'Uçağın patronu' pilotun yetkileri neler?

Cüneyd Altıparmak/ Hukukçu
24.09.2024

SHK'nın 102. maddesi kapsamında kaptan pilot bir polis, savcı ve sulh hâkimi yetkileri ile donatılmış olarak tarif ediliyor ve görevlendiriliyor. Kaptan pilotun, uçakta işlenen suç veya kabahatlerle ilgili delilleri toplama, bunları muhafaza etme, gecikmesinde sakınca olan durumlarda el koyma, arama yapma, gözaltı kararı verme gibi yetkileri haiz. Bu yetki sadece kaptan pilota ait değil. Beraberindeki “mürettebat” yani kabin amirleri ve görevlileri de buna dahil.


'Uçağın patronu' pilotun yetkileri neler?

Cüneyd Altıparmak/ Hukukçu

Son günlerde "kabin görevlileri" ile olan tartışmalar sıklaştı. Aslında hemen hepimiz böyle durumlarla karşılaşıyoruz. Bazısı ufak çaplı seyrediyor. Bazıları ise akşamları ana haber bültenlerinde, magazin programlarında önümüze düşüyor. Pek tabii burada sarf edilen sözlerin, tartışmaya giren kişilerin ünlü olmasının etkisi büyük. Bugün bu olaylar çerçevesinde konunun hukuki yönüne bakmak ve uçuş güvenliği noktasında pilotun, kabin amiri ve memurlarının yetkilerine değinmek istiyorum.

Uçuş güvenliği, geniş bir kavram. Havaalanına girdiğimiz andan itibaren başlıyor, yolculuk sonunda havaalanını terk ettiğimiz anda bitiyor. Bu sürecin tümünde uygulanan "protokole" yani kurallara tabi bu mesele. Girişte yapılan arama ile başlayan süreç, sonrasında arındırılmış salona -yani uçağa binmeden önce beklediğimiz bölüme- geçerken yapılan ikinci arama ile devam ediyor ve uçağın içinde de sürüyor. Bir keresinde uçağın içinde kalkış sırası beklerken bir yolcu bekleyiş uzun sürünce "inmek" istediğini söyledi. Yolcu inmeden önce şu minvalde bir anons işitmiştim: "Güvenlik kuralları gereği yolcu uçaktan indikten sonra tüm kabin bagajları kontrol edilecektir". Yolcu inince, bu sefer bu güvenlik kuralı gereği tüm uçağın kontrolü yapıldı ve her yolcuya tek tek bu "bagajlar sizin mi?" diye soruldu. Tüm bagajlar yolculara ait çıkınca, süreç tamamlandı. Tuhaf gelebilir size ama uygulama böyle seyretmişti.

Pilotun yetkileri

Kurallar yerdeyken başlıyor ve fakat havada da devam ediyor. Mevzuata göre pilotun yetkileri çok fazla. Bir yönüyle uçuşu yöneten kişi, bir yönüyle belediye başkanı, bir yönüyle kolluk görevlisi olabiliyor pilot. Kokpitteki sadece bir pilot PIC (Pilot In Command) yani sorumlu pilot. Bir başka ifadeyle anonslarda duyduğumuz "kaptan pilot" olan kişi. Bu kimse uçuş esnasında uçağın idaresinden ve emniyetinden birincil derecede sorumlu olan pilottur. Konunun mevzuattaki karşılığı ise Türk Sivil Havacılık Kanununda (SHK). Kanunun 100. maddesine. Bu düzenlemeye göre "...kaptan pilot hava aracının, can ve mal güvenliğini sağlayacak surette sevk ve idaresinden birinci derecede sorumlu olup, olağanüstü durumlarda gereken önlemleri almaya yetkili..."

Bir satırlık bu mevzuat metninin içeriği sayfalarca sürebilecek nitelikle. Zira, kaptan pilot; rotayı belirleme, hava durumuna göre karar verme, yolcular ve uçak hakkındaki gerekli tedbirleri alma, uçuş yüksekliğini belirleme, yakıt miktarını ve gereken ikmal durumunu, ekonomik ve uyumlu bir uçuş planı belirleme, güvenlik sistemlerinin çalışıyor olduğundan emin olma, kabin ekibini uçuştan önce bilgilendirme, uçağın teknik yapısı ve konumu, hava koşulları ve hava trafiği hakkında düzenli kontroller yapma, acil durumda gerekli tedbirleri alma ve tüm bunlar hakkında talimat verme, seyahat sonunda uçuşla ilgili durumu özetleyen varsa sorunları yazan rapor hazırlayıp sunma vb. olarak özetleyebileceğimiz yetkilere sahiptir...

Güvenliğe dair kapsam

SHK'nın 102. maddesi kapsamında kaptan pilot bir polis, savcı ve sulh hâkimi yetkileri ile donatılmış olarak tarif ediliyor ve görevlendiriliyor. Kaptan pilotun, uçakta işlenen suç veya kabahatlerle ilgili delilleri toplama, bunları muhafaza etme, gecikmesinde sakınca olan durumlarda el koyma, arama yapma, gözaltı kararı verme gibi yetkileri haiz. Bu yetki sadece kaptan pilota ait değil. Beraberindeki "mürettebat" yani kabin amirleri ve görevlileri de buna dahil. Bu sebeple kabin memuru ile amirinin pilottan pek farkı yok. Zira onlar pilota ait yetkileri kullanan kimseler olarak karşımızda duruyor ve uçuş güvenliğini ilk elden sağlamakla yükümlü kimseler...

SHK'da birtakım özel suçlar düzenlenmiş durumda. Güvenlik protokolünün ve araçların kullanımına dair onun üzerinde eylem suç kabul edilmekte. Bunlar konunun teknik yönüne dair. Konumuzla ilgili iki temel suç var. Birincisi "mala zarar verme" ikincisi ise "memura direnme" eylemleri. Bunlar Türk Ceza Kanunu'nda suç kabul ediliyor. Koltukları kırmak, kapıyı tekmelemek, ikram aracını kırmak vb durumlarda mala zarar verme eylemleri ile ilgili yargılanmakta. Ama en çok ceza ve özellikle tutuklama sebebi olan suç "kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit" yöneltilmesi hali. Cezası 3 yıla kadar hapis olabiliyor.

Kural dışı yolcu

Yolcuların "kara liste" içine dahil edilmesi de mümkün. Bu durum ne suç ne de kabahat. Bu noktada firmaların "hakları" devreye giriyor. Uçuşlarda belirli düzeyde "uçuş kurallarını" ihlal eden yolcular için uygulanabiliyor. Burada kişinin sadece "tartışma" yapması, "hakaret etmesi" gerekmiyor: "Yüksek sesle konuşma", "fazla alkol tüketme", "sigara içme", "sözle tacizde bulunma", "talimatlara uymama" veya hepimizin hatırlayacağı gibi "uçakta şırdan yeme" ...vb. davranışlar; yolcuların "kural dışı" ilan edilmeleri için yeterli. Zira bu kimseler uluslararası sözleşmelerle firmanın yetkisi dahilinde bilet satışından, firmada uçuş yapmaktan men edilebiliyor. Bu konuda esas belge pilotun sunduğu rapor oluyor.

"On fabrikam var"

"Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" cümlesinin uçak versiyonu da bu sanırım: "On fabrikam var" ... Bu cümleyi kuranın akıbeti tutuklanma oldu hepimizin bildiği üzere. Bir başka örnek ise geçen yıl Avustralya'da oldu. Uçakta "biçimsiz" davranışlar ve "rahatsız edici" tavırlar sergileyen kişi uyarılmasına rağmen defalarca aynı şekilde davranmaya devam etti. Sonra kabin görevlilerinin bildirimi ile pilot uçağı geri döndürdü ve kalkış havaalanına yakın bir yere indirdi. İlgili şahıs polise teslim edildi. Ceza yargılaması başladı. Ama esas şok edici gelişme, havayolu firmasının şahsa çıkardığı fatura idi. Firma, kendisi yüzünden geri dönen uçağın yakıt başta olmak üzere tüm masraflarını bu şahsa fatura etti. Aynı durum ülkemizde "davranış bozukluğu sergileyerek" uçağın sefer saatini geciktiren herkes için uygulanmalı bence. Firmalar ve yolcular hakkını aramalı.

Tazminat mümkün mü?

Uçuşla ilgili çalışan uluslararası kurumlar güvenlik açısından tehdit ihtimali olan olağan şüphelileri belirlerken alkol kullanmış yolcular, ilaç almış olanlar, yükseklik korkusu, kapalı alan fobisi olan veya stres altındaki diğer (yani aktarmalı uçuşa yetişecek olan veya yakınını kaybetmiş) yolcular vb. şeklide bir tasnifle olaya bakıyorlar. Burada önemli olan "uyarılara karşı gösterilen tavır", temel mihenk bu. Israrla devam ediyorsa ve uçuş süresi de uzunsa, "nazik olmak üzere eğitilmiş" görevlilerin olağan üstü tedbirlere başvurması mümkün olabiliyor. Bu diğer yolcuların selameti ve uçuşun güvenliği için şart. Bir başka konu ise uygulamada özellikle ülkemizdeki yargı kararlarında rastlamadığım bir durum. Bu tip davranışları sebebiyle kişilere ceza vermenin yanında bir tazminat ödemesinin de sağlanması gerekiyor. Diğer yolcuların hakkına tecavüz mahiyeti taşıyan bu durumların bir maddi yaptırımı olmalı. Uçağı geciktiren bundan sorumlu tutulmalı.