Târihî bağlardan günümüz iş birliğine: Türkiye ve Macaristan ilişkileri

Doç. Dr. Muhammet Enes Kala/ Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe Bölümü
20.06.2024

Bağımsız ve Avrupa'da güçlü bir Macaristan için Türkiye ile iş birliği ne kadar anlamlıysa bölgede gücü her an artmakta olan, Asya, Orta Doğu bölgeleri kadar Avrupa'da oldukça önemli bir yere konumlandırılan Türkiye için de Macaristan ile geliştirilecek iş birlikleri o kadar değerlidir. Tarih, her fırsatta, iki ülkeye ortak ufku birlikte inşâ etmeleri gerekliliğini hatırlatmaktadır.


Târihî bağlardan günümüz iş birliğine: Türkiye ve Macaristan ilişkileri

Doç. Dr. Muhammet Enes Kala/ Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe Bölümü

Ankara Düşünce ve Araştırma Merkezi (ADAM), komşu ve çevre ülkelerle Türkiye'nin farklı alanlarda geliştirebileceği iş birliği imkânlarını söz sâhibi insanlarla istişâre edip, akademik faaliyetlerle ortak meseleleri etüt etmekte ve nihâyetinde oldukça önemli eserler çıkarmaktadır. Bu çerçevede ADAM, Bosna-Hersek, Suriye, Azerbaycan, Makedonya, Kosova, Ukrayna, Bulgaristan, Gana, Tanzanya, Karadağ, Kırgızistan, Kazakistan, Moritanya, Özbekistan, Etiyopya, Pakistan'da saha uzmanlarının iştirakleriyle uluslararası konferanslar tertip etmiş, akademik faaliyetlerden müteşekkil eserlerle literatüre kıymetli katkılar sunmuştur.

ADAM Uluslararası Konferansları serisinin 17.si 7-8 Haziran 2024 tarihlerinde Macaristan'da tertip edildi. Macaristan, Türkiye ile ortak bağları da olan, büyük bir târihe ve kültüre sâhip bir ülke. Başkenti Budapeşte, ıhlamur kokulu bir şehir. Macaristan'ı tavsîf eden Latince hoş bir söz var:

Extra Hungariam non est vita

Si est vita non est ita

Macaristan dışında yaşam yok

Olsa da yaşamaya değmez çok

Macaristan'ın güzelliklerini temâşa edenler bu sözü en azından anlayabilirler. Macaristan, bağımsızlığı için büyük mücâdeleler vermiş, bedeller ödemiş, ortak acı ve sevinçlerle târihini ve kültürünü ilmek ilmek örmüş, oldukça canlı ve güzel bir ülke. Macar târih ve kültüründe bizler de kısmen kendimizi bulabiliriz. Târihe baktığımızda aramızda mücâdeleler ve savaşlar göze çarpsa da Macaristan'ın bağımsızlık mücâdelelerinde hem Osmanlı hem de Türkiye'nin büyük destekler verdiği görülebilir. Şimdi bu perspektiften ilişkilere bakmak belki de her zamankinden daha anlamlı olacaktır.

Bahaeddin Özkişi'nin Köse Kadı ve Uçtaki Bey adlarını taşıyan çok güzel iki romanı bulunmaktadır. Eserlerde Macaristan husûsen öne çıkarılmakta ve Osmanlı ile ilişkilerine dikkat çekilmektedir. Macaristan'ın Kilise güdümündeki Avusturya İmparatorluğu'ndan ayrılıp bağımsız olmasının önemi ve anlamı işlenirken Osmanlı ve Macaristan irtibâtı roman kahramanları üzerinden anlatılmaktadır. Kont Adam Gall ve babası Başpiskopos Macaristan'ı temsil ederken Arşidük Karoli Avusturya'yı; Köse Kadı, Şeyh Necmettin Efendi ve Ali Bey ise Osmanlı Devleti'ni temsil etmektedir. Avusturya, Macaristan üzerinde hâkimiyet kurmak, onu emperyal amaçlarının basit payandası kılmak istemektedir. Macaristan ile aralarındaki en büyük bağ olarak ise Kilise gösterilmektedir. Bunlarla birlikte Özkişi, romanında Macaristan'ın Osmanlı Devleti'ne daha yakın olduğunu, iki ülke arasındaki ilişkilerin daha samimî hâle gelmesi gerektiğini, dahası iki ülkenin güçlenmesi için birbirine duydukları ihtiyacı vurgulamaktadır.

Macaristan, kendine özgü kimliğini, Cermenlik ve Slavlık arasında asimile olmadan korumak istemekte, bağımsızlık mücâdelesini sadece sâhip olduğu topraklar üzerinden değil, kültürel kimliğini muhâfaza etmek için de vermektedir. Avusturya ve Rusya arasında kalıp iki ülke tarafından asimile edilmemek gibi bir dert, Macar ulularının gönlünde bir kor olarak yanmaktadır. Bu çerçevede Türk kültür ve rûhundan doğan Macarlık vurgusu, Özkişi'nin her iki romanında îtinâyla öne çıkarılır.

Ortak ufku birlikte inşâ etmek

Târih, her fırsatta, iki ülkeye ortak ufku birlikte inşâ etmeleri gerekliliğini hatırlatmaktadır. Özgünlük ve özgürlük bir bütündür ve birbirlerine meftûndur. Bağımsızlık, özgürlük peşinde varoluş hamleleri kadar, özgünlüğün de muhâfaza edilebilmesi çabalarını ihtivâ eder. Târihten, kültürden, Macaristan'ı Macaristan kılan husûsî kimlik unsurlarından kopmak, bir tür varoluş olabilir ama özgün, özgür ve bağımsız bir varoluş olamaz. Bu bakımdan 1848-1849 Macar Bağımsızlık Mücâdelesi büyük bir önemi hâizdir. Bu mücâdelede üç büyük isim özellikle dikkat çekmektedir: Lajos Kossuth, General Josef Bem (Murad Paşa) ve Sandor Petöfi.

Bu isimlerden Kossuth'u, siyâsî cephesinin; General Josef Bem'i savunma cephesinin; Petöf'yi ise kültür cephesinin birer lideri olarak görebiliriz. Özellikle 1800 yıllarının başından beri Habsburg Hanedanlığı'ndan ayrılıp bağımsızlığına kavuşma iştiyâkı, Macaristan'da bir çok reformun gerçekleşmesine vesîle olmuştur. Ancak Habsburgluların gözetiminde gerçekleştirilen reform hareketleri ve kurulan parlamento sistemi mezkûr kişiler için yeterli gelmemiş ve tam bağımsızlık mücâdelesinin verilmesi gerektiği onlar için âdeta vazgeçilmez bir parola olmuştur.

Söz konusu mücâdelenin zihinlere, vicdânlara ve gönüllere nakşedilmesi noktasında aşk ve hürriyet şairi Petöfi'nin duygulu ve samimî şiirleri oldukça önem arz eder. Bir benzetme kurulacak olursa Türkiye için Mehmed Âkif ne ise Macaristan için de Sandor Petöfi odur. Onun mücâdelesini anlatan büyük şiirlerinden birisi şudur:

Hürriyet ve Aşk

(Szabadság szeretet)

Hürriyet ve aşk!

Bana ikisi de gerekli,

Aşkım için feda olsun

Hayâtım,

Hürriyet içinse aşkım

Mücâdelelerle geçen zorlu bir hayâta sahip olan Kossuth, Macaristan'ın feodal yapıyı terk edip anayasal demokratik bir atmosfere kavuşması için büyük çabalar göstermiştir. Macaristan, Avusturya imparatoru I. Ferdinand zamanında elde ettiği ferdî ve kollektif hakları, onun 1848'de tahttan çekilmesi ve yerine gelen yeğeni Franz Joseph zamanında kaybetmiştir. O sırada Macaristan'da başında Lajos Kossuth'un olduğu geçici hükümet bulunmaktadır. Hükümetin hak kaybına uğranmasının verdiği rahatsızlığa verdiği cevap 14 Nisan 1849'da Macaristan'ın bağımsızlığını ilan etmek olmuştur. Avrupa ve İngiltere'den umut edilen yardım beklentisi boşa çıkan Macarlar, Avusturya ve Rus ittifakı karşısında gerilemeye ve yenilmeye başlamıştır. Haziran sonlarına doğru Avusturya ve Rus müttefik orduları Macaristan'ı işgâl etmiş, başlanılan bağımsızlık mücâdelesi inkıtâya uğramıştır. Bağımsızlık mücâdelesinin siyâsî cephenin lideri olan Kossuth, Avrupa'ya ve İngiltere'ye değil, Osmanlıya iltica etmiş, mücâdelesini farklı şekillerde devam ettirmiştir.

Macaristan'ın 1849'da verdiği bağımsızlık mücâdelesinin savunma cephesinin de büyük isminden bahsedilebilir. Bu isim büyük kumandan Josef Bem'dir. O, Polonya'nın Rusya'ya karşı giriştiği bağımsızlık savaşında (1830-31) üstün bir çabayla çarpışmış, askerî büyük başarılara imza atmıştır. Fakat Ruslar tarafından Polonya tarafından başlanan mücâdelenin önüne geçilmiş ve Josef Bem, Avrupa'ya sığınmak zorunda kalmıştır. Daha sonra Lajos Kossuth önderliğinde Macarların verdiği bağımsızlık mücâdelesine katılmış, Erdel'i savunmakla görevlendirilmiştir. Josef Bem, 1849 Macaristan'ın bağımsızlık mücâdelesinde askerî cephenin lideri olmuş, Avusturyalılar karşısında sâhip olduğu küçük bir orduyla büyük başarılar yakalamış, bu durum, Avusturya'yı Ruslardan yardım istemek zorunda bırakmıştır. Avusturya'ya yardıma gelen Ruslar, 31 Temmuz'da Segesvár yakınlarındaki son savaşta Macar ordusunu yıkıma uğratmıştır. Bu savaştan kurtulan Josef Bem de Kossuth gibi Osmanlı'ya ilticâ etmiştir. Daha sonra İslam'la müşerref olmuş, Murad Paşa adını almış, Osmanlı ordusunda başarılarına devam etmiş, 10 Aralık 1850'de ise Halep'te vefât etmiştir.

Halkın sesine tercüman bir şair

1849 Macaristan bağımsızlık mücâdelesinin kültür cephesinin büyük lideri olan Sandor Petöfi'nin hayat hikâyesine panoramik bir bakış atmak mümkün olsaydı onu, yoksul bir ailenin çocuğu, yersiz yurtsuz bir öğrenci, sağlığı güçlü olmayan genç bir asker, gezgin ve arzulu bir tiyatro oyuncusu, Macaristan'ı baştan sona gezen bir seyyah ve Macarların derdini bilen, halkın sorunlarına âşinâ, halkının sesine tercümân güçlü bir şâir olarak tavsîf edebilirdik.

Sandor Petöfi, sâdece kalemiyle değil, aynı zamanda silahıyla da bağımsızlık mücâdelesine katılmıştır. 1849 yılında, mücâdelesini farklı bir seviyeye taşıyabilmek ve bizzat mücâdele saflarına katılabilmek adına çok sevdiği ve hayrân olduğu Erdel (Transilvanya) komutanı Josef Bem'in ordusuna dâhil olmuştur. Onun kâtibi olarak görev yapan Petöfi'nin dönemin savunma bakanına bir hareketinden sonra üniforması alınmış olsa da tekrar ama bu sefer gönüllü olarak Bem'in ordusuna yine iştirâk etmiştir. Bem, ona rütbesini ve savaş atını iâde etmiştir. Yoksulluk ve yoksunluktan atını satmak zorunda kalan Petöfi, yaya olarak savaşmaya devam etmiştir. İlk vâdede geri çekilen Avusturya'nın talebi doğrultusunda yardıma gelen Ruslarla savaşan Macar ordusu Segesvár savaşını kaybetmiştir. Bu savaşta yaya savaşmak zorunda kalan Petöfi, 31 Temmuz 1849 tarihinde hayâtını yitirmiştir. Hayâtını kaybetmeseydi o da çok büyük bir ihtimalle mücâdele ettikleri isimlerle birlikte Osmanlı'ya ilticâ edecekti. Kim bilir, belki o vakit şiirlerini Türkçe de yazacaktı.

Bağımsızlık mücâdelesini büyük bir iştiyâkla yürüten isimler, her ne kadar kendi zamanlarında gâyelerine kavuşamasa da esâsında büyük bir meşaleyi yakmış oldular. Bu bağımsızlık meşalesi bugün Macaristan'da yanmaya devam etmektedir. Şunu ifâde edebiliriz ki, bu meşalenin korunun gücü Macaristan'ın Osmanlı ve Türkiye ile gerçekleştirdiği iş birlikleri nispetinde artacaktır. ADAM'ın gerçekleştirdiği 17. Uluslararası Konferans'ta siyasetten ekonomiye, eğitimden kültüre, teknolojiden enerjiye, tarımdan savunmaya ve tarihten güvenliğe kurulmuş ve kurulabilecek olan iş birliği imkânları akademik çerçevede müzâkere edildi. Bağımsız ve Avrupa'da güçlü bir Macaristan için Türkiye ile iş birliği ne kadar anlamlıysa bölgede gücü her an artmakta olan Türkiye için Macaristan ile geliştirilecek iş birlikleri de o kadar değerli olacaktır. Türkistan, Asya, Orta Doğu bölgeleri kadar Avrupa'da oldukça önemli bir yere konumlandırılan Türkiye için uluslararası iş birlikleri bu îtibarla oldukça stratejik önemi hâiz görünmektedir.

Bu çerçevede Macaristan ile farklı alanlarda geliştirilecek her bir iş birliği, iki ülkenin geleceği için de mühim olacaktır. Yukarıda farklı ülkelere sığınma imkânları varken Osmanlıya sığınan isimlerden bahsetmiştik. Onlara Petöfi'yi de eklersek, bu isimler üzerinden Macaristan-Türkiye iş birliği paketlerinin oluşturabileceğinden bahsedebiliriz. Kossuth adıyla siyâset, diplomasi ve ekonomi sahalarında; General Bem adıyla güvenlik, savunma ve teknoloji alanlarında; nihâyetinde Büyük şâir Petöfi adıyla târih, kültür, eğitim ve tarım alanlarında iş birliği paketleri hazırlanabilir ve iki ülkenin ortak menfaati doğrultusunda uygulamaya geçilebilir. Tarımı Petöfi ile zikrettim, çünkü kendisi ovaların âşığı bir şâirdi. Güzellikleri taşıyan ovalar ise bana hep betonlaşmadan ziyâde yarınlar için her gün önemi artan tarıma sevdâlı olarak görülür. Petöfi'nin "Ova"ya yazdığı şiirden birkaç dizeye yer vererek yazımızı sona erdirelim.

Güzelsin ova, en azından bana!

Sallandı beşiğim, doğdum burada.

Burada sarılsın bana kefen, işte burada

Kabarsın bir kabir tam benim üstümde.