Yaraları da umutları da büyük bir ülke

Doç. Dr. Hasan Bardakçı/ Harran Üniversitesi
3.01.2025

Suriye'nin yeni dönemde karşılaşacağı en büyük zorluk, tüm etnik ve dini grupların temsil edildiği bir yönetim sistemi kurmaktır. Bu süreç, yalnızca teknik değil, aynı zamanda derin toplumsal yaraların sarılmasını gerektiren karmaşık bir mesele olarak karşımızda durmaktadır.


Yaraları da umutları da büyük bir ülke

Doç. Dr. Hasan Bardakçı/ Harran Üniversitesi

Suriye, on yılı aşkın süredir devam eden savaşın ardından Esad rejiminin çöküşüyle yeni bir döneme giriyor. Bu gelişme, yalnızca Suriye için değil, bölge ülkeleri ve küresel güç dengeleri için de önemli sonuçlar doğuracak. Suriye'nin geleceği, yalnızca siyasi bir mesele değil; ekonomik kalkınma, toplumsal barış ve bölgesel istikrar açısından da çok katmanlı bir süreçtir. Bu süreçte, Türkiye gibi komşu ülkelerin rolü ve uluslararası toplumun desteği belirleyici olacaktır.

Esad rejiminin çöküşü, Suriye'de ciddi bir siyasi boşluk yaratmıştır. Bu boşluğun doldurulması, kapsayıcı bir siyasi sistemin oluşturulmasını ve toplumsal uzlaşı mekanizmalarının devreye sokulmasını gerektirir. Suriye'nin yeni dönemde karşılaşacağı en büyük zorluk, tüm etnik ve dini grupların temsil edildiği bir yönetim sistemi kurmaktır. Bu süreç, yalnızca teknik değil, aynı zamanda derin toplumsal yaraların sarılmasını gerektiren karmaşık bir mesele olarak karşımızda durmaktadır.

Yeni anayasa ve yönetim sistemi

Yeni dönemde hazırlanacak anayasanın, Suriye'nin çeşitliliğini ve demografik yapısını yansıtması gerekecektir. Kürtler, Türkmenler, Araplar ve diğer azınlıkların haklarını güvence altına alan bir anayasal düzen, toplumsal barış için hayati önem taşır. Bu bağlamda, federal bir yönetim modeli veya adem-i merkeziyetçi bir sistem tartışılabilir. Ancak, böylesi bir yapının uygulanabilirliği, Suriye'nin farklı bölgelerindeki aktörlerin uzlaşısına bağlıdır.

Suriye'de savaş sırasında işlenen insan hakları ihlalleri, milyonlarca insanın yaşamını derinden etkiledi. Yeni dönemde, bu yaraların sarılması için hakikat ve uzlaşı komisyonlarının kurulması gereklidir. Bu süreç, yalnızca geçmişle yüzleşme olarak işlememelidir. Gelecekte benzer çatışmaların yaşanmasını önleyici tedbirlerin alınması da şarttır.

Adalet ve hesap verebilirlik

Adaletin sağlanması, geçiş sürecinin meşruiyetini artıracaktır. Bu bağlamda, ulusal ve uluslararası mekanizmalar devreye sokulabilir. Ancak, bu tür süreçlerin intikam duygularını tetiklememesi için dikkatle tasarlanması gerekir. Özellikle savaş mağdurlarının rehabilitasyonu ve topluma yeniden kazandırılması, uzun vadeli istikrarın anahtarı olacaktır.

Suriye'nin geleceği, yalnızca siyasi reformlarla değil, aynı zamanda toplumsal barışın inşasıyla da şekillenecektir. Bu süreçte, etnik ve dini gruplar arasında güvenin yeniden tesis edilmesi ve yerinden edilmiş kişilerin geri dönüşünün güvenli bir şekilde sağlanması önemlidir. Bu hedeflere ulaşmak için uluslararası toplumun ve komşu ülkelerin desteği hayati olacaktır.

Astana Süreci'nin yeniden şekillenmesi

Türkiye, Rusya ve İran ile yürüttüğü Astana Süreci'nde, Suriye'de barışçıl bir çözüm bulunması için aktif bir rol üstlenmiştir. Ancak Esad rejiminin çöküşü, bu mekanizmanın işlevselliğini yeniden değerlendirmeyi gerektirir. Türkiye'nin, bu süreçte bölgesel ve uluslararası aktörlerle iş birliğini artırarak, Suriye'nin yeniden inşasında koordinatör bir rol üstlenmesi mümkündür.

Türkiye'nin son dönemde Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır gibi ülkelerle başlattığı normalleşme süreci, Suriye konusunda iş birliği fırsatları yaratabilir. Bu bağlamda, bölgesel iş birliği mekanizmaları geliştirilmeli ve ortak projeler hayata geçirilmelidir. Özellikle ekonomik kalkınma projeleri, bölgesel istikrarı destekleyecek ve Türkiye'nin rolünü güçlendirecektir.

YPG/PKK tehdidi ve sınır güvenliği

Suriye'nin kuzeyindeki YPG/PKK varlığı, Türkiye'nin ulusal güvenliği için temel bir tehdittir. Esad rejiminin çöküşüyle birlikte, bu grupların boşluğu doldurma çabası artabilir. Türkiye'nin bu tehdidi bertaraf etmek için sınır ötesi operasyonlarını sürdürmesi ve uluslararası aktörlerle iş birliği yapması gerekmektedir.

Esad rejiminin çöküşü, kısa vadede yeni göç dalgalarını tetikleyebilir. Türkiye'nin bu süreçte sınır güvenliğini artırması, insani yardım mekanizmalarını güçlendirmesi ve uluslararası toplumdan daha fazla destek alması gereklidir.

İnşaat ve altyapı yatırımları

Suriye'nin yeniden inşası, büyük ölçekli altyapı yatırımlarını gerektirmektedir. Türk inşaat firmalarının, bu süreçte köprü, yol, baraj, okul ve hastane projelerinde önemli roller üstlenmesi beklenmektedir. Bu projelerin sürdürülebilir olması için uluslararası finansman desteği ve siyasi istikrar şarttır. Türkiye, Suriye ile ekonomik entegrasyonu artıracak projelere öncelik verebilir. Özellikle tarım, lojistik ve ticaret sektörlerinde geliştirilecek ortaklıklar, hem Suriye'nin toparlanmasına hem de Türkiye'nin bölgesel ekonomik liderliğine katkı sağlayacaktır.

Suriye'nin savaş nedeniyle zarar gören insan kaynağı, yeniden inşa sürecinde büyük bir sorun olarak öne çıkmaktadır. Türkiye, eğitim ve sağlık alanlarında sağlayacağı teknik destekle, Suriye'nin uzun vadeli kalkınmasına katkı sunabilir. Kadınlar ve gençler, Suriye'nin yeniden yapılanmasında kilit bir rol oynamaktadır. Türkiye, bu grupların sosyal ve ekonomik hayata katılımını artırmak için projeler geliştirebilir. Bu tür girişimler, toplumsal barış ve ekonomik kalkınma süreçlerini hızlandıracaktır.

ABD ve Avrupa'nın yaklaşımı

ABD ve Avrupa Birliği, Suriye'nin geleceğinde demokratikleşme ve insan haklarını önceliklendiren bir yaklaşım sergileyecektir. Türkiye, bu aktörlerle iş birliği yaparak hem Suriye'nin istikrarına katkı sağlayabilir hem de kendi ulusal çıkarlarını koruyabilir. Rusya ve İran ise Suriye'deki varlıklarını sürdürmek için yeni dönemde de etkili olmaya çalışacaktır. Türkiye'nin bu iki ülkeyle dengeli bir diplomasi yürütmesi, bölgesel barış ve istikrar için önemlidir.

Sonuç olarak Suriye, yeni dönemde hem büyük fırsatlara hem de zorluklara ev sahipliği yapacaktır. Türkiye, bu süreçte aktif bir rol oynayarak, hem kendi çıkarlarını koruyabilir hem de Suriye'nin barış ve kalkınma sürecine katkıda bulunabilir. Bu hedeflere ulaşmak için Türkiye'nin Suriye politikası, yalnızca güvenlik odaklı olmayacaktır; siyasi, ekonomik ve sosyal boyutları kapsayan bir vizyonla hareket edileceğinin sinyalleri verilmektedir.

Türkiye, uluslararası toplumla iş birliği yaparak Suriye'nin yeniden inşasında etkin bir rol oynamalıdır. Türk firmaları, yeniden inşa sürecinde aktif rol üstlenmeli ve bölgesel ekonomik kalkınmaya katkı sağlamalıdır. Mültecilerin gönüllü ve güvenli dönüşünü teşvik eden politikalar bu süreçte kilit önemdedir. Suriye'nin yeni dönemi, yalnızca bu ülke için değil, tüm Ortadoğu için barış ve istikrarın teminatı olabilir. Türkiye, bu süreçte lider bir aktör olarak uluslararası topluma örnek teşkil edebilir.