21 Kasım 2024 Perşembe / 20 CemaziyelEvvel 1446

Şehit Yahya Sinvar'ın vasiyeti ortaya çıktı: Mücadelemiz geçici değil kanımızın son damlasına kadar…

İsmail Heniyye'den sonra Hamas'ın yeni lideri olan Gazze aslanı olarak nitelendirilen Yahya Sinvar, işgalci İsrail'in saldırılarında şehit oldu. Ömrünü Filistin davasına adamış olan Sinvar'ın vasiyeti ortaya çıktı. Çocukluğundan beri Filistin'in özgürlüğü için mücadele ettiğini, hapishane yıllarını anlatan vasiyetinde Sinvar, “Mücadelemiz geçici değil kanımızın son damlasına kadar” diyor.

20 Ekim 2024 Pazar 09:38 - Güncelleme:
Şehit Yahya Sinvar'ın vasiyeti ortaya çıktı: Mücadelemiz geçici değil kanımızın son damlasına kadar…

16 Ekim'de katil İsrail ordusunun düzenlediği saldırılarda Hamas lideri Yahya Sinvar, şehit oldu. İşgalci İsrail'in paylaştığı dron görüntülerinde şehit Sinvar'ın şehadetine kadar soykırım ordusu karşısına mücadele etmeye devam ettiği görüldü.

Hamas tarafından şehit olduğu doğrulanan Sinvar'ın kaleme aldığı vasiyeti ortaya çıktı. Vasiyetin Han Yunus Zekat Komisyonu Başkanı Dr. Cemil Ebu Bilal'in duyurduğu iddia edildi.

İşte Yahya Sinvar'ın vasiyeti:

Ben, gurbeti geçici bir vatana, hayali ise sonsuz bir mücadeleye dönüştüren mülteci çocuğu Yahya... Bu satırları yazarken, hayatımda geçen her anı hatırlıyorum: çocukluğumun dar sokaklarını, uzun hapis yıllarını ve bu topraklarda dökülen her damla kanı düşünüyor; hatırlıyorum.

1962 yılında, Filistin'in yırtık bir hafıza ve siyasetçilerin masalarında unutulmuş haritalardan ibaret olduğu bir dönemde, Han Yunus Mülteci Kampı'nda doğdum. Hayatını ateş ve küller arasında örmüş bir adamım ve işgal altında yaşamanın sadece sürekli bir hapishane anlamına geldiğini erken yaşta fark ettim. Çocukluğumdan beri biliyordum ki, bu topraklarda hayat sıradan değildir. Burada doğan, kalbinde kırılmaz bir silah taşımalı ve özgürlüğe giden yolun uzun olduğunu anlamalı, bilmelidir.

Vasiyetim buradan başlıyor, işgale karşı ilk taşı atan o çocuktan öğrendim ki o taşlar, dünyaya yaralarımız karşısında sessiz kalanlara karşı söylediğimiz ilk sözlerdir. Gazze'nin sokaklarında öğrendim ki insan, yaşıyla değil, vatanı uğruna yaptığı fedakarlıkla ölçülür. Hayatım da böyle geçti: hapishaneler, savaşlar, acı ve umutla dolu bir hayat.

"KORKU NEDİR BİLMEDİM"

1988 yılında ilk kez hapse girdim ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldım, ancak korku nedir bilmedim. O karanlık hücrelerde, her duvarda uzak bir ufka açılan bir pencere ve her demir parmaklıkta özgürlük yolunu aydınlatan bir ışık gördüm. Hapishanede sabrın sadece bir erdem değil, acımasız bir silah olduğunu öğrendim, denizi damla damla içmek gibi.

"MÜCADELEMİZ GEÇİCİ DEĞİL KANIMIZIN SON DAMLASINA KADAR..."

Vasiyetim şudur: Hapishanelerden korkmayın, onlar sadece özgürlüğe giden uzun yolumuzun bir parçasıdır. Hapishane bana özgürlüğün sadece çalınmış bir hak olmadığını, acıdan doğan ve sabırla şekillenen bir fikir olduğunu öğretti. 2011'de "Vefa-ül Ahrar" anlaşmasıyla serbest bırakıldığımda, artık eskisi gibi değildim; inancım güçlendi ve yaptığımız şeyin sadece geçici bir mücadele değil, son damlamıza kadar taşıyacağımız bir kader olduğunu anladım.

Vasiyetim şudur ki: Silaha, pazarlık konusu olmayan onurunuza ve ölmeyen hayalinize sımsıkı sarılın. Düşman, bizi direnişi bırakmaya, davamızı sonu gelmeyen bir müzakereye dönüştürmeye zorluyor. Ancak size diyorum ki: Haklarınız üzerinde pazarlık yapmayın. Direniş sadece taşıdığımız bir silah değil, her nefeste Filistin'e olan sevgimizdir; kuşatma ve saldırıya rağmen var olma irademizdir.

"ŞEHİTLER KANLARIYLA BİZE ÖZGÜRLÜK YOLUNU AÇTILAR"

Vasiyetim şudur: Şehitlerin kanına sadık kalın, bize bu dikenli yolu bırakanlar... Onlar kanlarıyla bize özgürlük yolunu açtılar, siyasetin hesaplarında ve diplomatik oyunlarda bu fedakarlıkları boşa harcamayın. Biz, öncekilerin başlattığını tamamlamak için buradayız ve ne pahasına olursa olsun bu yoldan sapmayacağız. Gazze, her zaman direnişin başkenti ve Filistin'in hiç durmadan atan kalbi olmuştur ve olmaya da devam edecektir.

2017 yılında Hamas'ın Gazze'deki liderliğini devraldığımda, bu sadece bir iktidar geçişi değil, taşla başlayıp tüfekle devam eden bir direnişin sürekliliğiydi. Her gün halkımın çektiği sıkıntıları hissediyordum ve özgürlüğe doğru attığımız her adımın bir bedeli olduğunu biliyordum. Ancak size şunu söylüyorum: Teslim olmanın bedeli çok daha büyüktür. Bu yüzden toprağınıza, köklerin toprağa sımsıkı sarıldığı gibi sarılın, çünkü yaşamaya karar vermiş bir halkı hiçbir rüzgar söküp atamaz.

"DÜŞMAN HİÇBİR ZAMAN İNSAN AYRIMI YAPMAZ"

Aksa Tufanı mücadelesinde, bir grup ya da hareketin lideri değildim; özgürleşmeyi hayal eden her Filistinlinin sesi oldum. Direnişin sadece bir tercih değil, bir görev olduğuna inanıyordum. Bu mücadelenin Filistin direnişinin kitabında yeni bir sayfa olmasını, hiziplerin, gurupların birleşmesini ve herkesin düşmana karşı tek bir saf oluşturarak ayakta durmasını istedim. Düşman, hiçbir zaman bir çocukla bir yaşlı arasında ya da bir taşla bir ağaç arasında ayrım yapmadı.