Afrika'da sömürgecilerin bıraktığı bozuk sistemlere karşı halk direnişleri devam ediyor. Bu direnişin yaşandığı ülkelerden biri de Uganda...
1894'te Britanya himayesine giren ülke, 1950'lerde başlayan bağımsızlık hareketleri sonrası, 9 Ekim 1962'de bağımsızlığını resmen ilan etti.
1971-79 yılları arasında ülkeyi yöneten Müslüman lider İdi Amin, Uganda halkı tarafından çok sevilir, 'Dada' (büyük baba) ismiyle anılırdı.
Daha sonra Batı kitle iletişim araçları sayesinde, dünya kamuoyuna 'yamyam, katil, diktatör' olarak servis edilmişti. Batı'nın kıta üzerindeki etkisi, bir kez daha gözler önüne serilmişti.
İdi Amin yönetimine karşı silahlı örgüt kuran Museveni, 1985 yılında yönetimi ele geçirmeyi başardı. 35 yıldır ülkeyi yöneten Museveni, ülkede adeta terör estiriyor.
Önümüzdeki ocak ayında yapılacak seçimler öncesi en güçlü rakibi Ulusal Birlik Platformu Başkanı Robert Kyagulanyi'yi gözaltına aldıran Museveni, tepki gösteren onlarca insanı öldürttü. Hükümet yetkilileri ölen insanların gösteriler sırasında hayatını kaybettiğini iddia etse de, aktivistler katliamları bizzat askerlerin yaptığını söylüyor.
Ülkede yaşananlarla ilgili star.com.tr'ye açıklamalarda bulunan Ulusal Birlik Platformu üyesi Musa İdi Menya, Museveni'nin koltuğunu bırakmamak için her yola başvurduğunu, ancak halkın artık Museveni'ye olan tahammülünün kalmadığını söyledi.
İstanbul Üniversitesi'nde doktora eğitimine devam eden Menya, 'Ülkemdeki diktatöre karşı durmak için ben de siyasete girdim' diyor. İşte Musa İdi Menya'nın Uganda'da yaşananlara ilişkin açıklamaları...
Yoweri Kaguta Museveni, silahlı bir örgüt kurarak hükümet karşı savaşmıştı. 1985'te darbe yaptı ve o günden beri 35 yıldır iktidarda. Bu süre içerisinde demokrasi, insan hakları, kalkınma adına hiçbir şey yapılmadı. Tüm ülkeyi akrabalarıyla birlikte, yolsuzlukla yönetiyor.
Halk kendisinin istediği şekilde yönetilmesini sağlayamıyor. Ülkenin anayasasını istediği zaman yararlanacak şekilde değiştiriyor.
Ülkede her 5 yılda bir seçim oluyor ama, seçime girmeden önce seçimi kazanacağını kendisi ilan ediyor. Rakip olarak gördüğü parti liderlerini vatana ihanet gibi asılsız suçlamalarla hapse atıyor.
Seçim sürecinde her seçim noktasına asker ve polis yığıyor. Sandıklardan istediği oranda oy çıkıyor. Türkiye'de 1980'lerde darbecilerin yaptığı seçimlere benzer bir durum söz konusu. Ocak ayında da yapılacak seçimlerin güvenliği yok.
Demokratik haklarını arayan sivil halk askerler tarafından öldürülüyor. Bakın bugün de 5 kişiyi gözünü kırpmadan öldürdüler.
Müslüman olan İdi Amin, 1971'den 1979'a kadar iktidarda kaldı. Museveni o dönemde de İslam ve Müslümanları sevmeyen biriydi. Daha sonra kendi görüşündeki büyük bir askeri grupla devlete karşı savaşmaya başladı. 1979'da savaşı kazandılar İdi Amin ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. İdi Amin, toplumun diğer grupları gibi Müslümanlar için de yeniliklere imza atmıştı (Diyanet İşleri Başkanlığı, müftülük vb.). Museveni 1985'te yönetimi tamamen ele geçirince, Müslümanlar çeşitli zulumler görmeye başladılar.
Ülkenin yüzde 30-35'i Müslüman olmasına rağmen, İslami ilimler ya da Arapça eğitim alanlar 'terör şüphelisi' olarak yaftalanıyor. İslami değerleri savunabilecek hocalar tek tek öldürülüyor. Öldürülmeyenler de hapisteler.
Ülkede suç işlenince, 'birinci şüpheli olarak' Müslümanları gösteriyorlar. Kısacası kendi ülkemizde yabancı gibiyiz.
Şüphesiz inanıyoruz Museveni her zaman olduğu gibi seçimi değiştirecek ve kendi kazandığını ilan edecek. Biz Uganda halkı da hazır olacağız. Sokaklara çıkacağız ve bu diktatör gidinceye kadar sonsuz protesto yapacağız inşallah. Halkın yüzde 85'i diktatörü istemiyor.
35 yıldır askeri bir cunta tarafından yönetiliyoruz. Asker, polis ve tüm devlet kurumları ona çalışıyor, ne isterse onu yapıyor. Tüm Ugandalılar kendisinden nefret ediyor.
Çoğu asker ve polis de onu sevmez. Ancak, her askeri ve polis grubu küçük bile olsa başında Museveni'nin akrabası ya da hemşerisi. Sosyal bir patlama olursa, alt kademe askerler de bizim tarafımızda. Çünkü Museveni'nin akraba ve hemşerileri yüzde 5'ten daha az.
Ülkedeki halk tarafından 'Dada' olarak anılmasına rağmen, tüm dünyaya İdi Amin'i 'diktatör, yamyam, katil' olarak lanse eden Batı ve medyası, Museveni'nin yıllardır süren diktatörlüğüne göz yumuyor.
Kara kıtada insanlar bağımsızlık mücadelesine devam ederken, tüm dünyaya sözde demokrasi ve insan hakları pazarlayan Batı, üç maymunu oynuyor.