12 Aralık 2024 Perşembe / 11 CemaziyelAhir 1446

Kandil barış istiyor mu?

Dicle Üniversitesi Siyasal Araştırmalar Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu, Stargazete.com için yazdı:

17 Ocak 2015 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Kandil barış istiyor mu?

Yaklaşık üç yıldır süren Barış Süreci, AK Parti iktidarında Türkiye siyasal hayatının yürüttüğü en başarılı tarihi adımlardan biridir.  Bu anlamda Barış Süreci, şu ana kadar 40 yıllık anlamsız kardeş kavgasını (Şerrı Brakuji) durdurmakta başarılı görülmektedir. Öncelikle iç dinamiklerle ve devlet politikası olarak yürütülmekte, halk tarafından desteklenmekte ve başta Abdullah Öcalan olmak üzere PKK tarafından şimdiye kadar genel kabul görmektedir. 

Peki, bu süreç kapsamlı bir barışa dönüşebilir mi? PKK’nin tavrı nasıl olabilir? PKK ne kadar özgürdür? Son on yılda Öcalan, Devlet, PKK, İran ve ABD ilişkileri nasıldır? Bu yazıda bu sorulara cevap aranacaktır. 

2004 Yılında Örgütte Bölünme

Şu an Kandil’in ana kumanda merkezi Cemil BAYIK, Mustafa Karasu, Ali Haydar Kaytan, Murat Karayılan ve Rıza Altun’un elinde bulunmaktadır. Bu grup ise zaferini örgütten kopan Botan Grubuna (Nizamettin Taş) borçludur.
Botan, Hıdır, Halil, Serhat ve diğer etkili kişiler, “madem devlet istemekten vazgeçtik o zaman siyaset yapalım” dediklerinde hiç şüphesiz tekçi ve SSCB’nin örgütlediği stalinist bir yapıya sahip olan Örgüt buna karşı çıktı.
Bu kişilere göre, örgütte özgür düşünce yoktur, antidemokratiktir ve Örgütte gizli bir yapı vardı. Bu nedenle 2004’te örgütü sivilleştirelim diyen 2500 kişi silahlarını mevzide bırakıp dağdan ayrıldı ve bunların da % 90 civarı yönetici yani etkili saha komutanlarıydı.

Bu kopan grup nedeniyle örgüt 2007 yılına kadar eylem yapamadı.  Antidemokratik bir yapısı olan Örgüt ismini bu tarihten sonra Kongre-Gel olarak değiştirmiştir.

2007’de Örgütün Savaş Başlatmasının Üç Nedeni

Ancak Ergenekon, Gladio, İran ve ABD neoconları ( Mart tezkeresi nedeniyle) Türkiye’ye ceza vermek için Irak’ta ve Türkiye’ye darbe vurmak için örgütü çalışır vaziyete getirdiler.

Öncellikle Musul’a işgal eden ABD 37. Birliği aslında Güneydoğu ve özellikle Mardin’e gelecekti. Ancak 1 Mart 2003 tezkeresinden dolayı aylarca Akdeniz’de turlayınca ve ABD, bu mağrur tavrından dolayı boşa alınınca yani “çuvallayınca” bunun intikamını almaya çalıştı ve o birlik lideri örgütle temasa geçti. Bu nedenle 1 Mart Tezkeresi ABD-PKK ilişkilerinde bir milattır. Çünkü eğer Türkiye Irak’a girseydi Ortadoğu değişirdi. Ancak basiretli davrandı ve ABD Ortadoğu’da çakıldı.

İkinci Olarak Aynı şekilde 20 yıllık askeri durum da PKK ve Devlet açısından  “pata”  durumundaydı. Yani artık kazananı olmayan ve olmayacak bir uzatma savaşıydı.
Üçüncü olarak Ordunun bir kesimi PKK üzerinden darbe yapmak istedi. Darbe için tek mazeret PKK’ydı. Bu nedenle 2007’de savaşın tekrar başlamasının bir nedeni de buydu. Ancak örgütün bölünmesi nedeniyle örgüt üç yıl eylem yapamadı ve bu da Ak Parti iktidarına altın değerinde bir üç yıl sunmuştur.

SONUÇ

Tüm bu verilerden hareketle PKK’nın son durumu nasıldır ve PKK gerçek bir barışı ister mi? Benim Irak’ta yaptığım saha çalışmasında vardım sonuçlar şunlardır.

a. Öcalan’a göre Ortadoğu üzerindeki bir asırlık uluslararası vesayete son vermek için barış mutlaka yapılmalıdır. Kanaatimce başta Öcalan’ın “velev ki hakkın emriyle de olsa” vefatından önce bu barış bir an önce kurumsallaştırılmalıdır.

b. Bu konuda Türkiye ve Öcalan samimidir. Ancak PKK üzerinde başta İran olmak üzere dış güçler hegemonya kurmuş ve/ya halkayı tamamlamak üzeredirler.  Bu nedenle hala barışı bozma gücü olan PKK’ye mazeret bırakılmamalıdır. Çünkü başta İran olmak üzere uluslararası aktörler gerçek bir Kürt ve Türk barışını istemezler.

c. Türkiye, Irak Kürdistan Bölgesinde daha fazla ve samimi olarak var olmalıdır. Burada PKK’nın iyi bir imajı yoktur. Örneğin PKK’nin IKBY versiyonu olan PÇDK son seçimde sadece 4 000 oy almıştı ve Öcalan burada sembolikte olsa parlamento adayıydı. İmralı iyi bir korunma alanıdır. Ve barış sürecinde asla üçüncü göze izin verilmemelidir.

d. Aynı şekilde demokratik siyaset yapmak isteyen örgütten ayrılan gruba yönelik kapsamlı bir çalışma yapılmalıdır. Çünkü bunlar bir zamanlar Avrupa sokaklarında helak olan jön Türkler gibi iki ateş arasında kalmış ve Türkiye’de demokratik siyaset yapmak istemektedirler.
 

(Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı)
Dicle Üniversitesi Siyasal Araştırmalar Merkezi Müdürü
[email protected]
@seyhanli2015