Yaklaşık çeyrek asırdır Türk basınında önemli başarılara imza atan Ersoy Dede, 24’ün yayın danışmanlığı, Açık Görüş ve Bıçak Sırtı programlarıyla Akşam Haberleri’nin moderatörlüğünü üstlendi. 24’ün yeni yüzü Dede’ye, mesleki deneyimlerini ve hedeflerini sorduk.
- Gazeteciliğe ne zaman nerede başladınız?
Şimdiye kadar neler yaptınız?
Bu mesleğin her kolunda görev aldım. Radyo, televizyon ve pek çok mecrada 92’den beri bu sektörün içerisindeyim. Hala TRT’de radyoculuğa devam ediyorum. TRT Radyo’daki programım Tatil Gündemi yine bir haber programı. TRT Kent Radyo’da da eşim Didem’le Babiali Yokuşundan diye bir program yapıyoruz. Aynı zamanda Akit Gazetesi’nde yazılarıma da devam ediyorum. Ülke TV’de program vardı. Tabi şimdi 24’deki görevim mesleğimin ana omurgasını oluşturacak, diğer bütün işler bunun arkasından geliyor.
- 24’te önemli görevler üstlendiniz. Yeni projelerinizden bahsedebilir misiniz?
24’ün Yayın Danışmanlığını yapacağım. Meslek hayatımın sonuna kadar anchormenliğimi sürdürmek istiyorum. Hem Akşam Haberleri’yle hem Bıçak Sırtı ve Açık Görüş ile en dinamik, doğru ve kamuoyunu yakından ilgilendiren meseleleri işleyeceğiz. Tabii bu tek başına Ersoy Dede’yle ilgili bir durum değil. Çok düzgün, disiplinli, haber neredeyse orada hazır bulunan, diğer televizyonların haber merkezlerini kıskandıracak bir haber merkezi var 24’ün. Nerede canlı haber var orada kameramız olacak. Günün en önemli adamını izleyiciyle buluşturacağız, günün en önemli olayını herkesin anlayabileceği dille sunacağız. Ana düstur şu: Haber eşittir hayat, her haber bir hikaye.
PROGRAM BİR SAATSE HAZIRLIK 23 SAAT
- Moderatörlüğe nasıl bir yorum katacaksınız?
Burada yapılan işin tamamı moderatörlük aslında. Gün içindeki kuşağın da adı moderatörlük. Akşam haberleri kuşağına dinamizm getiricek bir enerjiyle başlayalım istiyoruz.
- Geldiğiniz kanalın kuruluşundan beri anchormeniydiniz. İyi bir anchorman (ana haber sunucusu) olmanın sırrı nedir?
Walter Cronkite mesleğe başladığımı günden beri idolümdü. Onun CBC’de yaptığı programın adı da Akşam Haberleri’ydi. Cronkite, anchormanliğin mucididir aslında. Amerika’da yapılan kamu yoklamalarında CBC News’ün akşam haberleri yayınlandığı 80’li yıllardaki kamuoyu yoklamalarında Cronkite ‘En güvenilir, sempatik, şefkatli adam’ seçiliyordu. Bizim de olmamız gereken şey o. Anchormen dediğiniz kişinin ‘Sözüne güvenilir adam’ olması gerek. Eskiden beri bir klişe var: Gazeteci tarafsız olmalıdır! Hayır bana göre taraflı tarafsız olması değil, mesele güvenilir olması. ‘Ersoy Dede bir şey söylüyorsa doğrudur’u seyirciye söyletebiliyor musunuz? Ben emekli maaşlarının zamlanacağını söylediğimde ‘Ersoy Dede söylediyse doğrudur’ demeli emekliler. Benim hedefim bu. Walter Crokite’dan aldığım şey de bu.
- Haber sunmanın zorlukları nedir?
Bir dönem reality showlar seviliyordu, şimdi yok. Bir dönem kadın anchorlar ön plandaydı şimdi değil. ‘Efsanevi’ dediğimiz anchormenler Reha Muhtar, Ali Kırca, Uğur Dündar yok, Can Dündar belgeselciliği yok. Bir dönem varmış, o dönemi saygıyla karşılıyorum o döneme ait siyasi ilişkilerimi saklı tutmak kaydıyla. ‘Dün dünde kaldı cancağızım yeni sözler söylemek lazım’. O yeni sözleri de doğru araçlarla söyleminin yollarını aramalıyız. Mesela Levent Kırca bana bu ülkede kanal bulunmuyor, iş vermiyorlar dedi. Peki bir kere oturup düşündün mü? Artık sana gülmüyor olabilirler mi? Bunun değişmekte olduğunu bizim televizyoncular olarak fark etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Beklentiler, izleyici bir çok şey değişirken biz aynı kalmaya devam edersek biz de yok olmaya mahkum oluruz. Biz kendimizi her gün yenilemek revize etmek zorundayız.
- Programa psikolojik olarak nasıl hazırlanıyorsunuz?
Programa hazırlık diye bir safhamız yok, çünkü TV programcısından öte bir gazeteciyim, dolayısıyla özel olarak programa hazırlanma evresi diye bir evre yok. Program bir saatse buna hazırlık geri kalan 23 saattir.
Ağlaya ağlaya verdim o haberleri
- Anhcorman olarak sizi çok etkileyen, şaşırtan haberler oldu mu?
Benim için hiçbir işin fetişizmi olmaz. Show must go on, aralarında gazetecilerin de olduğu meslekleri yaşam biçimleri haline getirmiş adamlar için uydurulmuş koca bir palavradan ibarettir. ‘Gazetecilik mi insanlık mı?’ denir ya, çok şükür ben insanlığımı kaybetmedim. Örneğin Mavi Marmara kanlı baskını olduğunda ben de o gemide olacaktım ama uzun süren bir yolculuk olduğunu düşünerek gitmemiştim. O insanların şehit olduğu haberi geldiğinde ağlaya ağlaya verdim o haberleri ve saklamadım da bunu. Suriye’de iç savaşta bebekler katledildiler bunu şimdi nasıl sadece bir haber senaryosu gibi meselenin dışında kalarak anlatabilirim ve bundan etkilenmem ki?