Van'da ne oldu? Bundan sonra ne olmalı?

Cüneyd Altıparmak/ Hukukçu
8.04.2024

Başkanlığa seçilen adayın yeterliliğini kaybetmesi halinde başkanlığın ikinci gelen partiye geçmesi bir sorun. Meclis seçiminde böyle bir sorun yok. Zira partinin aday listesinden yukarı doğru kaydırma yapılıyor. O da yetmezse yedekler devreye giriyor. Mevzuatta bir düzenleme yaparak, seçilen adayın yeterlilik kaybı halinde kontenjan veya meclis listesindeki birinci adayın başkan olabilmesinin önünü açmak adil bir çözüm olabilir.


Van'da ne oldu? Bundan sonra ne olmalı?

Cüneyd Altıparmak/ Hukukçu

Seçimlere dair Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yapacağı açıklama çok önemli idi. İlk konuşmasındaki "mesajı aldık" vurgusu mühimdi. Buna müteakip muhalefetten gelen açıklamalar da aynı yönde seyretti. Seçimler iki tarafın da onayı ile "adil, şeffaf ve tarafsız" yürütülmüş olarak tescilleniyorken karşımıza bir kriz çıktı: Van meselesi... Bugün konuyu geniş ve etraflıca ele alan bir analiz yapmak istiyorum.

Süreç nasıl işler?

Bir kimse adaylık başvurusu için seçim kuruluna gittiğinde kendisinden birtakım evraklar istenir. Bunların başında adli sicil kaydı gelir. Şayet böyle bir kaydı varsa adaylık başvurusu yapan kimseden ilgili kararı getirmesini ister ve şunu söyler: "Hakkınızdaki mahkûmiyet kararına bağlı olarak memnu hakkınız olup olmadığına, varsa kaldırıldığına dair ek kararı da getiriniz" ...

Adaylık başvurusu yapacak kimse adliyeye gider, sicil kaydında görünen kararı veren ceza mahkemesini bulur ve seçim kurulunun taleplerini iletir. Durum incelenir. Sonra mahkeme bir karar verir. İlgili, "haklarının iadesine karar verilmişse" bu kararı alıp seçim kuruluna gider. Talep reddedilmişse karara itiraz hakkını kullanır. İade kararını getiren kişinin durumunu inceleyen seçim kurulu, ceza mahkemesi kararı uyarınca -başkaca kısıt ve sorun yok ise- ilgiliyi aday olarak ilan eder.

Memnu hak ne demek...

Sanırım bu birkaç günde Google'da en çok aranan ifade bu olmuştur. Memnu kelimesi magazin anlamında hiç yabancısı olmadığımız bir ifade. İzlenme rekorları kıran bir dizi vardı: Aşk-ı Memnu. Oradaki kelimenin aynısı yani yasaklanmış, yasak edilmiş demek memnu. Bir ceza alan kişi aldığı hapis cezasının sonucu olarak bazı hakları kullanmaktan memnu edilir yani yasaklanır. Bunların başında seçilme hakkı gelir ki Van'daki meselede budur. Ceza sistemimize göre ceza infaz edildikten sonra aşağıdaki şartlar oluşursa kişiye seçilme hakkı iade edilir:

Birinci şart, mahkûm olunan cezanın infaz edilmesidir. Burada kişinin cezaevinde olup olmamasının bir önemi yoktur. Her cezanın bir infaz süresi vardır. Bir kimsenin hapiste olmaması onun infazının bittiği anlamına gelmez. Zira bir süre içeride yatan kişi dışarı "şartlı biçimde de" bırakılmış olabilir. Bu sürede de dışarda geziyordur ama aslında cezası infaz ediliyordur. Örneğin, hükümlü ceza mahkemesinin kararıyla altı yıl ceza almış ise bir süre cezaevinde yattıktan sonra koşullu salıverilme hükümlerine göre dışarı çıkmıştır. Buna göre altı yıllık süre dolmadan cezası infaz edilmiş olmaz, kişinin içeride veya dışarıda olmasının bu konu ile ilgisi yoktur.

İkinci koşul ise, cezasının infaz süresinin son gününden itibaren üç yıllık bir sürenin geçmiş olmasıdır. Cezanın infazından itibaren üç yıl geçmemişse hiçbir şekilde yasaklanmış hakların geri verilmesi talebinde bulunulamaz. Bulunsa da usulden reddi gerekir.

Son koşul kişinin infaz süresi ve iade talebi için bekleme süresi olan 3 yıl içinde bir suç işlememiş olmasıdır. Bu yasaklanmış hakların iadesi için aranan özel bir "iyi hal" koşuludur.

Adaylığın iptali

Adaylık ve başkanlık bunu sağlayan şartların olmadığının tespiti veya yitirilmesi halinde derhal geri alınabilir. Bununla ilgili iki temel örnek verelim. Birincisi Kozan'da MHP adayının durumudur. İkincisi Ceylanpınar'da Ak Parti başkanının durumudur. Kozan'da 2019'da kazanan adayın adli sicil durumu incelenmiş ve yasaklanmış haklarını iade ettirmediği için adaylığı iptal edilmiş ve ikinci sırada en yüksek oyu alan adaya bu hak verilmişti. Adaylık süresince yani mazbatayı almadan önce bu konu YSK'da adaylığın iptali olarak görünüm arz ederken kişi bu eksiklikle (yani normalde aday olma yeterliliğine sahip değilken) aday olabilmişse (mazbata aldıktan sonra) başkan olmasına müteakip başkanlığı düşürülebilir. Hatta İmamoğlu meselesinden anımsayalım, başkanlık sürecinde bir suç işleyip, seçilme hakkının yitirilmesi halinde de durum pek değişmeyecek yine kişinin başkanlığı düşürülebilecektir.

Suç kimin, hata nerde?

Meseleyi tahlil ederken doğru noktaya odaklanmak gerekiyor. DEM'in adayı yasaklı olan haklarının iadesi için mahkemeye başvurduğunda ilgili mahkeme yukarıda saydığımız şartlar yönünden bir inceleme yapıyor. Temel şartlardan biri olan "üç yıllık" süre sınırını gözden kaçırıyor. Karar böyle kesinleşiyor. Kesinleşen karara istinaden başvuru yapılıyor. Seçim kurulu talebi mecburen kabul ediyor. Burada seçim kurulu "madem aday yaptı, şimdi niye iptal" ediyor gibi bir cümle kullanmanın hukuken karşılığı yok. Burada kişi hakkında karar veren seçim kurulu değil. O sadece inceliyor. İlk elden "yeterli" göründüğü için başvuru kabul ediliyor. Kesinleşen memnu hakkın iadesi kararının hatalı olduğu anlaşılınca bu kez Adalet Bakanlığı devreye giriyor. Bilineceği üzere Adalet Bakanı tüm yargılamalarda dosyalar üzerinde olağanüstü kanun yolları marifetiyle usule uygun olmayan kararlara karşı başvuru hakkına sahip. Sistem bu, tüm dünyada da hemen hemen böyledir bu durum. Bakanlık başvurusu sonrası kararı veren mahkeme hata yaptığını anlayıp kararını ortadan kaldırıyor. Karar ortadan kalkınca seçim kuruluna bildiriliyor, seçim kurulunda adaylığın iptaline karar veriliyor. Burada iki husus var ki üzerinde düşünmemiz gerekiyor: Birincisi üç yıllık süre şartını ağır ceza hakimleri nasıl gözden kaçırdılar, ihmal mi, kasıt mı var? Herhalde sorunun müsebbibi kim? sorusunun cevabı değişmeyecek. İkinci husus da şu: Hakimler bu kadar mı hayattan izoleler. İlgiliyi tanımıyorlar mı? Olayları veya suçlarını hatırlamıyorlar mı? Kimseye ayrıcalık yapılsın diye demiyorum ama bu hata ismi hiç duyulmayan birisi için olsa bir nebze anlaşılır olabilir! Bakalım HSK soruşturmasından neler çıkacak...

Son karar ne diyor?

Karar ortadan kalkınca seçim kuruluna bildiriliyor, seçim kurulu da adaylığın iptaline karar veriliyor demiştik, bunun üzerine yani il seçim kurulu kararına YSK nezdinde itiraza gidiliyor. YSK olayı tafsilatlı inceliyor. Aslında bir kısım hukukçunun dile getirdiği gibi konunun esası üzerinden meseleye girmiyor, YSK. Bu mesele ilk tartışıldığında da -benim katılmadığım- şöyle bir görüş dile getirilmişti: "Zeydan hakkında verilen ilk karar kesinleştiği için bakanlığın yaptığı başvurudan sonra verilen kaldırma kararının da kesinleşmesi gerekir, kesinleşmiş bir karar ile kesinleşmemiş kaldırma kararı arasındaki durumda halen ilk kararın geçerli olduğunu kabul etmek gerekir". YSK da kararının bir bölümünü bu duruma dayandırıyor ve buna ek olarak şunu söylüyor YSK, "CMK'ye göre kanun yoluna başvurma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmaz, bu durumda mahkemenin başvuruyu derhal ilgili mercie göndermesi gerekir. Bu durumda Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin yapması gereken iş, itirazı istinaf/temyiz başvurusu olarak kabul ederek dosyayı üst mahkemesine göndermek olacaktı, ancak mahkemenin kanuna aykırı şekilde el çekmiş olduğu dosyayı tekrar ele alarak ilk kararını kaldıran yeni bir karar vermesi usul ve yasaya aykırıdır...." (YSK, Karar No:2024/894)

Mevzuat değişmeli...

Şimdi evvela bu karar mazbatayı Zeydan'a verdi ama bir adım sonrası Zeydan'ın başkanlığının düşmesidir. Bunu bilmek gerekiyor. Bir adım sonrası şu olacak Zeydan'ın başkanlığı düşecek, Van Büyükşehir Belediye Meclisi bir ismi kendi içinden başkan seçecek. Belediye meclisinin yüzde 50'den fazlası DEM partisi üyelerinden müteşekkil. Seçimde DEM'in göstereceği isim Belediye Başkanı olacak.

YSK'nın verdiği kararı hatalı bulduğumu belirtmek isterim. Zira usuli olarak tali karar mahiyeti taşıyan iade kararlarının niteliği icabı derhal uygulanması gerektiğini düşünüyorum. Bu durumda mahkemenin kendi hatasını görerek verdiği kararı ortadan kaldırmasının da mümkün olabileceğini düşünenlerdenim. Ancak YSK'nın verdiği karara herkes uymak zorunda, bunda bir tereddüt yok. Bu kararın ileride "suistimale açık" bir alan ihdas ettiğinin uyarısını da yapmak isterim...

Burada yapılması gereken iki husus var bence. Başkanlığa seçilen adayın yeterliliğini kaybetmesi halinde başkanlığın ikinci gelen partiye geçmesi bir sorun. Meclis seçiminde böyle bir sorun yok. Zira partinin aday listesinden yukarı doğru kaydırma yapılıyor. O da yetmezse yedekler devreye giriyor. Mevzuatta bir düzenleme yaparak, seçilen adayın yeterlilik kaybı halinde kontenjan veya meclis listesindeki birinci adayın başkan olabilmesinin önünü açmak adil bir çözüm olabilir. İkinci husus ise seçim kurullarına memnu hakların iadesi noktasında özellikle seçilme hakkı yönünden birtakım yetkiler vermek gerekiyor. Bu konuda yetersiz görülen veya durumu muğlak olan isimlere dair görüş isteme, ilgili mahkemeye başvuru yapma vb hakların olması gerekiyor. Mevzuat açısından hiçbir yerinde olmadığı bir sorunun müsebbibi görünen YSK'nın yetki verilerek sürece dahil edilmesi önemli.