"Bir imparatorluk kendi çöküşünü en güçlü anında başlatır."
Tarihi okuyanlar, bu döngüyü bilir. Roma da böyle çöktü. Osmanlı da. Britanya da.
Şimdi sıra Amerika'da olabilir mi?
Ben uzun zamandır ABD kamuoyundaki tartışmalardan mülhem "decline/çöküş, çözülüş" sürecine ilişkin yazılar yazıyorum.
Bir adım daha ileri giderek, bundan sonra sürecin daha da hızlanacağını söyleyeyim.
Söz gelimi, şu tarifeler konusunda yaşananlara bir bakın.
Amerika'nın korkunç bir yönetim krizi yaşadığını hep birlikte görüyoruz.
Ve bunu bence atlatamayacak imparatorluk.
Biraz ayrıntıya girelim mi?
Trump, çok taraflı ticaret anlaşmalarını terk etti.
Her ülke ile birebir, baskıya dayalı müzakere yürütüyor.
Amaç: ABD pazarına erişim karşılığında ekonomik ve siyasi taviz almak.
75'ten fazla ülke bu yeni ticaret rejimiyle müzakereye çağrıldı.
Bu yöntem, kurallı ticareti keyfî pazarlığa dönüştürdü.
Yani Trump'ın ekonomik stratejisi, klasik ticaret kurallarını altüst etti.
"Ya bana taviz verirsin, ya da erişimini kaybedersin" anlayışı, ticaretin çoklu mantığını çürüttü.
Gümrük tarifeleri artık sadece vergi değil; bir tehdit aracı bugün.
Bu politika ilk bakışta mantıklı da gibi gelebilir...
Amerikan sanayisini koru, dış ticaret açığını kapat, yabancı şirketleri ülkeye çek.
Şu kadarını söyleyeyim, Trump, sık sık atıf yaptığı Amerikan Altın Çağı olarak adlandırılan 19. yüzyıl ABD korumacılığından hareketle bu politikaları dile getiriyor.
Ne var ki, surlar çoktan yıkıldı, okyanus tersinden aşıldı.
Amerika da dünya da başka bir hikaye yaşıyor.
Gerçekler şunlar:
ABD 1970'lerden beri sanayisizleşiyor.
Üretim dışa bağımlı.
Tedarik zincirleri kırılgan.
Dolar küresel rezerv para, evet. Ama güven hızla sarsılıyor.
Herkes bilir ki, güce dayalı güven erozyona uğrarsa, doların saltanatı da yıkılır.
Ve güven, Trump döneminde en çok harcanan sermaye oldu.
3 Nisan'da açıklanan tarifeler, 75 ülkeyi ABD'ye "pazarlık" için çekmiş olabilir.
Ama bu pazarlık bir eşitler müzakeresi değil.
Bu, bir zorlama. Bir ekonomik savaş. Ve ekonomik savaşta herkes kendi gardını alır.
BU SAVAŞTA EN BÜYÜK RAKİP ÇİN
Trump Çin'e koyduğu tarifeleri %145'e çıkardı.
Buna karşı Çin; kendi tarifelerini koydu.
Kritik ihracat ürünlerine kısıtlama getirdi.
Asya, Latin Amerika, Afrika ile alternatif ticaret yolları kurdu.
Yuan'ı merkeze koyarak yerel para birimleriyle ticareti teşvik etti.
Bu, ABD'nin küresel liderlik rolünün inşa ettiği korku duvarının aşıldığı anlamına geliyor.
Dolayısıyla Washington'un yazdığı kuralların oluşturduğu bağımlılık zincirleri bir bir kırılıyor.
Ve bu sadece ekonomik değil, jeopolitik bir kırılmadır.
TARİFELERİN AMERİKAN EKONOMİSİNE MALİYETİ
İşleyen sürecin, ABD'yi tecrit edeceği kesin.
Avrupa'daki geleneksel müttefikler bile zorunlu olarak ABD'den uzaklaşıyor.
ABD artık üretim gücüne değil, sadece pazar büyüklüğüne dayanıyor.
Sanayisizleşmiş, finansallaşmış bir ekonomi anlayışı da aslında pazarlık gücünü zayıflatıyor.
Diğer taraftan...
ABD iş gücü dünya piyasasında rekabet edemiyor.
Yüksek borç, konut ve sağlık maliyetleri ciddi sorun.
Tarifeler bu sorunu çözebilir mi? Bilakis daha da kötüleştirir.
Tarifelerin işsizliği artıracağı da kesin.
Tüketici fiyatları da artıracak.
Kişisel gelir artışı bu ortamda mümkün değil.
Yani... ABD'ye mutlak güç atfedenler, ezberlerine güvenenler bu saatten sonra bir kıyameti seyredecekler.