27 Nisan 2025 Pazar / 29 Sevval 1446

Ertuğrul: En ağır eleştiriyi kendime ben yaparım

Spiker ve program sunucusu İnci Ertuğrul “Kendimi ekranda çok gergin buluyorum ve izlemeyi hiç sevmiyorum. En ağır eleştirileri kendime yine ben yapıyorum. Bu durumum mükemmeliyetçilikle ilgisi yok işimi iyi yapma isteğimle alakalı” diyor.

Bahar Erdoğan4 Mart 2017 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Ertuğrul: En ağır eleştiriyi kendime ben yaparım

Ünlü sunucu İnci Ertuğrul, çocukları kaybolan ailelerin sesi oluyor. Polise yargıya intikal etmiş ama bir sonuç alınamamış kayıp çocukları FOX TV ekranlarında yayınlanan ‘Kaybolan Çiçekler’ adlı programında arıyor. Her zamanki naifliği ve güzelliğiyle bizi karşılayan Ertuğrul ile yeni programını ve özel hayatını konuştuk.

'Kaybolan Çiçekler’ programınız hayırlı olsun.

Teşekkür ederim. İki aydır güzel bir ivmeyle devam ediyor. Bir anne olarak program teklifini kabul ettim. Kısa sürede seyirciden güzel bir karşılık bulduk.  Bu da bizi çok mutlu ediyor çünkü çok emek veriyoruz ekip olarak. Bunun karşılığında da olayların sonuca ulaşması ayrı bir güzel. Böyle hep güçlü bir şekilde devam etmek istiyoruz. Daha önce buna benzer bir program yapmıştım ama o zaman genel olarak kayıp insanlarla ilgileniyorduk şimdi sadece kaybolan çocuklara odaklandık. 

Neden sadece çocuklar? 

Dünyanın geçirdiği değişimden en çok etkilenenler çocuklar. Bu yüzden de en hassas olmamız gereken konu onlar. ‘Kaybolan Çiçekler’ programı kaybolan çocukları kapsadığı gibi bir taraftan da çocuklarla ilgili suçlar, tehlikeler, istismar ve hayata doğru hazırlanmaları gibi pek çok başlığı da kapsıyor. Yani bir yandan kayıpları ararken aileleri de bilgilendiriyoruz. Konuların somut örneği de kayıp çocuklar oluyor. 

Böyle bir program yapmak zor değil mi? Her gün yeni bir dram...

Zor ve yıpratıcı. İşin öznesinde çocuk olunca sarsılmamak mümkün değil. Üstüne biraz oturup düşününce çıldıracak gibi olabilirsiniz.Kaldı ki biz insanlara hikayeleri sadeleştirerek anlatıyoruz. Hikayelerin çoğu zaman çok daha acı ve insanları rahatsız edecek detayları oluyor. Yaptığımız programda bir tek çocuk bile bulunup ailesine kavuşturulursa,  tehlikeden uzaklaştırılırsa kârdır. Bu düşünce bana güç veriyor. 

Yakın zamanda programda kaleminizi kırdınız. Nasıl o noktaya geldiniz?

Yıllardır sürdürülen kötü bir alışkanlık varmış, belki 100 yıldır süren bir olay. Küçük yaştaki kız çocukları kaçırılıyor, aleyhlerinde dedikodu çıkarılıyor ve ailelere de “Kızınızın adı çıkmasın evlendirin” diye baskı yapılıyor. Hatta ailelere para teklif ediliyor. Buna “Yeter” dedim. Geriye dönük bir yıl içersinde 20 aile jandarmaya “Kızımız kaçırıldı” diye başvurmuş ki bazı ailelerin başvuru bile yapmadıklarını düşünürsek sayı çok daha fazla. Doğuda evliliklerin sadece yüzde 30’u normal yolla oluyormuş gerisi kaçırılma ile gerçekleşiyormuş.

Bu olayları dinlerken bir taraftan da konuk ve seyirciyi yönetiyorsunuz...

Bu tarz programlarda en önemli şey seyircinin de konukların da size güven duyması. Gelen konuğun sorununu yüreğinizde hissedip yaklaşmazsanız derdini açmaz. Dokuz yıl haber spikerliği yapmış biri olarak program sunuculuğu ile karşılaştırınca bu işin zorluğunun kat ve kat daha fazla olduğunu görüyorum. Çünkü stüdyoda çaresiz insanlar var.  

Programda anlatılan konuların rüyalarınıza girdiği oluyor mu?

Evet ve geceleri çok fazla uyanıyorum. Ama her seferinde sonuca odaklanmaya çalışıyorum. Öbür türlü yapılamaz bu iş. 

Kendinizi çok eleştirir misiniz?

Ben kendimi ekranda çok gergin buluyorum ve kendimi izlemeyi hiç sevmiyorum. Görüntümü, bakışımı, elimi tutuşumu hiç beğenmem. Orda neden öyle bakmışım, neden o soruyu sormamışım gibi birçok konuda kendimi çok eleştirir, yiyip bitiririm. Bir de kızım eleştirir şaka yolu ile ama ben kendime çok acımasızım. En ağır eleştiriyi kendime kendim yaparım. Bu durumun mükemmeliyetçilikle ilgisi yok işi iyi yapma isteği. 

Bir kitap projeniz vardı ona ne oldu?

Evet, yıllardır çıkaramadığım bir kitap projem var. Yazı işini çok ciddiye alıyorum. Ama dönüp yazdıklarımı okuduğumda çok moral bozucu olduğunu gördüm. Kitabımda çok acıklı hikaye vardı. “Bu böyle basılmamalı” dedim ve rafa kaldırdım o projeyi. Son zamanlarda “Kitap çıkarmalısın” diye çok fazla talep alıyorum belki bir cesaret çıkartırım.  

Sizin dostlukları çok önemsediğinizi biliyoruz…

Ailem ve dostlarım benim için çok önemli, hayatımda büyük bir yere sahipler. Mesela her yıl üniversite arkadaşlarım ve onların aileleri ile toplanıyoruz.  

Kızınızın da sizin izinizden yürümesini ister misiniz?

Psikoloji eğitimi alıyor kızım. Aslında sunuculuk yapabilir Türkçesi ve diksiyonu çok düzgün. Ama ileri de uzmanlaştığı bir konuda belki konuk olarak programlara katılırsa çok mutlu olurum. Onun dışında benim yaptığım işi yapsın istemem.

Diksiyon dersleri veren biri olarak günümüz gençlerinin diksiyonunu nasıl buluyorsunuz?

Türkçe’nin kullanımındaki özensizlik beni üzüyor ve her gün biraz daha bozuluyor ne yazık ki. Cümle kurmadan iletişim kurmaya çalışıyor şimdiki gençler. 

‘Biz kadınlar’ diye cümleye başlamayı doğru bulmuyorum

8 Mart yaklaşıyor. Türk kadınlarına mesajınız nedir?

Bu güzel ülkenin dört bir yanında farklı hayatlar süren kadınlar var. Çok iyi eğitim alıp ekonomik özgürlüğü olan kadınlar kadar fikrini beyan edemeyen kadınlarımız da var. Bu yüzden biz kadınlar diye cümleye başlamayı doğru bulmuyorum. Bütün kadınlar için tek bir yargı ortaya koymamalıyız. Bütün kadınların şartları farklı olduğu için “Biz kadınlar şöyle yapmalıyız, biz kadınlar böyle davranmalıyız…” gibi cümleleri doğru bulmuyorum.  

Pazara da giderim evde yemek de yaparım

Günlük yaşamdaki İnci Ertuğrul nasıl biri?

Ekranda ayrı bir kimliğe bürünüp normal hayatımda ayrı bir kimliğe bürünmüyorum neysem oyum. O yüzden çok kolay bir hayatım var. Hayatımda hiç korumam şoförüm olmadı. Pazarıma da giderim evimde yemek de yaparım. Sadece temizlik konusunda birinden yardım alırım. Onun dışında asla yemeğimi başkasına yaptırmam. Kabarmasa da kekimi yansa da yemeğimi ben yaparım. 

Sibel Can’a sesim benzesin isterdim 

Sibel Can ile yıllardır benzetilirsiniz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

İnsan insana benzer. Güzel bir kadına benzetilmek hoş bir durum. Yıllar öncesinde Sibel Can ile aynı kanalda çalışırken. Sibel Hanım yanıma gelmişti. “İnci bizi birbirimize benzetiyorlar benziyor muyuz” demişti. Ama iki farklı kulvarın insanıyız. Tabii öyle bir güzel sesim olsun isterdim.

Peki ister miydiniz şarkıcı veya oyuncu olmak?

Oyunculukla ilgili teklifler geldi. Ama asla yapamam.  Bazen programda geçişler arasında ufak bir iki hareket yapmam gerekiyor onu bile yapamıyorum.