14 Mayıs seçimlerinden sonraki tüm tartışmaların ardından YSK sonuçları ile AA sonuç verileri aynı çıktı. Burada ciddi bir şeffaflaşma örneği var. CHP'nin buna sahip çıkması gerekmez miydi? Ama CHP'nin YSK'dan önce tutanağı görmesinin avantajını kullanmak yerine duruma karşı çıkmasının nedeni hile, hata, şaibe değil; kaybetmek ve bunun getirdiği nefret!
Cüneyd Altıparmak / Hukukçu
Gerçekleri ıskalamıza sebep olan bir unsur var: "Bir topluluğa karşı duyduğunuz nefret"! Bu his adil davranmak ve doğruyu görmekten uzaklaştırıyor. 14 Mayıs akşamı da bunu yaşadık. Seçim sonuçları üzerine yapılan erken konuşmaların toplumu infiale sevk edebileceğini düşünmeden yapılmasının temel sebebin bu olduğunu düşünüyorum. O gece ve takip eden saatlerde, bu tür ifadelerin birçoğunun neden hatalı olduğunu sosyal medyada paylaşmaya çalıştım. Ancak hangi birine yetişebilirsiniz ki! Yalan da inanmak da serbest. Hukuki açıdan bir mahzur yok! İşte bu vesile ile sizlerle seçim, sayım, itiraz ve sonuçlar konusunda birtakım hukuki bilgileri ve buna dair yorumlarımı paylaşmak istedim. Daha kısa sürede sonuçlanacak ikinci tur seçimleri için de aynı şeylerin başımıza gelmesi olası zira...
Seçim günü
Seçim sonuçları sandık verilerinin toplanması suretiyle elde edilir. Seçim günü neler dendi hatırlayalım. "Toplu oy kullanımı", "Erdoğan'a mühür basılmış pusularlar", "sandık başkanı Kılıçdaroğlu'nun seçmenin çok olduğu yerlerde pusulayı kalemler çiziyor" vb. Bu aslında işlerin yolunda gitmediğinin anlaşılması sebebiyle yapıldı. Zira tüm manipülasyonun saatine bakarsanız 15.00'dan sonraya tekabül ediyor. Yoğunlaşması ise bundan bir saat sonraya tekabül ediyor. Bu iddiaların tümü gerçekten uzak. Sandık kurulunda başkan olan kamu görevlisi ve bir başka kamu görevlisi dışında beş sandık görevlisi daha var. Bunlar siyasi partilerin son seçimde o ilçede aldığı oya göre en yüksek oya sahip beş partisinden oluyor... Bu her halde en az birer üyenin ya Cumhur ya da Millet ittifakından olması demek! Bu sayı son seçimde oy oranına göre artabilir ve fakat eksilmesi mümkün değil. Yani sandık başkanı kendi haline bırakılmış değil. Partilerin denetimi altında. Bunlara ek olarak müşahitler de var partiler adına... Mühürlü tutanak mevzuuna gelince, buradaki mühür seçim kurulunun pusulalara bastığı mühür, bu mühür ön yüze değil arka yüze basılıyor. YSK diyor ki "böyle durumda ben evet oyuna bakarım, benim bastığım mühür pusulayı geçersiz kılmaz". Bunu bilmiyorlar mı? Toplu oy kullanımı ise suç. Bununla ilgili ilgili yerin idareleri açıklama yapıyor hatta bir kısmın için cezai süreç başlatılıyor. Daha ne yapılabilir ki?
Müşahitler
Türkiye'de 973 ilçede yaklaşık 192 bin sandık kuruldu. Yüzde 89 oranda bir katılım oldu ve 54 milyon üzerinde bir seçmen sandığa gitti. Partilerin sandık kurulunda temsilcileri olduğu gibi, bir de partilerin müşahitleri bulunuyor (298 s. Kanun m.25). Müşahitler sandık başındaki işlemlerini takip etmek üzere hazır bulunurlar, bunların olması şart değildir. Olmasalar da seçim işleri devam eder (298 s. Kanun m.72). Müşahitler partiyi temsil eder ve aleyhe bir durum olunca itiraz ederek sürece müdahil olurlar. Her parti müşahit bildirmiyor. Özellikle bir parti içinde seçime giren partiler kendileri seçime girmediklerinden, seçime girdikleri parti üzerinden müşahit bildirme yöntemine gitti. Müşahitlerin sandıkla ilgili görevi yanında bir görevi de sonucu partiye bildirmektir. Partinin müşahidi yoksa ve sandık kurulu üyesi de gelmemişse o sandıkta yok demektir. Sandığa sahip çıkmak demek en azından bu iki unsurun bulunması demektir. Şayet müşahidiniz işi bilmiyorsa parti verileri çok geç alır. Veriye ancak ilçe seçim kurulundaki gözlemcileri aracılığı edinir. Nitekim Sayın Adıgüzel "o gece" neler olduğuna dair yorumunda müşahitlerin veri göndermedeki yetersizliğine işaret ediyor. Sevilay Yılman vb gazeteciler ise "sandıklara müşahitlerce çok kez itirazlar olduğunu" ifade ediyor ve ekliyordu "HÜDAPAR müşahitleri de itiraz ediyor". HÜDAPAR müşahit bildirmedi. Ve itiraz meselesi de öyle değil!..
İtirazlar
Abartılan ve bilinçli olarak kullanılan bir husus daha var. O da itirazlar. Hatırlayalım ne denmişti? "Kılıçdaroğlu'nun önde olduğu yerlerdeki sandıklara itiraz ediliyor, bunun için Erdoğan önde görünüyor" ... Bu açıklama bilgisizlikten yapılıyorsa da bilerek yapılıyor ise de ortada ciddi bir sorun var demektir. Zira seçimlere ilişkin yasamız olan 298 sayılı "Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun"un itiraz ve şikâyetin işlemleri durduramaması başlıklı 118. maddesinde şöyle bir düzenleme var: "işlemlere, tedbirlere ve kararlara karşı yapılan şikayet ve itirazlar, oy vermeye ve her türlü seçim işlerinin devamına engel olmaz..." Yine belirtmek gerekir ki seçimde itiraz bir hak. Bu hakkı bir taktik ve hile gibi sunmak, topluma itirazı bu şekilde göstermek İstanbul seçimlerden kalan bir refleks. Bunu söyleyen birisinin murat ettiği nasıl bir haldir? Birlikte düşünelim! Ayrıca sandık sonuçlarına yapılan itirazların birkaç türü olabilir. Bunların başında bir oyun geçerli/geçersiz sayılması işlemine itirazdır. Diğeri ise sayıma itirazdır. Son olarak tutanağa hatalı yazıma itirazdır. Bunların tamamının sonuçlanması bir bilemediniz iki saat sürer. İtiraz ya kabul edilir ya da ret. Bu karar karşı itiraz eden partinin ilçe seçim kurulan itiraz etmesi mümkündür. İşin nirengi noktası şudur. İtirazlı bile olsa yani sandık kurulu talebi ret / kabul etse bile bu sayım sonucunu ilçe seçim kuruluna bildirmeyi durdurmaz. İtirazlı biçimde de olsa ilçe seçim kurulu veriyi yani sandık sonucunu sisteme işler... Ortada 20 kez itiraz edildi, hep itiraz ediliyor şeklinde ifadeler çok ama çok hatalı. En fazla itiraz 3 veya 5 kez olabilir. Kaldı ki bir yerden sonra itirazlar da itirazların reddi de rutin hale gelir. İtiraz hakkı, kötüye kullanılıyor ise sandık kurulu bunu tutanağa bağlayıp doğrudan da reddedebilir. Zira bunu denetleyecek hakimdir. Evet ilçe seçim kurulunda hakimler vardır. Hakimler sandık itirazlarının sonuçlarını inceler ve karar verir.
Sonuç ve ilanı
Sandık sonuçları ilçe seçim kuruluna, burada toplanan (birleştirilen) sonuçlar il seçim kuruluna gönderilir. İl seçim kurullarının bildirdiği sonuçlar ise Yüksek Seçim Kuruluna gider ve burada "Türkiye Geneli" olarak ekranlarda gördüğümüz sonuçları oluşturur. Bu sonuçlar YSK'da parti temsilcilerinin de olduğu salonda ekrana yansıtılır. Ve yine bilgiler aynı anda partilere iletilir. Bu iletim sözlü veya yazılı değildir. YSK'nın UYAP üzerinden oluşturduğu seçim portalı üzerinden dijital olarak yapılır. Yani akış anlıktır! Hiçbir parti şunu diyemez "bizim YSK verilerinden haberimiz yok"... Bu kocaman bir yalan olur. Yine burada hangi sandıklarda itiraz olduğu görülür. Yine sandık itirazı kaydına parti kendi ilindeki il başkanlığından veya seçim koordinasyon merkezinden ulaşabilir. Hatırlayalım Kılıçdaroğlu "sandıklara itiraz var, sayım devam ediyor" demişti. Bunu dediğinde Erdoğan yüzde 52 ve Kılıçdaroğlu yüzde 44 oranında oya sahipti. Ve ekledi "biz kazanacağız"... Oyların sayılması ve itirazların olmasında hiçbir beis yok. Ama kazanacağız demesi için ne olması gerekir? Bu temel bilgiyi bilmek gerekiyor. Her sandıkta ortalama 380-400 arası seçmen oy kullanır. Aradaki farkın o anda 4 milyon olduğunu kabul edersek bu 10.250 sandığın itiraz görmüş olması demektir. Yani Kılıçdaroğlu sayım sürüyor dediğinde itirazlı sandık sayısı 10.250 sayının altında ise biz "kazanıyoruz" diyemez. Peki günün sonunda ne oldu. YSK açıkladı toplam itirazlı sandık sayısı 5000 bile değil. Ve tümüne CHP değil, Cumhur ittifakı da itiraz etmiş! Hesap uzmanıyım deyip bunu ıskalamak süreç yönetimi zafiyetidir. Sayın Karamollaoğlu'nun attığı "gerçeklerin bir gün ortaya çıkma gibi bir huyu vardır" tweetini böyle okumak daha makul sanırım!
Anadolu Ajansı
Bu konu da çok ama çok önemli. CHP'nin beceriksizliğini örtmek için "itibar terörizminin ucuna yerleştirdiği" kurumların başında önce YSK geldi. "Güvenmiyoruz" naraları atıldı. Ama günün sonunda ne olmuştu? Hatırlayalım: "CHP Pamukkale İlçe Başkanlığı... (temsilci listelerini) 23 Nisan'da 17.00'ye kadar teslim etmesi gerekirken, 5 dakika gecikti. Listeleri saat 17.05'te Pamukkale İlçe Seçim Kurulu'na teslim etti. Bu gecikme teslim tutanağında yer aldı. Daha sonra toplanan kurul, Başkan Berna Eser ve CHP'li üye Ozan Orpak'ın muhalefet şerhine karşılık İYİ Partili Kudret Apak, AKP'li Hüseyin Kaya, MHP'li Süleyman Gürcan, memur üyeler Mustafa Başın ve Öncel Özel'in oylarıyla teslim edilen listenin işleme konulmaması oy çokluğuyla kabul edildi" (Cumhuriyet, 27.4.23). Ortada beş dakikalık gecikme yoktu pek tabii. Bir ihmal vardı. Bunu Millet İttifakının diğer bileşeni de kabul ediyordu. Aynı durum seçim gecesi de yaşandı. YSK kervanına Anadolu Ajansı da eklendi!... Peki AA ne yapıyor, veriyi nasıl işliyor? Bunu herkes bilmeli! Sayım bitince AA okulları dolaşıyor, hatta gitmiyor bile WhatsApp üzerinden fotoğraflar geliyor okuldaki irtibatlı kişilerden. Gelen fotoğraf ne? Sandık kurulunun imzalayıp tutanaklaştırdığı sandık sonucu. Bu sınıf kapısına yapıştırılıyor. Bu veriyi AA alıp kendi sistemine işliyor. Dolayısı ile sandık başkanı ilçe seçim kuruluna gidinceye, orada sıra bekleyip sandığı ve sonuçları teslim edinceye kadar geçen yaklaşık (ortalama) 2 saatlik süreçten önce AA veriyi işliyor. Olay bu! YSK'dan önce işlemesinin sebebi bu ve bu kadar basit. Bunun sağlaması ne? Günün sonunda YSK sonuçları ile AA sonuçlarının aynı olması. Burada ciddi bir şeffaflaşma örneği var. CHP'nin buna sahip çıkması gerekirken, YSK'dan önce tutanağı görmesinin avantajını kullanmak yerine karşı çıkmasının nedeni hile, hata, şaibe değil! Kaybetmeleri ve bunun getirdiği nefret!
28 Mayıs seçimi
Bu bir kader seçimi. Türkiye'nin kaderi. Milletin takdiri. Sonuç ne olursa olsun saygı duyulmalı. Kimin kazandığının bu sözlerime bir etkisi yok. Zira seçim dediğimiz olgu, demokratik düzenimizin önemli bir parçası, bizi çevremizdeki ülkelerden ayıracak en net unsur. Buna gölge düşmemesi için herkes ölçülü davranmak zorunda. Yüksek Seçim Kurulunun işlemleri şeffaf olarak icra etmesi, millet adına karar vermesi mühim. Bağımsız seçimler büyük bir nimet. 14 Mayıs'tan önce seçimlerin ikinci tura kalması halinde meclis projeksiyonu çok önemli olacak demiştim. 14 Mayıs'ta Cumhurbaşkanı seçilmemiştir ama Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sınıfı bir kez daha geçmiştir. Zira, Millet İttifakı Anayasa değişikliği yapacak çoğunluğu elde edememiştir. İkinci perdede parlamenter sistemi beğenmeyen, geçiş yol haritası tedavülden kalkan, çoklu yönetim önerisinin kazanma ihtimali olabilir mi? Meclis projeksiyonu "sol" olgusunu 200 bandına itmiştir. Sağ, Anayasa değiştirebilecek düzeydedir. Bu önemlidir. Gördüğüm şudur ki seçim sonucunda Türkiye'de bu sorunlu siyaset anlayışı, elini millet üzerinden çekecek, Türk siyaseti iktidarı ve muhalefetiyle yeni mecrasını bulacak ve bu halimize hep birlikte "...büyüyünce geçti"(*) diyeceğiz, eminim!
(*) Başlık ve son cümle İsmet Özel'in "Démangeaıson" şiirinden alınmıştır.
@cuneyd6parmak