26 Aralık 2024 Perşembe / 25 CemaziyelAhir 1446

Mecid Mecidi: Yönetmenler festival kaygısını aşmalı

Her yönetmenin festivalleri aşıp, filmlerini televizyonlara veya başka ekranlara ulaştırma kaygısında olması gerektiğini söyleyen İranlı sinemacı Mecid Mecidi, bu durumu şöyle gerekçelendiriyor: “Festivallerde seyirci kitlesi yok veya sınırlı. Yönetmen için filmin farklı ekranlarda gösterilmesi de önemli olmalı. Festivaller aynı zamanda bir tehlike. Dolayısıyla bu tehlikenin farkında olunmalı. Sadece festivalde kalan sinema daha yukarıya çıkamaz ve orada biter!” 

ALİ DEMİRTAŞ18 Mayıs 2019 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Mecid Mecidi: Yönetmenler festival kaygısını aşmalı

Cennetin Çocukları, Beyond The Clouds, Hz. Muhammed: Allah’ın Elçisi, Söğüt Ağacı ve Baran gibi dünyaca ünlü ödüllü filmlere imza atmış İran sinemasının en önemli temsilcilerinden biri Mecid Mecidi. Kendisiyle bu yıl ikincisi gerçekleşen Sufi Sinema Günleri kapsamında bir araya gelme imkânımız oldu ve derinlikli bir söyleşi gerçekleştirdik. Sohbetimiz sırasında yeni filminin çekimlerine 1,5 ay sonra Tahran’da başlayacağını da öğrendiğim Mecid Mecidi, bu yeni filminde çocuk ve gençlerin hayatına odaklanacağını söylüyor. İşte Mecid Mecidi ile söyleşimizden öne çıkan başlıklar…   

ŞİMDİKİ SANATÇILAR DAR BİR HARİTADA YAŞIYOR 

Sinema teknikten mi ibarettir? İyi yönetmen kimdir? 

Her şey teknik değil. Bu sorunun çok kolay bir cevabı yok ama şunu söyleyebilirim; bir yönetmen her şeyden önce kendi olmalı. Kendini, ruhunu ve hislerini dışarıya çıkarmalı. Bunun teknik donanımla bir ilgisi yok. Sanat bir hayat ve yaşam biçimi. Önemli bir diğer nokta da görmek. Başka bir duyguyla, bakışla görmek. Şöyle bir örnek vereyim. Mevlâna hazretlerinin hayatına, olaylara bakışına, tavrına bir dikkat edin. Dünya çapında biliniyor. Nereden geliyor bu durum? O zaman böyle bir teknoloji de yok. Peki onun tefekkürü dünyaya nasıl yayıldı? Çünkü onun yolculuk haritası çok geniş. Şimdiki sanat adamları çok dar bir haritada yaşıyor. Evden ofise, ofisten eve. Sanatçılar kendi ülkesini dahi tanımıyor, bilmiyor. Bir sanatçı hayatı güzel yaşamalı ve güzel görmeli. Bir yönetmen maddi göz değil manevi gözünü ön plana çıkarmalı. 

YILMAZ GÜNEY BÜYÜK BİR USTA 

Türk sineması hakkında ne düşünüyorsunuz? Takip ettiğiniz yönetmenler var mı? 

Türkiye’de de bütün dünyada olduğu gibi gişe filmleri ve sanat filmleri olmak üzere iki çeşit film yapılıyor. Sanat filmleri noktasında Semih Kaplanoğlu, Nuri Bilge Ceylan isimlerini verebilirim. Özellikle Buğday filmini çok sevdiğim Semih Kaplanoğlu’nun burada ayrıca altını çizmek isterim. Yılmaz Güney’i de unutmamak gerek. Özellikle Yol oldukça başarılı bir film. Harika bir yönetmen ve büyük bir usta. Ancak şu noktada bir endişe duyuyorum o da diziler hakkında. Çünkü Türk dizilerinin Türk halkını ve kültürünü temsil etmediğini düşünüyorum. Kültürünüzün kökü bu diziler değil. Bu durum bende büyük bir soru işareti. Bu diziler Türk halkının gerçek hayatıyla bağdaşmıyor. Buna çok hayret ediyorum. Türkiye çok zengin bir tarih, kültür ve coğrafyaya sahip. Bu diziler ise yakışmıyor. Değerlerin bu dizilerle parçalandığını düşünüyorum. Dizilerin yurtdışına çok satılması bu gerçeği değiştirmez. Sonuçta ortada para var. Bunu biliyorum. 

Müslümanlar hakikati görmek veya göstermek yerine “Biz buradayız!” diye çılgın bir yarışa girmiş durumdalar. Ancak hakikati görmek için bu kadar uğraşmıyorlar. Buna katılıyor musunuz? 

Evet bu bir gerçek ve buna maalesef katılıyorum. Bakıyorsunuz Suudi Arabistan’da başka, İran’da başka, Türkiye’de de başka bir İslam yaşanıyor. Arkada da oyunlar yok değil tabii. Bu birliğin sağlanmaması için çeşitli oyunlar var. Bunu hepimiz biliyoruz. Bizim coğrafyamız çok zengin. Pek çok İslam ülkesinde petrol var. Belki petrol olmasaydı bu kadar sıkıntı yaşamazdık. Çünkü siyasete ister istemez yansıyor. Ama bizler İslam ümmeti olarak bir araya gelebilsek, hepimiz el ele versek gerçekten bir ümmet olabiliriz. Ama maalesef şimdiki durum kötü. 

İSLAM KENDİ COĞRAFYASINDA YALNIZ 

Peki, Hz. Muhammed: Allah’ın Elçisi  filmini bu sorundan dolayı mı çektiniz? 

Hepimiz biliyoruz ki bu coğrafyalarda marjinal gruplar İslam’ı ve Müslümanlığı alet edip çeşitli faaliyetler yürütüyor. Ve bu durum dünya sinemasına malzeme oluyor. Bu gruplar asıl İslam’ı rehin almış durumda. Dünyadaki İslam algısının gerçek İslam’la ilgisi yok. Bu durum Batılıların da işine geliyor tabii. Ve maalesef kendi ümmetinde İslam çok mazlum kalmış. Kabe’nin anahtarı elinde bulunan Suudi Arabistan maalesef ki marjinal gruplara maddi ve manevi destekte bulunuyor. 

HİÇBİR FİLMİMDEN PİŞMAN DEĞİLİM 

Şuradan örnek vereyim: 2010 veya 2011 yılında bir ödül almak için Danimarka’dan davet almıştım. Aynı dönemde Danimarka’da Hz. Peygamber Efendimiz (a.s.)’in karikatürleri çıkmıştı. Benim en kıymetli hissime, hayatımdaki en kutsal insana böyle bir saygısızlık yapılıyordu. Festival direktörüne bir mektup yazdım ve teşekkür ederek maalesef bu ödülü bu gerekçelerle kabul edemeyeceğimi dile getirdim. O zaman şöyle düşünmüştüm: Biz ne zamana kadar oturup bekleyecektik? Bize yapılan bu hakaretleri, ihanetleri ne kadar daha izleyecektik? Cevap vermek yeterli değil. Çalışmak ve üretmek lâzımdı. Ben bir yönetmen olarak başka bir yol denemeliydim. Hz. İsa’nın hayatıyla ilgili 200’den, Hz. Musa hakkında 100’den fazla film var. Diğer peygamberler hakkında da 70’in üzerinde film yapılmış. Ancak Hz. Muhammed (a.s.)’in hayatıyla ilgili yapılmış sadece iki film var. İslam 1400 senedir, sinema sanatı 120 yıldır olmasına rağmen…

Hz. Muhammed: Allah’ın Elçisi filmini sadece dünyadan değil kendi coğrafyasında da eleştirildi. Nedeni nedir sizce? 

Hz. Muhammed: Allah’ın Elçisi filmimize dolar lobisi engel oldu. Dünya güçleri tarafından filmin dünya çapında gösterilmesi engellendi. Bu filmin rahatlıkla gösterildiği en büyük ülke Türkiye oldu. Bu nedenle sizlere teşekkürü borç bilirim. Eminim bu film kalacak ve daha fazla insan görecek. Kıymetsiz hayatımda yedi senemi bu filme verdim. Bundan büyük şeref duyuyorum. Ben bütün filmlerime, vücudumu, kalbimi, aşkımı, enerjimi yani bütünlüğümü veriyorum. Bu benim için hayat. Bu geçici bir şey değil. Hamdolsun bütün filmlerimi seviyorum ve hiçbirini yaptıktan sonra asla keşke demedim. Ayrıca şunu da belirtmek isterim, film için İran’da Mekke ve Medine dekorları yaptık. Özellikle Türkiyeli yönetmenler başta olmak üzere dünyada sinemayla uğraşan ve Hz. Muhammed ve İslam ile ilgili film yapmak isteyen herkesi buraya davet ediyoruz. Bütün dekor ve imkânlarımızdan ücretsiz faydalanabilirler. Kapımız sonuna kadar açık. 

ASGHAR FARHADİ DÜNYA ÇAPINDA BİR YÖNETMEN

Yönetmenlerin festival kaygısına getirdiğiniz eleştirileri de göz önünde bulundurduğumuzda; Oscar dâhil birçok uluslararası ödüle sahip Asghar Farhadi ve sineması hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Uluslararası festivallerden ya da ödüllerden yana bir sorun yok. Ama sadece orada kalmayalım. Bu yeterli değil. Buraya geldikten sonra da yürümeye devam etmemiz, bu noktayı aşmamız gerekiyor. Evet, Farhadi ödüller alıyor, festivallere gidiyor ama aynı zamanda ekranlara çıkıp halk ile iletişim kuruyor. Gişe sinemalarında da onun filmlerini görebiliyoruz. Sadece festival için sinema yapılmamalı. Bu noktada Asghar Farhadi’yi onaylıyorum. O festivallerde kalmıyor. Festivallerdeki başarısından sonra geri çekilmiyor. Bunun devamı geliyor. Dünya çapındaki sinemalarda filmleri gösteriliyor. Farhadi bütün bu konuştuklarımız için iyi bir örnek. Asghar Farhadi’nin İran sinemasını temsil ediyor olmasından dolayı memnunum. Bu gerçek ve bizim gerçekleri konuşmamız gerek. O dünya çapında başarılı bir yönetmen ve ben ona sadece daha çok başarı dileyebilirim. Onda bu kapasite ve potansiyel var. Bu durumdan ancak memnun olurum. 

BOLLYWOOD KLİŞESİNİN DIŞINA ÇIKTIM

Son filminiz Beyond The Clouds’da farklı bir Mecid Mecidi sineması izliyoruz. Özellikle biçim ve teknik bakımdan. Neden? 

Evet bu sorunuzda haklısınız. Çok farklı görünüyor olabilir. Bu film de bir tecrübe, bir deneme olarak algılanmalı. Şekil olarak Hint sineması veya Amerikan sineması görüyor olabilirsiniz ama bu sadece şekilde. İçerikte asla. İçerikte hikâye Mecid Mecidi hikâyesi. Şöyle bir söz vardır: Her bir hile gönül kazanmak için lâzım… Ayrıca Bollywood klişesinden çıkıp Hindistan’da farklı bir şeyler de görmek gerekiyordu.

SÖYLEYECEK DAHA ÇOK SÖZÜMÜZ VAR 

Sinemanın genç girişimcileri hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Gençler unutmasınlar bizim söyleyecek daha çok sözümüz var. Sohbet edecek çok şeyimiz var. İlmimiz çok, ellerimiz dolu. Ve dünyaya göndereceğimiz çok mesaj var. Mevlâna gibi insanlarımız var. Ancak şuna çok üzülüyorum. Hem İran hem Türkiye hem de kendi coğrafyamız sinemasında maalesef İslam ve kendi kültürümüzle ilgili bir çalışmamız çok az. Bu nedenle genç sinemacılara yol verin, imkân verin. Onlar bizim yerimize geçecek. Bu coğrafyada mücevherlerimiz var. Sadece onları yerine oturtmamız gerekiyor. Onun için bu ölümsüz hazinemizden faydalanmak mecburiyetindeyiz.