Almanya'da hafta sonu gerçekleşen federal seçimler, ülkenin siyasi dengelerinde önemli değişikliklere yol açtı. Hristiyan Demokratların (CDU) lideri Friedrich Merz'in partisi, oyların yaklaşık %29'unu alarak birinci parti konumuna yükseldi. Almanya için Alternatif (AfD) partisi ise oylarını %20'ye çıkararak ikinci sıraya yerleşti. Mevcut trafik lambası koalisyonunun büyük ortağı olan Sosyal Demokrat Parti (SPD) ise %16 ile tarihinin en düşük oy oranlarından birini aldı.
ABD'de Başkan Trump'ın göreve gelmesiyle Avrupalı siyasiler tedirgin bir sürece girdi. Trump'ın üstten bakışı ve Avrupalı siyasileri aşağılayan üslubu Alman siyasetini de rahatsız ediyordu. Özellikle Ukrayna-Rusya savaşına Zelensky liderliğine dair Trump'ın cümleleri Avrupa başkentlerini karıştırdı.
Ukrayna savaşı başlamadan hemen önce siyaseti bırakan Merkel geçtiğimiz haftalarda önce adeta geri döndü. Partisi CDU'da kendisine mesafeli olan Merz'i AfD'nin göçmen politikasının etkisinde kalmakta suçladı.
2021'de Hristiyan Demokratların lideri olan Merz, Merkel'in 2015'te yaklaşık bir milyon göçmenin Almanya'ya girdiği açık kapı politikasına karşı mesafeliydi ve bunun "tekrarlanmasına izin verilmemeli" demişti.
İkinci parti olan AfD bir süredir AB'den ayrılmaktan bahsediyor ve Elon Musk'la yakın temas kuruyor. AfD'nin koalisyona alınmaması için Merz'e yaygın bir baskı olacağı kesin. Solcu Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) ise %9'a varan oyla ümit veriyor.
Almanya seçimleri ABD'nin Avrupa'daki hegemonyasını değiştirebilir mi? Almanya'nın kendi geleceğini tayin etmesi mümkün mü? Bu soruları sormak Berlin'de pek mümkün değil.
Ukrayna savaşına büyük destek veren trafik lambası koalisyonu oy kaybının sebebini belki açıktan tartışamayacak ama işin ucu Rusya'yla bozulan ilişkilere ve artan enerji maliyetlerine dayanıyor.
Münih Güvenlik Konferansı'nda yaşanan gelişmeler Avrupa Birliği için zor bir dönemin başlayacağını bize tekrar gösterdi. Atlantik cephesindeki derin yarık şimdi Avrupalı siyasetçileri kara kara düşündürüyor.