University of York'tan Burak Çalışkan, Azerbaycan, Rusya, Ermenistan ilişkilerinde değişen dengeleri ve son yaşanan Sünik bölgesi krizini kaleme aldı.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un Sünik bölgesindeki ulaşım bağlantılarına yönelik Erivan, Bakü ve Moskova arasında gerçekleştirilen üçlü anlaşmayı Ermenistan'ın sabote ettiğine yönelik açıklamaları, Güney Kafkasya'daki dengeleri tekrardan gündeme getirdi. Lavrov'un Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ı ön plana çıkartarak Erivan'ın Batı'nın desteği ve emriyle bu politikaları takip ettiğine yönelik iddiaları ise bölgedeki tansiyonu daha fazla artırdı. Bu iddiaları reddeden Ermenistan yönetimi ise Rusya'yı Bakü ile Erivan arasındaki normalleşmeye gölge düşürmekle suçladı. Sünik bölgesindeki ulaşım sorunlarından kaynaklanan kriz, bölgesel dinamiklere dair yeni sorulara yol açıyor.
Aslında bölgede yıllarca devam eden kriz ortamı, İkinci Dağlık Karabağ Savaşı'nın ardından çok daha pozitif bir süreci başlattı. Bakü'nün net zaferi Güney Kafkasya'daki statükoyu değiştirirken, Paşinyan yönetimi de yenilgiyi kabul ederek daha gerçekçi politikalar takip etmeye başladı. Batı'daki Ermeni diasporası ve eski yöneticilerin yanlış politikaları, Ermenistan'ı sorunlu bir ekonomi ve dışa bağımlı hale gelen bir ülke haline getirmişti. Bu sebeple savaşın ardından önceki yıllarda izlenen politikaları eleştiren Paşinyan, Azerbaycan ve Türkiye ile normalleşmeyi savundu. Ayrıca Rusya'dan uzaklaşarak Batı yanlısı bir dış politika açılımı başlatan Paşinyan, özellikle Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından da desteklendi.
Bölgedeki barış ve normalleşme beklentilerinin yükseldiği bir dönemde Fransa, ABD ve Avrupa Birliği'nin (AB) Erivan'a olan desteğini giderek artırması ve bununla beraber özellikle Fransa'nın Bakü ile ikili ilişkilerde kriz yaşaması oldukça dikkat çekiyor. Uluslararası anlaşmalarla kabul edilen Azerbaycan topraklarının yıllar sonra işgal altından kurtarılması, Güney Kafkasya'da yeni dengelere yahut normalleşmeye yol açsa da Batı'nın bu sonuçtan çok da memnun olmadığı izlenimi ortaya çıktı. Nitekim son dönemde sınırda artan Ermeni saldırıları ve Erivan'ın barış anlaşmasına yönelik ihlalleri, Batı'dan destek aldığını gözler önüne serdi.
Nitekim Rusya'nın Güney Kafkasya'daki krizle ilgili Batı'yı işaret etmesi, Ukrayna'daki gelişmelerle de doğrudan bağlantılıdır. Özellikle Ukrayna Ordusu'nun Kursk bölgesine saldırısının arkasında Batı desteği olduğunu savunan Rus siyasiler, Batı'nın bu politikasını eleştirdiler. Fransa ve ABD gibi Batılı ülkelerin Erivan'a verdikleri desteği artırarak bölgede daha etkin bir rol oynama isteği, Rusya'yı rahatsız ediyor. Bu sebeple, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ağustos 2024'te gerçekleştirdiği Bakü ziyaretinde Moskova'nın Ukrayna'daki savaşa rağmen Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barış müzakerelerine arabuluculuk etme konusundaki rolünü devam ettireceğini belirtti.
Bu sebeple Sünik bölgesinde yaşanan anlaşmazlıklarla ilgili açıklamalar yapan Rus yetkililer, bölgede yaşanan süreci yakından takip ettiklerinin mesajını verdiler. Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barış anlaşmasını işaret eden Lavrov, en kısa sürede uzlaşmaya varılması ve ulaşım bağlantıları üzerindeki engellerin kaldırılması gerektiğini belirtti. Rusya ile ilişkilerinde her zaman mesafeli olan Paşinyan yönetimi, Batı'nın yoğun desteği sonrası Moskova'nın bölgedeki arabulucu rolüne itiraz edebilir. Erivan ilerleyen süreçte Fransa ve ABD'nin bölgede daha etkin bir rol aldığı süreci savunabilir.
Rusya-Ermenistan ilişkilerinin giderek bozulmasının ardından, Bakü ile Moskova arasında daha yoğun bir işbirliği yaşanabilir. Özellikle Fransa liderliğinde AB'nin Azerbaycan'a yönelik eleştirileri de düşünüldüğünde, bu olasılık oldukça yüksektir. Ancak bu sürecin ardından Rusya'nın Güney Kafkasya'da Ermenistan'a karşı Azerbaycan'ın politikalarını destekleyeceğine yönelik iddialar ise gerçek dışı duruyor. Konjonktürel olarak Azerbaycan ile daha yakın bir işbirliği geliştirilse de bu sürecin kalıcı olması oldukça zordur. Tarihsel süreçte her daim Erivan ile yakın ilişkilere sahip olan Rusya, günümüzde de Ermenistan'a değil Paşinyan yönetimine karşı bir tutum sergiliyor.
Bu noktada Rusya adına bölgede kalıcı bir ittifaktan yahut karşıtlıktan bahsetmek oldukça zordur. Bölgedeki etkinliğini devam ettirmeye çalışan Moskova, ortaya çıkan sorunlara yönelik çözümler üretmeye çalışıyor. Moskova'nın gerçek gündemi, Ukrayna ile devam eden savaştır. Kursk bölgesindeki çatışma başta olmak üzere Batı'nın Ukrayna'daki desteğinden oldukça rahatsız olan Rusya, Güney Kafkasya'da artan Batı nüfuzunu da engellemeye çalışıyor. Ancak Kursk bölgesinde yani kendi topraklarında saldırıya uğrayan Rusya'nın bu konuda ne kadar başarılı olabileceği oldukça tartışmalıdır.
Bölge ülkeleri Azerbaycan ve Ermenistan'ın savaş sonrası kalıcı bir barış ve normalleşme için gösterdikleri çaba ise uluslararası güçlerin rekabetinde gölgeleniyor. Batı ile Rusya arasında Ukrayna'da yaşanan kriz, Güney Kafkasya'ya da taşınmak isteniyor. Türkiye ise bölgenin yeni bir savaş alanına dönüşmemesi ve kalıcı bir barış sağlanması için ciddi bir çaba gösteriyor. Krizlerden kaçınmak için barış anlaşmalarına uymak ve yeni müzakerelere açık olmak hem Erivan hem de Bakü'nün yararına olacaktır.