ABD Başkanlık Seçimleri: Kişisel savaş mı küresel rekabet mi?

Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan/ Kırıkkale Üniversitesi
2.07.2024

Biden canlı yayındaki tartışma boyunca aslında Trump'ın mental sağlık eleştirilerini haklı çıkaracak bir performans sergiledi. Son noktada, Biden açısından demokrat delegelerin ve seçmenin desteği açısından sorgulanacak bir süreç başladı. Ağustos ayında resmi adaylar açıklandığında Biden yerine farklı bir isim görmek mümkün.


ABD Başkanlık Seçimleri: Kişisel savaş mı küresel rekabet mi?

Doç. Dr. Merve Suna Özel Özcan/ Kırıkkale Üniversitesi

Kristof Kolomb'un Amerika Kıtası'nı, Avrupa sistemine dâhil etmesi ile uluslararası alanda ABD'nin hegemonyasına dair sürecin ilk adımları da atılmıştı. Esasında bu süreç keşif hareketleri olarak ele alınsa da var olan bir coğrafya Avrupalılar tarafından ilk kez görülmüştü, yoksa bu Amerika Kıtası'nın ontolojisi açısından bir sorun değildi. Emperyal ve sömürgeci yaklaşımlar ile "biz ve onlar" ayrımı üzerinden de ne yazık ki kıtanın politik süreci kurgulanmıştı. ABD tarihi de işte bu sürecin bir sonucu olarak okunmalı. Nitekim, tüm dünya 2024 yılı Kasım ayında yapılacak 60. ABD başkanlık seçimlerine odaklanmış durumda. Peki, ama bu seçim neden kritik ve neden tüm dünya bu seçime odaklandı? Bunun en önemli nedeni ABD seçimlerinin küresel sistemde birey-devlet ve sistem bağlamındaki üçlü alana doğrudan etkisi ile alakalı. Bu açıdan gerçekleşen tartışmanın tarafları Trump ve Biden'ın yanı sıra üçüncü bir isim olarak Robert F. Kennedy Jr.'nin durumuna odaklanmak önemli.

İç politika ve kişisel savaşlar

Başkanlık sistemiyle yönetilen ABD için bu yıl seçim yılı. Başkanlık seçimlerinde yarış 15 aday ile başlamıştı ancak adayların pek çoğu yarıştan çekildi. 1988 yılından bu yana ABD'de başkanlık tartışmaları ilk kez Başkanlık Münazaraları Komisyonu yerine CNN'de gerçekleştirildi. Bu tartışma 2024 seçimlerinin ilk tartışmalarından biri oldu. Ağustos ayı içinde kesin adaylar ilan edilecek. Ancak buna rağmen başkanlık yarışında üç aktör karşımıza çıkıyor. İlki bağımsız başkan adayı 70 yaşındaki Robert F. Kennedy Jr. Kendisi 35. ABD Başkanı John F. Kennedy'nin yeğeni olarak öne çıkıyor. Muhafazakâr Cumhuriyetçiler'in olası adayı şu an için eski Başkan Donald Trump. Diğer yandan liberal Demokratların olası adayı ise mevcut Başkan Joe Biden. İki aday da Soğuk Savaş dönemini ve hatta İkinci Dünya Savaşı'nı gören iki isim. Biden 82 yaşına girecek, Trump ise 78. Dolayısıyla her iki lider de farklı tarihsel ve uluslararası sistem geçişlerine vakıf olarak karşımıza çıkıyor. Ancak 21. yüzyıl reel politiği açısından her iki liderin de sistem algısı aynı mı? Bu sorunun yanıtı esasında İki lider arasında canlı yayında gerçekleşen " tartışmada" gizli.

İlk olarak hem Trump hem de Biden üslup olarak daha çok kişisel bir zeminden hareket etti. Her iki isim de birbirlerine devam eden ve var olan dava süreçlerinden yüklendi. Biden, Trump'a "sokak kedisi" söylemi ile yüklenirken; Trump ise, Biden'in oğlunun dava süreci üzerinden eleştirdi. Bunun yanı sıra her iki lider de akıl sağlıkları konusunda birbirlerini eleştirme yoluna gitti. Biden ve Trump'ın yaşları da düşünüldüğünde, bu durumun önemli anlaşılıyor ancak şu da bir gerçek ki iki lider arasında Trump süreçte açıklamalarının gücü açısından daha önde. Her iki adayın da birbirlerini kişisel alanları üzerinden eleştirmesi esasında Trump açısından şaşırtıcı değil. Ancak Biden'ın da, Trump ile benzer çıkışları dikkat çekici idi. Nitekim her iki adayın da seçmen kitleye hitapta popülizmi arttıran bir durum yarattıkları aşikâr.

Öte yandan bu kişisel saldırıların haricinde her iki isim de göç konusunda özellikle dikkat çeken açıklamalar yaptı. Trump'ın bir önceki başkanlık seçimlerinde de göç konusuna yaklaşımı ve açıklamaları biliniyor. Özellikle göç ve ekonomi üzerinden Biden'ı eleştiren Trump, ABD'nin saygınlığında yaşanan düşüşü dile getirdi. Bu durum aynı zamanda dış politikadaki başarısızlıkların da yansıması olarak görülmelidir. Bu açıdan Trump'ın sınırları güvene alma ve egemenlik vurguları önemli. Seçim döneminde daha önce de dikkat çektiği gibi Amerika'yı yeniden güçlü yapma söylemlerinin bir parçası idi.

Küresel mücadele alanı

Devam eden tartışmaların dış politika yönüne odaklandığımızda iki konu öne çıktı: Ukrayna-Rusya Savaşı ve İsrail'in Gazze saldırıları. Ancak ilk aşamada "saygınlık" noktasında tarafların tartışması önemlidir. Trump, ABD'nin uluslararası alanda saygınlığını kaybettiğine dikkat çekerken, kendi yönetimi altında savaşın hiç başlamamış olacağını savundu. Dolayısıyla Trump'a göre, Biden ve yönetiminin başarısızlıkları Putin tarafından takip edildi ve bu başarısızlık nedeni ile Rusya-Ukrayna Savaşı başladı. Trump açısından Ukrayna konusu iki önemli noktadan okunmalıdır. İlki Zelenski desteği. Trump açısından Zelenski sürekli olarak ABD'den para alan bir pazarlamacı olarak görülmekte ve bunu her platformda dile getirmektedir. Dolayısıyla Trump'ın seçilmesi durumunda, Zelenski'nin alacağı yardımlar kesilebilir ve kredi olarak geri ödemeli şekilde istenebilir. İkincisi NATO ve Avrupa ülkelerinin sürece dâhil olmasına ilişkin. Trump Ukrayna-Rusya Savaşı'nı, Avrupa Savaşı olarak görmekte ve buna ABD'nin dâhil olmaması gerektiğini söylemektedir. Buna karşılık Biden ise tüm savaşların Avrupa'dan başladığı yaklaşımı ile sınırlı bir savaş olmayacağına dikkat çekti. Dolayısıyla savaşın Avrupa'dan yayılacağına ilişkin fikrini belirtti. Ancak ne olursa olsun Trump ile NATO üyeliği de dâhil olmak üzere Avrupa güvenlik yaklaşımının değişeceği düşünülmeli.

İkinci olarak İsrail desteği konusunda tarafların tamamen aynı yaklaşımda olduğu görülmeli. Hatta en çok destek kim verdi tartışması doğrudan olmasa da alt metinler ile verildi. Bu açıdan İsrail'e Biden yönetimi askeri ve siyasi destek sağlarken, Ukrayna'nın aksine Trump verilen desteğin yetersizliğini eleştirdi. Öyle ki bu eleştirisinde Filistin karşıtı dozu da gizlemedi. Trump İsrail'e işi bitirmesi için verilmeli derken aynı zamanda Biden'ı zayıf bir Filistinli olarak sıfatlandırdı. Bu açıdan Trump'ın başkanlığı gerçekleşir ise Gazze ve Filistin konusunda büyük bir değişim olmayacak.

Peki ama Kennedy?

Kennedy, diğer iki adayın aksine tartışmada yer almadı. Buna karşılık, sosyal platform X'te canlı yayında Biden ve Trump'a sorulan aynı sorulara yanıt verdi. Kennedy'nin bu yayını esasında eleştirel bir yönün de göstergesi. Çünkü ana tartışma sahnesinden uzak olarak Kennedy, Cumhuriyetçi ve Demokrat hâkimiyetini sarsma açısından eleştirel yönü ile destekçilere sahip. Biden-Trump hesaplaşmasının aksine yaklaşık 5,8 milyon izleyiciye ulaşan Kennedy'nin yayınında ve forumunda canlı izleyici olması da önemli. Kennedy'nin vaatleri arasında askeri harcamaları azaltma sözü dikkat çekiyor. Azalan bu harcamalar ise Sosyal Güvenlik finansmanı gibi alanlara aktarılacak. Kennedy ayrıca hiçbir politikacının çevre konusuna değinmediği dönemde iklim değişikliğine ilişkin yaklaşımını da ortaya koydu. Ayrıca aşı karşıtı yaklaşımlarını sürekli dile getiren Kennedy Jr. hükümetin Covid-19 salgını dönemindeki politikalarını da sert bir şekilde eleştirmekte.

Son noktada bu ilk tartışma tarafların kişisel güçlerinin ve küresel yaklaşımlarının aynı ve eşit noktada olmadığını gösterdi. Yapılan anketlerde yüzde 67 ile Trump'ın önde olduğu görülüyor. Bu durum Biden'ın düşünce akışını defalarca kaybetmesi nedeni ile ortaya çıktı. Çünkü Biden tartışma boyunca aslında Trump'ın akli ve mental sağlık eleştirilerini haklı çıkaracak bir performans sergiledi. Son noktada ise Biden açısından demokrat delegelerin desteği ve seçmen desteği açısından sorgulanacak bir süreç de başladı denebilir. Ağustos ayında resmi adayların açıklanmasında farklı bir isim görmek mümkün olabilir. Ancak Biden, tabanı, geçmiş başarıları üzerinden ikna eder ise, Trump'ın yüzde 67 desteği ABD seçim sonuçlarının bir yansıması haline gelebilir mi, işte bu düşünülmesi gereken bir olasılık.