TRT Çocuk öncülüğünde ülkemizde gerçekleştirilen ve Türkiye’nin çocuk odaklı tek medya konferansı olan “TRT Uluslararası Çocuk Medyası Konferansı”, bu yıl “Çocuk Medyasının Dönüşümü” temasıyla düzenlendi. Konferans kapsamında medya kuruluşları, yayıncılar, üniversiteler, şirketler ve sivil toplum kuruluşları dünya çocukları için İstanbul’da bir araya geldi. İletişim araçlarının çeşitlendiği, teknolojik değişimlerin hayatımızın akışını önemli ölçüde etkilediği günümüz dünyasında, çocuklara yönelik içeriklerin nasıl dönüştüğü ve nasıl dönüşmesi gerektiği kapsamlı olarak konuşuldu. Program kapsamında atölye çalışmaları da yapıldı.
Kuşkusuz çocuk medyası dediğimizde çizgi film ve animasyonlar bu alanda önemli bir yere sahip. Çocuklar belli bir yaştan sonra çizgi film izleyerek büyüyorlar. Bu anlamda içerikler hazırlanırken dikkat edilmesi gereken noktalar var. Çizgi film ve içerikleri hakkında merak ettiklerimizi Konferansta Çizgi Film Teknik Üretim Süreci ve Animasyonun Dönüşümü başlıklı bir konuşma gerçekleştiren Kore Daegu Sanat Üniversitesi Animasyon Bölümü Prof. Dr. Namkook Lee’ye sorduk.
Para değil eğitim kaygısı olmalı
Çizgi film ve animasyon içeriklerinde yapımcıların sadece ekonomik çıkarlarını düşünmemeleri ve sosyal bağlılıkları dikkate almaları gerektiğini ifade eden Namkook Lee, “Yapımcılar genelde parayı ön planda tutuyor. Çok az bir kısmı çizgi filmleri ve animasyonları çocukların eğitimine destek verecek şekilde tasarlıyor. Sosyal kısmındaki katkısına daha az eğiliyorlar. Aslında düzgün bir animasyon çizgi filmin nasıl yapılacağını herkes biliyor ama maddi kaygılar devreye giriyor. Bu noktada gazetelerin, televizyonların medyanın yapımcılara sorumluluğunu hatırlatmaları ve çocuk medyasının önemini tekrar tekrar anlatmaları gerekiyor. Çocuk medyasındaki değişimlerin ve dönüşümlerin üzerinde durulmalı. Bu konuda devlet de sorumluluğu eline almalı. Türk çocuklarının kimliklerini muhafaza edebilmesi için yapımcıların da bu konuda özverili olması ve meseleyi para odaklı düşünmemesi gerekir.” şeklinde konuşuyor.
Çizgi filmlerin eğitici, öğretici tarafının olmasının ancak bunun doğrudan film içerisinde verilmesinin yanlış olacağını belirten Namkook Lee sözlerine şöyle devam etti: “Eğitim kısmı çizgi filmlerin içine yedirilmeli. Açıktan bir öğretici imajı olmamalı. Zaten çocuklara aileleri onu yapma, bunu yap gibi sürekli telkinlerde bulunuyorlar. Çizgi filmde de açıktan verilen öğretici mesajlar onları sıkabilir. Çocuklar öğrenmesi gereken bilgiyi eğlenirken alır.” Çizgi filmlerde olumsuz örnek oluşturacak söylemlerden de kaçınmak gerektiğinin altını çizen Namkook Lee, bu konuda yapımcıların ya da içerik sağlayıcıların belli kurallara uyması gerektiğini söylüyor. “Bunu bir sansür olarak düşünmemek gerekir. Devlet kurumu ya da bakanlıklardan tarafından bazı kanunlar koyulabilir, bir kontrol listesi oluşturulabilir. Yapılan çizgi film ya da animasyonda bu söylemler ya da davranışlar kesinlikle olmamalı diye. Çocuk için zararlı olabilecek içeriklerden uzak durulmalı.” diyen Namkook Lee, bu konuda ebeveynlere büyük iş düştüğünü vurguladı: “Çocukların bedensel sağlığı kadar zihinsel, mental sağlıkları da çok önemlidir. Bu noktada ebeveynler çocukların izledikleri içeriklere dikkat edip eğitime katkısı olacak düzgün içerikleri tercih etmeli.”
Çocukların oyuncakları ile olduğu gibi izledikleri çizgi filmlerdeki karakterlerle de bağ kurduğunu belirten Namkook Lee, karakter oluşturulurken dikkat edilmesi gerekenleri de şöyle sıraladı: “Çocuklar her zaman hata yapabilir. Mükemmel değiller. Çizgi film karakterlerinin mükemmel olması, asla hata yapmaması ya da eşi benzeri olmaması bu anlamda doğru değil. Hata yapan ve doğruyu bulan karakterler oluşturulması çocukların daha çok dikkatini çeker. Böylece çocuk o karakterde kendinden bir şeyler görür.”
Çocuklar biz olmayı izlediklerinden öğrenir
Dünya genelinde birçok çizgi film karakateri olsa da her ülkenin kendi kahramanını yaratması gerektiğinin altını çizen Namlook Lee, “Bu bir nevi kimlik göstergesidir. Köklerimizi, geçmişimizi bilmemiz ve bunlara sahip çıkmamız lâzım. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin asla özümüzü unutmamalıyız. Geleceğimizi kurmamız ve ülkemize sahip çıkmamız ancak böyle mümkün olur. Bu anlamda çocuklar kendi tarihinden kahramanları izlemeli. Kimliğine ve tarihine sahip çıkamayan çocuklar ben anlayışı ile yetişir. Biz olmanın anlamını bilmez. Ancak öznüne sahip çıkan çocuk ileride büyüdüğünde bir pozisyona geldiğinde her zaman biz der. Bu çok önemli. “ diyen Lee, Güney Kore’de çocukların milli kahramanlarını bilmediklerine işaret ederek, “Çocuklarımız, diğer ülkelerin kahramanlarını kendi kahramanları olarak kabul ediyor. Sorulduğunda Avengers’ı ya da Superman’i bildiklerini söylüyorlar. Bu maalesef bir ulusun kimliğine zarar verecek bir durum. Ulusların kendi hikâyelerine ihtiyaçları var. Animasyon ithalatı güzel bir şey. Fakat gelecek jenerasyonlar için herkes kendi hikâyesini yazmalı.” şeklinde konuşuyor.
Animasyonun özünde dönüşüm var
Konferansın açılışında konuşan TRT Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İbrahim Eren, “TRT 8. Uluslararası Çocuk Medyası Konferansı”nda çocuk medyasının dönüşümünü ele aldıklarını aktararak, “Dünyanın en önemli işi şüphesiz ki insan yetiştirmektir. En büyük servetimiz ve geleceğe mirasımız çocuktur. Biz de TRT olarak kültüre, sanata, bulunduğu topluma, ülkesine, bilime ve insanlığa katkı sağlayacak bireyler olarak yetişmesi için çocuklara yapılması gereken yatırımları yapmaya gayret ediyoruz.” dedi. Kendine verilen bilgileri doğru olarak kabul eden çocuklara tek gayesi ürün satmak olan reklamları hiçbir şekilde TRT Çocuk kanalında yayınlamadıklarını hatırlatan Eren, TRT Çocuk’u televizyon kanalı olarak değil, içerik üreticisi olarak konumlandırdıklarını belirterek, “Çocukların yer aldığı çeşitli platformlarda çocuklara güvenli, zararlı olmayan içerikleri çocuklara ulaştırabilmek için tüm ekibimizle beraber gayret ediyoruz. Amacımız bu meraklı zihinlere doyurucu içerikleri tüm mecralarda üretmek.” ifadelerini kullandı. ‘Çocuklar bizim geleceğimizdir’ sözünü ciddiye aldıklarını belirten Eren, değişen medya atmosferinden ebeveynlerin de çocuklar kadar eğitim alması gerektiğine işaret ederek, “20 yıl önceki televizyon alışkanlıklarından farklı olarak bugün bilgisayar ve telefonun getirdiği ekran karşısında bulunma alışkanlığındaki dönüşümü ve çocukların eğitimi hakkında ortaya konmuş pedagojik yaklaşımları dikkatle incelemeliyiz.” diye konuştu.
Karakterler örnek oluyor
Konferans açılış konuşmalarının ardından program Dönüşüm oturumu ile başladı. Akademisyen Prof. Dr. Nilüfer Pembecioğlu, “Biz çocukların dönüşümü gerçekleştireceğini düşünüyoruz açıkçası. Çünkü teknolojiyi en sık, en kolay, en hızlı şekilde kullananlar onlar. Teknolojinin içine doğuyorlar zaten. Anne babalara tavsiyemiz, çocuklarını engellemesinler” dedi. Psikiyatrist Prof. Dr. Bengi Semerci ise “Çocuğun gelişim dönemine göre gördüklerinden etkilenme süreci değişir. Hangi çocuğun kaç yaşında neleri izlemesi gerekir, ne kadar izlemesi gerekir, ne kadar oynayabilir, uğraşabilir bunları ailelerin öğrenip buna göre uygun denetlemeler yapmaları gerekiyor” diyerek dönüşümün çocuk psikolojine etkisini ele aldı. Çocuk Medyasında İçeriğin Dönüşümü oturumunda “Hop Hop Değiş Animasyon!” başlıklı bir konuşma yapan Bahçeşehir Üniversitesi Çizgi film ve Animasyon Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nazlı Eda Noyan da değişimin kaçınılmaz olduğuna dikkati çekerek, animasyonun özünde “değişim” olduğunu aktardı. Animasyonun, sinema dışında yan endüstriyel malzemelerdeki yaygınlığına da vurgu yapan Noyan, “Artık Türkiye’de de bunun başarılı örneklerine rastlamaktayız. Markalaşmaya doğru giden ve yurt dışına ihraç ettiğimiz içerikler ‘Kral Şakir’ ve ‘Rafadan Tayfa’ gibi örnekler çoğalmaya başladı.” dedi. Çocuk Medyasında Mecranın Dönüşümü oturumda ise Ampere Analysis Araştırma Direktörü Fred Black, Amazon, Netflix, Youtube, Apple, Disney gibi mecraların çocuk içeriklerinde neleri tercih ettiği ile ilgili bilgiler paylaştı. Çocuk sinemasının değişen yüzü ile ilgili konuşan Çocukla Sinema kurucusu ve senaristi Burak Göral da şunları aktardı: “Bizim kuşağımız çocukken bir an önce büyümek isterdi. Şimdiki çocuklar çocuk olmaktan memnun, büyükler de çocuk olmak istiyor. Animasyonlara büyüklerin ilgisi de epey fazla. Çocuklar çocuk kalmayı seviyor ama beyinleri sürekli gelişiyor. İnternet çağında içerik bombardımanı altında yaşıyorlar. Ebeveynler bu noktada çocuklarını doğru içerikle buluşturmak istiyor. Film izlemek sadece vakit geçirmek ya da eğlenmek için yapılmaz. Çocuklar ilgiyle izledikleri kahramanları taklit eder. Böylece kendi karakterini inşa etmeye çalışır. İzlediğimiz filmler anlamında süper kahramanlar çağındayız. Çocukların filmlerden beklentileri var. Zeki olmalı ve onlara düşük zekalı muamelesi yapmamalı. Eğlenceli olmalı ve onlara parmak sallamamalı. Geçmişten bugüne karakterlerin nasıl işlendiğine bakarsak 1940 yapımı Oz Büyücüsü filminde Dorothy karakteri vardı. Özellikle kız çocukları için rol model idi. Sevgi dolu, dürüst, onurlu, kararlı idi. 2000 yıllarda çocuk filmlerinde, animasyonlarda güçlü kadın rol modellerde artış oldu. Şimdi yeni bir rol model var. Captan Marwel. Kuvvetli, özgüveni yüksek, cesur, havalı biri. Yeni çağın rol modeli olarak kodlanıyor. Türk sinema sektörü son birkaç yıla kadar çocuk izleyicilere yönelik üretime gerekli önemi vermiyordu. Bu durum TRT Çocuk varlığı ile değişmeye başladı.”
Konferansın ikinci günün de ise Çocuk Medyası ve Ürünün Dönüşümü, Teknolojinin Dönüşümü ve Dijitalizasyon, Hikaye Anlatıcılığının Dönüşümü oturumları ve “Erken Çocukluk Sürecinde Teknolojiyi Keşfetmek: Gelişen Perspektifler ve Yenilikçi Yaklaşımlar” ile “Nazlı Çevik Azazi ile Masal Saati” özel oturumları gerçekleşti.