Friedrich Merz'in liderliğindeki CDU/CSU, SPD ile hükümet kurma yolunda ilerlemeye çalışırken, parti içindeki tartışmalar, koalisyon görüşmelerindeki anlaşmazlıklar ve alternatif senaryolar, Alman iç politikasını bir belirsizlik sarmalına sürüklüyor. Üstelik, aşırı sağcı AfD'nin yükselişi ve ABD'nin yeni gümrük vergileri gibi dış gelişmeler, bu kaotik tabloyu daha da karmaşık hale getiriyor.
Muhammet Emin Şimşek / İstanbul Üniversitesi
Almanya, 23 Şubat 2025'te gerçekleşen erken genel seçimlerin ardından siyasi bir çıkmazın eşiğinde. Seçimlerde CDU/CSU ittifakı yüzde 28,5 ile birinci parti konumuna yerleşse de SPD ile oluşturulması beklenen "Siyah-Kırmızı" Büyük Koalisyon görüşmeleri, Nisan 2025 itibarıyla ciddi tıkanıklıklarla karşı karşıya. Friedrich Merz'in liderliğindeki CDU/CSU, SPD ile hükümet kurma yolunda ilerlemeye çalışırken, parti içindeki tartışmalar, koalisyon görüşmelerindeki anlaşmazlıklar ve alternatif senaryolar, Alman iç politikasını bir belirsizlik sarmalına sürüklüyor. Üstelik, aşırı sağcı AfD'nin yükselişi ve ABD'nin yeni gümrük vergileri gibi dış gelişmeler, bu kaotik tabloyu daha da karmaşık hale getiriyor.
Koalisyon görüşmelerinde tıkanıklık
CDU/CSU ve SPD arasındaki koalisyon görüşmeleri, Mart başında başlayan ön görüşmelerin ardından Nisan 2025'te resmi müzakerelere dönüşse de, ilerleme sınırlı. Taraflar, 6 Nisan'daki Paskalya tatili öncesinde bir anlaşma hedeflese de temel konularda uzlaşma sağlanamadı. Görüşmelerin tıkandığı başlıca noktalar şunlar: Finans Politikaları ve Borçlanma Freni: SPD, ekonomik durgunluğu aşmak ve yeşil dönüşümü finanse etmek için borçlanma freninde (Schuldenbremse) esneklik isterken, CDU/CSU sıkı mali disiplin yanlısı bir duruş sergiliyor. SPD'nin önerdiği 500 milyar euroluk "Sondervermögen" paketi kabul edilse de bu kaynağın nasıl kullanılacağı konusunda anlaşmazlık sürüyor. Göç ve Sınır Kontrolleri: CDU/CSU'nun seçim vaatlerinden biri olan geri gönderme politikası (Zurückweisung), SPD'nin insan hakları odaklı yaklaşımıyla çelişiyor. Merz'in bu vaadi yumuşatma eğilimi, parti tabanında tepki çekerken, SPD'nin net bir "hayır" dememesi görüşmeleri karmaşıklaştırıyor. Vergi ve Sosyal Politikalar: CDU/CSU, ticaret vergilerinde indirim ve orta sınıf için geniş kapsamlı vergi kesintileri öneriyor. SPD ise yüksek gelirliler için vergi artışı ve sosyal harcamaların korunmasını savunuyor. Bu ideolojik uçurum, koalisyonun temel taşlarından birini oluşturuyor.
Bu tıkanıklıklar, görüşmelerin hızını keserken, koalisyonun geleceğine dair soru işaretlerini artırıyor.
Merz'in liderliği tartışma konusu
Friedrich Merz, seçim zaferiyle CDU/CSU'yu yeniden iktidara taşıma umuduyla şansölye adaylığına soyundu. Ancak liderliği hem parti içinde hem de kamuoyunda sorgulanmaya başladı. CDU tabanından gelen eleştiriler, Merz'in göç politikasında sert vaatlerden geri adım attığı ve SPD'ye fazla taviz verdiği yönünde yoğunlaşıyor. Berliner Zeitung'da yer alan bir yoruma göre, "Merz, merkezi vaatlerinden vazgeçerse koalisyon baştan ölü doğar." Parti içindeki muhafazakâr kanat, Merz'i "pragmatizmle" suçlarken, kamuoyunda yapılan son ARD-DeutschlandTrend anketinde Merz'in popülaritesinin ciddi şekilde düştüğü görülüyor. Bu durum, koalisyon görüşmelerinde elini zayıflatıyor ve CDU/CSU'nun birliğini tehdit ediyor.
Yeni seçim gündemde
Koalisyon görüşmelerinin tıkanması, Almanya'da yeni bir seçimin olasılığını gündeme getirdi. Alman Anayasası'na (Grundgesetz) göre, koalisyon görüşmeleri başarısız olursa doğrudan yeni seçime gidilemiyor; süreç birkaç aşamadan geçiyor. Tagesschau'nun analizine göre:
Şu anda Olaf Scholz'un "geçici hükümet" olarak görevde olması, bu süreci daha da karmaşık hale getiriyor, çünkü Scholz'un güvenoyu talep etme yetkisi bulunmuyor. Yeni seçim senaryosu, hem CDU/CSU hem de SPD için riskli; zira halkın siyasi belirsizlikten duyduğu memnuniyetsizlik, uç partilere yarayabilir.
AfD'nin yükselişi
Bu kaotik tablonun en büyük kazananı ise Alternatif für Deutschland (AfD) oluyor. Son Insa anketine göre, AfD yüzde 24 oy oranıyla CDU/CSU ile başa baş geldi; bu, savaş sonrası Almanya'da aşırı sağın ulaştığı en yüksek seviye. Koalisyon görüşmelerindeki belirsizlik ve Merz'in tartışılan liderliği, AfD'nin "güvenlik" ve "göç karşıtı" söylemlerini güçlendiriyor. Özellikle doğu eyaletlerinde AfD'nin dominant hale gelmesi, demokratik partiler arasındaki "güvenlik duvarı" politikasını zorluyor. Ancak Merz, AfD ile iş birliğini kesin bir dille reddetmeye devam ediyor.
Trump'ın gümrük vergileri ve sanayi baskısı
Almanya'nın iç siyasi krizine bir de dış şok eklendi: ABD Başkanı Donald Trump'ın 2 Nisan 2025'te duyurduğu gümrük vergileri. Yüzde 10'luk taban tarife ve AB'ye yönelik yüzde 25'e varan ek vergiler, Alman sanayisini derinden etkiliyor. Otomotiv sektörü, özellikle BMW, Volkswagen ve Mercedes gibi devler, ABD pazarındaki daralmadan endişeli. Alman Sanayi ve Ticaret Odası (DIHK), ihracatın yüzde 15-20 azalabileceğini ve bunun yüz binlerce iş kaybına yol açabileceğini öngörüyor. Çelik, kimya ve makine sektörleri de bu dalgadan nasibini alıyor. Trump'ın "karşılıklılık" politikası, AB'nin misilleme tehditlerini tetiklerken, Almanya'nın ekonomik durgunluğu daha da derinleşebilir.
Sonuç: Belirsizliğin gölgesinde bir ülke
Almanya, seçim sonrası koalisyon krizinin ötesinde hem iç hem de dış baskılarla karşı karşıya. Friedrich Merz'in liderliği, koalisyon görüşmelerindeki tıkanıklıklar ve AfD'nin yükselişi, iç politikayı bir sınav alanına çevirmiş durumda. Trump'ın gümrük vergileri ise, zaten zayıf olan Alman sanayisine ağır bir darbe vuruyor. Yeni bir seçim, bu karmaşayı çözebilecek mi, yoksa kutuplaşmayı daha da artıracak mı? Nisan 2025, Almanya için yalnızca bir Paskalya dönemi değil, aynı zamanda siyasi ve ekonomik geleceğin belirleneceği kritik bir eşik olarak tarihe geçebilir. Şimdilik, tek kesin olan şey, belirsizliğin devam ettiği.