Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde 5 Şubat'ta İsviçre'de toplanan Libya Siyasi Diyalog Forumu (LSDF) üyelerinin oylaması sonucunda, 24 Aralık 2021'de yapılması planlanan seçimlere kadar Başkanlık Konseyi Başkanlığına Muhammed Menfi, Başbakanlığa da Abdulhamid Dibeybe seçildi.
Hafter milislerinin sözcüsü Ahmed el-Mismari, pek çok ülke ve uluslararası kesim tarafından yapılan açıklamalar gibi geçici yönetimin seçilmesinden memnun olduklarını duyurdu. Mismari, Başkanlık Konseyinin yeni yönetimini tanıyarak, Konseyin Libya ordusunun başı olduğuna işaret etti.
Sözcünün, Hafter milislerinin yeni yönetimi hoş karşılayıp, alışılmışın aksi bir dil kullanarak, Konseyin yönetimi altında olduklarını duyurması şaşkınlığa neden oldu.
Çünkü Hafter, 2016'dan bu yana Başkanlık Konseyinin, kendisine bağlı milisler üzerindeki otoritesini reddediyordu. Üstelik sivil yönetimi tanıma karşılığında Libya Genelkurmay Başkanlığını üstlenme tekliflerini de kabul etmiyordu.
2015 yılında imzalanan Libya Siyasi Anlaşması'na göre Başkanlık Konseyi, Libya ordusunun başı kabul ediliyor ve genelkurmay başkanını görevden alma yetkisi bulunuyor, Hafter ise buna karşı çıkıyordu.
Bunun yanı sıra Hafter, Tobruk Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih'le iş birliği içinde Ulusal Mutabakat Hükümeti'ne (UMH) güvenoyu verilmemesi için çaba sarf etti. Hafter, Nisan 2019'da başkent Trablus'a saldırıya geçene dek hükümetin düşmesi, ülkenin doğu ve güney kesimlerindeki yetkilerinin yok sayılması için uğraştı.
Hafter, Trablus saldırısı başarısızlığa uğramasına rağmen kendini ülkenin lideri olarak dayatmaya çalıştı ancak bu planları uluslararası alanda karşılık bulmadı.
Bunlar düşünüldüğünde, Hafter'in ülkenin tek lideri olma ısrarı göz önüne alındığında seçilen yeni yönetimden memnuniyet açıklaması yapılması şaşırttı. Bu durum akıllara Hafter'in kendini kurtarmak için yeni bir strateji belirlediği ihtimallerini getirdi.
Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saray'dan ayrılması ve yerine yeni başkan Joe Biden'ın gelmesi, birçok dengeyi değiştirdi. Hafter'in müttefikleri Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri de (BAE) Yemen ve Libya meselesi başta olmak üzere türlü konularda bu değişikliklerden etkilendi.
Hafter de bunları göz önüne alarak, ABD'nin kendisine karşı herhangi bir tutumundan önce yeni sivil yönetimi desteklediğini açıkladı. Zaten BM ile Hafter destekçisi Fransa dahil çeşitli Avrupa ülkeleri Libya siyasi diyaloğunu sekteye uğratanlar için yaptırım tehditlerinde bulunmuştu.
Destekçisi Trump'ın gidişinden sonra Hafter'in manevra alanı daraldı. Hafter, 2016'da müttefiki Akile Salih'e uygulanan uluslararası cezadan Fransa'nın vetosu sayesinde kurtulmuştu. Ancak şu anki hassas dönemde Fransa, Hafter'i tekrar koruyamayabilir, üstelik cezalandırma yoluna bile gidebilir.
Geçen yıl ABD federal mahkemesinde aleyhine açılan iki dava Hafter'in belini büküyor.
Hafter'e bağlı güçlerin Ağustos 2016 ile Mart 2017'de Bingazi'deki saldırılarında yakınlarını kaybeden iki aile tarafından Virginia'daki bir federal mahkemede Hafter aleyhine tazminat davası açıldı.
Eski ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, makamından ayrılmadan önce mahkeme tarafından kendisinden istenen sanığın savunma heyetinin iddia ettiği gibi Hafter'in resmi ya da yarı resmi olarak devlet başkanlığı dokunulmazlığı bulunup bulunmadığı yönündeki yazışmayı cevaplamadı.
Suçlu bulunması halinde Hafter'in ABD'deki milyonlarca dolarlık mal varlığına el konulabilir. Ayrıca bu Hafter aleyhine başka davalar açılmasını da beraberinde getirebilir. Sonuç olarak, Hafter'in ülkenin liderliğine adaylık ya da yüksek makamlar elde etmesinin yolu da kapanabilir.
Bunlar dikkate alındığında Hafter'in Libya'daki yeni geçici yönetime yeşil ışık yakması, Libya Genelkurmay Başkanlığı gibi üst düzey bir makam elde etme ve böylece ABD'de ve diğer ülkelerde yargı dokunulmazlığı elde etme taktiği olması uzak ihtimal değil.
Hafter'in oğlu Saddam'a bağlı Tarık bin Ziyad milislerinin 2 Şubat'ta Sirte kentinde Hafter yanlısı Kaniyat milislerinin karargahına saldırı düzenlemesi de Hafter'in imaj düzeltme çabası olarak değerlendirildi.
ABD, Kasım 2020'de Terhune katliamının sorumlusu Kaniyat milislerine yaptırım kararı almıştı.
ABD'nin kararından sonra Hafter, Kaniyat milisleri ile arasına mesafe koyma ve onların işlediği suçlardan sorumlu olmamak için uzak durma çabasına girdi.
Hafter'in Libya'da güç kullanarak yönetime gelme projesi suya düştü. Artık Hafter'in kendisi, milisleri ve ona destek veren doğudaki kabileler de Türkiye'nin Libya'da meşru yönetimi desteklemesiyle darbeci generalin Trablus'u ele geçirmesinin imkansız olduğunu biliyor.
Üstelik Hafter, yalnızca Trablus'a yeniden bir saldırı düzenleme gücünü değil, doğudaki ve güneydeki kalelerini de kaybediyor.
Halkın ülkenin doğu, güney ve orta kesimlerindeki bölgelerde geçen yıl düzenlediği protestolar, Hafter'den eskisi gibi korkmadıklarını ve ona olan öfkelerini gösteriyor.
Biden'ın göreve gelmesiyle yönlerini Beyaz Saray'a yeniden çeviren uluslararası kesimler nedeniyle trajik sondan kaçınmak için Hafter'in önünde Libya'daki yeni yönetime yeşil ışık yakmaktan başka seçenek kalmadı.
ABD Başkanı Biden'ın Libya konusunda ciddi kararlar alması halinde Suudi Arabistan, BAE, Mısır ve Fransa'nın Hafter'e desteği kesmesi muhtemel.
Hafter'in ABD'nin yaptırımlarından endişe etmesi, aleyhine açılan davalara karşı dokunulmazlık elde etmeye çalışması, inatla karşı çıktığı sivil yönetime boyun eğmesi ve yeni geçici yönetimi memnuniyetle karşılaması sonucunu doğurdu.