Savaşın seyri, Rusya ve Ukrayna açısından bir çıkmaza dönüşüyor. Yakın gelecekte taraflardan birinin ideallerine uygun biçimde savaşı sonlandırması mümkün değil. Barış için ancak iki tarafın da tatmin olacağı veya kabul edebileceği bir çözüm önerisinin şansı olabilir.
M. Yahya Kırımlı/ Yazar
Ukrayna'da bir kördüğüm olduğunu söylemek, bu düğümü çözmekten daha kolay. 2022'den beri ateşkes ve barış için farklı plan ve yol haritaları önerildi. Bunlardan bazıları dünya kamuoyunda destek gördü ancak savaşın iki tarafınca da kabul edilen bir ateşkes veya barış önerisi henüz ortaya çıkmadı. Mutabakata varılan bir temel bulmak güç olsa da imkânsız değil. Her şeyden önce savaşın sürmesi iki taraf için de daha fazla maddi ve insani kayıp verilmesi anlamına geliyor. İki tarafın ölü ve yaralı olarak sivil ve askerleri kapsayan insan kaybının toplamda bir milyona ulaştığı tahmin ediliyor (The Wall Street Journal). Ukrayna ve Rusya eğer bir barışa ulaşabilirse bugün savaşa ayırdığı kaynakları kullanabilecekleri önemli alan ve ihtiyaçlar bulunuyor. Savaşın yaralarını sarmak savaştan daha zor. Sade bir ateşkes ortaya konulsa bile bunun bilahare kalıcı bir barışa dönüşmesi güç. 2008 Savaşından beri Rusya İşgali altında bulunan Gürcistan topraklarının geleceği belirsiz.
Ateşkes ve barış ihtimali
Ateşkes ve barışı ihtimallerini değerlendirmek için savaşan tarafların beklenti ve vazgeçilmezlerini tespit etmek gerekiyor. Ukrayna; yurdunu savunuyor, tüm topraklarını kurtarmak istiyor ve işgalcilere teslim olmak, taviz vermek istemiyor. Toprak verilmesine, bazı yerlerden vazgeçilmesine ilişkin düşüncelere net bir biçimde ilkesel olarak karşı. Böylece Ukrayna'nın beklentisi yurdunu külliyen düşman işgalinden kurtarmak. Ukrayna'nın Rusya'yı taktik başarılar ve teknik üstünlükle geriletmesi mümkün. Ancak işgal altındaki bölgelerin kısmen kurtarılması ihtimal dâhilinde olsa da, Rusya'nın kaba kuvvetle külliyen Ukrayna'dan atılması çok daha zor hatta neredeyse imkânsız.
Savaşa dair Rusya'nın beklentisi ise Ukrayna'nın varlığından ziyade bölgesel güç dengesi ve Karadeniz havzasında stratejik önem atfedilen belirli alanları ilgilendiriyor. Kırım yarımadası ve Azak denizi, Rusya'nın Karadeniz'deki esas deniz üssünü çevreleme vasfı ile Rusya'nın bölgesel varlığı ve güvenliği için çok önemi bir konumda. Burada, Ukrayna'nın tanınmış sınırları içinde SSCB döneminden beri varlığını sürdüren bir deniz üssü, Rusya'nın büyük bir güç olarak varlığını sürdürmesi için vazgeçilmez. Karadeniz erişimini kaybeden ve batı sınırları ekseriyetinde NATO ile çevrelenen bir Rusya; küresel sahnede Kuzey'in Hindistan'ı veya "büyük Belarusya" gibi bir konuma itilecektir. Zaten söz konusu deniz üssünün kira sözleşmesinin Ukrayna tarafından uzatılmaması 2014'te Rusya'yı saldırı için tahrik eden başlıca meseleydi. Rusya açısından bakıldığında, terazinin bir kefesine Azak/Kırım, diğer kefesinde Ukrayna'nın geri kalan tüm toprakları konulduğunda, muhtemelen Azak/Kırım daha ağır basacaktır.
2014 Rusya'sının, Donetsk ve Luhansk'taki iddialarından vazgeçse bile Kırım/Azak denizinden vazgeçmemesi beklenebilirdi. Bugünkü Rusya ise işgal ettiği tüm yerlerin önce "sözde" bağımsızlığını tanıdı sonra bunların Rusya'ya katılma kararını kabul etti. Bu durum dışarıdan bakıldığında bir tiyatrodan ibaret olsa da, Rusya'nın iç siyasetinde kamuoyuna buralardan vazgeçme kararını açıklaması çok zor. 2022'de başkent Kiev'i işgal edip, Ukrayna iktidarını değiştirip kukla bir yönetime isteklerini kabul ettirme planı kâğıt üzerinde "çok cazip" görünse de Ukrayna'nın azimli mücadelesinin ve müttefiklerinin silahlarının gölgesinde kül olup gitti. Bu aşamada cephe hattının yerinde kaldığı herhangi bir ateşkes ve bu ateşkesin sürüncemede kalması Rusya için oldukça cazip ve yeterli.
Rusya, eğer ilhak kararı için acele etmeseydi, 2014'tekine benzer bir ateşkesin ardından bu gayrımeşru ve geçersiz kararı alsaydı çatışmanın geçici olarak sönmesi mümkün olabilirdi. Ancak Rusya yönetimi; iç siyasi dengelerine yönelik bir gösteri, dışarıya karşı kararlılığın sergilenmesi ve belki başka nedenlerle henüz çatışma sıcaklığını korurken böyle bir adım attı. Bu durum, Ukrayna'nın ateşkes ön şartı olarak Rusya güçlerinin tüm Ukrayna topraklarından çekilmesi talebini pekiştirdi. Hakeza Ukrayna, Gürcistan'ın 2008'den bu yana yaşadığı çıkmazın içine düşmek istemiyor. Böylece barış bir yana, ateşkes ihtimali bile Ukrayna'da oldukça uzak bir hal aldı.
Savaşın sona erdirilmesi ve barışın inşası iki taraf arasında dengeli bir mutabakatı gerektiriyor. Bunun için iki tarafın da kendini güvende hissedeceği ve adil sonuç olarak görebileceği bir çözüm üretilmeli. Ancak iki tarafın da köktenci/maksimalist taleplerinin külliyen kabul edilmesi mümkün değil ve denklem kurulurken, iki tarafın da tüm arzularının gerçekleşemeyeceği ön kabulü şart. Hakeza burada barışın hâkim olduğu son yıl olan 2013-2014 dönemindeki statüko dikkate alınarak daha istikrarlı bir barış ortamını sağlayacak bazı önlem ve taahhütlerle bir tasavvur oluşturulması gerekiyor.
Bu çatışmada iki tarafın ortak menfaati olarak tespit edilebilecek belki de tek nokta, çatışmanın sürüncemede kalmadığı sürdürülebilir adil bir barış inşası. İki tarafın da yarına ve sonrasına güvenle bakabileceği, yeni bir çatışmanın tohumu olmayacak uluslararası güvencelerin sağlandığı bir uzlaşı arzusu seçenekler içinde ya en iyisi ya da en az kötü olanı.
1. Ukrayna ve Rusya arasında gerginlik önleyici bir hat. İki ülkenin uluslararası tanınmış sınırları esas alınmak üzere iki tarafta da gerginlik önleyici bir tampon bölge belirlenerek askeri varlık sınırlandırılmalıdır. Rusya büyük bir güç olduğundan, Ukrayna sınırına kuş uçuşu 100 veya 150 kilometre mesafedeki bir derinlikte; iç güvenlik birimleri ve sınır muhafızları dışında askeri bir unsur ve taarruza dayanak olacak bir ikmal üssü bulundurmamayı taahhüt edecektir. Rusya'nın bu bölgeye yönelik güvenlik kaygıları Ukrayna dışındaki güçlerin bölgedeki varlığına ilişkin olduğundan sınırın Ukrayna tarafında ise belirli bir derinlikte yabancı askeri unsur bulundurulmaması taahhüt edilecektir. Bu şerit yabancı unsurları ilgilendirdiğinden Rusya içindekinden daha geniş olarak planlanabilir.
2. Ukrayna'nın güvenliği ve Rusya'ya karşı tarafsızlığı. Rusya, Ukrayna'nın NATO üyesi olmasını bir milli güvenlik tehdidi olarak görmekte, Ukrayna ise Rusya'ya karşı egemenliğini ancak NATO ile teminat altına alabileceğini düşünmektedir. Bu şartlar altında Ukrayna'nın egemenliği ve toprak bütünlüğünü farklı fakat muteber bir çözüm ile teminat altına alması bir çözüm olabilir. Bu bakımdan garantörlük bir seçenektir. ABD ve İngiltere veya başka devletler Ukrayna'nın garantör ülkesi olur, Rusya da bunu tanır. Bu durumda Rusya'nın veya başka bir devletin saldırganlığı karşısında bu ülkelerin şimdi yaşananın akside bizzat savaşa girmesi meşru olur ve Ukrayna kendini güvende hisseder. Aynı zamanda NATO içine girmemeyi de taahhüt eden bir Ukrayna, Rusya'ya da bir ölçüde güven vermiş olur. Hakeza Ukrayna'da bulunabilecek yabancı askeri güçlerin nitelik ve niceliğinin de aynı anlaşma ile sınırlandırılması Rusya'ya güven verecektir.
3. Azak Denizi kıyısındaki SSCB'den kalma deniz üssü, ücreti mukabilinde 49 yıllığına Rusya egemenliğine bırakılacak, buna mukabil Kırım Ukrayna egemenliğinde özerklik statüne sahip olacaktır. Üssün 2014 öncesi sınırları ve nitelikleri anlaşma kapsamında genişletilebilir.
4. Ülke sınırları değişmemeli ancak etnik sorun olduğu düşünülen bölgelerde özel bir statü kabul edilmeli. Ukrayna'nın topraklarının Rusya tarafından ilhak edilmesi kabul edilemez. Don havzasında işgal edilen iki il, askersizleştirilmek kaydıyla Ukrayna egemenliği dâhilinde özel güçlü bir özerklik içinde bırakılabilir veya Ukrayna tarafından uygun görülürse bir alternatif olarak Ukrayna ile konfederasyon içindeki bağımsız bir devletçik haline getirilebilir. Özerklik olması halinde etnik Rusların ve Rusça'nın korunmasına dair uluslararası taahhütler verilmesi mümkündür. Ukrayna ile konfederasyon halindeki bağımsız bir devletçik oluşturulursa Rusya ve Ukrayna bu devleti ilhak etmemek üzere taahhüt verecektir. Bu devletçik denize erişimi olduğundan varlığını iki taraftan bağımsız olarak sürdürebilir. Eğer Don havzasında böyle bir devletçik kurulması kabul edilirse Kırım'ın veya Kırım'ın bir kısmının da bu devletin bir parçası olup olmayacağı da tartışılabilir.
5. Savaş suçları araştırılmalı. İki taraf da diğerinin ülkesinde sivillere verdiği zararlardan ve savaş suçlarından sorumlu tutulmalı. Kasıtlı olarak sivillere zarar verenler Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanmalı. Burada suçun şahsiliği ilkesi göz ardı edilmemeli ve bireysel olarak işlenen fiiller esas alınmalı. İki tarafta da hükümet değişikliği dayatılamayacağından doğrudan emirler dışında siyasi sorumluluk aranmamalı. Savaştaki siyasi sorumluluk yargısı tarih sahnesine bırakılmalı.