Sosyal manipülasyon

Cüneyt Altıparmak / Hukukçu
25.06.2021

Geçtiğimiz haftalarda İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye'de gündem olan tweetlerin neredeyse yarısı sahte. Bu raporun tamamını temin etmek için yabancı bir uzmana Twitter üzerinden ulaştık. Raporu iletti ve şunu kaydetti: "Türkiye'de çok gündeme gelmedi ama ilginç bilgiler içeriyor ülkeniz için".


Sosyal manipülasyon

Cüneyt Altıparmak / Hukukçu

Sosyal medyanın icadından sonra doğurduğu birçok sorunu hukuki açıdan çözümleri ile beraber yeniden düşünmek zorundayız. Sosyal medya ve hukuk bağlamında kaleme aldığımız önceki yazılarımızda, sosyal medya kurallarının ulusal hukuk düzenlemelerine "kafa tutmasını"; bu mecrada işlenen suçlar ve haksız fiiller ile nasıl mücadele edileceğini; sosyal medya şirketlerinin "hukuka aykırı" ve "zarar verici" paylaşımlardan sorumlu olup olamayacağı konularını ele almıştık. Bu yazımızda, sosyal medyanın ürettiği bilginin mahiyeti bağlamından bir değerlendirme yapmak istiyoruz. "Yeni medya" iletişimin hızlanması, kamuoyu taleplerinin hızlıca öğrenilmesi, bir konu hakkındaki yorumlara hemen ulaşabilmesi gibi imkanlar sunuyor olmasına karşın, sosyal medya şirketlerinin bizatihi yaptığı "engellemeler" ile "fake" hesap ve "sahte" gündem mevzuları "bilgi düzensizliği" üretiyor ve bunun doğurduğu sonuçlar hukuki bir takım konuları yeniden düşünmemizi gerektiriyor.

'Yanlış bilgi'

Yanlış bilginin meydana getirdiği bilgi düzensizliği bu çağın en ifsat edici enstrümanı. "Manipülasyon", "çarpıtma", "yalan haber" "uydurma" "bağlamdan koparma" "hatalı ilişkilendirme" gibi türleri olan yanlış bilgi, aslında her dönemde var oldu. Ancak, dijital çağ ve sosyal medya yanlış bilginin akıl almaz halde yayılmasına imkân sağladı. Bir de buna doğru bilginin gizlenmesi yöntemi ile sosyal medya firmalarının bizatihi kendileri de müdahil oldu. İlk 2016 yılında, Facebook'un 50 milyon kullanıcısının kişisel verilerinin izinsiz şekilde ele geçirilip, ABD seçimlerinde Donald Trump'un lehine kullanıldığının "itiraf" edilmesiyle, bu konu dünya çapında "resmen" bilinir duruma geldi. Son olarak ise İsrail saldırılarını haberleştiren gazeteciye Twitter tarafından uygulanan sansür dünyada ciddi bir tepki ile karşılandı. Birçok ünlünün İsrail aleyhine yaptığı paylaşımları silmesi ise konunun bir başka boyutunu gösterdi. Bir de bu durumlara, Twitter'ın Kongre'ye yapılan baskından sonrasında Trump'ın hesabını askıya almasını, Facebook ve Instagram'ın da buna katılması olaylarını eklersek, bu çağın şartlarına uygun biçimde "ifade ve davranış özgürlüğümüzü kısıtlayan" yeni bir durumu teşhis ediyoruz: "e-despotizm"...

Düşünce özgürlüğü

İnsanların düşündüklerini aktarmasının önündeki tüm setlerin kaldırılması, söylenenler sebebiyle insanlara güven tesis edilmesi devletin hem görevi hem ödevidir. Bu konunun alabildiğince özgür yorumlanması gerektiğini düşünenlerdeniz. Ancak sosyal medyanın "bilgi düzensizliğini tesis etme platformuna" dönüşmesine de bir tedbir getirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. İfadelerin niteliğine dair hukuki sınır ve çizgi Yargıtay Ceza Genel Kurulunca şöyle özetlenmiştir: Düşünce ve "ifade özgürlüğü sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız veya ilgilenilmeye değmez görülen haber ve düşünceler için değil, devletin veya toplumun bir bölümünün aleyhinde olan onları rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Bu demokratik toplum düzeninin ve çoğulculuğun gereğidir. Eleştiri de kaynağını bu özgürlükten alır. Eleştirinin doğasından kaynaklanan sertlik suç oluşturmaz, eleştiri övgü olmadığına göre sert kırıcı ve incitici olması da doğaldır. Kurumlar eleştirilirken görüş açıklama niteliğinde bulunmayan, küçültücü, aşağılayıcı ifadeler kullanılmamalı, başka bir anlatımla onların saygınlığını zedeleyici veya yok edici, varlık nedenini tartışılır hale getiren hareketlerden kaçınılmalıdır." İnsanların, bilgi düzensizliğine maruz kalması ve düşüncelerinin etkilenmesi de en az ifadelerinin niteliği kadar önemli.

Sahte gündem

"Sahte gündem" genellikle siyasette yer alan bir konudur. Taraflar birbirini bununla itham ederler. Gündemi çarpıtma, esas sorunlardan uzaklaştırma, bilinçli olarak sahte gündem oluşturma gibi... Sosyal medya ile bu artık sadece siyasette değil hemen alanda söz konusu olabiliyor... Tasarlanarak veya üretilerek bir kitabın, bir elbisenin, bir dizinin gündem olması mümkün. Yani kendi doğal seyrinde gelişen bir durum olmadan, yapılandırılan bir süreç olarak karşımıza çıkabiliyor... Bu konuda çok ilgi çekici bir rapor yayınlandı. Bu rapor bir çok konuya değinip ciddi analizler sunuyor. Geçtiğimiz haftalarda "İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye'de gündem olan tweetlerin neredeyse yarısı sahte" başlığı ile bir haber hemen her haber sitesine düştü. Bu konu çok dikkat çekiciydi. Bu raporu temin etmek için yabancı bir uzmana Twitter üzerinden ulaşıp raporun tüm metnini talep ettik. Raporu iletti ve şunu kaydetti: "Türkiye'de çok gündeme gelmedi ama ilginç bilgiler içeriyor ülkeniz için"

Astroturfing

Rapor gerçekten çok ilginç. Sosyal medyada ve özellikle Twitter'da nasıl bir manipülasyon yürütüldüğünü gayet bilimsel veriler, analizler ve matematiksel bir takım bilgiler vererek sunuyor. "Ephemeral Astroturfing Attacks: The Case of Fake Twitter Trends" başlıklı rapor 11.03.2021 tarihinde yayınlanıyor... Burada bir kavrama dikkat çekmek isteriz: Astroturfing. "Bir kişi, ürün veya politika için aslen tabanda geniş çaplı bir destek bulunmamasına rağmen, böyle bir desteğin var olduğu izlenimini yaratmayı amaçlayan eylemler bütünü" olarak tanımlanıyor. Bu "sahte zemin oluşturma*" durumu önceleri klasik medya araçları ile yapılıyordu. Ama artık internet bu tür eylemlerin gerçekleştirildiği ana alanlar halini aldı. Hatta bu dönemde "Astroturfing" yapması için tutulan şirketlerin otomatik bir şekilde sahte IP adresleri sanal hesaplar ile her türlü "kampanyaya" giriştikleri ve bu sahte hesapların kampanyalarında kullanılmak için aylar veya yıllar öncesinden oluşturuldukları, bu durumun fark edilmesinin ise artık çok zorlaştığı biliniyor... Dört yazar tarafından kaleme alınan rapor, "twitter trendlerine yönelik yapılan saldırıları" ve böylece oluşturulan sahte gündemleri ele alıyor: "Bu saldırılar sadece başarılı olmakla kalmıyor, aynı zamanda yaygın...19 binden fazla benzersiz sahte trend tespit ettik...." 8 binden fazla hesap, sadece sahte değil, aynı zamanda çoğu aktif kalan ve güvenliği ihlal edilmiş hesaplar saldırılara katılmaya devam etti..."

Sahte trendler

Trend olmak yani "eğilim gösterilen bir konuda popüler hale gelmek", sosyal medya gündeminde yerini üst sıralarda almak. Sosyal medyada çok konuşulan gündemler içinden en fazla konuşulanlara verilen ad. Rapor tam olarak bunlar üzerinde duruyor ve şunu diyor: * Twitter trendlerinin zarar gördüğünü görüyoruz. * Türkiye'de yerel olarak yapılan (astroturfing) saldırılar, Türkiye'nin 11,8 milyon aktif kullanıcısını etkiliyor. * Twitter trendlerine yönelik saldırılar 2015 yılında başladı. * Bunun küresel boyutu da var. * Türkiye'deki en iyi 5 günlük trendin en az yüzde 47'si ve en iyi 10 küresel trendin en az yüzde 20'si sahte. * Saldırı içeren paylaşımında Twitter, bir tweet'in silinip silinmediğini dikkate almıyor. * Bu saldırı alanı halen açık!... Bu tredlerin siyasi olanları bir yana sosyal dokuya etki edenleri ve özellikle ayırımcılık içeren ifadelerin olduğunu görüyoruz. Yine güncel siyasi davalar için bir akım oluşturma amaçlı, siyasi parti liderlerinin ön plana çıkarılması hususları da bu gündemler içinde yer alıyor. Ancak en tehlikeli olanları toplumu maniple etme ihtimali yüksek olanlar: #SuriyelilerDefolsun gibi paylaşımlar...

Sosyal manipülasyon!

Manipülasyon, siyasetten, sosyal hayata; iş yaşamından, yargısal faaliyetlerde başvurulan bir yöntem. Ancak bu yöntem toplumun çeşitli unsurlarına zarar verici türden... Manipülasyon, "yanlış bilgi ya da söylenti yayarak" bir kanaati etkilemek olarak nitelenebilir. Burada doğru olanın "yanlış", gerekli olanın "gereksiz", olmamış olayın "olmuş" gibi gösterilmesi hali söz konusu. Bu durum toplumsal tercihlere yansıdığı anda önü alınamaz sorunlar çıkmaya başlıyor... Bu "sosyal silah", bazen bir durumu "tasdik etmek", bazen "tehdit ve şantaj", "üstü kapalı korkutma", "aşağılama", "ego kamçılama", "konuyu değiştirme" vb şekilde tezahür edebilir. Bunu ustalıkla yapanlara da "manipülasyon sanatçısı" deniyor. Konuya hukuki açıdan bakarsak "etkilemenin" odağı piyasa, ticaret ve yargı olursa cezalar öngören kurallar konulduğunu görüyoruz. Misal olarak Türk Ceza Kanununun "Fiyatları etkileme" suçu (m.237) işçi ücretlerinin veya malların değerlerinin artıp eksilmesi sonucunu doğurmak amacıyla "yalan haber ve havadis yaymayı" suç olarak düzenlemiştir. Yine Ceza Yasası "Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" başlıklı maddesinde (m.288) bir davada veya soruşturmada, yargı görevi yapan kimseler "etkilemek" amacıyla alenen sözlü veya yazılı paylaşım yapılmasını suç olarak kabul etmiştir. Sermaye Piyasası Kanunu 107/2 uyarınca, "sermaye piyasası araçlarının fiyatlarını, değerlerini veya yatırımcıların kararlarını etkilemek amacıyla yalan, yanlış veya yanıltıcı bilgi veren, söylenti çıkaran, haber veren, yorum yapan veya rapor hazırlayan ya da bunları yayan ve bu suretle menfaat sağlayan" kişiler cezalandırılacaktır. Dikkatinizi çekerse, "mevcut hukuk düzeni", kaynağı olan "toplumun" düşüncelerinin değişmesine sebep olan "sosyal manipülasyonları" gündemine almış değildir.

Ne yapabiliriz?

Tezahür eden bu durumlara karşı atılması gereken en önemli iş bir uluslararası sistem ve düzen kurmak veya en azından buna adım atmaktır. İnternetin kullanımı konusu "bağımsızlaşmadan" bu girdaptan çıkmanın da pek güç olduğunu bilmeliyiz. Bu aşamada içeriği itibarıyla gerçeği ortaya koyan, yanlış bilgi veren platformları ve paylaşımları "ifşa" eden bir çok mekanizmaya ihtiyaç var. Bunun güvenilir olması için "bağımsız" olması gerekiyor. Aksi halde kendisi de bir manipülasyon kaynağına dönüşebilir.... Bu anlamda teyit edici bilgiler içeren hesapların, siteleri ve platformların olması ve sayılarının arttırılması gerekiyor. Ülkemizde bunun güzel örnekleri var ancak bu tür yapılanmaların çoğalması lazım. Bir diğer konu ise mağduriyetler noktasında bilinçlenmenin sağlanması. Bu alanda doğan ve sebep olunan mağduriyetlere karşı haklarını bilen ve özellikle internet platformlarının şikayet mekanizmalarını kullanabilen bir kitlenin oluşması da önemli. Zira, şikayet-inceleme bağlamında harekete geçecek mekanizmalar birçok haksızlığın önüne geçebilecektir.

Son sorular

Tüm bu anlattıklarımızda çıkan sonuç şu: Bu kadar manipülasyona açık bir mecranın ürettiği bilgi düzensizliği; piyasaları etkilemekten daha mı az tehlikeli? Bunu düşünce özgürlüğü kapsamında ele almamız, bu manipülasyona maruz kalan kitlenin doğru düşünme hakkını elinden almak değil mi? Ya da tüm bunların bir merkezden yönetilen açık bilgi kaynağına doğru gitmesi, hukukun dışında mıdır? Piyasada tekelleşmek suç da bilgiyi yönetme de tekelleşmek hukuka uygun mu? Ulusal hukukları hiçe sayan bir yaklaşımla nereye kadar gidebiliriz? Bunlar sesli düşündüğümüz bu sorular. Bunlar yeni çağın hukuki sorunları!..

İfade, düşüncenin somutlaşmış halidir. Bu somutlaşmış durum artık diğer insanları da etkiler durumdadır. Bu etkileyiş düşünsel birikimin sağlanması, tartışma ve hoşgörü ortamının oluşması ve gerçeğe ulaşmanın sağlanabilmesi işlevi ifa edebilir. Fakat aynı süreç, insanları manipüle etmek ve yanlış yönlendirmek gibi sonuçların da ortaya çıkarınca, önü alınamaz biçimde "bozucu bir duruma" dönüşmektedir. Haliyle bu "bozuk durumda" hukuktan, haktan ve demokrasiden bahsetmek mümkün olmaz!... Bu hal ve şart altında bahsettiklerimiz hukuk kuralları ile etik kurallar arasındaki "gri" alanda kalıyor gibi gözükse de ulusal ve uluslararası hukukun düzenleme alanına girmesi gereken konumdadır. Diğer bir ifade ile "piyasa" olgusunu "toplum değerleri ve yapısı", "özgür tercih hakkından" daha kıymetli tutan hukuk anlayışının, "toplumsal manipülasyona çanak tutan" sosyal medyanın geldiği bu aşamada bir revizyona ihtiyaç duyduğu apaçık bir gerçek! Bu gerçekle yüzleşmek zorundayız...

[email protected]

*"Bu kavramı nasıl Türkçeleştirebiliriz?" diye Sayın Mehmet Doğan Beyefendiye sordum ve aldığım yanıttır.