8 Ekim 2024 Salı / 5 RebiülAhir 1446

Avrupa’nın mavi gözlü güzeli Belarus

Avrupa’nın mavi gözlü yeşil ülkesi, akciğerleri, parıl parıl parlayan doğa harikası... Bir çok ismi var. Belarus seyahat planlarınız arasında değilse listenizi acilen gözden geçirmenizi öneririz.

Büşra Uğraş14 Mayıs 2016 Cumartesi 07:00 - Güncelleme:
Avrupa’nın mavi gözlü güzeli Belarus

Türk Hava Yolları’nın haftada dört uçuş gerçekleştirdiği Doğu Avrupa ülkesi Beyaz Rusya resmi adıyla Belarus’un başkenti Minsk’e gerçekleştirdiğimiz yolculuk bize ilk andan itibaren şunları düşündürdü: ‘Biz hayatın curcunasına kapılmışız gidiyoruz, buradaki insanlar ise onu doyasıya yaşıyor.’ Gözlerinizi kapatıp bir an için şöyle bir ülke düşünün: Kimsenin hiçbir şey için acelesi yok, ülke topraklarının yüzde 40’ı ormanlardan oluşuyor, oksijen başınızı döndürüyor, içerisinde 11 bin göl, 25 bin nehir ve çay bulunuyor, herkes birbirine son derece saygılı, saat kaç olursa olsun sokaklarda korkusuzca gezebiliyorsunuz, dolandırılır mıyım diye korkmuyorsunuz, kadınsanız rahatsız edilmek gibi bir derdiniz yok... İşte tüm bunlar Minsk’te gerçek.

Güvenlik arıyorsanız buraya

Gitmeden önce bazı önyagılarımız olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. ‘Rusya ile aramızda yaşanan gerginlik Belarus’luları etkilemiş midir, kuzeyin insanları soğuk mudur, farklı kültürlerimizden dolayı kendimizi rahatsız hisseder miyiz?’ gibi düşüncelerle yola çıktık. Ama şehre inip BelarusHoliday.com adlı acenta şirketinin çalışanlarıyla tanıştığımız anda endişelerimiz azaldı, şehre iner inmez de yok oldu! Türkiye Belarus’un bağımsızlığını kabul eden ilk ülkelerden biri dolayısıyla Türkiyelilere gönüllerinde bir sevgi besliyorlar. ‘Biz kardeş ülke sayılırız’ diye de üzerine bastırıyorlar. Ayrıca Türkiye vatandaşlarında vize de istemiyorlar. Ancak belirtmek gerekir ki ‘güvenlik’ olgusu Belaruslular için çok önemli. Havaalanında pasaport kontrolü yapan memurlar çok dikkatli hatta sarrafların kullandığı büyüteçli gözlüklerle evraklarınızı inceleyecek kadar!

Yaklaşık 9,5 milyon kişinin yaşadığı Belarus’ta nufüsun 2 milyonu Minsk’te bulunuyor. Ülkede eğitime çok önem veriliyor öyle ki nüfusun yüzde 99.9’u yüksek öğretim mezunu! Ülkenin 55 üniversitesinden 35’i de başkentte bulunuyor. Yabancı dile de önem veriyorlar. Öyle ki liselerde Türkçe eğitimleri verilmeye bile başlanmış. Belarus’ta en çok dikkatimizi çeken konulardan biri de özgürlüğe olan düşkünlükleri oldu... Özellikle İkinci Dünya Savaşı sırasında kaybettikleri şehitlerine sonsuz saygı duyan Belarus halkı her fırsatta Rusya’dan ayrı bir millet ve ülke olduklarının altını çiziyor. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nden ayrılan ve bağımsızlığını ilan eden ülkede bu gerçekliği desteklemek amacıyla pek çok sembol bulunuyor. Caddelerine ve önemli yapıtlarına verdikleri isimler de bunu destekliyor. 9 Mayıs’ta bağımsızlık kutlamaları yapan ülkedeki en geniş caddelerin, meydanların ve önemli yapıların ismi hep bağımsızlığı çağrıştırıyor. Özgürlük Meydanı, Bağımsızlık Meydanı, Bağımsızlık Caddesi bunlardan bazıları. Bağımsızlıktan bahsetmişken bir ülkenin karakterini en çok belirleyen konulardan biri olan sanattan da söz etmeden geçemeyeceğiz... ‘Belarus edebiyatının önemli isimleri kimlerdir, bu kadar genç bir ülkenin kendine ait bir edebiyatı, müziği var mıdır’ diye merak ettik ve karşımıza Edebiyatta Yakup Kolas, Yanka Kupala, Maksim Bagdanoviç ve Frantsisk Skarına muzikteyse Kleofas Oginskiy çıktı. Sovyetler Birliği zamanında birliğin sanayi merkezi olarak anılan Belarus’ta pek çok fabrika var. Roket taşıyıcı, tren, otobüs, traktör gibi araçların yanı sıra yurtdışına ihraç ettikleri ürünler arasında potasyum gübre de bulunuyor. Yeraltı kaynakları bakımından fakirler ancak diğer konularda oldukça çalışkanlar. Hatta öylesine çalışkanlar ki ülkede işsizlerin ödemek zorunda oldukları bir vergi sistemi bile var!

Stalin Hattı

Minsk Savaş Müzesi’nde II. Dünya Savaşı’nın neden olduğu ağır yıkımlar gözler önüne seriliyor

Stalin Hattı’ndaki rehberler de dönemin ruhunu yansıtan üniformalar giyiyor

Dranike yemeden dönmeyin

Gezimiz sırasında bize eşlik eden Alihan Burhan ve Alexandra Anisko buraya daha önce gelen Türk ziyaretçilerle ilgili eğlenceli hikayeler de anlatıyorlar. Dediklerine göre bazıları yanlarında bir bavul yemek getiriyorlarmış! Evet mutfakları bizimkinden biraz farklı, çok zengin olduğu da söylenemez yine de biz oradayken hiç aç kalmadık... Ülkenin en önemli tarım ürünlerinden biri patates. Hatta yıllık kişi başı bin kiloluk patates üretimi yapılıyormuş!  Dolayısıyla hemen her şeyin patateslisini bulmak mümkün. Ama Belarusluların en önemli yemekleri ‘Dranike’ patatesten yapılan bir mücver olarak anlatabileceğimiz bu yemek bizce de çok lezzetliydi. Bunun yanında gözlemlerimiz soğan, sarımsak ve tavuk etini de çok sevdikleri yönünde oldu. Unutmadan ekleyelim bol baharlı yemekler aramak hata olur çünkü Belaruslular yalnızca tuz ve karabiber kullanıyorlar.

Doğa ve tarih bir arada

‘Minsk’te gezilecek yer var mıdır ki...’ diye düşünüyorsanız buna da cevabımız ‘kesinlikle evet!’ Yemyeşil doğası, mis kokulu, bol oksijenli havasının yanında şehirde görülmeye değer pek çok yer de var. Karl Marks Caddesi, Bağımsızlık Caddesi şehrin buluşma noktaları arasında. Bunun yanında şehre ayak bastığınızda önce Özgürlük Meydanı’nı ve Bağımsızlık Meydanı’nı ziyaret etmenizi tavsiye ederiz. Ayrıca ‘Kızıl Kilise’ olarak da anılan üç kulesi bulunan Aziz Simon Katalolik Kilisesi de görmeye değer. Şehirde Stalin Ampri mimari özelliklerini görmek mümkün. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki İkinci Dünya Savaşı sırasında ülkenin neredeyse yüzde 80’i yıkılmış. Bu nedenle eskiden Şatolar Ülkesi olarak anılan yerde tarihi 1950’lerin öncesine dayanan eser bulmak zor. Zira Minsk’e en yakın şato neredeyse 100 km uzakta bulunuyor. Minsk Savaş Müzesi ve yine İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanlara karşı kurdukları savunma hattı olan ve şimdi müzeleştirilen Stalin Hattı’nda mutlaka görülmeli. Dudtki El Sanatlari Müzesi de bizi çok etkiledi. Burada Belarusluların kültürlerine yakından tanık olabilir, geleneksel el sanatları atölyelerinde çalışmaları yakından gözleyebilrisiniz. Belarus’a gelmişken UNESCO dünya mirası listesinde bulunan Belovezhskaya Ormanı, Nesvizh Şatosu, Mir Şatosu’nu da görmeden dönmeyin deriz.

Aziz Simon Katolik Kilisesi

9 Mayıs’ı Zafer Bayramı olarak kutlayan Belaruslular şehrin her yanını süslemiş / Gözyaşı Adası ve üzerindeki anıt şehitlere adanmış.

Leyleğin kanadı kadar beyaz

Buraya neden Beyaz Rusya dendiğini çok merak ettik ve Belaruslu rehberimiz Aleksandra bize konuyla ilgili birkaç efsane anlattı... Bunlardan ilki Belarus’un simgelerinden biri olan keten kumaşına dayanıyor. Anlatıldığına göre beyaz keten kumaşı giyen halk Beyaz Ruslar olarak anılırmış. Bir diğer hikaye ise yine ülkenin simgelerinden biri olan leyleklerden kaynaklı. Belarus semalarında dolaşan beyaz leylekler kanatlarıyla ülke topraklarını öyle bir kapladıkları için bu isim verilmiş. Ülkede bulunan sayısız nehir ve gölün kuşbakışı görünümde parıl parıl parlaması ve yukarıdan beyaz görünmesi de Beyaz Rusya isminin verilmesindeki etkenlerden biri olarak anlatılıyor.