Mini marketimiz açılınca diğer üç bakkal ne dedi, neler hissetti bilmeyi çok isterdim ama insan çocukken böyle hissiyat avcılığı yapıp yazı yazmak derdinde olmuyor. Çocuksan etrafında senden bağımsız dönüp duran yalan dünyanın yalan işlerini seyretmekle geçiyor ömrün. Hayret makamı çocuğa yakışan en güzel makamdır herhalde...
Mustafa Çiftçi / Yazar
Geçen haftaki yazımızda sokağımızdaki üç bakkaldan bahsetmiş ve “...bakkal, çocuğun hayatında pek mühimdir.” demiştik. Yazımıza bir tanecik ‘meil’ bile gelmedi. Ben de bu yoğun alakayı görünce sokağımızdaki ilk marketi anlatarak çocukluğumuzun harcama alışkanlıkları üzerinden izlenimci bir yazı çıkarmaya niyet ettim.
Bakkallarımızla teker meker yaşar giderken esasında yorgancı olan ve adını şimdi tam hatırlayamadığım ama mesela yazımız boyunca Tevfik diyeceğimiz vatandaş bir market açtı. Açmakla kalmadı adını da “Mini Market” koydu. Neden “Mini” diye sorabilirsiniz. Çünkü “Market” tek başına o zamanlar epeyce iddialı bir çıkış olurdu. Nice marketler görmüş gözlerimiz onun yeni mekanını pek markete benzetemezdik o sebepten marketin başına “Mini” eklemek akıllıca bir davranıştı. Tabii eski yorgancıya bu aklı bir reklamcı vermemişti. O kendi başına karar vermişti. “Market diyerek başımıza iş açmayalım baştan mütevazi başlayalım sonunda neler olur neler.” demiş olmalıydı.
Tevfik Usta yorgancılıktan kâr etmiyor muydu? Bahsettiğimiz yıllar seksenlerin ortasıdır. O tarihte henüz hazır yorganlar piyasayı kaplamış değildi. Henüz kızların çeyizinde yorgan esaslı bir yere sahipti. Yorgancının işleri hiç de kötü gitmiyordu diyebilirim. Ne zaman görsem bir yorgana eğilmiş iğne ucu ile ekmek parası kazanma derdindeydi. Esasen laf yorgandan açılmışken yorganlar için de bir yazı yazsak hiç fena olmaz. Yazımızda ev tekstili piyasasına giriş yapar, çeyiz sandıklarının nasıl değiştiğinden, kız ve erkek annelerinin tercihlerini falan bir bir anlatırız. Ama bu hafta derdimiz yorgan değil. Market sahibi olmayı yorgan ustalığına tercih eden Tevfik Usta’nın hikayesinin peşindeyiz.
Göbek bakkala yakışır
Tombul bir adamdı Tevfik. İnsan usta olana kilolu olmayı pek yakıştıramıyor da market sahibinin kilolu olmasını anlayışla karşılıyor. Göbek herhalde en çok markete, bakkala yakışıyor. “Usta” olanın daha çalışkan, atik, çevik olmasını umuyor insan. Tevfik de “...ilerde market açarsak lazım olur.” diyerek göbek yapmış olmalı. Marketi açınca yorganları ne yaptı bilemiyoruz. Marketimiz için bir açılış töreni de olmadı zaten. Usulca hayatımıza girdi. Yeri yaşlı bakkalın beş yüz metre ilerisindeydi. Biraz yokuş yukarı çıkmanız gerekiyordu. Biz çocuklar için o kadar yokuş leblebi çerez sayılacağından pek dert etmedik.
Yeni marketimizin en mühim özelliği bir adının olmasıydı. “Mini Market” dediğinde hemen herkes bilirdi. Ama mesela bakkallarımızın bir adı yoktu. Sahiplerinin adıyla biliniyorlardı. “Hasan Bakkal, Yaşar Bakkal” gibi mesela...
Marketimizin bir diğer özelliği aydınlık bir mekan olmasıydı. Bakkallarımız tilki yuvası gibi karanlık mekanlarken “Mini Market” beyaz ışıklı ve ferah bir mekandı. İçinde ne satılırsa satılsın bir mekan ışıklıysa korkmayacaksın, müşteri bulur. Marketimiz mahallemizin en ışıklı yeriydi. Akşamları gelin başı gibi ıpıl ıpıl yanardı. Pek hoşuma giderdi onu seyretmek. Işıklı mekanın kapanma saati de geç olduğundan daha uzun süre iş yapabiliyordu.
Gedikli müşteri
Işıklı Mini Market’in de kola içip, geleni geçeni seyreden erkek müşterileri vardı. O zaman akıl edemediydim lakin şimdi anlıyorum ki her marketin üç beş tane gedikli müşterisi oluyor. O müşteriler marketin belli saatlerinde ortaya çıkıyorlar. Gün boyunca yancılık yapanlardan bahsetmiyorum. Benim söylediğim; kendi işinde gücünde olan bu gedikliler günün belli saatlerinde ki genelde akşam üzeri oluyor bu saat, markete gelip biraz kuru yemiş bir kola eşliğinde akşam lakırdısı edenlerdir. Bir hafta evvelki yazımızı okuma bahtiyarlığına erişmiş olanlar bilirler ben pek heveslenirdim böylesi kola açtırıp sağı solu seyreden amcalardan biri olmaya... Mini marketimiz açılınca diğer üç bakkal ne dedi, neler hissetti bilmeyi çok isterdim ama insan çocukken böyle hissiyat avcılığı yapıp yazı yazmak derdinde olmuyor. Çocuksan etrafında senden bağımsız dönüp duran yalan dünyanın yalan işlerini seyretmekle geçiyor ömrün. Hayret makamı çocuğa yakışan en güzel makamdır herhalde...
Bakkallar ne hissetti bilemiyorum ama müşteriler ışıklı mışıklı marketimizden memnundular. Bakkalların küflü mekanlarından Mini Market’in raflarına terfi eden müşteri memnun olmaz mı? Tam burada annelerin bir tavrından bahsedebilirim. Anneler çocuklarının uyduruk bakkalların değil de böyle “modern” mekanların müşterisi olmasından daha çok mutlu oluyorlar gibime geliyor. Kendilerini ve yavrularını daha bir emniyette hissediyor olmalılar.
Bezgin bakkal
Mini Market diğer üç bakkalın işini kesti tabii. Önce muhtar olan bakkal kapattı. Zannımca muhtarlık da elden gidince mekanı da kapattı. Politikaya mı küstü yoksa Mini Market’in hızına mı yetişemedi meçhul. Diğer iki bakkaldan önce uzun sakallı olanı kapandı. O tamamen yaş haddinden dolayı bir kapanış idi. Yaşı da sakalı gibi çok idi o bakkalın. Üçüncü bakkal ise en uzun süreli dayanan oldu. Çünkü uzun zaman tek bakkal olarak hizmet verdi. Mini Market’in tek rakibi oldu kendisi.
Mini Market diğer bakkaldan farklı bir şey satamıyordu. O zamanlar bir eve lazım olacak mesela gıda ve temizlik ürünlerinde ülkede çeşit azdı. Bakkal da olsanız market de olsanız satacağınız mal belliydi. Marketin farkı mekanı ve yeni bir sektörde tutunmaya çalışan eski yorgancı Tevfik idi. O mekanı daha “modern” ve “güvenilir” yapıyordu. Mini Market bu halini pek iyi kullandı. Reklamda ne gördüyseniz ertesi gün Mini Market’te vardı. Bakkalın yeni bir ürün getirmesi ise epeyce bir vakit alıyordu. Market reklamlara dokunabileceğiniz bir yerdi. Ama bakkalda markalarla müşteriler arasına gerilmiş duran bezgin bir bakkal amca vardı hep.
Peki Mini Market çocuklara nasıl davranırdı? Ev hanımları çarşıdan mı yoksa Mini Market’ten mi alış veriş yaparlardı? Bakkalın veresiye defteri vardı da Mini Market ne durumdaydı? Bu sorulara bir başka yazımızda cevap arayalım vesselam. Bu haftalık bu kadar olsun, kalın sağlıcakla.