Terörün özellikle bombalama ile rastgele insan öldürülmesinin, insan aklına müdahale gibi bir gayesi vardır. Bu tür olaylar özellikle araka arkaya geldiği vakit toplumdaki kolektif akıl ciddi ölçüde tahrip olur. İnsanlardaki panik giderek tavan yapar ve makul, mantıklı hareket edememeye başlarlar.
Celal Tahir / Yazar
Tıpkı bir asır önce Osmanlı nasıl I. Dünya Savaşı’na sokulmuşsa, bugün de benzer bir şekilde Suriye üzerinden Türkiye’nin uluslararası bir çatışmanın, anaforun içine çekilmeye çalışılıyor olması ihtimal dâhilindedir. Cumhuriyet’in ve Lozan’ın 100. Yıldönümüne, 2023’e doğru dünyanın egemen mahfilleri böyle bir uğraş içindedir. Türkiye üst-akıl marifetiyle yeni bir format atılması süreciyle karşı karşıyadır. Esas itibariyle bu, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat müdahalelerden farklı olarak İslam âlemine ve Osmanlı mirasçısı olmasından dolayı Türkiye’ye yeni bir format atılması sürecidir. Gezi olayları ve 17-25 Aralık soruşturmaları bu sürecin işaret taşlarıdır. Bu, diğer eylemlerle beraber, Atatürk Havalimanı saldırısının da başlıca sebebi ve izahıdır. Uluslararası ilişkilerdeki gelişmeler bunun sonrasındadır.
Havalimanı saldırıları
Brüksel’deki canlı bomba eylemleri, Paris saldırıları, İngiltere’deki metro bombalamaları, en nihayetinde 2001 yılındaki 11 Eylül saldırıları sonucu ABD’nin İkiz Kuleleri’nin yıkılması ile aynı kapsamdadır. Bu eylemlerde her ne kadar El Kaide ve DAEŞ gibi örgütlerin adları zikredilse de bu örgütlerin içinde olan bir veya birden fazla Batılı gizli servisin eylemleri yönlendirmesi ihtimal dâhilindedir.
Bazen de bir devleti -bu Fransa, Belçika, İngiltere, ABD olabilir- bir istikamete sevk etmek için uluslar üstü, devletler üstü organizasyonların, yani derin dünya mahfillerinin devreye girdiğini düşünmek gerekir. Dünyanın genel gidişatı söz konusu olduğunda bu tür devletler üstü cemiyetler, oluşumlar, örgütler devreye girmektedir. Bazı hadiselerin ısrarla karanlıkta kalması ve neredeyse hiçbir devletin bazı hadiselerin üzerine gidememesi bu şekilde izah olunabilir. Esasen, özellikle Ortadoğu’da varlıklarını sürdüren PKK ve DAEŞ gibi örgütlerin veya Afganistan’da El Kaide’nin arkasında az ya da çok şu ya da bu şekilde esas itibariyle bu devletler üstü cemiyetler ve organizasyonlar vardır. Bu örgütlerin de varlıklarını sürdürmelerinin ve bunlara dokunulamamasının, etkinliklerinin törpülenememesinin izahı da buradadır.
Kasım seçimlerinden önceki Suruç, sonrasındaki iki Ankara ve iki İstanbul bombalanması şöyle mümkün olmuş olabilir: Birincisi çokça söylendiği gibi PKK, DAEŞ gibi birtakım örgütler kelimenin tam anlamıyla taşeron olarak kullanılır. Yani bir iş-eylem bunlara sipariş olarak verilir ve örgüt gerçekleştirir. Bunun da birkaç versiyonu olabilir:
1. Eylemde canlı bomba yoktur. Uzaktan kumandalı bomba düzeneği kullanılmıştır ve patlatılmıştır.
2. Canlı bomba vardır ama canlı bombaların, canlı bomba olduğundan haberleri yoktur. Bir takım kişilere, örgüt içinde kuryelik yaptırılır.
3. Bu kişiler hipnotizma, ilaç ve başka tekniklerle bilinçaltı kurgulama süreçlerine tabi tutulmuştur. Bundan dolayı da aslında ne olduğunun, nerede olduklarının farkında bile olmayabilirler. Bu şekilde eylem gerçekleştirilebilir.
Bu tip stratejik hedefe yönelik olaylarda birkaç türlü durum vardır:
1. Merkezin içindeki elemanlar vasıtasıyla örgütün merkezi tutulur.
2. Bazen o örgütten olmayan kimseler o örgütün içinde; ama başka bir gizli servise çalışan birisi tarafından toparlanır ve olay gerçekleştirilir.
3. Veya onun tarafından değil, çok başka kişiler tarafından, sadece olay için bir ekip bir araya getirilir. Birbirini tanımayan insanlardan özel bir ekip kurulur. Ve olay bu ekip tarafından gerçekleştirilir. Bir gizli servisin ve/veya başka birtakım uluslararası güç odaklarının Türk istihbarat birimlerini perdelemesi sonrası, örgütlerin eylemi gerçekleştirmiş olması mümkündür.
4. Bir başka usul bazı eylemlerin doğrudan yabancı istihbarat birimlerince gerçekleştirilmesi, bazı örgütlerin bu eylemlerin altına imza atmasıdır. Bazı eylemlerin örgütlerce üstlenilmesi sürecinin uzamasının sebebi bu olabilir.
Terörün özellikle bombalama ile rastgele insan öldürülmesinin, insan aklına müdahale gibi bir gayesi vardır. Bu tür olaylar özellikle araka arkaya geldiği vakit toplumda kolektif akıl ciddi ölçüde tahrip olur. İnsanlardaki panik giderek tavan yapar ve makul, mantıklı hareket edememeye başlarlar. Bunun neticesinde toplum başka yönlendirmelerle birlikte, belli ideolojilerin açtığı kulvarlara doğru akar. Bu tip olayların oluşturacağı en önemli etkilerden biri muhtemelen budur. Bu tip eylemlerin bu izahların dışında gerçekleştirme usulleri olabilir. Eylemciler de hipnotizma, ilaç ve başka tekniklerle bilinçaltı kurgulama süreçlerinin dışında, bizim bilmediğimiz usullerle, bu hale gelmiş olabilir. Ancak daha evvel ele alınması gereken ideolojilerin marifetiyle insanların nasıl bir mankurt halini almış olabildikleridir. Bir takım provokasyonlarda da ayarlı unsurlar nasıl var olmaktadır?
Mankurtlaşma
Bu noktada ideolojik yapılar devreye girer. Bu ideolojik yapılar olmasa, tertiplerde istihdam edilen bildiğimiz bilmediğimiz bazı cemiyetlerin gizli servislerin açığa çıkmadan iş yapmaları herhalde oldukça güç olacaktır. İdeolojik gruplara özel bir işlev yükleniyorsa; o pozisyona, fonksiyona uygun olarak hiyerarşik tanzim de yapılır. Bu işlevi üstlenebilmesi için bu hareketlerde, hareket için düşünülen pozisyon ve fonksiyona aykırı davranabilecek bunu bozabilecek bir nevi çatlak ses çıkartabilecek kişi ve gruplar kademeli olarak tasfiye edilir veyahut etkinlikleri törpülenir. Bu en başından beri hareketin içerisinde olanlar için dahi geçerlidir.
Bu aşama da tamamlandıktan sonra ideolojik grup artık süreçte o ülkenin, o grubun bir operasyona tabi tutulması için kullanılacak demektir. Böyle bir durumda özel bir sürece de girildiği için ideolojinin mensupları gerçekliğin yanlış algılanmasının da dışına çıkar ve ötesine geçer. Artık gerçekliğin fantastik kavranılması diyebileceğimiz bir yere kadar taşınabilir. İnsanlar gerçeklik dünyasında değil, bir tür fantezi dünyasında yaşamaya başlar. Bundan sonra “Siyaset yapıyoruz” diye ciddi olarak fantezi üretebilirler ve/veya üretilmiş fantezileri benimseyebilirler. Bu, gerçeklikle fantezinin yer değiştirmesi diyebileceğimiz bir süreçtir. Böyle bir süreçteki gruplara ve kişilere pozitif müdahale oldukça zordur.