Balat’ta bir dükkana girdim. Kapısında ‘gezebilirsiniz’ diyordu. İlgimi çekti. Neden böyle bir yazı astılar diye düşündüm. Gezdiğim yer Atölye Kürün idi. Aslında bir sanat yuvası da diyebiliriz. İçeride tablolar, heykeller, seramik çalışmalar, el emeği ürünler ve geri dönüşüm köşesi vardı. Adı geri dönüşüm köşesi olmayabilir ama ben öyle bir isim koydum. Sanırım herkesin aklına sandalye arkasından ya da elekten saat yapmak gelmez. Ama onlar yapmış. Fatih ve Sevde Kürün, karı koca. İkisi de sanata gönül vermiş. Fatih Bey, hem heykel hem resim bölümünü bitirmiş. O süreçte pedagojik formasyon da almış. Eşi Sevde Hanım ise Fen Bilgisi öğretmenliği okumuş ama içinde hep bir tasarım aşkı olduğundan daha sonra iç mimarlık okumuş. Şimdi birlikte Balat’ta açtıkları Atölye Kürün ile hem sanatlarını icra ediyor hem de geçimlerini sağlıyorlar. Burası onların ikinci evi. Hatta evlerinden daha çok burada vakit geçiriyorlarmış. Kapıları sanatseverlere açık. Atölyede huzurlu ve sıcacık bir ortam sağlamışlar. Tabi bunda gürül gürül yanan sobanın da etkisi var.
Sanatın hemen her dalıyla ilgili burada birşeyler bulmak mümkün. Heykeller, seramik çalışmalar, tablolar ve birçok ahşap ürün. Sadece bir alanda yoğunlaşmak istememişler. “Gelen ziyaretçiler, ‘Şöyle bir ürününüz var mı?’, ‘Bunu yapar mısınız’ diye soruyorlar. Geçimimizi de buradan sağlıyoruz. O yüzden farklı eşyalar da yapıyoruz. İhtiyaçlar üzerinden birşeyler yapmaya başladık. Sadece bir alana yoğunlaşamıyoruz bu yüzden. İstanbul’da sanatı satmak için belli bir cenahın, kitlenin adamı olmak gerekiyor. Tabi o kitlenin içine girmenin de belli bir bedeli var.” diyen Fatih Bey, kendisine sıcak gelen ve geri dönüşüme uygun olan ahşap alanında çalışmayı sevdiğini belirtiyor. Ahşap ürünlerle ilgili özel siparişler aldıklarını dile getiren Sevde Hanım ise, “Bu işi geçimimizi sağlayabilmek için yapıyoruz. Artık kendi tasarladığımız ahşap ürünler de sergiliyoruz. Son yıllarda ahşaba dönüş var. Bunda geri dönüşüm ve çevre bilinci konusunda farkındalığın artmasının da etkisi var.” şeklinde konuşuyor.
Eski ile aramda bağ var
Duvarda asılı olan elekten yapılmış saatler ya da diğer geri dönüşüm eşyaları dikkat çekiyor hemen. Eski eşyaların kendisi için değerli olduğunu ve onlarla bağ kurduğunu anlatan Fatih Bey sözlerine şöyle devam ediyor: “Bendeki geri dönüşüm bilinci dedemden kalma. Dedem eski hiçbir şeyi atmazdı. Ben de atmam. Hep saklıyorum. Sonra bu eski eşyaları başka şeylere dönüştüreyim hayatına öyle devam etsin diye düşündüm. Sanatçı tarafım da burada işe yaradı sanırım. Şimdi kullan at devrinde yaşıyoruz. Herkes hazıra alışmış. Sandalyenin bacağı kırılıyor, çöpe atıyorlar. İnsanın kolu kırılınca onu gömüyorlar mı? Hayır. O zaman o sandalye de hayatına devam edebilir. Ben sandalyenin arkasına mekanizma taktım saat yaptım. Geri kalan kısımları ile resim şövalesi yaptım. Elekten saat modelleri yaptım. Yaklaşık 30-40 yıllık demir yollarının kalıp tahtaları vardı bende. Sivas’ta uğradığım çay ocağında bir amca yakıyordu. Onun elinden aldım. Bunlardan da saat yaptım. Anneannemin 85 yıllık aynalı sandığı vardı. Onun ön kısmını çerçeveledim tablo yaptım. Kasalar, masa oldu. Volan dişlisini heykele dönüştürdüm.”
“Atölyeye gelenlere ‘Sizin evinizde eski hiçbir şey yok mu? O eşyayı karşınıza alın bundan ne yapabilirim diye düşünün. Sevdiklerimize hediye alıyoruz. Hazıra kaçmayın. Evdekilerden kendi el emeğiniz ile bir şeyler yapın. Hatta eşyalarınızı alın buraya getirin. Birlikte düşünelim, yapalım diyorum.” şeklinde konuşan Kürün, eşyalara farklı açılardan bakılması gerektiğini vurguluyor. Ülke ekonomisine en büyük katkının geri dönüşüm olduğunu dile getiren Fatih Bey, ‘Tabi yeni ürünler de satılmalı ama eski eşyaların yeniden tasarlanıp kullanılması çok önemli’ diyor.