Başta Ukrayna'ya destek verme vaadinde bulunan ABD ve NATO Zelenskiy'in beklediği düzeyde katkı sağlayamamıştır. AB bölgesi başta olmak üzere küresel ekonomik ve siyasi süreçleri sıkı takip eden Putin, mevcut durumu oldubittiye getirerek istediğini almış görünmektedir.
Prof. Dr. Ayfer Gedikli / Düzce Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı
Kanuni Sultan Süleyman'ın resmi nikâhlı eşi, dönemin Osmanlı sarayının güzel, güçlü ve stratejik hanım sultanı Hürrem Sultan'ın doğduğu topraklar olmasından dolayı mıdır bilinmez, diğer eski Sovyet Bloku ülkelere göre Ukrayna'yı her zaman kendimize daha yakın hissederiz. Ukrayna dendiğinde aklımıza gelen ikinci önemli olay ise 26 Nisan 1986 tarihinde, henüz Sovyet rejimi altında olduğu dönemde Çernobil Nükleer Santrali'nin bir reaktöründe meydana gelen kaza sonucu yaşanan radyasyon sızıntısı ve buna bağlı çevre felaketidir. Maalesef bu kaza, Karadeniz bölgemizde radyasyon yayılmasına yol açmış ve sızıntının etkileri uzun yıllar yaşanmaya devam etmiştir. Son dönemde ise Ukrayna, anıt yapıları, tarihi kiliseleri ve özgün mutfağı ile Türkiye'den giden turistler için oldukça ekonomik ve çok tercih edilen bir destinasyon haline gelmiştir. Ayrıca, YÖK'ün denklik verdiği üniversitelerinde eczacılıktan veterinerliğe farklı bölümlerde Türk öğrenciler eğitim görmekte ve birçok Türk işletmesi de bu ülkede faaliyet göstermektedir.
Ekonomik performansı düşük
Ukrayna, SSCB'nin dağılmasının ardından 1991 yılında bağımsızlığını kazanmış olmakla birlikte, yaşadığı önemli ekonomik ve siyasi sorunlar nedeniyle Moldova ile birlikte bölgenin ekonomik performansı en düşük iki ülkesini temsil etmektedir. Öte yandan geniş ve bereketli toprakları sayesinde dünyanın en önemli tahıl ihracatçısı ülkeleri arasındadır. Dışişleri Bakanlığımızın web sayfasında yayınlanan verilere göre 2021 yılı itibarıyla Ukrayna'nın GSYIH'sı 150 milyar dolardır. GSYIH'nın sektörlere göre dağılımı ise yüzde 11,7 tarım, yüzde 27,3 sanayi ve yüzde 61 hizmetler sektörü şeklindedir. Ülkede kişi başı GSYIH 3.984 dolardır.
Ukrayna, SSCB'den bağımsızlığını ilan etmesinden günümüze kadar pek de rahat yüzü görememiş bir ülkedir. 2004 yılında yaşanan Turuncu Devrim yanında, Rusya'ya daha yakın ekonomik ilişkiler kurmak isteyen dönemin hükümetine karşı 2014'de yaşanan halk ayaklanması ülkenin kısa tarihinde önemli siyasi çalkantıların ve istikrarsızlıkların yaşanmasına yol açmıştır. Bu kargaşa ortamında, Ukrayna'ya ait olan ve oldukça stratejik bir lokasyona sahip olan özerk Kırım Bölgesi, Mart 2014'de yapılan referandumun ardından Rusya tarafından ilhak edilmiştir. Zira Kırım, Rusya için Karadeniz'in kuzeyinde çok stratejik bir bölgedir.
Sıcak denizler meselesi
Rusya'nın Kuzey denizlerinin ağır kış şartlarında donması nedeniyle donanmasını çekebilmek için "sıcak denizlere inme ihtiyacını" karşılaması bakımından Sivastopol Limanı önemli bir avantaj sağlamaktadır. Bu süreçte ülkenin doğusunda Donets Bölgesi'nde (Donbas) Rusya ile yapılan savaşın önemli etkisi olmuştur. Bu bölge, 100 milyon ton olduğu tahmin edilen geniş kömür rezervleri ile Avrupa'nın dördüncü en büyük maden bölgesini temsil etmektedir. Ukrayna GSYIH'sının yüzde 20'sinin sağlandığı bu bölge, ülke ihracatının dörtte birine sahiptir. Ülkenin toplam coğrafyasının sadece yüzde 5'lik kısmını temsil eden Donets havzası dışında yaşayan halkın kahir ekseriyeti tarım sektöründe istihdam edilmiştir. Bölgede Rusya ile yaşanan savaşın en önemli nedeni sahip olduğu kömür rezervlerinden çok Rus savunma, uzay ve havacılık sanayiinde, tank yapımında kullanılan stratejik parçaların üretimlerinin Donbas bölgesinde gerçekleştiriliyor olmasıdır. Tank yapımında kullanılan özel bir demir cevheri bu bölgede işlenirken, Rus savaş helikopterlerinin motorları da bu bölgede imal edilmektedir. Dolayısıyla Donbas, Rusya için oldukça kritik bir öneme sahipti ve Rusya'nın Ukrayna ile devam etmekte olan anlaşmazlıklarına kurban verilemeyecek kadar önemliydi. Rusya Devlet Başkanı Putin, bölgenin bu stratejik önemi dolayısıyla Ukrayna ile çatışmaktan çekinmemiştir. Savaşla birlikte Donbas'ı kaybeden Ukrayna ekonomisi ağır bir darbe almıştır. Geçtiğimiz günlerde Putin, Donbas bölgesindeki Rus yanlısı ayrılıkçı Donetsk ve Luhansk'ı tanıdığını açıklamıştır. Putin'in bu girişimi NATO, Birleşmiş Milletler ve AB başta olmak üzere birçok kuruluş ve ülke tarafından kınanmış ve Ukrayna'nın toprak bütünlüğünün korunması çağrısında bulunulmuştur. Yaşanan olaylar, Ukrayna'nın SSCB döneminde olduğu gibi Rusya'ya yaklaşmak yerine AB'ye yaklaşmayı tercih ettiğini ortaya koymaktadır. Gerçekten de ülke, 1 Ocak 2016'da Serbest Ticaret Bölgesi içinde yer almak için AB'ye başvurmuş, bu tercihle Ukrayna Rusya yerine Batı ile birlikte yürüme politikasını açıkça ifade etmiştir.
Putin'in hayali
Ancak Rusya Devlet Başkanı Putin, Ukrayna'nın Rusya tarihinin bir parçası olduğunu ve ülkelere SSCB'den ayrılma hakkı vermenin ülke temeline döşenen bir mayın olduğunu belirterek uzun zamandan beri bazen örtülü, bazen açıktan yaptığı SSCB haritasının yeniden hayata geçmesi ile ilgili hayalini uygulamaya geçirdiğini deklere etmiştir.
Doğalgaz sorunu
Ukrayna krizi, esasen sadece Ukrayna ve Rusya arasında bir anlaşmazlık konusu olmaktan çok daha büyük problemleri beraberinde getirmektedir. Her şeyden önce AB'nin Rusya'dan aldığı doğalgazın akışının sekteye uğraması, bölge ülkeleri için önemli bir sorun kaynağıdır. Her ne kadar Rusya'nın doğalgaz tedarikçisi Gazprom, AB'ye gaz akışı konusunda taahhütlerini yerine getirdiğini beyan etse de son aylarda AB'ye akan gazda önemli bir kesinti olduğu açıklanmakta, doğal olarak fiyatı yükselmektedir. Avrupa ülkeleri, ihtiyacı olan doğalgazın yüzde 35'ini Rusya'dan karşılamaktadır. Gazın bir kısmı Belarus ve Polonya üzerinden Almanya'ya taşınırken, bir diğer önemli kol da Ukrayna üzerinden (Kuzey Akım 1) doğrudan Almanya'ya aktarılmaktadır. Öte yandan, Rus gazının TürkAkım hattı ile Bulgaristan üzerinden Avrupa'ya aktarılması ile Ukrayna üzerinde Avrupa'ya gaz aktarımı yüzde 70 oranında azaltılmıştır. Marmara Bölgesi üzerinden Bulgaristan'a taşınmak üzere 8 Ocak 2020'de faaliyete geçirilen boru hattı, Türkiye'ye 18 milyar, Avrupa'ya 16,8 milyar metreküp gaz akışı sağlamıştır. Tüm bu alternatif tedbirlere rağmen Avrupa, Rus gazının bir siyasi anlaşmazlık sonucunda kesilmesi ya da kısıtlanması durumunda yaşayabileceği olumsuzlukları minimize etmek üzere alternatif arayışlara girmiştir. İlk akla gelen kaynaklardan birisi de Katar gazının LNG olarak taşınmasıdır. Ancak Katar Enerji Bakanı Saad el-Kabi, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada Rusya'nın Avrupa'nın doğal gaz ihtiyacının yaklaşık yüzde 40'lık kısmının tedarikçisi olduğunu ve Katar'ın LNG olarak sağlamak için yeterli kapasitesinin olmadığını açıklamıştır. Katarlı Bakan ayrıca, Katar gazının uzun vadeli kontratlar çerçevesinde Asya ülkelerine aktarıldığını, bu nedenle doğal gazının ancak yüzde 15'inin Avrupa'ya ihraç edilebileceğini belirtmiştir. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, mevcut tablonun AB'nin Rus gazına olan bağımlılık düzeyini ortaya koyduğunu; bu bağımlılığı hafifletmek üzere hızlıca tedarikçi çeşitlendirmesi çalışmalarını başlatacaklarını ve yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji üretimine hız verileceğini duyurmuştur. Geçtiğimiz aylarda AB tarafından başlatılan yeşil enerji çalışmaları da bu çerçevede hız kazanacaktır.
Krizin AB ve NATO tarafından sıcak savaşa döndürülmesi yakın bir ihtimal gibi görünmemektedir. Bunun yerine NATO ve AB sert söylemlerde bulunmuş ve Rusya'ya ambargo uygulamayı düşündüklerini açıklamışlardır. Rusya ise böyle bir ambargo uygulanması durumunda karşılık vereceğini açıklamıştır. Ayrıca Rusya, sadece Ukrayna'ya değil, dünyanın birçok yerine uzun zamandan beri asker göndermektedir. Suriye, Kuzey Afrika, Kazakistan gibi ülkeler yanında, geçtiğimiz günlerde Mali'den askerini çeken Fransa'nın ardından bu ülkeye asker çıkarmıştır. Bu kadar farklı bölgede asker bulundururken AB ya da NATO ile sıcak savaşa tutuşmak Rusya için de oldukça zorlayıcı görünmektedir. Olası bir ambargoya karşılık Rusya'nın gazı kesmesi ya da önemli ölçüde kesintiye gitmesi AB'yi çok güç durumda bırakacaktır. Ancak böyle bir kesinti, Rusya'yı da çok önemli bir gelirden mahrum bırakacaktır. Bu nedenle AB de Rusya da birbirlerine karşı rest çekebilecek durumdan uzak görünmektedirler. AB ile Rusya arasında yaşanacak restleşmelerde belki de en az olumsuz etkilenecek ülke coğrafi avantajı ve Rus gazını kullanmaması dolayısıyla ABD olacaktır. Ayrıca iki ülke arasında yaşanacak bir gerilim, iki ülkenin dış ticaretinin sekteye uğraması durumunda yine önemli gelir kayıplarının yaşanmasına neden olacaktır ki bu da Rusya'nın işine gelmeyecektir. Gerilimin artması söz konusu olursa dolarda önemli bir kayıp yaşanmazken, sorunun merkezi olan AB para birimi euro dolara karşı değer kaybına uğrama riskine sahip görünmektedir. Krizin ilk günlerinde AB'de yaşanan panik nedeniyle peş peşe yapılan açıklamalar, alternatif stratejilerin ortaya konmaya başlaması ile kısmen azalmış gibi görünmektedir. Ancak Ukrayna krizi başta enerji fiyatları olmak üzere kurlarda da etkisini göstermiştir. Brent petrolün fiyatı bir gün içinde 96'dan 99'a yükselirken Euro/dolar paritesinde hafif bir gerileme yaşanmış ve 1,13'den 1,12'ye gerilemiştir. Altının ons fiyatı 1.892'den 1.896 $'a yükselmiştir. 23 Şubat'ta 13,82 olan TL/dolar kuru, ertesi gün 14,05'e yükselmiştir.
Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan krizin iki ülkeye olabilecek etkileri yanında Türkiye üzerine etkilerini de değerlendirmekte fayda vardır. Ukrayna'nın ticari partnerleri arasında Türkiye ile birlikte Rusya, Çin, Polonya ve İtalya başta gelmektedir. Türkiye'nin son yıllarda yüksek miktarda buğday ithal ettiği Ukrayna ile dış ticaret verilerimiz şu şekildedir: Ukrayna'ya ihracatımız 2019 yılında 2,156 milyon dolardan 2,090 milyon dolara; ithalatımız ise 2019 yılında 2,725 milyon dolardan 2,590 milyon dolara gerilemiştir. Türkiye'nin Ukrayna'ya ihraç ettiği ürünler mekanik aletler, buzdolabı, dondurucu, telefon cihazı ve elektrikli makinelerdir. İthal ettiği ürünler ise demir/çelik, hububat, meyve, mısır, soya fasulyesi ve diğer tarım ürünleridir (https://www.mfa.gov.tr/ukrayna-ekonomisi.tr.mfa). Ukrayna ve Rusya arasında yaşanacak bir çatışma, doğal olarak hem kendilerini hem de bu ülkelerle ticari ilişkiler içinde olan ülkeleri etkileyecektir. Türkiye'nin hem Rusya hem de Ukrayna ile devam eden dış ticaret ilişkileri, Rusya'dan gelecek turistlerin sayısında önemli azalmaya sebep olmanın yanında, tahıl başta olmak üzere temel gıda maddeleri ve tarımsal ürünler ile enerji sektöründe olumsuz yansımaların yaşanmasına yol açabilecektir. Bu nedenle son dönemde sıklıkla dile getirilen akaryakıt fiyatları başta olmak üzere enerji fiyatlarında artış görünme ihtimali bulunmaktadır. Ayrıca, Türkiye son dönemde Ukrayna'ya savunma sanayi ürünleri satışı gerçekleştirmiştir. SİHA satışlarının savaş dolayısıyla nasıl etkileneceğini de zaman gösterecektir. Yaşanan krizde Türkiye'nin çıkarması gereken önemli bir ders, tarım ürünlerinin ne kadar ucuz olursa olsun ithal edilmesinin istenmeyen sorunlar ortaya koyabilmesidir. Tarım gibi stratejik sektörlerde dışa bağımlılık, beklenmedik zamanlarda istenmeyen durumların ortaya çıkmasına yol açabilmektedir. Bu nedenle, buğday ve soğan gibi ülkemizde kolaylıkla yetişebilen tarım ürünleri başta olmak üzere sebze, meyve ve tahıl üretimlerinin ülkemizde kendi topraklarımızda gerçekleştirilmesi ithalata bağımlılığı azaltırken, bol ve ucuz yerli üretim yanında tarımda istihdamın artmasına, işsizliğin azalmasına katkı sağlayacaktır. AB'nin Rus gazına yüksek düzeyde bağımlılığını azaltmak için tedarikçi çeşitlendirmesi yanında yeşil enerji ve yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlık verme stratejilerine başlaması Türkiye içinde de önemli bir ders niteliğindedir. Türkiye'nin enerji kaynakları konusunda olabildiğince dışa bağımlılığını azaltacak yatırımların yapılması, güneş, rüzgâr ve bioyakıt gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına daha yüksek yatırımlar yapılması, enerjide dışa bağımlılığımızı mümkün olduğunca azaltmamızı sağlayacak, beklenmedik durumlarda şok kesintilerle karşı karşıya kalmamızın önüne geçecektir.
Ukrayna devlet başkanı olan Vladimir Zelenskiy, ülkenin içinden geçmekte olduğu bu tarihi ve oldukça sert kırılımlara gebe olan döneminde, ağır bir sorumluluğun altına girmiş gibi görünmektedir. Mevcut durum güçlü uluslararası diplomasi, siyaset ve askeri tecrübe gerektirmektedir. Oysa komedyenlik mesleğine sahip olan Zelenskiy'nin başrolünü oynadığı ve ""Halkın içinden, dürüst, prensip sahibi ve akıllı biri devlet başkanı seçilirse ne olur?" sözleri ile başlayan "Halkın Hizmetkârı" dizisi adeta gerçek olmuştur. Zelenskiy, Ukrayna halkı tarafından sempatik kişiliğine ve popülaritesine verilen oylarla Devlet Başkanı olmuştur. Ancak, komedyen Devlet Başkanı'nın kaptan köşkünde oturduğu gemisini, fırtınalı Karadeniz'in derin sularında karaya oturtmadan ve batırmadan yüzdürmeyi başarması olağanüstü bir çaba yanında ciddi bir tecrübe ve ilmi siyaset de gerektirmektedir. Zira ömrü KGB ajanlığı başta olmak üzere farklı devlet kademelerinde önemli görevlerle geçmiş, çok tecrübeli bir politikacı olan Rusya lideri Putin'e karşı işi hiç kolay görünmemektedir. Başta Ukrayna'ya destek verme vaadinde bulunan ABD ve NATO da Zelenskiy'in beklediği düzeyde katkı sağlayamamıştır. AB bölgesi başta olmak üzere küresel ekonomik ve siyasi süreçleri sıkı takip eden Putin, mevcut durumu oldubittiye getirerek istediğini almış görünmektedir. Peki bundan sonra ne olacak? Mesela II. Dünya Savaşı'ndan bu yana Polonya'nın orta yerinde Rus toprağı olan Kaliningrad'ın varlığı dolayısıyla Polonya endişelenmeli mi? Bekleyip göreceğiz...