Maşallah Nar'ın elim ölümü nedeniyle tamamlanamayan tezinin merhumca yazılmış halini içeren “İran'da Şiîliğin Kurumsallaşma Süreci: Tarihsel Arkaplan ve Doktrinel Altyapı” başlıklı kitap, İran ile neredeyse özdeş olarak andığımız Şiîliğin tarihsel olarak bu coğrafyadaki teşekkül ve kurumsallaşma sürecini içeriyor.
Murat Güzel
Safevi Devleti'nin kuruluşundan beri, hesapça 16. yüzyılın başından beri Şiîlik ile İran popüler bilinçte özdeşleşmiştir. O yüzyıldan önce, ne İran'da etkin olan mezhebin tümden Şiîlik olduğu iddia edilebilir (burada halihazırda da İran edebiyatının büyük isimlerinden sayılan Sadi el-Şirazi, Hafız gibi isimlerin Sünni olduklarını vurgulamak gerekir) ne de bu devlete değin bütünlüklü bir İran coğrafyasından ve hatta fikrinden bahsetmek mümkün görünmez. Klasik coğrafyacılar Horasan, Huzistan, Fars, Azerbaycan, Taberistan, Sicistan gibi bölgeleri ayrı ayrı ele alma eğilimindedirler.
Rahmetli araştırma görevlisi Maşallah Nar'ın elim ölümü nedeniyle tamamlayamadığı tezinin merhumca yazılmış halini içeren "İran'da Şiîliğin Kurumsallaşma Süreci: Tarihsel Arkaplan ve Doktrinel Altyapı" başlıklı kitapta, İran'la neredeyse özdeş olarak andığımız Şiîliğin tarihsel olarak bu coğrafyadaki teşekkül ve kurumsallaşma sürecinin arkaplanı ve doktrinel altyapısı inceleniyor.
Ondördüncü yüzyıla kadar İran coğrafyasındaki siyasi-dini hareketleri ele aldığı ilk bölümde Nar, Taberistan Zeydi devletini, Büveyhiler dönemini ve Şiîliğin Batıniliğe meyilli kolu olan İsmaililiği irdeliyor. İsmaililiğin yaklaşık yüzyıllık bir başlangıç döneminin ardından bu asrın ortalarından itibaren tarih sahnesinde birdenbire zuhur ettiğinin altını çizen Nar, dailer ağı aracılığıyla hareketin İran'dan Irak'a, Yemen'den Bahreyn, Suriye, Cebel, Horasan, Maveraünnehir, Sind ve Kuzey Afrika'ya kadar yayılan ateşli bir faaliyet yürüttüğünü de belirtiyor. İsmaili davetin İslam coğrafyasının farklı bölgelerinde hızlı bir şekilde yayılmasının tesadüfi olmadığını vurgulayan Nar, dönemin dini, siyasi ve ekonomik şartlarının buna uygun bir ortam oluşturduğuna kani. İsmaililiğin Alamut kalesi öncesinde İran'daki pozisyonunu ve Alamut sonrası durumunu soruşturarak Takiye'nin sınırlarını belirliyor. Bu bölümde Selçuklu ve Moğol akınlarının İran coğrafyasındaki etkileri de ele alınıyor. 1055'te Tuğrul Bey'in Bağdat'a girerek Abbasi halifesini Büveyhi tasallutundan kurtarmasının Sünniliğin mukadderatı açısından önemli bir dönüm noktası olduğunu vurgulayan Nar, Selçukluların güçlü bir biçimde sahneye çıkarak o dönem İslam coğrafyasının birçok bölgesinde muzaffer pozisyonda olan Şiîliğe karşı Sünniliği himayesine aldığını söylüyor.
Şiî temayüllü tasavvufi hareketler
Ondördüncü ve onbeşinci yüzyıllarda İran coğrafyasında Şiî temayüllü tasavvufi hareketleri bir sonraki bölümde kapsamlı bir şekilde ele alan Nar, Serberadiler, Şeyhiyye, Hurufiyye, Mu'şa'şa, Nurbahşiyye isimlerini taşıyan bu hareketlerin dinî, mezhebî, siyasi görüşlerini de aktarıyor. Bu tasavvufi hareketlerin oluştuğu ortamın kapsamlı bir değerlendirmesi de Nar'ın değerlendirmesinin sınırları içinde kalıyor.
Kitabın editörlüğünü yapan Prof. Dr. Ali Ertuğrul, Maşallah Nar'ın vefatı sebebiyle bitiremediği tezinin yazamadığı üçüncü bölümü ve sonuçta yer vermek istediği metinleri aktarıyor. Sonuçta yer alması planlanan söz konusu metin ise şöyle: "Safevilerin İran'ı Şiîleştirme sürecinde cebir kuvvetinden de istifade etmeleri, bölgenin Şiîliğe geçişe karşı güçlü bir Sünni dirençle karşılaşmasıyla ilgili değildi. Safevi Devleti'ni güç kullanımına sevk eden temel sebep, İran coğrafyasında hâkim olan Şiîliğin oldukça mesiyanik formlarda tedavül etmesi ve bu durumun da onların başardığı devrime teşebbüs edecek başka potansiyel hareketlerin de yaşamaya devam etmesi anlamına gelmesiydi."
İran'da Şiîliğin Kurumsallaşma Süreci
Maşallah Nar
Tezkire, 2025
Rus doğa bilimcinin Türkiye gözlemleri
Rus doğa bilimci Pyotr Aleksandroviç Çihaçov'un kaleme aldığı mektuplarda bilimsel bir seyahatin izlenimleri değil, 19. yüzyıl ortalarında Osmanlı coğrafyasına yapılan derinlikli bir yolculuk dile getiriliyor. Giresun'dan İstanbul'a süren seyahatte Çihaçov, jeoloji, botanik ve etnografya gibi bilimsel alanlarda gözlemler yaparken, Osmanlı'nın mali yapısından kamu düzenine, sivil idareden ticaret hayatına dek birçok alandaki zayıflıklarını da cesurca kaleme alıyor. Rusça aslından çevrilen mektuplar böylelikle reformların toplum üzerindeki etkilerini, Osmanlı'nın iç çalkantılarını ve Batı etkisi altındaki dönüşümünü de anlamaya katkı sağlıyor.
Türkiye Mektupları
Pyotr Aleksandroviç Çihaçov
çev. Murat Özkan
Kronik, 2025
Gramsci'den 489 mektup
İtalyan sosyalist Antonio Gramsci 20. yüzyılın en özgün Marksist düşünürlerinden biriydi. 1926'da tutuklanmasının ardından on yılı aşkın süre cezaevinde kaldı. Hapishanenin zorlu şartlarına karşın mücadele eden ve entelektüel üretimini sürdüren Gramsci, haftada bir ya da iki kez hapishane dışına mektup yazmıştı. Ölümünden sonra bir araya getirilen Hapishaneden Mektuplar, 1926-1937 yılları arasında Gramsci'nin kaleme aldığı 489 mektubun tamamını içeriyor. Bir entelektüelin düşünce dünyasını, insani yönlerini en açık biçimde sergileyen mektupların her satırında küçük sevinçler ve kederler kadar derin ahlâki ve entelektüel yargılar da yer alıyor.
Hapishaneden Mektuplar
Antonio Gramsci
çev. Cemal Erez, Meral Erez
İletişim, 2025