçimde yetişmelerini sağlamak' dedi.

1 Eylül 2024 Pazar 15:59 - Güncelleme:
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin Star'a konuştu: Yeni döneme hazırız, Maarif Modelinde iddialıyız

Ders zilinin çalmasına bir hafta kala Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'i makamında ziyaret ederek merak edilenleri sorduk kendisine. En çok da ailelerin ve öğrencilerin merak ettiği 2024-2025 Eğitim-Öğretim yılında ilk kez kademeli olarak uygulamaya geçecek olan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli üzerine konuştuk. Neden bir müfredat değişikliğine gittiklerini, neyi değiştirip neyi getirdiklerini, Maarif Modelinin ruhunu, iddiasını, hedeflediği öğrenci profilini, modele getirilen eleştirileri, dijitalleşmenin zararlarına karşı MEB olarak neler yaptıklarını, öğretmen mülakatlarını ve FETÖ'ye karşı alınan tedbirleri... Cevapları bu röportajda bulacaksınız.

2024-2025 Eğitim-Öğretim yılının başındayız ve Milli Eğitim Bakanlığı olarak "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" adını verdiğiniz yeni bir müfredatla başlıyorsunuz yeni yıla. Öğrencilerimizi, öğretmenlerimizi, aileleri tam olarak ne bekliyor bu sene?

Öncelikle başta öğretmenlerimiz olmak üzere öğrencilerimiz, aileleri, idarecilerimiz, eğitim çalışanlarımız ve milletimiz için hayırlı ve başarılı bir eğitim öğretim yılı temenni ediyorum. Gerçekten çok zor, çok fedakarlık isteyen ve bir o kadar sorumluluk gerektiren bir iş öğretmenlik. Ayrıca tek başına öğretmenlerimizin altından kalkabilecekleri bir sorumluluk da değil. Başta aileler olmak üzere herkes sorumluluklarını yerine getirip genel olarak eğitim camiamıza ve özellikle de öğretmenlerimize yardımcı olmaları gerekir diye düşünüyorum.

ÖĞRENCİLERİMİZİ KEYİFLİ VE VERİMLİ BİR YIL BEKLİYOR

Yeni eğitim öğretim yılına ilişkin iki ayrı kategoride beklentileri özetlemek gerekir. Birincisi bildiğiniz üzere Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kademeli bir biçimde, anaokulları, ilkokul birinci sınıflar, ortaokul beşinci sınıflar ve lise hazırlık sınıfları ile dokuzuncu sınıflardan başlayarak hayata geçecek. O yüzden bahsettiğim sınıf düzeyindeki öğrenci, veli ve öğretmenlerimizi çok eğlenceli, çok keyifli ve bir o kadar da verimli bir eğitim öğretim sürecinin beklediğini ifade etmek isterim. İkincisi bütün eğitim öğretim süreçlerine ilişkin olarak da yaz aylarında yoğun bir hazırlık dönemi yaşayarak alınacak bütün tedbirleri aldık, sağlıklı ve başarılı bir ortamı hep birlikte yaşayacağımıza inanıyorum. Ama biraz önce dediğim gibi hepimiz üstümüze düşen sorumluluklarımızı yerine getirmek koşuluyla.

ÖĞRETMENLERİMİZ GEÇİŞ SÜRECİ İÇİN HAZIR

Öğretmenler açısından geçiş-uyum süreci nasıl olacak, öngörünüz/planlamanız ne?

Haziran ayının başından itibaren önce süreçte yeni model ile ilgili olarak öğretmenlerimizi bilgilendirecek ve onlara rehberlik edecek formatör arkadaşlarımızla çalıştık. Bu kapsamda 11 binin üzerinde arkadaşı görevlendirmiş olduk. Bu arkadaşlar yaz aylarından itibaren Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli hakkında öğretmen arkadaşlarımızla birlikte çalıştılar. Eylül ayının ilk haftasındaki Mesleki Çalışma Dönemini de yeni programın bu uygulamaya geçeceği sınıf ve branşlarda ders verecek öğretmenlerimiz için tamamen bu eğitimlere ayırdık. Ayrıca her sınıf ve branş düzeyinde öğretmen arkadaşlarımız için elektronik içerikler hazırladık ve bunları Bakanlığımızın Eğitim Bilişim Ağı (EBA) başta olmak üzere tüm platformlarda Haziran ayından itibaren paylaştık. Mesleki Çalışma dönemi tamamlandığında yeni modeli ilk defa uygulayacak branş ve sınıflardaki öğretmenlerimizin tamamı bu eğitimleri almış olacak. Kalan arkadaşlarımız da Kasım ayındaki ara tatil döneminde bu eğitimleri almış olacaklar.

VELİLERİMİZ İÇİN DE BROŞÜRLER HAZIRLADIK

Ayrıca velilerimiz ve öğrencilerimiz için de yeni modelin neler getirdiği ve içeriğinin nasıl olacağına dair açıklayıcı broşür ve eğitim materyalleri oluşturduk. Onları da hem basılı olarak ve hem de elektronik ortamda paylaşmış olacağız. Bu da ilk defa hayata geçirdiğimiz bir uygulama, bunun da altını çizmek gerekir.

EĞİTİMİN MANTIĞI TÜM DÜNYADA DEĞİŞTİ

En başa dönerek sorayım. Müfredat değişikliğine neden ihtiyaç duydunuz peki?

Şöyle söyleyeyim Fadime hanım, dünya çok hızlı değişiyor. Teknolojiden tutun sağlığa, ekonomiden uluslararası ilişkilere her alanda bu değişiklik yaşanıyor. Bizi ilgilendiren boyutuyla da başta öğrencilerimiz olmak üzere herkesin bilgiye erişimde devrim niteliğinde kolaylıklara kavuştuğunu görüyoruz. Tüm Dünya da bunu görüyor. Bunu başta OECD olmak üzere tüm uluslararası örgüt ve yapıların verilerinden de görmek mümkün. Dünyada eğitimin mantığı bilgiye erişmekten, erişilen bilginin gündelik hayatta kullanılacak becerilere dönüşmesi şeklinde evrildi. Birçok ülke 2000'li yılların başından itibaren eğitim sistemlerini buna göre şekillendirdi. Biz de Bakanlık olarak bunun çalışmalarını yaklaşık 10 yıl önce başlatmıştık. Şunu açık bir biçimde ifade etmek gerekir ki, programlardaki değişiklik bizim için bir seçenek değil, zorunluluktu. Biz de bu anlamda hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra üstümüze düşen sorumluluğu yerine getirmek için bu değişikliği yaptık.

MAARİF MODELİNİN RUHU

"Her ülkenin kendine özgü bir eğitim modeli vardır" diyorsunuz. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli nasıl bir modeldir peki? Onu Türkiye'ye özgü kılan, ayırt edici özelliği nedir? Ruhunda, felsefesinde ne var bu modelin?

Türkiye Yüzyılı Maarif Modelimizin iki boyutu var. İlki biraz önce söylediğim evrensel değişime ayak uyduracak, çocuklarımızın ve gençlerimizin uluslararası alanda rekabet gücünü artıracak değişiklikleri bünyesinde barındırması. İkincisi de, evrensel olanla uyumlu bir yaklaşım ile eğitim alırken, bizi biz yapan, bizi millet yapan değerlerimizden kopmadan, bu değerleri içselleştirerek yetişmelerini sağlayacak tedbirleri içermesi.

NASIL BİR ÖĞRENCİ PROFİLİ HEDEFLENİYOR?

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli nasıl bir öğrenci profili öneriyor peki?

Bizim arzumuz çocuklarımız ve gençlerimizin evrensel ilkelerden uzak kalmadan, kendi değerlerini unutmadan, vatan ve millet sevgilerini koruyarak, vatanseverlik, merhamet, adalet ve saygı başta olmak üzere değerlere sahip biçimde yetişmelerini sağlamak.

İDDİALIYIZ; TÜRKİYE'YE HAS BİR MODEL İNŞA ETTİK

Bu, bir iddia ortaya koymak demektir bir yönüyle...?

Kesinlikle öyle. En büyük iddiamız da, Türkiye'nin evrensel yaklaşımları göz önünde tutarak kendine has bir eğitim modeli inşa edebileceği.

SAMİMİYET VE CİDDİYETTEN UZAK ELEŞTİRİLER

Müfredatı öğretmenler, uzmanlar, kurullar, sendikalar dahil bütün paydaşlarla beraber hazırladığınızı açıklamıştınız Nisan ayında. Taslak tamamlandıktan sonra askıya çıkarak değerlendirmeleri de aldınız ama hala eleştirileri-önerileri dikkate almadığınız yönünde eleştiriler var?

Bu iddiayı samimiyet ve ciddiyetten uzak buluyorum. Söylediğim çerçevede Türkiye'de programların değişmesi gerektiğine dair tartışmalar yıllardır var. Hemen herkes, bu minvalde görüşlerini açıklıyor. Yani bu eleştirileri dile getiren herkesin aslında bir hazırlığı olması gerektiğini kabul etmemiz gerekir.

Biz ekibimizle birlikte 2023 yılı Haziran ayında göreve başladığımızda müteaddit defalar kamuoyuna bu tür hazırlıkları olanların çalışmaların istediğimizi, olmayanlar için de hazırlık yapıp bizimle paylaşmalarını istedik. Aralık ayına kadar katıldığımız her yayında, her toplantıda bu çağrımızı yineledik. Yani "buyurun gelin, birlikte yapalım" diye davet ettik.

KATKI VERMEK İSTEYEN HERKES SÜRECE DAHİL OLDU

Gerek yazılı raporlarıyla ve gerek bizzat çalışmak istiyorum talebiyle bize gelen her katkı verme talebini gündemimize aldık. Gelen raporlardan faydalandık, çalışmak isteyen arkadaşları ilgili komisyonlara dahil ettik. İlginçtir bu çağrılara hiçbir şekilde cevap verme nezaketini göstermeyenler programlar askıya çıktıktan sonra "Biz niye yokuz" diye kamuoyunu yanıltıcı beyanlarda bulundular.

YA TEMBELLER YA DA KÖTÜ NİYETLİ

Bunun iki açıklaması var. Ya tembelliklerinden hiçbir hazırlık yapmadılar. Tembelliklerini örtbas etmek için böyle davranıyorlar . Ya da iyi niyetli olmadıkları için, bu değişiklikleri ötelemek ve yaptırmamak için yanıltıcı beyanlarda bulunuyorlar. Şunu kesinlikle altını çizerek bir kez daha belirtmek istiyorum: iyiniyetli bir biçimde katkı vermek isteyen herkes sürecin içerisine dahil oldu. Bizzat ben bazı komisyonlara davetimi yüzyüze yapmak için toplantılar tertip ettim.

Ayrıca askı sürecinden sonra 70.000'e yakın görüş ve öneri Talim ve Terbiye Kurulumuzca tek tek değerlendirildi. Görüş ve öneriler dikkate alınıp ilgili eğitim öğretim daireleri ve komisyonlar tarafından değerlendirildikten sonra da onaylanarak yürürlüğe girdi.

KENDİ ÖNYARGILARINI BİZE DAYATMAYA ÇALIŞIYORLAR

Modeli mevcut programlardaki eksiklikleri gidermekten çok ideolojik bir gündemle hazırlandığı yönünde eleştirenler oldu, bu kısma geleceğim ama önce adından başlayalım izninizle. Diyorlar ki "Türkiye Yüzyılı" kavramı Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan'ın ortaya koyduğu vizyonun adı. Bu nedenle "siyasi-ideolojik" ve "tarafsız değil", "milli değil", "herkese eşit değil". Ne dersiniz bu eleştirilere?

Fadime Hanım, mümkün olan her vesileyle tekrar ediyorum. Ben bu tür eleştirileri dile getirenlerin neden rahatsız olduklarını anlayamıyorum. Kendi ideolojik ön yargılarını bize dayatmaya çalışan bu kitleleri sağduyuya davet ediyorum. Neye karşılar mesela:

- Çocuklarımızın ve öğretmenlerimizin sırtından ağır bilgi yükünü almamıza mı?

- Akademik başarıyı da içine alan beceri odaklı bir eğitime geçişimize mi?

- Öğretmen inisiyatifinin ve öğrenci katılımının artırılmasına mı?

- Çocuklarımızın kendilerini, becerilerini geliştirmelerine, dünya ile yarışabilecek bir öğrenme sürecinde olmalarına mı?

- Merhametli, çevresine saygılı, erdemli, milli manevi değerlerimizi özümseyen bireyler olmalarına mı?

- Her öğrencinin biricik olduğunu göz önüne alan farklılaştırılmış eğitimi temele almamıza mı?

- Tarihimizin; Osmanlı'nın kuruluşundan Cumhuriyet'e, Kurtuluş Savaşı'ndan Atatürk'ün hayatına kadar kronolojik sıra ile bir bütün halinde anlatılmasına mı?

- Milli iradenin gasbedilmesine ve demokrasimizin gerilemesine neden olan darbe süreçlerinin anlatılmasına mı?

- Mavi vatan, gök vatan gibi kavramların Coğrafya dersi müfredatına eklenmesine mi?

- Ülkemizin savunma sanayi alanında kat ettiği mesafelerin aktarılmasına mı?

- Çağı yakalamayı değil, çağın ilerisinde insanlar yetiştirme hedefimize mi?

- Bu hedefle uyumlu olacak şekilde çocuklarımızı 22. yüzyıl becerileriyle donatma isteğimize mi?

Gerçekten neye itiraz ettiklerini bir türlü anlamış değilim. Biz önümüzdeki yüzyılı Türkiye Yüzyılı yapmak için çalışıyoruz ve bunu göstermek için de modelin adında Türkiye Yüzyılı ifadesini kullanmayı tercih ettik.

MODELİ ANLATAN EN DOĞRU KELİME: MAARİF

"Maarif" kelimesine de takılanlar var. Neden "eğitim" değil de "maarif" dediniz?

İlk sorunuza cevap verirken modelin özünde çocuklarımızın elde ettikleri bilgileri kullanabilmelerini, onları beceriye dönüştürebilmeleri hedefi var. Bunu en güzel ifade eden kelimelerden bir tanesi de maarif. O yüzden maarif kavramını kullanmayı tercih ettik.

TÜRKİYE'NİN MAARİF DAVASI

Nurettin Topçu "Türkiye'nin Maarif Davası" adlı kitabında "Dinde ve dilde, sanatta ve devlette büyük millet varlığımızın sönük bir hayal haline gelerek bize vedâ ettiği bir devrin yetimleriyiz. Onu yok olmaktan kurtaracak olan yine millet maarifidir. Kendimiz için yepyeni bir maarif sistemi kurarak işe başlamak zorundayız" der. Bu arayışla bir bağı var mı müfredatın, nasıl bir bağı var?

Var tabi. Ama şunu ifade etmek isterim, merhum Topçu'nun ifade ettiği eksikliğe bu konu hakkında fikir sahibi olan herkes dikkat çekiyor zaten. Mesela Gazi Mustafa Kemal Atatürk 1921 yılında toplanan Maarif Kongresinde yaptığı konuşmada "kemali dikkat ve itina ile işlenip çizilmiş bir milli terbiye programı vücuda getirmeye ve mevcut maarif teşkilatımızı bugünden müsait bir faaliyetle çalıştıracak esasları ihzar etmeye sarf-ı mesai eylemeliyiz" ifadelerini kullanıyor.

BİZİM YAPTIĞIMIZ ATATÜRK'ÜN DEDİĞİDİR

Devamında da milli terbiyeden kastının "seciye-i milliye ve tarihiyemizle mütenasip bir kültür" olduğunu ifade ediyor. Ve "dehayı milliyemizin inkişaf-ı tamı ancak böyle bir kültür ile temin olunabilir" diyor. Bizim yaptığımız da tam olarak bu.

CHP ELEŞTİRDİĞİ HUSUSLARI SOMUTLAŞTIRMIYOR

Türkiye'nin ikinci büyük partisi CHP'den Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline gelen eleştiriyi "bilimsel olmayan politik bir metin" şeklinde özetleyebilirim. Muhtemelen TBMM açılıp bütçe maratonu başladığında karşınıza en fazla çıkacak eleştiri bu olacak. Cevabınızı şimdiden alabilir miyiz?

Ben de şunu merak ediyorum. Türkiye'de bilimselliğin ölçütü bir siyasi parti mi? CHP mi? Bu tür ifadeleri kullandıktan sonra programların bilimsellikle çelişen hususlarını açıklamaları gerekmez mi? CHP bir türlü müktesebatındaki totaliter dili kullanmaktan vaz geçmiyor. Bilimsellik, laiklik, cumhuriyet, demokrasi, özgürlük, hukuk devleti, sivil toplum, temel hak ve hürriyetler gibi aklınıza gelecek bir çok kavramsallaştırmada herkesten kendilerinin çizdiği kalıba girmelerini bekliyorlar. Bence kendilerini bu açıdan yenilemeleri gerek. Bu kavramsallaşmada toplumla, evrensel olanla uzlaşamaları gerek. Bu konuda şimdiden bir polemiğe girmek istemem, ama benim şahsen durduğum nokta, bu kavramların özgürlükçü ve evrensel normlara uygun bir biçimde tanımlanması. Hazırladığımız müfredattaki yaklaşımımız da böyle.

DEĞERLER ÇOCUKLARA NASIL KAZANDIRILACAK?

Cevabınızı merak ettiğim bir eleştiri daha var. Benim anladığım MEB yeni müfredatın çocukların erdemli insanlar olarak yetişmesi için değer eğitimine daha bütünlüklü olarak eğiliyor. 20'den fazla değer üzerinde durulmuş. Ve fakat deniyor ki değerlerin öğrencilere hangi derste ve nasıl kazandırılacağına dair net bir tarif yok. Tarifi ne bunun, değerleri nasıl kazandıracaksınız çocuklara?

Burada şöyle bir durum var. Program dediğimiz metinlerin amacı zaten bir çerçeve çizmektir. Programlara göre hazırlayacağımız ders kitapları, eğitim materyalleri, öğretmen rehber kitapları ve hizmet içi eğitimlerle uygulamada karşılaşılabilecek zorlukları gidereceğimizi zaten açıklamıştık. Ki bu çalışmaları da yapıp öğretmen arkadaşlarımızla paylaştık. Kaldı ki, bahsettiğiniz değerler salt derslerde ve ders kitaplarında kazandırılabilecek değiller. Bu değerlerin çocuklarımıza kazandırılması tüm eğitim sürecine yayılarak gerçekleşebilecek. Bazen teneffüs ortamında, bazen bir sosyal sorumluluk projesinde. Hazırlanan materyallerinde bu konuda yol gösterecek uygulama örneklerine de yer verildi.

DİJİTALLEŞMENİN ZARARLARINA KARŞI HERKES SORUMLULUK ALMALI

Dijitalleşmenin, internetin yaygınlaşması ve başka pek çok nedenle aile gibi okulun da çocuklar üzerindeki etkisinin eskiye kıyasla çok azaldığı bir vakıa. Artık çocuklar gençler okuldan çok sosyal medyanın ve dijital mecraların etkisinde. Bilgi edinmede internet teknolojisi kuşkusuz çok önemli ama oluşturulan algoritmalarla gençlerin kimlik inşasında karanlık eller devreye girebiliyor. Eskişehir'de yaşanan üzücü hadise buradaki tehlikenin habercisi sayılabilir. Buna karşı planınız ne?

Aslına bakarsanız bunu sadece eğitim sistemi içinde çözme imkanımız yok. Çocuk eve gittiğinde annesi ve babasının sürekli dijital mecralarda, sosyal medya platformlarında, oyun ya da alışveriş sitelerinde olduğunu görünce okullarda verilen uyarıcı etkinliklerin çok da bir etkisi kalmıyor. O yüzden mücadele hep beraber vermemiz gereken bir mücadele. İlgili bakanlıklar, kamu kurumları, ebeveynler ve sivil toplum kuruluşları birlikte sorumluluk üstlenmeli.

Biz bu anlamda programlarda tanımladığımız okur yazarlık türlerinden birisi olarak dijital okur yazarlığına da yer verdik. Farklı derslerde bu konularda gerekli eğitimleri de vereceğiz. Ama dediğim gibi bu sadece eğitim sistemi ile sağlanacak bir durum değil.

Bu yıl eğitim öğretim hazırlık sürecinde yayımladığımız genelgelerden bir tanesinde de bu konuda alınması gerekli tedbirleri arkadaşlarımızla paylaştık.

ÖĞRETMENLERİMİZ SAHİP ÇIKARSA PROGRAM BAŞARILI OLUR

Uygulamaya dair sormak istiyorum. Yeni müfredat okul öncesi, ilkokul 1, ortaokul 1, lise 1'den itibaren kademeli şekilde hayata geçecek. Bu da demek oluyor ki dört yıl sonra model tam olarak uygulanmış ve neticeleri görülmüş olacak. Ne bekliyorsunuz, hedef ne, somut bir çıktısı olacak mı yoksa zamanla gözlemle mi anlayacağız?

İlk olarak şunu söyleyeyim, programın başarılı olmasının birinci koşulu başta öğretmenlerimiz olmak üzere eğitim paydaşlarımızın hepsinin sahip çıkması. Bunu temin etmek için çaba gösteriyoruz. Ayrıca Bakanlık bünyesinde uygulamaya ilişkin geri dönüşleri alabileceğimiz bir ortam da oluşturduk. İzleme ve Değerlendirme Daire başkanlıklarımız uygulamaları sürekli izleyip, raporlayacaklar. Somut çıktıları da süreç içerisinde göreceğiz inşallah.

AK PARTİ'NİN ÜNİVERSİTE VE MESLEKİ EĞİTİM POLİTİKASI

Önümüzdeki eğitim öğretim yılında gündeminize aldığınız bir diğer konu mesleki ve teknik eğitim konusu. Sorum şu. AK Parti 21 yıllık uzun iktidarı boyunca eğitime önem verdi, çok yatırım yaptı ve bilhassa kız çocuklarının okullaşma oranını yüzde 39'dan yüzde 98'ler seviyesine yükseltti. Her ile üniversite götürdü, üniversiteli olmayı idealleştirdi. Ve fakat gelinen noktada hem "üniversiteli işsizler" hem de "ara eleman ihtiyacı" bir soruna dönüştü. Şimdi tekrar meslek liseleri gündemde. Burada bir tenakuz mu var, planlama hatası mı, sorun ne?

Bence bu bir tenakuz değil. Ülkelerin yüksek öğrenim almış genç nüfusunun olması bir dezavantaj değil tam tersine bir avantajdır. Bizim mesleki eğitimi odağa almamızın ana sebebi yetişmiş arkadaşlarımızın teorik bilgileri kadar uygulamayı da, işbaşı eğitimlerini de almış olmaları. 10 Ağustos tarihli Cumhurbaşkanlığı Genelgesinin özü de bu zaten. Gençlerimizin teorik eğitimlerinin yanında, onları destekleyecek ve daha iyi yetişmelerini sağlayacak şekilde uygulama imkanının da verilmiş olması.

ÖĞRETMEN MÜLAKATLARI VE FETÖ SÜZGECİ

Son soru: Öğretmen atamalarında mülakat yapıldığı için eleştiriliyorsunuz. Buradaki liyakat kıstasını anlıyorum, bu iyi ve doğru bir şey. Ama mülakat sadece bunun için mi? Mesela FETÖ'nün yeniden dirilmeye ve devlete sızmaya çalıştığı bir dönemde FETÖ'ye yönelik de bir süzgeç yok mu?

Mülakatlarla ilgili benim başından beri söylediğim şey, bize emanet edilen gençleri ve çocukları en iyi yetiştirecek kişileri seçebilmemiz. Bu konuda çok haksız eleştiriler yapıldı. Ama sınav uygulamasında aldığımız tedbirlerle torpil, kayırmacılık, referans vb hiçbir dışsal etkiye müsaade etmedik. Bu vesileyle sınavlarda görev alan arkadaşlarımızın hepsine içtenlikle teşekkür ederim. Yaptığımız şey çocuklarımızı ve gençlerimizi emanet edeceğimiz adaylar içinden her açıdan en uygununu seçmek. Bahsettiğiniz her iki açıdan da dikkatli ve özenli bir süreç yürüttük.

  • Bakan Tekin
  • yeni müfredat
  • Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli
  • Fadime Özkan