26 Nisan 2025 Cumartesi / 28 Sevval 1446

Kimler geldi kimler geçti

Elim fotoğraf makinesi tuttuğundan beri eski ahşap evleri görüntülerim. Zira çoğu bakımsızlıktan yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Yok olmadan gelin hepsini arşivimize kaydedelim. Bir makine, ışık ve kadraj yeterli!

FOTOPRATİK / ARAMİS KALAY10 Ağustos 2013 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Kimler geldi kimler geçti

Evler vardır dert yüklü, evler vardır neşe yüklü. Beslenme, neslini devam ettirme ve barınma... İnsanların varlıklarını sürdürmesi için vazgeçemeyeceği en temel gereksinimler... Herkese kendi evi güven verir. Huzur da verir diyeceğim ama evlerin içinde nasıl yaşamlar olduğunu bilemeyiz ki! Yıllar önce Kandilli’ye, orman içinde konumlanan bir villanın fotoğraf çekimlerini yapmaya gitmiştim. Evin konumunu yeşillikler içinden gördüğü Boğaz manzarasını kıskanmadım desem ben bile inanmam! Ne var ki evin hanımı kapıyı ağlaya ağlaya açıp eşinin gece kalp krizi geçirdiğini söyleyince hayal ettiğim gerçeklik yerini onların gerçeğine bırakmıştı. Gözleri ne villayı ne manzarayı ne de zenginliklerini görüyordu. Hayatla ölüm arasındaki görünmez ince çizgi tek gerçekleriydi. Görmek her şeyi anlamak için yetmiyor. ‘Küçük prens’ olarak tanınan Fransız yazar ve savaş pilotu Antoine de Saint Exupery’nin bir sözü hiç aklımdan çıkmıyor: “Göz hiçbir şeyin özünü göremez.”

EVE ANLAMINI YAŞAYANLAR KATAR

Bir evsizin ev kavramıyla küçük ya da büyük bir şekilde evi olan birinin ev kavramı aynı mıdır? Ev sahibi ya da kiracı ev derken aynı şeyi mi kastederler? Sığınma evindeki bir kadın orayı evi olarak mı algılar yoksa nispeten serbest davranabildiği bir zorunlu ikamet olarak mı! Evlere anlamlarını içinde yaşayanlar katar. Örneğin Sultanahmet’teki Soğukçeşme Sokağı’nda restore edilen evlerden birinin kapısındaki “Eski cumhurbaşkanlarımızdan sayın Fahri Korutürk bu evde yaşadı” yazısını okuduğumuzda, o eve bakış açımız tamamen değişir. O artık sıradan bir ev değil içinde yaşayanlarla yaşayan, tarihi bir mirastır.

Üsküdar’da çocukluğumun ilk dönemlerinin ahşap bir evde geçmesinin etkisinden midir bilemiyorum elim fotoğraf makinesi tuttuğundan beri fırsat buldukça eski evlerin fotoğrafını çekerim. Son yıllarda artık yavaş yavaş yerlerini beton binalara bıraksalar da olmadık bir sokakta karşımıza çıktıkları da oluyor. Bende aynı huy devam. Ancak birçoğu ya bakımsız ya da yok olmaya terkedilmiş. Bir süre sonra ancak eski fotoğraflarda görebileceğimiz bu tarihi evleri belgelemek artık çok da kolay. Digital (DSLR) fotoğraf makineleriyle film, banyo ve baskı masrafı olmaksızın görüntülerimizi arşivleyebiliriz. Tek gereksinimimiz doğru ışık, uygun kadraj (çerçeve) ve çokça istek. Hepsi bu!

TELEOBJEKTİFLE ÇEKİM

Koşuyolu, bu tür yapılaşmanın yoğun olduğu bölgelerden. İnşaat çalışmasını ilk gördüğümde ışık uygun olmadığından ertesi gün tekrar gittim. İnşaatçılarla gereksiz bir sorun yaşamamak için uzaktan tele-    objektifle 200 mm. odak uzaklığı kullanarak istediğim kadrajı oluşturdum. İSO/ASA 125. Beyaz ayarı/white balance güneşli (sunny). Örtücü hızı/shutter 1/160 ( saniyenin 160’ta biri) diyafram F:20 değerlerindeydi.

Geçen haftaki derslerimden birinde atölye grubumla Cankurtaran’a da gittik. Cankurtaran İstanbul’un Sirkeci-Halkalı tren hattı üzerinde bulunan eski yerleşimlerinden. Neredeyse terkedilmiş ahşap evleri görünce bir gün yokolacakları için fotoğrafladım. Bakımsız hali “Ben size ne yaptım ki beni bu durumlara düşürdünüz” der gibiydi. Geniş açı 24 mm. odak uzaklığıyla bir bakış açısı oluşturup çekim yaptım. O anki ışık koşullarına uygun olarak İSO/ASA 125. Beyaz ayarı/white balance güneşli (sunny). Shutter/enstantane 1/125 (saniyenin 125’te biri) diyafram F: 13 idi.

Bilmiyorum ama sanki fotoğraflarını çekince o binalardaki anıları yaşatıyorum.

ÜŞENMEYİN ÇEKİN

Sizlere önerim rastladıkça hiç üşenmeden fotoğraflarını çekin. Gün gelecek bu fotoğrafların önemi daha iyi anlaşılacak. Hiç değilse duyarlılığımızla vefa duygumuzun ölmediğini kanıtlayalım.