Windsor çerçevesi ve olası Biden etkisi

Ömer Ekrem Keçeci / Yazar
4.03.2023

Anlaşmadaki önemli değişiklikler arasında, İngiltere'den Kuzey İrlanda'ya giden mallar için yeşil bir şerit ve AB'ye taşınacak mallar için ayrı bir kırmızı şerit oluşturulması ve Kuzey İrlanda meclisinin yeni AB kurallarına itiraz etmesine izin verecek bir 'Stormont freni' husule getirilmesi yer alıyor.


Windsor çerçevesi ve olası Biden etkisi

Ömer Ekrem Keçeci / Yazar

"Kuzey İrlanda Protokolü" yıllardan beri Brexit'in askıda kalmış en ciddi meselesi olarak İngiliz siyasetçilerin tepesinde sallanıyordu. Protokol, İngiliz idaresindeki bölge için bazı ticaret kuralları koymaktaydı. Londra, AB'den ayrılmadan evvel kurallara onay vermişti. Lakin son yıllarda bunların uygulanamaz olduğunu söylemekte fakat AB ile bir türlü anlaşma zemini bulamamaktaydı. Öte yandan Brexit sonrası ticaret antlaşmasının bir parçası olarak empoze edilen İrlanda deniz sınırı kontrollerine karşı Kuzey İrlanda meclisinde de muhalefet vardı. Onlara göre protokol İrlanda Denizinde ticarete karşı yeni bariyerler oluşturmuştu ve Kuzey İrlanda'nın Birleşik Krallık'taki yerini baltalamaktaydı. Sürüp giden bu çekişmeyi nihayetlendirmek adına Rishi Sunak, AB ile görüşmelerde sonuç elde ettiklerini belirtip "belirleyici bir atılım" yaptıklarını ilanla yeni "Windsor çerçevesi"ni duyurdu.

En sıkıntılı mesele için 'Stormont freni'

Önemli değişiklikler arasında, İngiltere'den Kuzey İrlanda'ya giden mallar için yeşil bir şerit ve AB'ye taşınacak mallar için ayrı bir kırmızı şerit oluşturulması ve Kuzey İrlanda meclisinin yeni AB kurallarına itiraz etmesine izin verecek bir 'Stormont freni' husule getirilmesi yer alıyor. Stormont freni en kritik meselelerden zira Avrupa Adalet Divanı'nın rolü ve haliyle Kuzey İrlanda üzerindeki egemenlik problemiyle alakalı. Orijinal protokolde yeni veya güncellenmiş AB kanunları Kuzey İrlanda'da, Stormont'un, yani Kuzey İrlanda parlamentosunun sözü olmadan otomatik olarak hayata geçirilmekteydi. Kuzey İrlanda muhalefetinin kırmızı çizgisi olan bu meseleyi Sunak da "demokratik açık" olarak tavsif etmişti. Dolayısıyla Stormont Freni denen mekanizma geliştirildi ve şöyle izah edildi: İki veya daha fazla siyasi partiden 30 yahut daha fazla Kuzey İrlanda Meclisi üyesi, Kuzey İrlanda'da yeni veya güncellenmiş bir AB kararı getirilmesine karşı olduklarını belirten bir dilekçeyi imzalarsa, Birleşik Krallık hükümeti AB'yi bilgilendirecek ve kararın geçerliliği otomatik olarak sona erecektir.

Ancak bu noktada da çözülmeyi bekleyen bir sıkıntı var. Kuzey İrlanda meclisinin en etkin partilerinden biri olan Demokratik Birlik Partisi (DUP) Sunak tarafından müzakerelere dahil edilmedi. Bu durum Sunak'ın Theresa May'in "hatasını" tekrar etmesi olarak yorumlanıyor. Nitekim DUP, Stormont freni için belirlenen sayıyı çok yüksek bulmak gibi endişeler taşıyor ve bu sebepten ötürü şimdilik yeni anlaşmaya mesafeli duruyor.

Ticaret önündeki engeller azaltıldı

Fren dışında mühim yenilik, Kuzey İrlanda'ya Büyük Britanya'dan İrlanda Denizi yoluyla taşınan mallar için uygulanan sınır kontrollerinin önemli ölçüde azaltılacak olması. Daha evvel, AB üyesi olan İrlanda Cumhuriyeti'ne su yoluyla taşınan Büyük Britanya malları, bloğun tek pazarı için potansiyel tehdit addedilmiş, binaenaleyh bir dizi kontrol bindirilmişti. Şirketlerse, kontrol fazlalığının eziyetinden Kuzey İrlanda'ya tüm ürünleri temin edemediklerini bildiriyorlardı. Şimdiyse ancak kaçakçılık şüphesi olduğunda gümrük kontrollerinin uygulanacağı "yeşil şerit" oluşturulacak. Bu şerit, Büyük Britanya'dan Kuzey İrlanda'ya mal gönderen işletmeler için olacak. Böylece gönderecekleri her kamyon için yüzlerce sertifika alma külfetinden kurtuluyorlar. Büyük Britanya'dan İrlanda Cumhuriyeti'ne ve dolayısıyla AB'ye giden mallar için AB evrakları istenmesiyse devam edecek ki, bu da "kırmızı şerit" olarak tavsif edildi. Bununla birlikte İngiltere, İrlanda Denizi'ndeki ticaret verilerine AB'nin erişmesi izni verdi.

Yasak kalkıyor

Ayrıca Büyük Britanya'da üretilen sosislerin ve diğer soğutulmuş etlerin Kuzey İrlanda'daki dükkanlarda satılmasına yönelik orijinal protokolle getirilen yasak kalkıyor. Sunak'ın ifadesiyle, "eğer yiyecek Büyük Britanya'da süpermarket raflarında bulunuyorsa, o zaman Kuzey İrlanda'da da süpermarket raflarında bulunacak." Tohumluk patates ve ağaçlar üzerindeki benzer bir yasak da kalkacak. Büyük Britanya'dan Kuzey İrlanda'ya paket gönderenlerin ağır gümrük düzenlemeleri ile karşılaşması ve ilaç gönderilmesi önündeki bariyerler de kaldırılıyor.

Getirilen bir başka kolaylıksa evcil hayvanlar için. Onları İrlanda Denizi'nden geçirmek isteyenler, bunun için AB belgelerini temin etmek zorunda kalmayacak. Orijinal protokolde sağlık sertifikası ve yeni aşılanmış olduklarını gösteren vesika sunmaları gerekiyordu. Keza Londra, bundan böyle Kuzey İrlanda'da birçok durumda KDV oranlarını belirleme yetkisine sahip olacak. Orijinal protokol bunu Brüssel'e vermişti. Bu ise İngiliz hükümetini Kuzey İrlanda firmalarına yardım için vergi indirimi yapmak istese AB'nin koyduğu kurallaya uymaya mahkûm ediyor, haliyle Kuzey İrlanda şirketlerine zorluk çıkarıyordu. Yeni anlaşma bu anlamda İngilizler lehine gözükse de istenen getiriye engel olabilecek bir kabul de sözkonusu: Kuzey İrlanda şirketleri İngiltere veya AB kurallarına uymayı seçmede özgürlüğe sahip ve neyi seçerlerse İngiliz hükümeti bunu kabul etmek zorunda.

Olası Biden etkisi

Açıkça görüldüğü gibi, bunların hepsi ticaret önündeki engelleri büyük ölçüde azaltıyor ve Kuzey İrlanda'da DUP tarafından dahi memnuniyetle karşılandı. Nitekim İrlanda kökenli olmasının da tesiriyle meselenin üzerinde ciddiyetle durduğu bilinen ABD Başkanı Biden da anlaşmayı methetti ve Kuzey İrlanda'nın büyük ekonomik potansiyelini desteklemeye hazır olduklarını söyledi. Biden'ın İrlanda hassasiyeti İngilizler için bazen ağır ifadeler söylemesine kadar yansımıştı. Ukrayna gibi başka meselelerdeki tavrıyla da beraber düşünürsek onun tutumu, hem İngiltere hem AB'yi böyle bir anlaşmaya teşvik etmiş olabilir. Anlaşma, Sunak'la ilişkilerinin gelişmesi ve son dönem durduğu kaydedilen İngiltere'yle aralarındaki ticaret müzakereleri tıkanıklığını kaldırması gibi başka sonuçlar da doğurabilir.

Bilimsel araştırma zararı da kalkıyor

İngiliz hükümetinin Kuzey İrlanda Protokolü'ne dair önceki tutumundan ötürü AB, araştırmacılara hibeler ve projeler sunan 95,5 milyar avroluk bir program olan Horizon'a İngiltere'nin katılma talebini reddetmişti. İngiliz bilim adamlarının finansmanı kaçırmaktan dolayı derin endişe duydukları bildiriliyordu. Şimdi meselenin çözülmüş olmasından dolayı Von der Leyen, anlaşma uygulandığı zaman Horizon için işbirliği çalışmalarının yeniden başlayacağını duyurdu. Dolayısıyla bilim adamlarının, Brexit'in kendilerine yansıyan bu enteresan yan etkisinden kurtulma sürecine girecekleri de iddia edilebilir.

Endişe ve eleştiri sebepleri

Tüm bunlar anlaşmayı makul gibi gösterse de muhtelif tenkit ve tepkiler de ortaya çıktı. Mesela anlaşmaya varırken Sunak'ın başvurduğu bir usul, Kral III. Charles'ın da devreye sokulmasıydı... Charles, bu bağlamda AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Layen ile görüştürüldü ve bu durum kimi İngilizler tarafından "utanç verici" olarak yorumlandı. Şu halde diyebiliriz ki; monarkın seçilmişlerin işlerine karıştırılması sebebiyle anlaşma, sonuçları ve sebep olduklarına göre monarşi tartışmasına odun taşıyan bir unsura da dönüşebilir. Nitekim Telegraph'ta, Charles'ın bu tehlikeli pozisyona girmekten ötürü pişman olacağı yorumu yapıldı.

Diğer sıkıntıysa Brexitçiler için görünüyor. Önceki düzenleme katı Brexitçiler zamanına aitti. Sınırların AB'ye daha kapalı olmasını isterlerken bu açılma ve hâlâ Kuzey İrlanda üzerinde AB nüfuzunun kabulü onlara ters düşüyor, hatta kimilerince Brexit'in mahvolduğuna hükmediliyor. Tabii değişiklik, Tory partisinin bir hükümetinin yaptığını diğer hükümetinin yanlış ve zararlı bulması anlamı da taşıyor ki seçmene böylece bir nevi onları kandırıp sıkıntıya sürükledikleri ve ülkenin yıllarını boşa harcadıkları mesajı iletmiş oluyorlar. Dolayısıyla Tory Partisi ve bilhassa Brexit için ivmenin kötüye gidişinin sürmesi muhtemel. Nitekim anlaşmayı duyururken bile Sunak gaf yaptı ve Kuzey İrlanda'nın hem AB tek pazarı hem de Birleşik Krallık pazarına erişebilir hale gelmesiyle "inanılmaz derecede özel" bir pozisyon elde ettiğini söyledi. Bu, zımnen Avrupa tek pazarını yüceltmek ve haliyle Brexit'e çakmak mânâsına geldiğinden birçok İngilizin diline düştü.

Muhalefet ve Boris Johnson'ın dönüş yolu

Önceki uygulamanın kabulü ve tatbiki zamanı Maliye Bakanlığı yapan Sunak, ekonomik verilerdeki sıkıntılar ve anketlerde perişan halde görünmesiyle yüzleşerek, Tory iktidarını kurtarmak adına bu kumarı oynamaya karar vermiş olabilir. Lakin anlaşma sonrası ilk anketler hâlâ fena. O kadar ki, 1 Mart günü yayınlanan bir ankette İşçi Partisi Avam Kamarası koltuklarının 484'ünü alırken, Tory'ler ancak 84'te kalmış göründüler.

Öte yandan ana muhalefetteki İşçi Partisi lideri Keir Starmer mükemmel bulmasalar da anlaşmayı desteklediklerini açıkladı. Ona göre anlaşma, Birleşik Krallık'ın "müttefikleriyle bitmek bilmeyen tartışmalara kilitlenmek yerine bir ülke olarak ilerlemesine" izin verecek. Starmer böylece "hata" görülen eski uygulamanın sorumluluğundan uzak kaldığı gibi nispeten doğru addedilen bugünkü anlaşmayı da destekleyerek meselede hanesine eksi puan yazacak tutumlardan en azından ilk bakışta yakasını sıyırıyor. Şu tabloda anlaşmanın İngiliz iç siyasetinde asıl zarar göreni ise, yeniden Tory partisinin ve ülkenin liderlik koltuklarını ele geçirmeye çalıştığı bilinen Boris Johnson olmuşa benziyor. Mimarı olduğu işlerin büyük zarara yol açtığına dair kuvvetlenen kanaat, onun için geri dönüş yolunu temelli kapatmış olabilir.