Suriye'nin yeniden inşası sürecinde beklentinin yönetimi

Doç. Dr. Bekir Gündoğmuş / Siyaset Bilimci, USKAM Başkan Yardımcısı
23.12.2024

Suriyelilerin Türkiye'de işgücü piyasasına katılımı, göç teorilerinin de öngördüğü şekliyle, zaman içerisinde bazı mesleklerin Türkiye'de göçmen işi olarak etiketlenmesini beraberinde getirdiğinden bazı iş alanlarında işgücü ihtiyacının göçmenler üzerinden devam etme ihtimali belirmiştir. O halde sahada gözlemlenen bu ve benzeri hususların göz önüne alınması ve Suriyelilerin ülkelerine dönüş sürecinin Türkiye'nin lehine olacak şekilde planlanması elzem olarak görülmelidir.


Suriye'nin yeniden inşası sürecinde beklentinin yönetimi

Doç. Dr. Bekir Gündoğmuş / Siyaset Bilimci, USKAM Başkan Yardımcısı

8 Aralık'ta Şam'da kontrolün sağlanmasıyla değişen dengeler, Suriye'de olduğu kadar Türkiye'de de farklı türden beklentilerin zemin bulmasına neden oldu. Kimileri açısından Suriye'deki devrim, Türkiye'de son yıllarda sıklıkla gündeme gelen ve birçok problemin günah keçisi olarak lanse edilen göçmen sorununun geleceğini belirleyecek bir fırsat olarak öne çıkartıldı. Öyle ki, popülizmin gölgesinde tek yönlü bilet duyurularına dahi şahitlik edildi. Öte yandan kimileri için ise Suriye'deki gelişmeler Türkiye açısından yeni kazanımları beraberinde getirecek önemli gelişmelere kapı araladı. İşte tam da bu nedenle, konuya ilişkin oluşan bu beklentilerin yönetimi Türkiye'nin yakın dönemde irdelemesi gereken bir nitelik kazandı. Ve elbette bu noktada ortaya konacak politikalar ve inşa edilecek hâkim söylem çok daha dikkat çekici bir mahiyete büründü.

Kavramı doğru konumlandırmak gerekiyor

Uzun yıllar bürokraside üst düzey görevlerde bulunan bir bürokrat ile gerçekleştirdiğimiz bir sohbet sırasında, Türkiye'de bir dönem gündemi meşgul eden bir konu ile ilgili yaptıkları ilk işin; olguyu tanımlamak için yaygın olarak kullanılan bir kavramı tamamen kullanımdan çıkartmak olduğunu, ilerleyen dönemde bu sayede olgunun etkisinin yavaşça silindiğini ve kamuoyunun gündeminden düştüğünü belirtmişti. Bu örnekten de anlaşılacağı üzere, bir olgunun içeriği kadar nasıl tanımlandığı da ziyadesiyle önem arz etmektedir. Yapılan tanım, kavramın nasıl şekilleneceğini de belirlemektedir. O halde doğru politika belirlemenin ilk adımı, gömleğin ilk düğmesini doğru iliklemek örneğinde olduğu gibi, kavramı doğru konumlandırmak olmalıdır.

Türkiye'de geçici koruma statüsünde 10 yılı aşkın bir süredir yaşayan Suriyelilerin ülkelerinde yeniden bir düzen kurma süreci de bu yönde ele alınmak durumundadır. Bilindiği gibi, Suriye'de rejimin düşüşünün hemen ardından Türkiye'de konunun göçmenlerin ülkelerine dönmesi üzerinden okunmaya başlanması sonucunda kamuoyunda bir beklenti havası oluşmuştur. Halbuki Türkiye'de yaşayan Suriyelilerin "geriye dönüşü" üzerine inşa edilen bu beklentiye ihtiyatlı yaklaşılmasında fayda görülmektedir. Konunun tek taraflı bir değerlendirmeyle sınırlandırılmayarak, Türkiye'de yaşayan Suriyelilerin ülkelerinde yaşanan yeni durum karşısında nasıl bir tutum içerisinde olacağı hususunu da içerecek şekilde tartışılması gerekmektedir. Zira Türkiye'de oluşan ya da oluşturulan beklentinin mahiyeti kadar bizatihi Suriyelilerin konu ile ilgili yaklaşımları ve beklentileri de belirleyici konumda olacaktır. Bu nedenle henüz işin başında süreci tanımlamak için kullanılan kavramın doğru tercih edilmesi zaruret halini almaktadır.

Beklentinin yönetilmesi önemli

Psikolojik bir vakıa olarak beklenti; insanların geleceğe dair umutları ya da endişeleri ile şekil alan düşünce ve duyguları ihtiva eder. Olumlu olduğu kadar olumsuz sonuçlara da yol açma potansiyelinden ötürü beklentinin yönetimi sağlıklı bir psikolojiye sahip olmak bakımından bireylerde olduğu gibi toplumlarda da gerekliliktir. Türkiye'de yaşayan Suriyeliler ile ilgili oluşan beklentinin yönetimi bu yönüyle ele alınmalıdır. Bu noktada beklentiyi iki yönlü değerlendirmek gerekmektedir. Bunlardan ilki; Türk kamuoyunda oluşan beklenti hali iken, ikincisi ise Suriyelilerin kendi gelecekleriyle ilgili sürece dair beklentileridir.

Avrupa örneğinde de görüldüğü üzere, genel olarak göçmenlerin ekonomik ve siyasi istikrarsızlığın kaynağı olarak gösterilmesinin ciddiye alınacak düzeyde toplumsal karşılık bulma potansiyeli siyasetçilerin göçü ve göçmenleri sorunsallaştırmasını kolaylaştırmaktadır. Örneğin yapılan birçok akademik araştırma, göçmenlerin işsizliğin doğrudan nedeni olmadığını gösterse de çok sayıda insan, göçmenlerin ekonomik sorunların başat aktörü olduğuna inanmaktadır. Bilhassa sınırlı oy desteğine sahip partilerin ülke gündeminde yer bulmasına zemin sağlayan bu ve benzeri söylemler, bir süre sonra ana akım partileri de etkisi altına alarak hâkim söyleme dönüşebilmektedir. Bu bağlamda, Türkiye'de özellikle Suriyelilerin son yıllarda iç siyasi çekişmelerin konusu haline getirilmesi bir vakıa olarak karşımızda durmaktadır. Bugün Suriyelilerin ülkelerine dönüşü ile ilgili oluşan beklentinin kaynağında da çok sayıda insanın önemli bir sorundan kurtulma ümidiyle konuya yaklaşması yatmaktadır. Bu durum, belli düzeyde haklı bir beklenti olarak görülebilse de bu beklentinin karşılanabilmesi için gerekli koşullar göz ardı edildiğinde hayal kırıklığı ve arkasından da daha güçlü bir nefret dalgasını tetikleme potansiyelinden ötürü ciddiye alınması gereken bir nitelik arz etmektedir. Tarihsel süreçte yaşanan benzeri vakıaların da gösterdiği şekliyle, savaş nedeniyle ülkesinden zorunlu olarak ayrılan ve başka ülkelerde yeni bir yaşam kurmak durumunda kalan insanların yeniden ülkelerine dönmesi ülkelerindeki siyasi, iktisadi şartların düzelmesi başta olmak üzere belli aşamaları gerekli kılmaktadır. Tüm şartların olumlu seyir izlediği durumlarda dahi tersine hareketliliğin belirli bir düzeyde kaldığı da unutulmamalıdır. Bu nedenle, Türkiye'de kamuoyu, Suriyelilerin ülkelerinin yeniden inşasına ve kalkınmasına katılımının belirli bir süre gerektirdiğinin ve sınırlılıklar içerdiğinin bilinciyle şekillendirilmelidir.

Diğer yandan Suriyelilerin sürece dair beklentilerinin de iyi anlaşılması gerekmektedir. Kurulu düzenini terk ederek ülkesinden ayrılmak durumunda kalan ve uzunca bir süre belirsizlik duygusuyla mücadele ederek kendisine ve ailesine yeni bir yaşam inşa eden insanların tekraren yeni ancak geleceği henüz belirsiz görünen durum karşısında ihtiyatlı hareket etmesi beklenen bir durumdur. Yapılan araştırmalar dünya genelinde savaştan etkilenen insanların güvenlik kaygıları, ekonomik koşullar, psikolojik bariyerler gibi birçok faktörden etkilenerek tersine göç konusunda karar verdiğini ortaya koymaktadır. On yılı aşkın bir süredir Türkiye'de yaşayan Suriyeliler açısından da bu durum geçerlidir. Henüz yerleşim yerlerinin büyük bir kısmında iş olanakları ve barınma altyapısı dahi olmayan bir ülkeye taşınma riski, ancak münferit düzeyde alınabilecek mahiyettedir. Onun için Suriyelilerin çoğunluğunun ilk etapta ihtiyatla süreci takip edeceği bilinmelidir. Aksi durum, Suriyelilerin üzerindeki toplumsal baskıyı artıracak ve huzursuzluklara neden olabilecektir. Yeni Suriye yönetiminin izleyeceği politikalar ve Türkiye'nin sunacağı kolaylıklar, Suriyelilerin geleceğe dair kaygılarını bertaraf ederek hareket etme cesaretini kazanmalarına yardımcı olacaktır.

Her iki açıdan ele alınan bu beklentilerin yönetiminin başarılı olması durumunda, içinde bulunulan dönemin Türkiye'nin milli menfaatleri açısından kazanıma dönüşmesi mümkün hale gelebilecektir. Bir yandan iç kamuoyu süreci daha mutedil bir şekilde izlerken diğer yandan Suriyeliler ülkelerindeki gelişmelerin seyrine göre Türkiye ile Suriye arasında köprü vazifesi gören aracılara dönüşebilecektir.

Suriye'nin yeniden inşası için zamana ihtiyaç var

Şam'da kontrolün sağlanmasının ardından dünya kamuoyuna da yansıyan Suriye fotoğrafı, savaşın ülkenin tüm noktalarında ne denli bir yıkıma yol açtığını gözler önüne sermiştir. Birçok şehirde barınma sorununun çözüm bekleyen öncelikli problem olduğunu ispat eden bu görüntülerin yanında fakirlik ve yoksunluğun adeta ülkenin her yanına sirayet etmesi de savaş ekonomisinin olağan bir hali olarak objektiflere yansımıştır. Halen iki milyona yakın kişinin oldukça iptidai şartlarda çadırlarda veya kamplarda yaşadığı gerçeğini akıldan çıkarmadan yeni Suriye yönetiminin atacağı adımları tahmin etmek ya da izlenecek olası yol haritası konusunda çıkarımlar yapmak gerekmektedir. Suriye yönetimi bir yandan ülkenin sosyo-ekonomik ihtiyaçlarına yoğunlaşırken diğer yandan da siyasi istikrarın sağlanması ve İsrail'in yayılmacı-saldırgan politikalarının engellenmesi konularına odaklanmak durumunda görünmektedir.

Suriye'nin yeniden inşa sürecine girmesi bir beklenti ya da tercih değil, zorunluluktur. Ancak yalnızca imar bakımından değil iktisadi, siyasi, sosyal tüm kurumlarıyla baştan sona tarumar edilen bir ülkenin yeniden inşası bugünden yarına halledilemeyecek ölçüde ciddi bir planlamayı ve çabayı gerekli kılmaktadır. Bu noktada yeni Suriye yönetimi kendi öncelikleriyle birlikte bu süreci elbette şekillendirecektir. Türkiye açısından mesele, yeniden inşa sürecinde Suriye yönetiminin talep edeceği veya ihtiyaç duyacağı alanlarda sunulacak katkıdır. 2011'den bu yana Suriye'deki gelişmelerden doğrudan etkilenen ve bu anlamda ağır bedeller ödeyen bir ülke olarak Türkiye'nin sürece katkı sunması, hakkın teslim edilmesi bağlamında, beklenen bir durumdur. Medyanın reyting kaygısı ya da siyasetçilerin oy hesabı ile popülist söylemler eliyle oluşturulan beklentilerin aksine Türkiye'nin devlet aklı ve tecrübesi, Suriye'nin ayrı bir devlet olduğunu unutmadan ve Suriye yönetimini örselemeden bu sürecin nasıl yürütülmesi gerektiğini hali hazırda somut olarak göstermektedir.

Yeni durum Türkiye için bir fırsat

Tarihsel misyonuyla uyumlu olarak, 2011'den itibaren Suriyelilere kapısını açan Türkiye açısından Suriye'nin yeniden inşa süreci önemli fırsatlar sunmaktadır. Her şeyden evvel, Suriye'de devrimin ardından geçen kısa sürede Türkiye ile ilgili kamuoyu algısının olumlu seyir izlemesi önemli bir kazanım olarak görülmelidir. Savaş sonrası Türkiye'ye göç etmek durumunda kalan ve bugün ülkesinin yeniden kalkınmasına katkı sunacak olan çok sayıda kalifiye, nitelikli Suriyelinin Türkiye ile ilgili büyük ölçüde olumlu duygulara sahip oluşu, savaşın yıkıcılığının yanında filizlenen bir fırsat olarak görülmelidir. Bununla birlikte ortaya çıkan bu fırsatın, doğru politikalarla yönetilmesi ve yönlendirilmesinin gerekliliği de unutulmamalıdır. Savaş sürecinde Türkiye'de çalışma hayatına dahil olan ve ekonomik hayata katkılar sunan Suriyelilerin ülkelerine dönüşü ile ilgili gerçekçi ve Türkiye'nin menfaatlerini de gözetecek şekilde politikaların ortaya konulması bakımından bu algıdan yararlanılması ve bu algının ilerletilerek olguya dönüştürülmesi beklenmelidir. Ancak bu süreçte, Türkiye'nin kendi öncelikleri ile hareket etmesi gerektiği de gözden kaçırılmamalıdır. Örneğin Suriyelilerin Türkiye'de işgücü piyasasına katılımı, göç teorilerinin de öngördüğü şekliyle, zaman içerisinde bazı mesleklerin Türkiye'de göçmen işi olarak etiketlenmesini beraberinde getirdiğinden bazı iş alanlarında işgücü ihtiyacının göçmenler üzerinden devam etme ihtimali belirmiştir. O halde sahada gözlemlenen bu ve benzeri hususların göz önüne alınması ve Suriyelilerin ülkelerine dönüş sürecinin Türkiye'nin lehine olacak şekilde planlanması elzem olarak görülmelidir.