''Beyrut'taki gibi bir patlama olabilir'' deyip vurguladı: Saatli bir bomba gibi

Trablusşam'da yaklaşık 67 bin metrekare alanda 45 metreden fazla yüksekliğe sahip "çöp dağı", yerleşim alanlarının sadece yüzlerce metre uzağında yer alıyor. Buna ilaveten Trablusşam Limanı ile hayati öneme sahip tesisler de çöp yığınının yakınlarında bulunuyor.

Yerel ve uluslararası çevre raporlarına göre, Trablusşam'daki çöp dağı, toprağı, havayı ve denizi kirletmesi nedeniyle ülkenin ikinci başkenti olarak görülen bölge için bir tehdit oluşturuyor; vatandaşlar ve ekonomisi üzerinde açık bir risk teşkil ediyor.

- HİKAYENİN BAŞLANGICI

Çöp dağının birikimi, 40 yıl önce rastgele bir çöpün bölgeye dökülmesi ile başladı. Son yirmi yılda atılan çöplerle genişleyen ve yükselen yığın artık bir çöp dağı halini aldı.

Beyrut Limanında 4 Ağustos'ta gerçekleşen korkunç patlamanın ardından, benzer bir olayın bu çöp yığını nedeniyle Trablusşam'da da yaşanabileceğine ilişkin korku senaryoları konuşulmaya başlandı. İnsan hakları savunucuları ve aktivistler, çöp yığını nedeniyle olabilecekler konusunda uyarılarda bulundu ve hukuka başvurdu.

- "BEYRUT'TAKİ GİBİ BİR PATLAMA OLABİLİR"

Emekli yargıç Nebil Sari, AA muhabirine yaptığı açıklamada, şehrin sahil kesiminde biriken çöplerin Beyrut'taki gibi bir patlamanın tekrarlanmasına yol açabileceği konusunda uyardı.

Sari, "Yerel ve uluslararası çevre raporlarına göre devasa atık yığınlarından yayılan tehlikeli gazlar, bölgeyi saatli bir bomba haline getirdi. Trablusşam, başkentteki gibi bir patlamayı kaldıramayacağı için konuya ilişkin yargıya resmi şikayette bulundum." dedi.

Lübnanlı Mühendisler Sendikası, 21 Ağustos'ta yayımladığı raporda, atıkların ayrışmasından kaynaklanan bir gaz karışımı olan biyogazın şişmesi konusunda uyarıda bulundu.

Raporda, Trablusşam'daki atık dağının, çevresel yaşamı ve vatandaşları tehdit edebilecek, felaketlere yol açabilecek saatli bir bomba haline geldiği doğrulandı.

- ÖNCEKİ UYARILAR

Trablusşam Belediyesi Çevre Ve Enerji Komitesi Başkanı Muhammed Nur el-Eyubi, "Trablusşam, Beyrut'takinin iki katı büyüklükte bir patlamayla karşı karşıya." ifadesiyle eylül ayında çöplerden yükselen gazlar konusunda uyarıda bulundu.

Trablusşam Belediyeleri Birliği Başkanı Hasan Gamravi ise çöp yığının patlama olasılığını yalanladı.

Çöplüğün asla patlamayacağını söyleyen Gamravi, vatandaşların bu konuda paniklemesine ya da korkmasına gerek olmadığını vurguladı.

Gamravi, çevre uzmanı Mirfat el-Hevz'in bu konuda bir rapor hazırlanması için görevlendirildiğini, gazın salınımlarının; hava ve deniz suyu yoluyla buharlaşmasının herhangi bir risk taşımadığı sonucuna varıldığını dile getirdi.

Lübnan'da birbirini izleyen hükümetler tarafından atık işlerinin yönetiminde görevlendirilen Kalkınma ve Yeniden Yapılanma Konseyi, 18 Ocak'ta olası risklerden kaçınmak için salınan gazları çeken 3 kuyu kazıldığını açıkladı.

Ülkede uzmanlardan oluşan sivil toplum kuruluşu Atık Yönetimi Koalisyonu da Çevre Bakanlığından atıkların ayrışmasından kaynaklanan gazlara ilişkin ayrıntılı bir rapor açıklamasını istedi.

Uzmanlar ve insan hakları aktivistleri, yaptıkları açıklamalarla yetkililerin atıkların imhası sürecinde de çevre ve sağlık kontrollerine uyulmamasından şikayetçi oluyor.

Lübnan, daha önce de bu konuda düzenlenen protestolara sahne oldu. Başkent Beyrut ile diğer illerde, Ağustos 2015'te atık birikimini kınamak için "Kokuyorsun" temasıyla düzenlenen gösteriler patlak verdi.

- LÜBNAN'DAKİ EKONOMİK VE SİYASİ DURUM

Farklı din ve mezheplere dayalı siyasi bölünmeler açısından oldukça kırılgan bir yapıya sahip Lübnan ekonomisi, 1975-1990 yıllarındaki iç savaştan bu yana en büyük krizi yaşıyor.

Beyrut Limanı'nda Ağustos 2020'de meydana gelen büyük patlama Lübnan'daki ekonomik sıkıntıları büyütürken yeni bir hükümet krizi de doğurdu.

Başbakan Hassan Diyab hükümeti, patlama sonrası gelen tepkiler üzerine 10 Ağustos 2020'de istifa etti, ancak siyasi gruplar arasında yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle ülkede aylardır yeni hükümet kurulamadı.

Siyasi güçler ile yöneticileri ülkedeki ekonomik krizin nedeni olarak gören halk, uzun yıllardır iktidarı paylaşan mezhepsel siyasi partilerin yer almadığı, teknokratlardan oluşan küçültülmüş bir hükümetin kurulmasını talep ediyor.