İttifak sistemi ilk gündeme geldiğinde eleştirilmişti. Şimdi yapılan değişiklikler de eleştiriliyor. Bir başka düzenleme yapılsa yine eleştirilecek… Bizce bir teklifi eleştirmek ve savunmak için ilk önce yapılması gereken ortaya konan hususları net biçimde anlamak; ne gibi sonuçlar doğuracağını tartmaktır.
Cüneyd Altıparmak / Hukukçu
Demokrasinin şöleni olan seçimlere dair düzenleme yapan tüm öneriler beraberinde tartışmaları getirir. Zira her değişiklik yeni bir durum öngörmektedir. Her yeni durum da yeni eleştiriler demektir. Bu bir döngüdür maalesef! Hepimiz hatırlarız; ittifak sistemi ilk gündeme geldiğinde eleştirilmişti. Şimdi yapılan değişiklikler de eleştiriliyor. Bir başka düzenleme yapılsa yine eleştirilecek... Bizce bir teklifi eleştirmek ve savunmak için ilk önce yapılması gereken ortaya konan hususları net biçimde anlamak; ne gibi sonuçlar doğuracağını tartmaktır... İşte bu yazımızda seçim mevzuatında yapılması planlanan değişikliklere değineceğiz: Neler değişecek, ne sonuçlar çıkaracak?
Sürecin Teşekkülü
Seçim, geniş manada seçim bir ülkenin siyasal sisteminin bir parçası, tatbik ettiği özgürlükler rejiminin bir pusulası olarak ifade edilse de "seçim işleri" olarak uygulama bulan başka yönü de vardır. Seçim aynı zamanda kimlerin seçmen olabileceğini, seçim çevreleri ve sürecinin nasıl teşekkül edeceğini, sonuçların ilanını, itirazları öngören usul kurallarını da içerir. Ülkemizde meclis aritmetiği barajlı D'hont (dont) sistemi ile belirlenir. Türkiye'de 1961'den bu yana -birkaç seçim hariç- uygulanmaktadır. Bu sistemde barajı aşan partilerin vekilleri özetle şöyle belirlenmektedir: Bir seçim çevresinde her partinin aldığı oy toplamı, sırasıyla 1'e, 2'ye, 3'e, 4'e ... bölünür ve o seçim çevresinin çıkaracağı milletvekili sayısına ulaşıncaya kadar bu işleme devam edilir. Elde edilen paylar, parti farkı gözetmeksizin, büyükten küçüğe doğru sıralanır. Yüksek oyu alan partiler vekil çıkarmaya hak kazanır. Tam olarak ismi "298 sayılı Seçimlerin Genel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Kanunu, Milletvekili Seçimi Kanunu ve Siyasi Partiler Kanunu ve Mahalli İdareler Kanunu'nda Değişiklik Yapan Yasa Teklifi" olan teklifte dar veya daraltılmış bölge, Türkiye milletvekilliği ve kontenjan vekillik uygulamaları yok... Ülkemizde bir partinin mecliste temsil edilmesi için ülke genelinde yüzde 10 oranında oy alması lazım... Baraj konusu akademik ve siyasi olarak hep eleştirilen mitinglerde, parti programlarında vaat edilen bir konu olmasına rağmen şu ana kadar somut bir adım atılmamış bir konuydu... Dünya genelinde hemen hemen her ülkede, Meclis seçimleri için bir baraj öngörülmüş durumda.
Baraj oranları (genellikle) yüzde 2 ile yüzde 8 arasında değişmektedir. Nadir de olsa bazı ülkelerde baraj yoktur. Ülkemizdeki baraj oranı gelişmiş ülkelere göre yüksek... Yeni durumda yüzde 7'ye inecek baraj; ittifak dışındaki partilerin meclise girmesini kolaylaştırmak adına önemli... Nitekim "ittifak sistemi" ile baraj meselesi, birçok partinin sorunu olmaktan uzak hale bir süre önce zaten gelmişti...
Uzlaşı zemini sorunu
Barajın tamamen kaldırılması durumunda çok parçalı bir meclis ortaya çıkabilir. Bölgesel partilerin çoğalması ve siyasetin kitleselliği yitirmesi söz konusu olabilir ki bu toplumsal uzlaşma zemini yerine bir kamplaşmaya sebebiyet verebilir. Bu da hem temsil ve istikrarı sorununu hem de "merkez siyasetinin" yitirilmesi yolunu açabilir. Merkez siyaseti ülkede siyaset yapan partilerin, program, vaat ve çalışmalarını toplumun her kesimine hitap edebilecek biçimde yapmasıdır. Aksi halde bir dini kimliğin, bir ideolojinin veya bir ırkın, grubun partileri ile siyasetin genelliğini yitirmesi söz konusu olacaktır. Bu anlamda ülkemizde barajın makul bir ölçüde kalması uzlaşma zemini tesisi açısından önemlidir.
Seçime girme yeterliliği
İttifak sistemi ile beraber Türkiye'de milletvekili transferlerini gördük. Bu ittifak içindeki partilerin "yardımlaşması" adına olumlu görünse de; milletvekillerinin "transfer nesnesine" dönüştürmesi, partilerdeki "genel merkez" gücünün bu denli etkili olmasını göstermesi adına da üzücüdür. Bir başka sorunlu alanı ise yıllardır çalışıp örgütlenen ve böylece seçime girmeye hak kazanan parti ile milletvekili transferini sağlayabilen partinin adeta "hiç yorulmadan" seçim arenasına "doğrudan" girebilmesi" halidir. Bu da partiler arası rekabet olgusunun zedelendiği, seçmenin önüne "20 vekili bulan" partilerin derhal seçime girebildiği bir siyasi "gecekonudu" durumunu ortaya çıkarmaktadır. Hali hazırda bir partinin seçime girebilmesi için bazı şartları taşıması gerekiyor. Bu konuda yargı makamları inceleme yapıp, seçim takvimine uygun olarak hangi partilerin seçime girebileceğini ilan ediyor. Burada iki ihtimal var: Birincisi bir partinin mecliste grubunun bulunması gerekiyor. TBMM'de en az 20 milletvekili ile temsil edilen siyasi partiler grup kurma hakkına sahip! İkincisi ise bir partinin yasada öngörülen tarihten önce illerin yarısından fazlasında teşkilatlanmış olması gerekir. Yeni düzenleme bir partinin Mecliste grubunun olması durumu; seçime girme yeterliliği olmaktan çıkarıyor. Artık bir parti ancak ve ancak yasada belirtilen süreler içinde ilçe, il ve büyük kongrelerini üst üste iki kereden fazla ihmal etmemiş olması şartı ile seçime girme ehliyetini elde edebilecek.
İttifaka değil partiye vekil var!
İttifak sistemi ile önce ittifakın oylarına göre vekiller belirlenmektedir. Örneğin toplam 7 milletvekili çıkaran bir ilde, Y ittifakın toplam oyları, Z ittifakının toplam oyları ve ittifak dışındaki partilerin oyları ise her parti için ayrı değerlendiriliyordu. Ve sonuçta ittifaklar, ittifak dışı partilere göre daha güçlü bir şekilde vekil alabiliyorlar. Buna göre 7 vekilin 4'ünü Y ittifakı, 2'sini B ittifakı, 1'ini de ittifak dışı bir parti (C partisi) alıyordu. Sonra Y ittifakı kendi için aldıkları oyalara göre, 4 vekili paylaşıyordu. Bu durum ittifakta olmayı mutlaklaştıran ve adeta zorunlu hale getiren bir tablo ortaya koymakta... Teklifle ittifakın seçim barajını geçmesi halinde, milletvekili dağılımı yapılırken "tıpkı önceki sistem gibi" partilerin oyları esas alınarak dağıtım yapılacak... Her parti ne kadar vekil hak ediyorsa onu alacak...Bu durumda ittifak için kalan ve oyları düşük olan partilerin, milletvekili çıkarma ihtimali azalıyor. İttifak içindeki yüksek oylu partilerin vekil çıkarmak için az da olsa katkı sunan bu partilere pek de ihtiyacı kalmadığı açık. Zira onların aldıkları oyların, vekil çıkarmaya pek de etkisi kalmıyor. Bu durum, aralarındaki pazarlığı "kontenjan verilmesi" biçimindeki bir süre dönüştürebilir... Ya da birbirine benzeyen ve seçmenlerini üzerinde ikna etmesi kolay olan partilerin yeni ittifak arayışlarını gündeme getirebilir. Bu durum Meclis aritmetiğini de etkileyecektir. Cumhurbaşkanlığı seçimi için ittifak konusunun adaya üzerinde tecessüm edeceği için değişikliklerin bu kapsama etkisi yoktur.
"Artık oy" meselesi...
Medyaya "artık oy" diye yansıyan konuyu biraz açmak gerekiyor sanırım... Burada kast edilen artık oy, bir partinin artan (kendi) oyları değil. İttifaka katkı sunarak, ittifakın vekil çıkarmasının sağlayan ama oy oranı düşük partilerin etkisi anlatılmak isteniyor... Bilineceği üzere bir ittifakta olan parti oyu yüzde 1 bile olsa; aldığı oy ittifaka yani aslında o ittifakta en yüksek oy alan partiye yarıyordu. Daha güncel ve somut bir örnek vermek gerekirse; ana muhalefet partisi, Millet İttifakı olmadan seçime girseydi milletvekili çıkaramayacağı 11 ilde İYİ Parti ve SP'nin oyları ile vekil çıkarabildi... Elâzığ örneği bunun bir başka somut ifadesi olabilir: Burada bir partinin vekil çıkarması için normal şartlarda 60 bin gibi bir sayıya ulaşması beklenirken, sistem nedeniyle MHP; 48 bin dolayında oy almasına rağmen milletvekili çıkaramadı. Ancak CHP 37 bin oy almasına rağmen, ittifaktaki diğer partilerin getirdiği 32 bin kadar oyu alarak vekil çıkardı...
Seçim kurullarının oluşumu
Yapılacak değişikliler seçim mevzuatlarının Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine uyumunu da içeriyor. Örneğin Başbakanlık kalktığı için mevzuatta "başbakan" ifadesi temizleniyor. Seçim yasakları konusunda Bakanlar ve milletvekilleri kapsamda kalmaya devam ediyor. Fakat Cumhurbaşkanı metne eklenmiyor. Böylece Cumhurbaşkanın seçim yasaklarından muaf olma durumu aynen korunuyor. Yine muhtarlar konusunda da bir düzenleme getiriliyor. Buna göre seçimi kazanan muhtar adayı seçilme yeterliliğine sahip olduğunu en geç bir ay içinde belgelendirmek koşuluyla mazbatasını alabilecek. Fakat bunu sağlayamaz ise sırasıyla ikinci ve üçüncü sıradaki adayla devam edilecek. En önemli düzenlemelerden biri de İl ve ilçe seçim kurul başkan ve üyesi olma şartları tekrar düzenlenmesi... Böylece İl seçim kurulu başkanın, üye ve yedek üyelerin "en kıdemli" hakimler arasından belirleneceği hükmü yerine il seçim kurulu başkan ve üyelerinin o ildeki birinci sınıfa ayrılmış hakimler arasından kurayla belirlenmesi düzenleme altına alınacak. Bu da seçim kurullarına bilerek istenerek atama yapıldığı iddialarını ortadan kaldırmayı sağlayacak... Bu durum illere has olmayacak ilçe seçim kurulları için de benzer şekilde kura ile atama yapılacak... Diyelim ki birinci sınıfa ayrılmış yeterli hâkim yok, o zaman ne olacak? Bu halde ise en kıdemli hâkimin kurul başkanı olması düzenleme altına alınıyor... Yerinde bir başka düzenleme ise sandık kuruluna üye bildirme ile ilgili. Üye bildirme hakkı olan siyasi partilerin, bir başka partinin üyesini onayı olmadan sandık kurulu üyesi olarak göstermesi mümkün olmayacak.
"Seçmen göçü" bitiyor
Özellikle yerel seçimlerde sıkça gündeme gelen ve seçmen transferi veya seçmen göçü olarak nitelenen bu durum teklifle sınırlanmış olacak. Hatırlanacağı üzere, Belediye Başkanı olan veya muhtar olan yakını seçilsin diye seçmen kaydının taşıması sıkça medyada gündeme gelir... Bundan sonra seçmen kütüklerinin düzenlenmesinde, son bir yıl içerisinde sürekli bulunduğu adres esas alınacak. Memuriyet ve bazı özel durumlar nedeniyle yer değişikliği ise istisna olacak. Mahalli idareler seçimlerinde, seçmen güncellemeleri bir yıl önceki seçmen kütüğü üzerinden yapılacak. Adres kayıt sisteminde görünmeyen seçmenler, son seçmen olduğu adrese göre seçmen listesine kaydedilecek ve bu adrese göre oy kullanabilecekler. Yerel seçimlerde seçmenin yerleşim yeri adresine göre oluşturulan bir yıl önceki seçmen kütüğü üzerinden güncelleme işlemleri yapılacak. Adresi kapanmış olması sebebiyle adres kayıt sisteminde gözükmeyenler, en son seçmen olduğu adrese göre seçmen listelerine kaydedilecek. Türkiye'de bu durumda 500 bin vatandaş bulunduğu ifade ediliyor.
Kilit parti meselesi
Böylesine kısa bir yazıda bunların olası senaryolarına değinmek mümkün değil ancak adım adım etkilerini hissedeceğimiz bir süreç başlıyor bizce. (1) Bu değişiklikler "oy oranı düşük" ve fakat "kilit" parti rolü oynayan partilerin bulundukları ittifaklar içindeki durumlarını tartışmaya açacaktır. Şu ana kadar normal gücünün ötesinde bir etkiye sahip olan görünümleri ile bu partilerin etkinliği; bu teklif ile değişecektir. (2) Teklif, partilerden kopup "yeni parti" kurmanın artık bir anlam ifade etmeyeceğini, özellikle seçimlere kısa süre kala, parti için parti doğuran ve seçimde de rakip olan yapı ve ihtimaller ortadan kaldırmış olacak. Zira yirmi vekili bulunca seçime hazır bir parti artık hayal! (3) İttifakların bir oy havuzu olmasın devrini kapatacağı için artık ittifakların gerçekten "ideallerde buluşma" veya "ortak çözüm alanı" olmasını sağlayacaktır. Yani gerçekten aynı düşünenlerin bir araya gelebileceği bir yöne evirileceğimizi söyleyebiliriz. (4) Ancak Cumhurbaşkanlığı seçimi için yapılan ittifakların halen önemini koruduğunu ister istemez bu değişiklilerin "başkanlıkta koalisyon" / "mecliste kontenjan" pazarlığına döneceğini açıkça göstermektedir. (5) Burada katkı ve eleştiri olarak belirtmek isteriz ki barajın yüzde 5 civarına çekilmesi ve seçim yasakları ile ilgili çerçeveyi daraltması yönünde adımlar atması gerekli. Gelişen sosyal medya imkanları ile artık propaganda yasaklarını kontrol etmek mümkün olmadığı gibi, anlamsız da. Bir de Cumhurbaşkanını seçim yasaklarından muaf tuttuğumuz anda bu muafiyeti diğer adaylara da tanımak gerekir.
Tam da bu noktada iki hususa değinmek isteriz: Bu önergenin geçireceği iki önemli evre var. Bunlardan ilki Meclis'te komisyonlar önündeki durumu, diğer ise TBMM Genel Kurulundaki görüşmeler. Bir de konunun Anayasa Mahkemesine taşınması söz konusu olacaktır... Bu evrelere ne getirir bilinmez... Bir yıllık çetin bir süreç var önümüzde. Ama net olan bir şey var seçimler zamanında yapılacak ve seçim zamanı geldiğinde şu ankinden farklı bir siyasi tablo karşımızda olacak.