Bu hafta Ankara’nın Renkleri sıra dışı bir doktoru ağırlıyor. Başarıları ile ünü Türkiye sınırların aşan bir meslek tutkunu, Prof. Dr. Polat Dursun’u sayfamıza konuk ettik. Kendisi sıradan bir hayatı becerileri ile sıra dışı bir ortama taşıyan bir kadın doğum uzmanı. Özellikle kadın hastalıklarında ve jinekolojik kanserle mücadelede başarılı olmuş bir isim. Jinekolojik laparoskopik cerrahiyi Türkiye’de en iyi uygulayan kişilerden de bir tanesi. Uzmanlık eğitimi sonrası European School of Oncology’den aldığı bir bursla Almanya ve Fransa’da jinekolojik onkoloji ve laparoskopik cerrahinin dünyaca ünlü merkezlerinde, dünyaca ünlü profesörlerle çalıştı. Bu süre içinde Avrupa’daki 5 ayrı kanser derneğinden burslar ve ödüller aldı. Memleket sevgisi onun, yurt dışında çok cazip tekliflere rağmen Türkiye’ye gelmesine sebep oldu. Bu başarılı doktorumuzla yaptığımız ve çok keyif alacağınıza inandığımız röportajla sizleri baş başa bırakıyoruz.
Doktor olma hikâyenizle başlayalım... Polat Dursun bu zor mesleği nasıl seçti?
Çocukluğumdan beri doktor ve bilim adamı, akademisyen olma isteği vardı. Nedenini bilmeden hep bilim adamı olmak istedim. İçgüdüsel. Tıp fakültesindeki öğrencilik günlerimden beri de kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olmak ve jinekolojik onkoloji üst ihtisası yapmak istedim. Allah’ıma çok şükür eğitim anlamında ve mesleki anlamda tüm istediklerimi yapabildim. Bugün yeniden seçecek olsam tüm zorluklarına rağmen yine aynı mesleği ve aynı yan dalı seçerim çünkü çok severek yapıyorum işimi.
ÜNLÜ HOCALARLA ÇALIŞTIM
Polat Dursun’un başarılarla dolu bir okul hayatı olduğunu biliyoruz. Bize eğitim geçmişinizden bahseder misiniz?
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunuyum. Ardından tıpta uzmanlık sınavında Hacettepe üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıları ve Doğum Bölümü’nü kazandım ve bu klinikten uzman oldum. Asistanlığım bittiğinde 28 adet yurtdışı makale yayınlamıştım ki bu eğitimimiz sırasında bizi destekleyen başta Ali Ayhan hocam ve diğer hocalarım sayesinde mümkün olmuştur. Ardından European School of Oncology’den aldığım bir bursla Almanya ve Fransa’da jinekolojik onkoloji ve laproskopik cerrahinin dünyaca ünlü merkezlerinde dünyaca ünlü profesörlerle çalıştım ve bu süre içinde Avrupa’daki 5 ayrı kanser derneğinden burslar ve ödüller aldım. (European Association for Cancer Research, European Society for Surgical Oncology ve FIGO/International Gynecologic Cancer Society , Tübitak-Türk Alman Jinekoloji Derneği)
Ardından, JCI-International (Junior Chamber International – Outstanding Young Person of Turkey) tarafından Tıbbi Yenilik ve Araştırmalar kategorisinde birincilik ile ödüllendirildim.
2007 yılında European Society of Gynecologic Oncology (ESGO) tarafından Avrupa Jinekolog Onkolog (European Gynecologic Oncolog) diploması ile ödüllendirildim.
700 BİLİM ADAMINDAN BİRİ
Öğrenciliğimden profesörlüğüme kadar mesleğimle ilgili okumadan ve yazmadan bir tek günüm geçmiş değildir. Mesleğimle ilgili gelişmeleri anı anına takip ederim ve her yeniliği öğrenmek isterim ki hastalarımıza daha fazla faydamız olsun. Şu anda da kadın hastalıkları ve doğum bilim dalı ile ilgili en fazla yayını ve atıfı olan bilim adamlarından birisiyim. Türkiye’deki tüm tıp ve tıp dışı dahil tüm bilim adamlarının değerlendirildiği bir araştırmada ilk 700 bilim adamı arasında yer almaktayım.
Yurt dışı eğitiminizden sonra Türkiye’ye dönme kararı nasıl gelişti?
Yurtdışı çalışmalarım sırasında çalıştığım kliniklerden ve Kanada’dan teklifler aldım fakat yurtdışında bulunduğum süre içinde inanılmaz bir vatan özlemi çektim ve bu teklifleri geri çevirerek ülkeme dönüp çalışmaya başladım.
TÜRKİYE’DEKİ EĞİTİM İYİ
Bir Türk doktoru olarak hekimlerimizi yurt dışındaki hekimlerle mukayese eder misiniz?
Yurtdışında bulunduğum süre içinde özellikle kendi yaş grubum doktorlarla çok yakın diyalog ve beraber çalışma imkânım oldu ve kendi eğitimimizin hem teorik hem de pratik açıdan çok çok iyi olduğunu bizzat yaşayarak görme imkânım oldu. Ülkemizde tıp uygulamalarının Avrupa’nın birçok ülkesinden iyi durumda olduğunu gururla söyleyebilirim. Bizdeki eksiklik orjinal bilimsel araştırma ve innovasyon olmaması, teknolojik yeniliklerin üniversitelerden çıkmaması ve patent sayısındaki yetersizlik olarak sıralayabilirim. Bunların da birçok sebebi var tabi ki, başta araştırma ve geliştirmeye ayrılan bütçenin yetersizliği ve akademik yükselmedeki yanlışlıklar gösterilebilir.
Ülkemizde doçent ve profesör unvanı olan çok sayıda doktor var fakat orjinal araştırma, patent sayısı, innovasyon maalesef çok az. Belli sayıda yurtdışı yayını olan herkes artık kolayca doçent ve profesör oluyor ülkemizde. Avrupa ve Amerika’da ise bu unvanlar çok değerli ve gerçekten hak edenlere veriliyor. Bu unvanları alabilmek için bilime bir yenilik ve ciddi katkılar sağlamak gerekiyor. Bence akademik yükselme ve doçentlik sisteminin değişmesi gerekli.
5.5 MİLYON KADIN ÖLDÜ
Kadın hastalıkları penceresinden baktığımızda Türkiye’de kanser faktörü ve hastalıkların seyrini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dünyada da ülkemizde de kanser önemli bir sorun olmaya devam ediyor. Kanser, kardio-vasküler hastalıklardan sonra en çok öldüren ve en önemli morbidite sebeplerinden birisi olmaya devam ediyor.
Dünyada kadın kanserlerine bağlı ölümlerin yıllar içinde arttığı görülmekte. Yapılan hesaplamalara göre 2030 yılında dünyada kanserden ölen kadın sayısının 5.5 milyon olacağı hesaplandı ki bu da Danimarka, Finlandiya, Norveç, Singapur gibi büyüklükteki ülkelerin nüfusuna eşdeğerdir. 2012 de kansere bağlı ölümler 3,5 milyon iken bu rakamın 2030 yılında bu artış trendi ile 5.5 milyona çıkacağı en son yayınlanan kanser raporunda verildi. Yayınlanan bu kanser raporuna göre kadınlarda ölüm nedenleri içinde kansere bağlı ölümler ABD ve Avrupa gibi gelişmiş ülkelerde kadın ölümlerinin %14 ile kalp hastalıklarından sonra 2. en sık nedenini oluşturmaktadır. WHO ve Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı’nın tahminlerine göre 2012 de 6,7 milyon yeni kanser vakası ve 3,5 milyon ölüm görülmüştür.
BESLENME ALIŞKANLIĞI KANSER NEDENİ
Toplumdaki kanser sıklığı sadece nüfusun artması ile değil bu toplumun beslenme alışkanlıkları, obezite, spor alışkanlığı, sigara alkol ve tütün maddeleri tüketimi, bazı virütik hastalıkların sıklığı, ülkedeki kanser tarama programları, toplumun sağlık hizmeti alma alışkanlığı ve halkın kanser ile ilgili farkındalığı ile yakından ilişkilidir.
Ülkemizde Sağlık Bakanlığı Kanser Savaş Dairesi verilerine bakıldığında yılda 174 bin kişiye kanser tanısı konuluyor. Yapılan hesaplamalar göre Türkiye’de yılda 103.070 erkek ve 71.233 kadın kansere yakalanmaktadır. Kadınlarda meme, tiroid ve kolorektal kanserler en sık görülen türlerdir. Jinekolojik kanserler açısından bakıldığında ülkemizde de en sık görülen jinekolojik kanserler rahim içi kanseri, yumurtalık kanseri ve rahim ağzı kanseridir.
Sağlık bakanlığının 2004-2009 yılları arasında yaptığı hesaplamalar sonucunda Türkiye’de 3800 civarında rahim kanseri, 2790 civarında yumurtalık kanseri, 1950 civarında da rahim ağzı kanseri ve 400 civarında da diğer kadın genital kanserleri olgusu görüldüğü bildirilmiştir. Ülkemizde maalesef hastalanmadan doktora gitme alışkanlığı yok ve jinekolojik muayene hastaların hala gelmekte çekindiği bir muayene, bunları aşmamız lazım.
Erken tanı hayat kurtarır
Kadın hastalıklarında erken tanı ne kadar önemli?
Erken tanı tüm hastalıklarda çok önemli. Erken tanı ile hastalıklar çok kolay tedavi edilebiliyor ama geç kalındığında tedavi zorlaşıyor ve bazen de mümkün olmuyor. Özellikle jinekolojik kanserlerde bu geçerli erken tanı ile basit girişimler yaparak hastanın tedavisini yapabiliyoruz ama gecikildiğinde ise maalesef kısa süre içinde hastayı kaybedebiliyoruz. Gerçekten de “Erken tanı hayat kurtarır “ sloganı doğrudur. Jinekolojik muayene çekinilen bir muayene olduğu için maalesef hastalarımızın çoğunu ileri evrelerde yakalamaktayız.
İYİ DOKTOR SEÇİLMELİ
Kanser tanısı alan bir hastaya ne tavsiye edersiniz?
Jinekolojik kanser tanısı alan hastanın öncelikle soğukkanlı olması gerekir. Ardından doktorunu iyi seçmesi en önemli şeydir. Çünkü bir kanser hastasının hastalığı ile ilgili değiştirebileceği tek şey doktorudur, tümörün özelliklerini, kemoterapi veya radyoterapiye yanıt gibi diğer faktörleri değiştiremezsiniz. Yapılan bilimsel çalışmalar göstermiştir ki jinekolojik onkoloji uzmanlarının yaptıkları ameliyatlar daha başarılı olmakta ve hastaların yaşam süreleri daha fazla uzamaktadır. Ayrıca ikinci bir görüş alması daima faydalıdır.
Size ilginç gelen bir vakanızı anlatır mısınız?
İkiz gebelik olan ve gebeliğin 22. haftasında yumurtalık dönmesi gelişen bir hastaya acil kapalı tek delikten ameliyat yapıp dünyada ilk kez uygulanan bir teknikle yumurtalığını korumuş ve bebeklerinde düşük olmadan yaşamasını sağlamıştık. Ardından bu hastamızı 32. haftada doğurtup bebeklerini ve kendisini sağlıklı bir şekilde evine göndermiştik. Sonradan bu vakamızı bilimsel literatüre de kazandırdık ve şu anda bu teknikle gebelerde daha güvenle ameliyat yapılabildiğini gösteren bu yayınımız klasik doğum kitaplarımızda dahi kaynak olarak gösterilmektedir.
ANNE OLMA YAŞI ARTIK İLERLEDİ
Kadınlarda çocuk sahibi olma yaşı ilerledi diyebilir miyiz?
Toplumda kadının statüsü ilerledikçe, kadın kariyer yaptıkça ve iş sahibi oldukça çocuk sahibi olma yaşı ilerlemektedir. Bununla ilgili bilimsel yayınlar kadınlardaki 35 yaş üstü gebeliklerin ve 40 yaş üstü gebeliklerin sayıca oldukça arttığın göstermektedir. Bu tür ileri yaş gebeliklerinde dikkatli bir takip gereklidir. Çünkü anne ve bebek açısından birçok hastalık ve komplikasyon gelişme riski artmıştır.
SORUN YOKSA NORMAL DOĞUM
Doğumlarda sezaryen mi normal doğum mu tartışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Eğer anne ve bebekte bir sorun yoksa tabi ki normal doğum yapılmalıdır ama anne ve bebeğin sağlığını tehlikeye sokacak bir durum varsa hiç vakit kaybetmeden sezaryen yapılmalıdır. Ülkemizde sezaryen oranları yüzde 50’lere kadar çıkmıştır bu dünya sağlık örgütü rakamlarına göre kabul edilebilir bir oran değildir. Dünya sağlık örgütü rakamlarına göre yüzde 15’in üzerin sezaryen oranları normalin üstünde oranlar olarak kabul edilmektedir.
Geç tanılar beni üzüyor
Meslek hayatınızla ilgili yaşadığınız zorluklar neler?
Bazen ne yaparsak yapalım özellikle geç tanı konan jinekolojik kanser hastalarımızı kaybedebiliyoruz. Bu beni her zaman derinden üzer.
En sevdiğiniz yazar, hayatınızda önemli iz bırakan kitap nedir?
Kafka’nın Dönüşüm ve Dava kitapları beni etkilemiştir.
KANSER HASTALARINA MERKEZ
Uzun vadede düşündüğünüzde gerçekleştirmek istediğiniz projeler var mı?
Yurtdışında çalıştığım gibi sadece kanser hastalarına hizmet veren ve bu konuda bilimsel araştırmalar ve yenilikler üreten bir merkezin ülkemizde de olmasını ve böyle bir merkezde çalışmayı isterim. Bu şekildeki merkezler mükemmeliyet merkezleri olarak isimlendirilir ki bu merkezlerde tecrübeli doktorlarca tedavi gören hastaların tedavileri daha başarılı olmaktadır.
İZSİZ CERRAHİ
Son günlerde hastaların sıklıkla talep ettiği izsiz cerrahi hakkında bilgi verebilir misiniz?
Laparoskopik cerrahi, hastanın karnını açmadan milimetrik mikro cerrahi kameralar ve aletler ile karın içine girerek yapılır. En az 3-4 alet ve delik kullanılarak yapılmaktadır. Son zamanlarda hastaların göbek deliklerinden bu cerrahi aletlerin karın içine gönderilerek cerrahi izin göbek içinde kalacak şekilde yapılması mümkün olmaktadır. Buna single port laparoskopi veya tek delik cerrahisi ya da izsiz cerrahi denmektedir. Ülkemizde ve dünyada çok yenidir ve bu tür cerrahiler sınırlı sayıda merkezde uygulanmaktadır ki ben bu cerrahiyi Türkiye’de ve dünyada en fazla sayıda uygulayan jinekolojik cerrahlardan birisiyim.
Mesleğiniz kendinize vakit ayırmanıza engel oluyor mu?
Evet hem kendimi hem de ailemi ihmal ediyorum. Hastalar ve onların durumları her zaman benim için önceliklidir. Çünkü hem anne hem bebek hem de jinekolojik kanserlerde hastalarınızı çok yakın takip etmek ve tüm dikkatinizi onlara vermek durumundasınız. Aksi takdirde hata yapabilirsiniz.
Son olarak; Türkiye’de üniversitelerde verilen kadın hastalıkları alanındaki eğitimleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Köklü üniversitelerimiz ve eğitim hastanelerimizde çok iyi eğitim verildiğine inanıyorum.