Avustralya'nın, ABD'nin İngiltere'den sonra nükleer enerjili denizaltılarla ilgili sırlarını paylaştığı ilk ülke olması, Washington'ın yeni güvenlik stratejisinde Pasifik bölgesine ve Çin ile rekabete verdiği önemi gösteriyor.
Merkezi Londra'da bulunan Uluslararası Stratejik Çalışmalar Enstitüsünün "2021 Askeri Güç Dengesi" raporuna göre, 2 milyon 185 bin askeri personeli olan Çin, dünyanın asker sayısı bakımından en büyük ordusuna sahip bulunuyor.
Ülkelerin hava, kara ve deniz kuvvetlerinin güncel silah gücü ile ilgili verilerin derlendiği "Globalfirepower.com" internet sitesine göre, Çin'in 3 bin 260 uçaklık muharip hava gücü ve 777 parçadan oluşan donanması var.
ABD'nin ise 1 milyon 388 bin 100 asker sayısı Çin'den az olmakla birlikte 13 bin 233 uçağı ile Çin'den çok daha üstün bir hava gücüne sahip. Ülkenin 490 parçalık donanması Çin'den sayıca az fakat nitelik olarak daha üstün savaş araçları barındırıyor.
ABD'nin Avustralya'ya denizaltı desteği verme kararı, Çin ile rekabette açık denizde kendisine niteliksel üstünlük ve manevra kabiliyeti sağlayacak muharebe araçlarına yöneleceğini gösteriyor.
ABD, İngiltere'nin Avustralya'ya sağlamak istediği nükleer enerjili denizaltılara sahip ülkelerin tamamının Pasifik bölgesinde çıkarları olan ülkeler olması dikkati çekiyor.
ABD, nükleer enerjiyle çalışan 68 denizaltı ile bu alanda başı çekerken bu ülkeyi 29 ile Rusya, 12 ile Çin, 11 ile İngiltere, 8 ile Fransa ve 1 denizaltı ile Hindistan izliyor.
ABD, İngiltere ve Avustralya liderleri, 16 Eylül'de duyurulan anlaşmayla ilgili açıklamalarında Çin'in adını anmasalar da "artan bölgesel güvenlik endişelerine" yaptıkları ortak vurgu, iş birliğinin Çin'in bölgedeki askeri gücünü dengelemeye yönelik bir pakt olduğu değerlendirmesine yol açtı.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Cao Lician da yaptığı açıklamada, "yeni güvenlik ortaklığının bölgesel barış ve istikrara zarar verdiğini ve silahlanma yarışını yoğunlaştıracağını" belirterek üç ülkenin iş birliğini kendilerine karşı bir pakt olarak gördüklerinin işaretini verdi.
Anlaşma kapsamında ABD ve İngiltere, Avustralya'nın nükleer enerji ile çalışan denizaltılardan bir filo oluşturmasına destek sağlayacak. Güney Avustralya eyaletinin başkenti Adelaide'da konuşlanacak filo ile Avustralya nükleer enerjiyle çalışan denizaltılara sahip 7. ülke olurken nükleer silaha sahip olmayıp bu türden harp araçlarına sahip olan tek ülke olacak.
Bazı analistler, yeni güvenlik iş birliğinin, Pasifik bölgesinde II. Dünya Savaşı'ndan bu yana kurulan "en önemli ittifak" olduğu görüşünü dile getiriyor.
II. Dünya Savaşı'nda aynı ittifak içinde yer alan ABD, İngiltere ve Avustralya, bölgede yayılmacı politika izleyen Japonya'ya karşı Pasifik'te denge oluşturmayı başarmıştı. Avustralya'nın doğu kıyısı açıklarında yapılan Mercan Denizi Muharebesi ve kuzeydoğusunda yapılan Midway Deniz Muharebesi, Japonya İmparatorluk Donanmasının bölgedeki üstünlüğünün kırılması ve savaşın seyrinin değişmesinde önemli rol oynamıştı.
Öte yandan ABD, Avustralya ile aynı zamanda, Japonya ve Hindistan'ın yer aldığı "Dörtlü Güvenlik İttifakı" (Quad) kapsamında da savunma ve güvelik ortaklığı bulunuyor. Hint-Pasifiği bölgesinde güvenliği ve seyrüsefer serbestisini güvence altına almayı amaçladığı açıklanan ittifakın da Çin'in bölgesel etkinliğini dengelemeyi hedeflediği değerlendirmesi yapılıyor.
Pasifik bölgesinde ayrıca Japonya, Güney Kore ve Singapur'da kalıcı askeri üsleri bulunan ABD'nin Avustralya ile yaptığı anlaşma uyarınca 2 bin 500 kişilik bir deniz piyade gücü dönüşümlü olarak ülkenin kuzeyindeki Darwin'de görev yapıyor.
ABD, ayrıca Filipinler ile imzaladığı Misafir Kuvvetler Anlaşması kapsamında bu ülkede asker bulunduruyor.
Çin'in ise 1961'de Kuzey Kore ile imzaladığı "Çin-DPRK Dostluk İş Birliği ve Karşılıklı Yardım" anlaşması dışında bölgesel ittifak anlamı taşıyan bir bağıntısı bulunmuyor.
Bölge ülkeleriyle daha çok ekonomik iş birliğini geliştirme stratejisi izleyen Çin, bölgedeki ABD müttefikleri dahil çoğu ülkenin en önemli ticaret ortağı haline gelirken Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) ile ilişkileriyle bölgesel iş birliği çabalarına öncülük ediyor.
Bu arada Çin, ABD'nin kendisini Hint-Pasifik bölgesinde çevreleme hamlesi olarak gördüğü ittifaklara karşı, 2013'te başlattığı Kuşak Yol Girişimi kapsamında kara ve demir yolları, limanlar ve diğer altyapı projeleri destek verdiği ülkeler aracılığıyla Asya kıtasında batıya doğru etkisini arttırıyor.
Çin'in Kuşak Yol Girişimi kapsamında deniz ve kara yoluyla ticaret bağlarını artırdığı ülkelerin ortak güvenlik ihtiyacıyla gelecekteki olası cepheleşmelerde Pekin'e yakın durabileceği değerlendirmeleri yapılıyor. Endonezya, Malezya, Sri Lanka, Pakistan, İran ile ABD'nin çekilmesinin ardından Çin'in nüfuzunun artmasının beklendiği Afganistan da bu ülkeler arasında.
Pekin yönetimi ABD'nin Japonya'yla ortaklığına karşı Güney Kore ile Avustralya'yla ortaklığına karşı Yeni Zelanda ile Hindistan'la yakınlaşma çabalarına karşı Bangladeş, Sri Lanka ve Pakistan ile ilişkilerini geliştiriyor. Her ne kadar bu ilişkiler birer askeri ittifak biçiminde olmasa da bu ülkelerin ekonomik çıkarları nedeniyle Çin'i çevrelemeye yönelik hamlelere destek vermeye gönülsüz olacakları değerlendiriliyor.
ABD ile artan rekabetin stratejik baskını hisseden Çin, aynı zamanda Rusya ile de yakınlaşıyor. Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyinin daimi üyeleri olan iki ülke 28 Haziran'da, Şubat 2022'de dolacak olan 2021 tarihli "Çin Halk Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında İyi Komşuluk ve Dostane İş Birliği Anlaşması"nın süresini 5 yıl daha uzatmaya karar verdi.
İki ülke özellikle ABD'nin ani çekilme kararının ardından Afganistan'daki gelişmelerin bölgesel istikrarı olumsuz etkilemesini önlemek üzere birlikte hareket ediyor. Çin'in Afganistan Özel Temsilcisi Yue Şiaoyong, 22 Eylül'de Afganistan'ın başkenti Kabil'de, Rusya ve Pakistan'ın Afganistan özel temsilcileri ve geçici Taliban hükümeti üyeleriyle ortak görüşmeler gerçekleştirdi.
Temelde bir Avrasya gücü olmakla birlikte Pasifik'e kıyısı olan ve Kuzey Pasifik bölgesinde etkinliği sürdürmek isteyen Rusya 1 milyon 14 bin kişilik ordusu, 4 bin 144 uçaklık hava gücü ve 603 parçalık donanmasıyla bölgedeki önemli askeri güçlerden biri konumunda bulunuyor.
Öte yandan 2 bin 199 savaş uçağı ve 285 parçalık donanmasıyla Hindistan, 1480 uçağı ve 155 parçalık donanmasıyla Japonya, bölgedeki askeri güç dengelerine etki edebilecek kapasiteye sahip ülkeler olarak öne çıkıyor.
Avustralya ise 58 bin 600 askeri, 425 savaş uçağı ile 48 parçalık donanma ile daha sınırlı bir askeri kapasiteye sahip olsa da yeni nükleer denizaltı anlaşmasının yanı sıra Afganistan'daki NATO harekatına verdiği destekte görüldüğü gibi NATO üyesi olmasa da Batı askeri ittifakında önemli bir yer işgal ediyor.
Bölgede nükleer silahlanma ve güdümlü füze programları nedeniyle ABD ve Güney Kore ile cepheleşme içindeki Kuzey Kore, her ne kadar Çin'in bir müttefiki sayılmasa da bölgedeki olası bir çatışma bölgesi olarak güç dengelerini etkileyebilecek konuma sahip.
ABD öncülüğündeki BM güçleri, kuzeydeki komünistlerle savaşan Güney Kore'ye destek için 1950'de Kore'ye asker çıkardığında Çin, Kuzey Kore'ye destek vermiş, Çin Halk Kurtuluş Ordusuna (PLA) bağlı gönüllü birlikleri ABD ve BM güçlerine karşı savaşmıştı.
Bugün Kuzey Kore'nin 1 milyon 280 bin, Güney Kore'nin ise 599 bin kişilik orduları bulunuyor. Kuzey Kore'nin 946 savaş uçağı ile 984 parçalık donanmasına karşı Güney Kore'nin 1581 savaş uçağı ve 234 parçalık donanması var.
Ateşkes halindeki tarafların silahlanmayı sürdürdüğü Kore Yarımadası'nda barış yönündeki çabaların kısa vadede sonuç alınması beklenmiyor.