Mısır-Etiyopya krizi ve Türkiye'nin arabuluculuk önerisi

Hasan İlkbahar / Yazar
1.04.2023

Mısır'ın 1990'larda Türkiye ve Suriye arasındaki soruna yönelik yürüttüğü arabuluculuk faaliyetine benzer bir şekilde Türkiye'nin de Etiyopya-Mısır arasındaki krizin çözümünde rol oynaması, Türkiye-Mısır ilişkilerini ileri bir seviyeye taşıyacaktır. Ayrıca Türkiye'nin Rönesans Barajı meselesinde üstleneceği görev, Afrika'daki diğer sorunların çözümü noktasında da Türkiye'ye kapı aralayacaktır.


Mısır-Etiyopya krizi ve Türkiye'nin arabuluculuk önerisi

Hasan İlkbahar / Yazar

2011'de Arap dünyasında başlayan kitlesel halk ayaklanmalarının etkilediği ülkelerden biri de Mısır'dır. Bu dönemde Türkiye, Mısır'da demokratik bir yönetim kurulmasını destekleyerek devrim sonrasında seçimle iş başına gelen Muhammed Mursi hükümetiyle yakın ilişkiler kurdu. Ancak 2013'te Mısır'da gerçekleşen darbe, iki ülke arasındaki ilişkileri etkileyerek diplomatik ilişkilerin uzun bir süre kesintiye uğramasına neden oldu. Bu süre içerisinde Türkiye ve Mısır; Doğu Akdeniz hidrokarbon arama faaliyetleri, Libya İç Savaşı ve Katar Ablukası gibi bölgesel gelişmelerde de farklı pozisyonlar alarak birbirlerinin aksi yönde politikalar belirledi.

Normalleşme dalgası

Son yıllarda Ortadoğu'da başlayan normalleşme dalgası Türkiye-Mısır ilişkilerini de olumlu etkiledi. Bu bağlamda 2021'de dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde başlayan istikşafi görüşmeler 2022'de Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin Kahire'de düzenlenen İslam Kalkınma Bankası yıllık olağan zirvesine katılımıyla devam etti, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah el-Sisi'nin dünya kupası açılış seremonisinde Katar'da bulundukları esnada tokalaşmalarıyla hız kazandı. Ardından 6 Şubat Kahramanmaraş depremleri vesilesiyle Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri Türkiye'ye bir ziyaret gerçekleştirdi ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile birlikte deprem bölgesinde incelemelerde bulundu. İkili ilişkilerin yeniden tesisi noktasındaki son adım ise 18 Mart'ta Çavuşoğlu'nun Kahire'yi ziyaret etmesiyle gerçekleşti. Şükri ile görüşen Çavuşoğlu, Erdoğan ve Sisi görüşmesinin ikili ilişkiler açısından dönüm noktası olacağını vurguladı. Çavuşoğlu aynı zamanda Libya'da iki devlet arasında rekabet olmadığına değinerek; enerji, ulaşım ve nakliye noktasında iki devlet arasındaki işbirliğinin artacağını belirtti. Bununla beraber Çavuşoğlu, Mısır'ın Etiyopya ile yaşadığı Rönesans Barajı krizinin çözümüne yönelik arabuluculuk teklifinde bulundu.

Mısır- Etiyopya krizinin ana çerçevesi

Dünyanın en uzun nehirlerinden biri olan ve bünyesinde 11 ülkeyi barındıran Nil Nehri'nin iki ana kolu bulunmaktadır. Etiyopya'nın Tana Gölü'nden doğan kolu Mavi Nil; Uganda, Tanzanya ve Kenya'nın çevrelemiş olduğu Viktorya Gölü'nden doğan kolu ise Beyaz Nil olarak adlandırılmaktadır. Mavi ve Beyaz Nil Sudan'ın başkenti Hartum'da birleşerek Mısır üzerinden Doğu Akdeniz'e dökülmektedir. Mısır, Etiyopya ve Sudan Mavi Nil havzasını oluşturan üç temel ülke olmakla birlikte tarihsel süreç içerisinde özellikle Mısır ve Etiyopya arasında Nil üzerindeki rekabet her zaman var olagelmiştir. Bu anlamda Mısır Krallığı döneminde de süregelen rekabet, modern teknolojinin gelişmesiyle birlikte daha da hızlanmıştır. Barajların ekonomik kalkınma noktasında önemli bir araç haline gelişi Nil üzerindeki Mısır Etiyopya rekabetini arttırmıştır. Bu noktada Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdülnasır'ın inşasına başladığı Aswan Barajı kalkınma noktasında havzadaki ilk büyük adım olmuş ve Mısır Dış Politikasında da Nil Nehri özelinde bir süreklilik unsuru olmasının başlangıcını oluşturmuştur. Bu sebepten ötürü Camd David görüşmelerinin akabinde Enver Sedat "Mısır'ı yeniden savaşa götürebilecek tek mesele sudur" açıklamasında bulunmuştur. Mübarek döneminde ise özellikle Etiyopya'nın ve havzadaki diğer ülkelerin büyük bir baraj inşa etmesi engellenmeye çalışılmıştır.

Etiyopya'nın talebi

Mısır'a giden Nil sularının yaklaşık yüzde 86'sının Mavi Nil'den kaynaklandığı ve Etiyopya'nın ise kendi kaynağından doğan suyun yalnızca yüzde 3'ünü kullanabildiği bir ortamda havzada Mısır hegemonyası oluşmuştur. Ancak gerek tarihsel süreç içerisinde gerek günümüzde Etiyopya bu duruma olan itirazlarını sürdürmüştür. Mısır ve Etiyopya arasında süregelen rekabet Etiyopya'nın 2011'de Büyük Etiyopya Rönesans Barajı'nı inşa edeceğini açıklamasıyla hızlanmıştır. Afrika'nın en büyük, dünyanın ise üçüncü en büyük barajı olarak tasarlanan projeye yönelik Mısır yoğun itirazlarını sürdürmüştür. 2013'de inşasına başlanan barajı Mısır ulusal güvenlik tehdidi olarak algılamış ancak Etiyopya ise barajı kalkınma projesi olarak sunmuştur. Her ne kadar Muhammed Mursi hükümeti döneminde işbirliğine yönelik çeşitli açıklamalar olmuşsa da Mursi, çözüm için tüm seçeneklerin masada olduğunu vurgulamış ve Nil'in bir damlasının azalması durumunda yerini kanlarının dolduracağını ifade etmiştir. Ancak Sisi'nin başa gelmesiyle birlikte tansiyon azalmış ve Mısır, Sudan ve Etiyopya 2015'de İlkeler Deklarasyonu ya da Hartum Deklarasyonu olarak bilinen metni imzalamışlardır. Rönesans Barajı krizinin çözümüne yönelik imzalanan deklarasyonla birlikte Mısır, barajın inşasını resmen kabul etmiştir.

Taraflar arasında Nil sularının kullanımına ve Rönesans Barajı'nın inşasına ilişkin seyreden olumlu hava 2019'da Etiyopya'nın su tutmaya başlamasıyla birlikte sona ermiştir. Bununla birlikte Etiyopya ikinci kez su tutmaya başladığında Mısır itirazlarını yükseltmiş ve yeniden barajı bir güvenlik meselesi olarak görmeye başlamıştır. Afrika Birliği taraflar arasında arabuluculuk rolü üstlenmiş ancak herhangi bir ilerleme kaydedilmemiştir. Öte yandan ABD ve Dünya Bankası da arabuluculuk hizmetinde bulunmuş ancak Etiyopya tarafı ABD'yi Mısır'ı desteklemekle suçlamış ve ABD öncülüğündeki arabuluculuğu reddetmiştir. Bununla birlikte Avrupa Birliği, Arab Ligi ve çeşitli diğer ülkeler tarafından Rönesans Barajı sorununun çözümüne ilişkin arabuluculuk teklifinde bulunulmuştur. Ancak 2021'de Mısır ve Sudan sorunu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne taşımışlardır. Konsey müzakerelerin Afrika Birliği bünyesinde sürmesini tavsiye etmiş ve bu durumdan Etiyopya memnun olmuştur. Ancak Mısır ve Sudan ise körfez ülkelerinin ve Arap Birliği'nin öncü rol alması gerektiğini talep etmiştir. Tüm bunlar esnasında Mursi'ye benzer açıklamalar Sisi'den de gelmiş ve baraj ulusal güvenlik tehdidi olarak görülmüştür. Barajın çalışmasına yönelik bağlayıcı bir anlaşma imzalanması gerektiğini öne süren Sisi, bunun olmaması durumunda bölgede görülmemiş bir istikrarsızlığın ortaya çıkacağını belirterek Etiyopya'yı savaşla tehdit etmiştir. Benzer açıklamalar Dışişleri Bakanı Şükri'den de gelmiş ve Rönesans Barajı'nın Mısır ulusal varlığına yönelik varoluşsal bir tehdit olduğunu belirtmiştir.

Çavuşoğlu'nun arabuluculuk önerisi

Mısır, Etiyopya ve Sudan arasında yaşanan Rönesans Barajı krizinin çözümüne ilişkin bir diğer arabuluculuk teklifi de Türkiye'den gelmiştir. İlk olarak 2021'de Türkiye ve Mısır arasında sürdürülen istikşafı görüşmeler sonrasında önerilen arabuluculuk teklifi, Çavuşoğlu'nun Kahire ziyaretinde bir kez daha tekrarlanmıştır. Aşağıda sıralanan üç sebepten ötürü Türkiye krizin çözümü noktasında rol oynayabilecek konumdadır.

İlk olarak, 2002'de Ak Parti'nin iktidara gelmesiyle birlikte Türkiye, bölgesel ve küresel sorunların çözümünde arabuluculuk rolü üstlendi. İlk on yıllık dönemde Ak Parti Hükümeti Suriye-İsrail, Filistin-İsrail, Lübnan-İsrail, Afganistan-Pakistan ve Filipinler-Moro İslami Kurtuluş Cephesi gibi çeşitli ülkeler arasında arabuluculuk girişiminde bulunarak bölgesel ve küresel sorunların çözümü noktasında önemli bir rol oynadı. 2015'de temelleri atılan Yeni Dış Politika Vizyonuyla birlikte Ak Parti, Türkiye'nin küresel etkinliğini arttırarak bölgesel sorunların çözümünde arabuluculuğuna başvurulan bir ülke konumuna gelmesini önceledi. Bu bağlamda Türkiye; Birleşmiş Milletler, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) bünyesinde çeşitli arabuluculuk faaliyetlerinde bulundu. Çatışmaların çözümünü ve arabuluculuk faaliyetlerini insani diplomasinin önemli bir parçası olarak gören Türkiye son olarak Rusya'nın Ukrayna'yı işgaliyle birlikte başlayan süreçte yaşanan tahıl krizinin çözümü noktasında önemli bir rol oynadı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres'in "umut ve mucize" olarak adlandırdığı bu gelişme, Türkiye'nin küresel sorunlarda arabuluculuk yapabileceğinin göstergesi oldu. Arabuluculuk konusunda önemli ve başarılı bir geçmişe sahip olan Türkiye, Mısır ve Etiyopya arasındaki Rönesans Barajı krizinin çözümünde de rol oynayabilecek kapasiteye sahiptir.

İkinci olarak Türkiye; Meriç, Kura-Aras, Çoruh, Fırat-Dicle ve Asi gibi sınıraşan sulara sahiptir. Sınıraşan sular politikasında kıyıdaş ülkeler arasında işbirliğine önem veren Türkiye; havzalarda hakça, akılcı ve etkin su kullanımına vurgu yapmıştır. Ayrıca Türkiye, Mısır-Etiyopya sorununa benzer biçimde Irak ve özellikle 1990larda Suriye ile su sorunu yaşamıştır. Mısır'ın arabuluculuğunda imzalanan Adana Mutabakatı, iki devlet arasında işbirliğinin önünü açmıştır. Ek olarak, birden fazla sınıraşan havzaya sahip oluşu, Türkiye'nin hidro-diplomasi kapasitesini arttırmıştır. Türkiye'nin son yıllarda artan arabuluculuk faaliyetleri ve hidro-diplomasi konusunda önemli bir tecrübeye sahip oluşu göz önünde bulundurulduğunda, Rönesans Barajı sorununun çözümünde aktif bir rol oynayacak kapasiteye sahip olduğu söylenebilir.

Son olarak, Türkiye'nin Mısır'la kadim bağları bulunmakla birlikte son yıllarda Etiyopya'yla olan ilişkilerinde de önemli bir artış meydana gelmiştir. Addis Ababa ve Ankara arasında ticari, ekonomik, kültürel, askeri, savunma ve eğitim alanlarında önemli bir ilerleme kaydedilmiştir. Bununla birlikte son günlerde Mısır-Türkiye ilişkilerinde artan yakınlaşma, Ankara ve Kahire'nin karşılıklı iyi niyet açıklamalarına neden olmuş ve iki ülke ilişkilerini normalleştirme noktasında önemli bir mesafe kaydetmiştir. Mısır'ın 1990'larda Türkiye ve Suriye arasındaki soruna yönelik yürüttüğü arabuluculuk faaliyetine benzer bir şekilde Türkiye'nin de aynı rolü oynaması Türkiye-Mısır ilişkilerini ileri bir seviyeye taşıyacaktır. Ayrıca Türkiye'nin Rönesans Barajı sorununda başarılı bir rol oynaması Afrika'daki diğer sorunların çözümü noktasında da Türkiye'ye kapı aralayacaktır.

[email protected]

@ilkbaharhasan42