İkinci Karabağ Savaşı'nın ardından Güney Kafkasya'da yalnızca işgal edilen topraklar özgürleşmekle kalmadı, aynı zamanda bölgedeki dengeler de bir kırılmaya uğradı. Yeni fiili durum Ermenistan'da karar alıcıları ülkenin uluslararası konumunu değiştirmeye sevk etti ve mevcut tablo köklü bir değişim sürecinin içine girdi.
Mehmet Yahya Çiçekli/ Yazar
İkinci Karabağ Savaşı'nın ardından Güney Kafkasya'da yalnızca işgal edilen topraklar özgürleşmedi, aynı zamanda bölgedeki dengeler de bir kırılmaya uğradı. Ermenistan, SSCB'nin dağılmasının ardından Rusya ile önce askeri ittifaka, ardından da gümrük birliğine girmiş bir devlet olarak uluslararası camiada Rusya'ya en yakın ülkelerden biriydi. Bu durum, Avrupalı devletlerle iyi ilişkiler kurmasına engel olmamıştı. Hatta komşusunu işgal eden ve bu durum Birleşmiş Milletlerce tespit ve tescil edilmiş olan bir devlet, "Batılı" devletlerden fazlaca teveccüh görmekteydi. Bu sicil Avrupa Konseyi'ne dâhil olmasına da engel olmamıştı. 2000'li yıllarda Gürcistan ve Azerbaycan; Avrupa ve NATO ile (o kötü tabir kullanılırsa "Batı" ile) yakınlaşırken Ermenistan benzer seviyede bir arzu sergilemedi, Rusya'dan pek uzaklaşmadı veya ayrı bir yol haritası çizmedi. Bugün ise tablo köklü bir değişim sürecinin içinde.
Ermenistan ile Rusya'nın derin bağları
Güney Kafkasya'nın üç devleti arasında SSCB sonrası Rusya'ya en çok yakınlık gösteren Ermenistan'dı. Azerbaycan ve Gürcistan başta kendi şartlarında gelişen denge siyaseti gütmeyi denerken Ermenistan eski SSCB dışı devletlerle ilişkilerinde hep daha dikkatli davrandı. Gürcistan'ın kara, Azerbaycan'ın da deniz bağlantısı varken Ermenistan ile Rusya arasında fiziksel bağlantı bulunmuyordu. Bu bakımdan Rusya'dan daha rahat uzaklaşması mümkündü. Ancak Azerbaycan ve Türkiye ile arasında ekilip biçilmiş düşmanlık Ermenistan'ın sahip olduğu fırsatları birtakım sürreel idelojik fanteziler uğruna yok saymasına sebep oldu. Aslında 1. Dünya Savaşı sonrası dönemde bazı Ermeni liderleri bizzat 1915 olaylarına sebep olan isyan hareketlerinin hata olduğunu ve Türklere karşı savaşmanın yanlış bir oyun olduğunu kabullenmişti. (Anakronik olsa da Hrant Dink'in de Ermenilerin Birinci Dünya Savaşı'nda kullanıldığını anlattığı konferansları mevcuttu)
Ancak İkinci Dünya Savaşı sonrası Türkiye ile açık düşman olan SSCB, Dünyayı Türkiye'ye karşı kışkırtmak için İngiltere'nin kendi uydurduğu ve sessizce vazgeçtiği soykırım iftirasını iç siyaset malzemesi olarak yeniden tedavüle sokmuştu. Bu tohumlar SSCB'nin ardından dahi bölge dinamiklerini şekillendirmeye devam etti. Türk nefreti ile yetişen Ermeni nesilleri SSCB içinde Azerbaycan Türklerine karşı şiddet de içeren kitlesel eylemlere girişti. Bunu protesto eden Azerbaycanlı siviller ise SSCB güçleri tarafından meydanlarda katledildi. Birinci Karabağ Savaşı da aynı ortamda meydana gelmişti. Haddi zatında, Birinci Karabağ Savaşı'nda Sovyet/Rusya birliklerinin Ermenistan lehinde savaşa dâhil olduğu, hatta sivil katliamlara da bulaştığı meselesi uzun zamandır üzerinde konuşulan bir konu. İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde imal edilen ideolojik Türk düşmanlığı Türkiye ve Azerbaycan ile çevrili Ermenileri -Sovyetler bitse de- Rusya'ya bağımlı/muhtaç kıldı. Başbakan Nikol Paşinyan'ın da yakın dönemde bu duruma işaret eden konuşmaları mevcut. İlk Karabağ Savaşı da bunu çözümü zor şekilde taşlaştırdı.
Rusya Ermenistan'ı öyle bir ideolojik çıkmaza almıştı ki SSCB sonrası bir dönem Rusya'nın NATO'ya sıfır noktasında kalan tek askeri üssü bile Kars sınırında Ermenistan topraklarında yer alıyordu. Güney Kafkasya'da Rusya'nın tek askeri üssü olan 102. Üs, Ermenistan sınırları içinde, tarihi bir Türk şehri olan Gümrü'de yer alıyor. Başkent Erivan'ın merkezine kuş uçuşu yaklaşık 85 km mesafede bulunan bu askeri üs, Türkiye sınırına yalnızca 50 km mesafede konuşlu. Üsse bağlı askeri havaalanı (Erebuni Hava Üssü) ise ayrı bir konumda, Erivan ile Iğdır arasındaki hatta yer alıyor. Uzun mesafeli radar ve hava savunma füzeleri, savaş uçakları, taarruz helikopterleri, genel maksat helikopterleri, tanklar, zırhlı araçlar ve başka türlü müşterek harekât unsurlarından oluşan üs kayda değer büyüklükte. Ermenistan'ın hava savunmasını elinde tutan üs böylece ülkenin en büyük iki kentinde varlık sahibi. Açık kaynaklarda yer almasa da Gümrü Havaalanında da muhtemelen askeri üsse bağlı bir bölüm var.
Ermenistan ile Rusya arasındaki yakın ilişkilerin somut örneklerinden SSCB sonrası Rusya'nın kurguladığı askeri ittifak olan Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) 1992 yılında kuruldu ve 2002 yılında şimdiki şeklini aldı. 2000'li yıllarda ise iktisadi anlamda çok önemli bir gelişme olan ve gümrük birliğini de kapsayan Avrasya İktisadi Birliği kuruldu. 2015'te hâlihazırdaki yapısı ile faaliyete başlayan bu birlik Ermenistan ile Rusya ve diğer üyeler arasındaki ticareti kolaylaştırmakla kalmadı, Ermenistan'da bireylerin ve küçük ölçekli ticari girişimlerin Çin malı ürünlere ulaşımı da ucuzladı ve kolaylaştı. Çin ve Rusya sermayesinin Rusya'da kurduğu merkezler, lojistik ve toptan gümrük imkânları ile Avrasya İktisadi Birliği üyelerinin Çin malı ürünlere erişim noktaları haline geldi.
Hep kayrılan bir şımarık yaramaz ergen
Ermenistan'ın bugünlere nasıl geldiğini uluslararası dengeler bakımından da okumak gerek. Ermenistan açıkça suç işlese de hep kayrılan bir şımarık yaramaz ergen gibi muamele gördü. İkinci Karabağ Savaşı'nda o güne kadar yaptıkları yanına kar kalmayıp kağıttan kaleleri yıkılınca büyük bir şok yaşadı. Buna karşın Ermenistan ile mukayese edildiğinde Azerbaycan uluslararası yönelim olarak daha açık, uzlaşmacı, Avrupa-Atlantik kuruluşları ile ilişkilerde daha istekli ve kararlı olsa da hiçbir zaman Ermeni diasporasının hedefindeki Türk/Müslüman bir devlet olma engelini aşamadı. En başa gidersek Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı -AGİT- süregelen ihtilafın çözümü için 1992 yılında Minsk Grubunu oluşturma kararı aldı ve 1994'te grubun eş başkanlığına ABD, Fransa ve Rusya getirildi. Rusya, savaşta Ermenistan'ı destekleyen devlet; Fransa, Ermeni diasporasının en etkin olduğu devlet ve ABD ise Birinci Karabağ Savaşı'nda Azerbaycan'ı haksız bulma cüretini ve rezilliğini gösteren tek kayda değer devlet iken bu muhteşem üçlü ve Minsk Grubu çeyrek asırdan uzun süre bu işin çözülmesi için hiçbir çivi çakmadı.
Ermenistan'ın kayrılması ve Azerbaycan'a karşı yapılan ikiyüzlü muamele Rusya'nın bir müttefiki tarafından işgal altında bulunan bu devletin aldığı uluslararası yardımlara ve desteklere de yansıdı. ABD'nin Azerbaycan'a karşı meşhur 1992 tarihli "Freedom Support Act" içinde yer alan yaptırım kararı (Section 907) Azerbaycan'dan doğrudan doğruya ve tek bir talepte bulunuyordu; Ermenistan'ın saldırılarına ve Karabağ ile çevresindeki silahlı ayaklanma ve soykırıma direnmemesi, silahlı saldırılara mukabele etmemesi; teslim olması. Birleşmiş Milletlerin ilgili konudaki Kararlarının tam aksine olan bu yaptırım kararı Azerbaycan'a karşı Ermenistan'ın nasıl kayrıldığının en somut örneği ve bu güne kadar geçerliliğini koruyor.
Yeni sürecin başlangıcı
2020 yılındaki 2. Karabağ Savaşı sırasında Ermenistan'ın yardım talepleri Rusya/KGAÖ tarafından kabul edilmedi. Zira Karabağ toprakları uluslararası hukuka göre Azerbaycan'a aitti ve Ermenistan kendi ülkesinde saldırı altında değildi. Savaşta Rusya'nın Ermenistan'a askeri destek sağladığı delillendirilse de bu Ermenistan'ın beklentisini karşılamadı. Ermenistan'ın Rusya'ya ve KGAÖ'ye olan inancı sarsılmış oldu. Daha kaba tabiri ile kendini satılmış hissetti.
Güvenlik algısı kırılan Ermenistan'da yeni bir sürecin başladığının belki de ilk habercisi olarak Başbakan Nikol Paşinyan, Şubat 2024'te KGAÖ'ye katılımının tek taraflı olarak askıya aldığını açıklandı. Ardından karar alıcılar, Erivan'ın dünyaya erişim bağlantısı olan Zvartnots havaalanında Rusya güvenlik güçlerinin mevcudiyetini 1 Ağustos 2024 tarihi itibarıyla sonlandırdı. Bunu, ülkenin sınır kapılarındaki Rusya muhafız birliklerinin yerine yerli güçlerin alması takip etti. Son olarak ise Ermenistan'ın Türkiye sınırında yer alan Rusya sınır muhafızlarının da görevi devretmesiyle Ermenistan tüm sınırlarında ve sınır kapılarında kendini korumayı bizzat üstlenmiş oldu. Ermenistan, KGAÖ konusunda nihai bir karara varmadığını ifade etse de sürecin nereye gittiğini tahmin etmek zor değil. Bu, işin bir yönü. Diğer yönü ise, Ermenistan'ın AB açılımı oldu.
Savaşın ardından çatışma bölgesine Rus askeri gözlem ve barış gücü davet edilirken, çatışma alanı dışındaki fakat yine de yer yer taciz ateşi olayları yaşanan Ermenistan-Azerbaycan sınırına AB gözlemcileri davet edildi. Böylece Fransa'nın sponsorluğunda Ermenistan ile AB arasında hızlı seyreden yeni ilişkiler başladı. Ermenistan AB üyeliği yoluna girerken AB de buna yeşil ışık yaktı. 2024 başında, KGAÖ'ye katılımı askıya alma kararının hemen ardından AB tarafından Ermenistan'ın adaylık başvurusunda bulunmasına imkan veren özel bir karar alındı. Rusya güçlerinin başkentteki havaalanını boşaltılmasının ardından ise Ermenistan'ın AB'ye üyelik sürecinin başlatılmasının gündemde olduğu açıklandı. Önce Başbakan Paşinyan'ın desteği ile halk tarafından imza toplanarak AB'ye üyelik kararı için Meclis'e bir başvuru yapıldı. Şubat-Nisan 2025 döneminde Meclis görüşmeleri başladı, tamamlandı ve Ermenistan hükümetine Avrupa Birliğine üyelik sürecini başlatma çağrısında bulunan yasa Cumhurbaşkanı Kaçaturyan tarafından imzalandı. Böylece AB'ye katılım kararı Ermenistan devletinin resmi kararı ve gündemi olmuş oldu. AB ile ilişkilerin yanında, Ocak 2025'te ABD ile imzalanan Stratejik Ortaklık Şartı da önemli bir adım. Trump'ın gölgesinde Rusya nazarında kısa vadede bir gerginlik anlamına gelmese de, uzun vadede hoş görülmeyeceği açık.
Ermenistan'ın geleceği
Ermenistan'ın Rusya'dan koparak AB'ye yönelmesi çok ciddi bir adım. Bunu geçmişte Baltık devletleri hariç olarak deneyen iki eski SSCB üyesi oldu. Biri Gürcistan, diğeri ise Ukrayna. Ermenistan bütün planlarını bir anda açıkça duyurmamış olsa da, serbest mal dolaşımını sağlayan iki ayrı yapı içinde aynı anda bulunması mümkün değil. AB adaylığı sürecine başlamaya hazırlanan Ermenistan, Avrasya İktisadi Birliğinden ayrılma niyetinde olduğunu da açığa vurmuş oldu. Rusya'nın AB içinde bir askeri üssü olması ne kadar mümkünse, KGAÖ'den ve Avrasya İktisadi Birliğinden ayrılarak AB' ye üye olacak bir Ermenistan'da Rusya askeri üssünün varlığını sürdürmesi de o kadar mümkün.
Devlet aygıtı ve mevzuat bakımından Ermenistan'ın pek çok alanda AB kriterlerini nasıl sağlayacağı belirsiz olsa da Fransa'nın ve diğer ülkelerdeki Ermeni diyasporasının baskısıyla, zamanında Güney Kıbrıs'a yapıldığı gibi, bir kıyak yapılması söz konusu olabilir. Yakın gelecekte gerçekleşmesi beklenen bu üç adımın ardından Rusya, zaten Gürcistan'da ve Azerbaycan'da var olmadığından Güney Kafkasya'daki mevcudiyetini ve etkisini kaybetmiş olacaktır. Bu Rusya'nın güvenlik stratejileri bakımından çok önemli bir darbedir. Önce Gürcistan'da ve sonra Ukrayna'da sergilendiği şekilde Rusya'nın bu durumu büyük bir olgunluk ile kabul etmesi pek mümkün değildir. Askeri üssün, İran'ın yakın kesimlerine taşınması gibi bir ihtimal söz konusu olabilirse de, Rusya'nın öngörülemez olduğu da bir gerçek.
Ukrayna ile mukayese edildiğinde Ermenistan çok küçük ve zayıf bir devlet. Bu durum, Rusya için büyük bir avantaj. İki devlet arasında fiziksel bir bağlantı olmaması da Ermenistan'ın avantajı. Ukrayna'da mevcut savaşın devam ediyor olması da Ermenistan'ın bir diğer avantajı. Eğer bu savaş sürüyor olmasaydı, Ermenistan'a Rusya'nın elindeki her imkanla neredeyse kesin olarak müdahale edeceğini söylemek mümkün olabilirdi. Oysa şimdi daha sınırlı yöntemlerle Ermenistan'da Rusya'cı bir yönetimi iktidara getirmek istemesi Rusya için daha makul bir seçenek. Ukrayna'daki savaşı Ukrayna'ya rağmen sonlandırmak isteyen Trump'ı gücendirmek istemeyen Putin, kısa vadede Güney Kafkasya'da sert bir hamleye girişmeyecektir. Ancak, Ukrayna'da sağlanacak bir barış için, Güney Kafkasya'da dengelerin korunması şartı Rusya tarafından öne sürülürse, hem ABD, hem de AB için kabul edilemez olmayacaktır.
Ermenistan'da son bir yılda yapılan kamuoyu yoklamaları Ermenistan'da AB'ye üyeliği destekleyenlerin yüzde 50'nin üzerinde olduğunu gösteriyor. Bu anketlerden biri örnek olarak incelendiğinde (https://zartonkmedia.com/
Ermenistan'ın önündeki engeller bir tarafa, Ermenistan bu süreci hayal ettiği gibi atlatırsa bunun da farklı sonuçları olacak. Daha fazla baskı altına alınan ve alan kaybeden bir Rusya'nın küresel ölçekte daha öngörülemez ve agresif adımlar atması mümkün. Ermenistan'ın AB üyeliği ile Azerbaycan karşısında elde edeceği muazzam kaldıraçlar ve bunlar arasındaki uluslararası camiada sahip olacağı daha yüksek ses, şovenist ve rövanşist çevrelerin ekmeğine yağ sürecek. Halihazırda Ermenistan'da ve diasporasında 3. Karabağ Savaşı'nı hayal edenler mevcutken bunlara cesaret verilmesi ve bölgesel dengelerin bozulması bölgedeki istikrara katkı sağlamayacak.
Ermenistan, eğer Rusya handikapını aşabilirse ve gerçekten AB'ye üye olabilirse, iktisadi bakımdan içinde bulunduğundan çok daha iyi şartlara kavuşabilir. Refah ve AB kaynaklarıyla kalkınma Ermenistan için çok iyi bir seyir izleyebilir. Ancak, Rusya'ya karşı bir dönem desteklediği Gürcistan'dan vazgeçme noktasına gelen AB için bunun avantajı ne? Bu kadar uzak ve izole bir devletçiği kabul ederse yeni devlet ve bölgenin beraberinde getireceği pek çok risk ve sorunu üstlenmeye hazır olması gerekiyor. Bunlar arasında, AB içinde bir anda iktidara 'Rusyacı'ların gelebileceği bir aktörün tüm veto haklarını elde etmesi de bulunuyor.