Intelligence teşkilatları, muhtelif cemiyetler, think-thank kuruluşları, kulüpler, Batılıların akıl birimleri diyebileceğimiz teşkilatlardır. Bunların iş ve işlevleri istihbarat toplamaktan ibaret değildir. Dünyayı yönlendirecek, sevk ve idare edecek düşünce akımlarını, ideolojileri ortaya çıkarır ve bir cereyan oluştururlar. Doğrudan kendileri ortaya çıkarmamış olsalar da ideolojileri kendi gayeleri doğrultusunda eğip bükerek kullanır, dünyanın genel gidişatını tayin ederler.
Celal Tahir / Yazar
Bizim istihbarat örgütümüz ile İngiliz, ABD, Alman vd. ülkelerin güvenlik birimleri - servisleri, isimlendirmeleri arasındaki fark dikkat çekicidir. MI-6, MI-5 olarak adlandırılan İngiliz güvenlik birimlerinin İngiliz istihbarat servisi olarak çevrilmesi; CIA’in de ABD istihbarat servisi olarak çevrilmesi ayrı bir meseledir. Çünkü MI-6 Military Intelegencia 6, savaş aklı veya savaşçı akıl diye tercüme edilmesi gerekir. Central Intelegencia Ageny ise merkezi akıl ofisi gibi bir tercümesi olması gerekir. Hal böyleyken bunların istihbarat olarak tercüme edilmesi bir çeviri hatasının ötesinde bir durumdur. Daha evvelden Teşkilat-ı Mahsusa, Karakol Teşkilatı, MM, mim grubu, MAH (Milli Amal Hizmetleri) gibi muhtelif isimleri olan Türk güvenlik birimi 27 Mayıs sonrası MIT (Milli İstihbarat Teşkilatı) adını alır. Bu noktada teşkilatın adının 27 Mayıs sonrası istihbarat olması dikkat çekicidir. Bunun 27 Mayıs’ın kapsamlı bir proje, bir İkinci Cumhuriyet projesi olması ile bir irtibatı var mıdır? Bu hususun da üzerinde düşünülmesinde fayda vardır.
Burada ayrıca dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise “Intelegencia” ile “rasio” arasındaki irtibat ve farktır. Rasyo güncel dünyevi akıl diye tercüme edebileceğimiz bir akıl formu, akıl düzeyidir. Intelegence ise daha üst akıl zekâ, üst hakikatleri kavrayabilecek üst hakikatlere ulaşabilecek zekâ ve akıl demektir. Intelligence’ın Arapçadaki karşılığı akl-ı mead, rasyo’nun Arapçadaki karşılığı akl-ı meaş, yani günlük maişeti temin eden, maaş kazanan akıldır. Rasio’nun Sanskritçedeki karşılığı manas, Intelegence’ın Sanskritçe’deki karşılığı Budhi’dir. Yine rasyo’nun Eski Orta-Asya Türkçesi’ndeki karşılığı us -ki us hâlâ yaygın olarak kullanılır- intelligence’ın eski Türkçedeki karşılığı öge-öke olmalıdır. Öğretmek öge’den gelmektedir. Öge üst hakikatleri öğrenen - öğreten akıl formu düzeyidir. Bu durumda öğretmenin ve öğrenmenin de zahiri tedrisattan ibaret olmadığı anlaşılır.
Intelligence-istihbarat farkı
Buradan hareketle şunu söylemek gerekir ki Modern-Batı, özellikle İngilizler, savaş aklı geliştirmekte, üretmekte, inşa etmekte ve bu akıl doğrultusunda stratejiler inşa etmektedir. Böyle olduğu vakit herhangi başka bir ülkedeki ilmi- bilimsel faaliyetler ve sanat akımları da belli bir tanım aralığında tanımlanabilir ve belli bir istikamete yönlendirilebilir. Bu ülkelerin gizli servislerinde o ülkenin yüksek beyinleri, bilim adamları vazife alır. Bunun bir diğer sonucu da şudur: Bu servisler dünyanın herhangi bir ülke ve bölgesine dair çalışma yürütürken bu çalışma ana eksenini sadece haber toplama yani istihbarat oluşturmaz. Buralara dönük çalışma yapılırken dolaylı olarak o ülkenin bilim adamları, sanatçıları da kullanılır, istihdam edilir. Bu istihdam etme uygun usullerle olur. Yani çeşitli vakıflar, dernekler, üniversiteler yoluyla birtakım çalışmalar tanımlanır, planlanır ve finanse edilir. Lakin burada istihdam edilen bilim adamlarının, fikir adamlarının, sanatçıların faaliyetleri doğrudan doğruya istihbarat olarak nitelendirilemez ve nitelendirilmemelidir. Bunlar yine esasen kendi asli görevlerine, işlerine devam etmektedir. Ama bu belli bir tanım aralığında olmaktadır. Bu faaliyet, ideolojilerin egemen olduğu bu çağda, insan gruplarının zihniyetlerinin akademi vasıtası ile tanımlanmasını ve yönlendirilmesini de beraberinde getirmektedir. Diğer yandan intelligence teşkilatları, muhtelif cemiyetler, think-thank kuruluşları, kulüpler, Batılıların akıl birimleri diyebileceğimiz teşkilatlardır. Bunların iş ve işlevleri istihbarat toplamaktan ibaret değildir. Bunlar dünyayı yönlendirecek, sevk ve idare edecek düşünce akımlarını, ideolojileri ortaya çıkarır ve bir cereyan oluştururlar. Doğrudan kendileri ortaya çıkarmamış olsalar da, düşünce akımlarını, ideolojileri kendi gayeleri doğrultusunda eğip bükerek kullanırlar. Bu şekilde de dünyanın genel gidişatını tayin ederler.
Türkiye gibi ülkelerin genel olarak yapabildiği ise bu ‘bilimsel teoriler’ ve ideolojik cereyanlar neticesinde oluşan organizasyonların, örgütlerin, cemaatlerin içine eleman yerleştirmek ve oralardan haber almaktır. Bir süre sonra bu yerleştirilen elemanlar o örgütün ve o örgütün hareketinin bir parçası haline gelmektedir. Bu durumda da Türkiye’nin istihbarat faaliyeti, büyük ölçüde dışarısının belirlediği ideolojik akımları, ancak haber alma düzeyinde denetleyen bir çalışma haline gelmektedir. Muhakkak ki bunlar değerlendirmeye tabi tutulmakta bu verilerden birtakım sonuçlara ulaşarak teşhislerde bulunulmakta analiz ve sentez yapılmaktadır ama temelde akıl üretme, uzun vadeli perspektifler geliştirme hususunun noksan olduğu açıktır. Bizim devlet aklının kurumlarının olması icap eder. Bu belki de Osmanlı Enderun’unun bugüne adaptasyonu demek olacaktır. Aksi halde medya ve ideoloji çağında haber toplamak ve haber peşinde koşmak haricinde pek bir iş yapılmış olamaz. Bunun neticesinde de tanımlanmış ve yönlendirilmiş hadiselerin sadece peşinden koşmakla kalınmaz. Aynı zamanda da bu tanımlanan ve yönlendirilen sürecin ve hadiselerin bir unsuru, bir figürü ve bazen de sadece bir konu mankeni olmanın dışına nadiren çıkılabilir. Tüm bunlarla beraber Türkiye’de istihbarat faaliyetinin ve istihbaratçılığın bir tür pejoratif, olumsuz bir çağrışım/intiba kazandığı da söylenebilir. Veyahut söylenmesi gereken, buna bu türden bir çağrışım/intiba kazandırıldığıdır. Bazen bir kişiye MİT’çi denmesi ona sanki hakaret kastı ile söylenmiş bir söz gibidir. Belki bu da bize dönük zihin operasyonlarından birinin neticelerindendir. Bir kez daha vurgulamak gerekir ki; mesele salt bir isimlendirme sorunu değildir; veyahut ki isimlendirme bazılarının sandığından çok daha öte anlamı olan bir meseledir.
Akıl inşa eden üst birim
Çünkü modern Batı uygarlığının en önemli hususiyet ve avantajlarından biri; normları ve vahiyle belirlenmiş asli prensipleri tanımasıdır. Çünkü ona ciddi bir hareket ve manevra kabiliyeti sağlamaktadır. Ve bunun da ötesinde bu uygarlık, buna dayanarak kendisini yenileyebilmektedir. Bu şekilde egemenliğini gerçekleştirmiştir ve pekiştirmiştir. Bu şekilde egemenliğini sürdürebilmektedir. Dolayısıyla bu uygarlık, insanlığı ve insanları şaşırtan, projeleri ve gelişmeleri ortaya atabilmekte ve bunları gerçekleştirebilmektedir.
Bu sebeple güvenlik biriminin öncelikle işlevinin değiştirilmesi gerekir. Akıl inşa eden, koordine edici bir üst-birim oluşturulmalıdır. Modern dünyanın saldırılarına ve gelişmelerine karşı durabilme, böyle bir faaliyetin neticesinde mümkün hale gelecektir. Bu inşa olunabildiğinde, Türkiye uluslararası düzeyde daha etkili strateji üretebilir hale gelecektir. İstihbarat bu çalışmanın ana gövdesinin kollarından biridir ve fakat bütünü ve kendisi değildir. Bu sebepten de Milli İstihbarat Teşkilatı’nın belki de isminin de değişmesi gerekmektedir. Bu arada Amerikan ve İngiliz gizli servislerin isimlerinin de istihbarat örgütü olarak tercüme edilmesinden vazgeçilmesi gerekmektedir.