15 Nisan 2025 Salı / 17 Sevval 1446

Amerika ve Çin dayatmasına ADF alternatifi! Türkiye nefes alanı açtı

Avrupalı uzmanlar, “Bize bir alternatif sunun. Amerika ya da Çin arasında seçim yapmak istemiyoruz.” diyen ülkeler için Türkiye'nin Antalya Diplomasi Forumu (ADF) ile nefes alanı açtığını söyledi. Uzmanlar, 'ADF, bu dayatılmış ikili düzenin dışında kalanlar için çok kutuplu dünyanın sesi olma potansiyeli taşıyor.' değerlendirmesinde bulundu.

AA14 Nisan 2025 Pazartesi 12:46 - Güncelleme:
Amerika ve Çin dayatmasına ADF alternatifi! Türkiye nefes alanı açtı

Avrupa Komşuluk Konseyi Direktörü Samuel Doveri Vesterbye, "Ayrışan Dünyada Diplomasiyi Sahiplenmek" konulu Antalya Diplomasi Forumu'nun mahiyetini ve dünya diplomasisinin geldiği noktayı konu alan bir analiz kaleme aldı.

Dünya derin bir sarsıntı dönemi geçiriyor. Ülkeler, artan korumacılık ve giderek derinleşen ekonomik belirsizlikle mücadele ederken ABD ise tüm odağını, algıladığı "Çin tehdidine" yöneltmiş durumda. Tedarik zincirleri parçalanıyor; Birleşmiş Milletler gibi çok taraflı yapılar ise her geçen gün daha da etkisizleşiyor. Demokrasiler gerilerken, otoriter liderlik anlayışı ve realist politikalar ön plana çıkıyor. Trump ise başta NATO müttefikleri ve Avrupa Birliği olmak üzere dünyayı, "Önce Amerika" doktrinini sorgusuz sualsiz kabul etmeye zorluyor. Peki, Amerika aslında dünyadan ne istiyor?

- TRUMP'IN PLANI NE?

Çin ekonomik olarak fazlasıyla büyüdü ve teknolojik açıdan çok güçlendi; bu da Washington için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Kısaca söylemek gerekirse, Pekin artık fazla büyük bir rakip ve ABD Asyalı rakibine giderek daha fazla bağımlı hale geliyor. Trump bir yandan kamu harcamalarını azaltmak (ve böylece ABD bütçe açığını düşürmek) diğer yandan da Çin'i askeri kapasite, teknoloji ve ticaret fazlası açısından izole etmek istiyor. Bu nedenle bir müzakere taktiği olarak aynı anda birçok ülkeye gümrük vergileri uygulayarak baskı kuruyor. Önce ülkeleri cezalandırıyor, ardından onları teker teker kendi şartlarıyla masaya oturtuyor. Görüşmeler sırasında ülkelerden, Çin'le ticareti kesmelerini, onun yerine Amerikan gazı ya da ABD'ye yakın ülkelerden (örneğin Suudi Arabistan) fosil yakıt almalarını talep ediyor. Aynı zamanda çevre, emek ve sosyal haklarla ilgili ESG (çevresel, sosyal ve yönetişim) standartlarının terk edilmesini istiyor; karşılığında ise ülkeleri, Amerikan teknoloji şirketlerine ve denetlenmeyen sanayi ya da gıda ürünlerine pazarlarını açmaya zorluyor. Trump, "Amerikan savunma ürünleri satın alma" koşuluyla seçilmiş ve "uyumlu" müttefiklere teknoloji transferi vadediyor.

Trump'ın asıl hedefi, Çin ve Amerika dışında bağımsız bir seçenek oluşturabilecek ülke ya da blokları -örneğin Türkiye, Avrupa Birliği, Brezilya ve Hindistan'ı- etkisizleştirmek. Bağımsız dış politikalar ve güvenlik politikaları izlemek ya da tarafsız kalmak, Trump'ın dünyayı ikili bir düzleme indirgeyen anlayışı açısından doğrudan bir tehdit olarak görülüyor. Neden? Çünkü bu tür bir duruş, onun "ya benimlesin ya da bana karşısın" şeklindeki siyah-beyaz dünya görüşüne ters düşüyor.

AMERİKA İLE ÇİN ARASINDA TARAF SEÇMEYE ZORLANMAK,

Amerika ile Çin arasında taraf seçmeye zorlanmak, yalnızca Çin'le güçlü ticari bağları olan Afrika ve Asya ülkeleri için yıkıcı sonuçlar doğurmaz. Aynı zamanda Fransa, İspanya, Almanya ve Polonya gibi Avrupa Birliği ülkeleri ve Türkiye açısından da son derece zorlu bir süreci beraberinde getirir. Nitekim Trump'ın kendi ifadesiyle bu oyunun tek kazananı "Önce Amerika"dır.

Örneğin, ABD'den ithal edilen yüksek maliyetli doğal gaz, hem Avrupa'da hem de Türkiye'de sanayi üretimini baskılar. Avrupa'nın Çin'le olan ticari ilişkilerini kesmeye zorlanması, kıtanın üçüncü en büyük ticaret ortağı olan ve 700 milyar avroyu aşan bir pazardan vazgeçilmesi anlamına gelir. Bu durum doğrudan ürün fiyatlarını artırır ve sanayi sektörünün rekabet gücünü zayıflatır. Aynı zamanda, AB ve Türkiye'nin pahalı Amerikan doğal gazına yönelmesi ve buna karşılık yenilenebilir, özerk enerji kaynaklarından vazgeçmesi beklentisi de sürdürülebilir değilken, bu da Trump'ın öne sürdüğü taleplerden bir tanesi.

- BİR ALTERNATİF OLARAK ANTALYA DİPLOMASİ FORUMU

Bu yıl Antalya Diplomasi Forumu, "Ayrışan Bir Dünyada Diplomasiyi Sahiplenmek" temasıyla düzenlendi. Forum; Avrupa, Asya, Latin Amerika ve Afrika'dan katılımcıları bir araya getirerek, ABD-Çin rekabetinin gölgesinde kalan küresel siyasete farklı bir ses kazandırdı. Devletlerin kendi ticaret ortaklarını seçme ve uluslararası sistemi yeniden şekillendirme hakkı (yani diplomatik özerklik) yeniden gündeme taşındı.

Forum boyunca Türk diplomatlar aktif biçimde sahadaydı. Dünyanın dört bir yanından gelen temsilcilerle temas kurarak, ticaret yollarından altyapıya, gümrük vergisi hususundan bölgesel bağlantılara kadar geniş bir yelpazede diyalog yürüttüler. Bir Antalya Diplomasi Forumu katılımcısı olarak gördüğüm ve söyleyebileceğim şu ki, bugün dünyanın birçok yerinden aynı çağrı yükseliyor: "Bize bir alternatif sunun. Amerika ya da Çin arasında seçim yapmak istemiyoruz." Dünyada 195 ülke varken, yalnızca iki büyük gücün rekabetinin tüm sistemin rotasını belirlemesi ne adil ne de sürdürülebilir. Antalya Diplomasi Forumu, bu dayatılmış ikili düzenin dışında kalanlar için bir nefes alanı, çok kutuplu dünyanın sesi olma potansiyeli taşıyor.

Çin geri adım atmıyor: Sonuna kadar cevap vereceğiz

Çin'den ABD'ye bir misilleme daha

Trump 2.0 dünyasında Rusya ve AB'nin ikilemi