Mısır geleceğe nasıl yürüyor?

Burhanettin Kapusuzoğlu/ Yazar
5.02.2025

Mısır, dost ülkeler Türkiye, Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan'la bölgesel işbirliği ile etkisinin sınırlanmasının önüne geçerek sorunlarını aşmaya ve imkânlarını değerlendirmeye doğru bir şekilde yönelmiştir. Geleceğe yürüyüşünde, real-politiği gözardı etmeden, belirleyici dünya sistemi ile kafa kafaya gelmemeye dikkat ederek, küresel ekonomik sistemde yarı-merkez ülke konumuna yükselmeye çalışmaktadır.


Mısır geleceğe nasıl yürüyor?

Burhanettin Kapusuzoğlu/ Yazar

Eski/mez dünyanın insanlığa baht olan en bereketli medeniyet/uygarlık havzalarından olan Mısır, bir ilim ve hikmet beşiği olarak, Osmanlıların "Nil-i mübarek" dediği büyük nehrin hayat verdiği çok özel bir diyardır. İki karanın birleştiği kut almış bu ülke, insanlık tarihinin yazılmaya başlandığı, kütüphanelerle medeniyetlerin taçlandığı, vahiyle aydınlanmış hikmet ehli bilgelerin vatan eylediği aziz bir insaniyet vahasıdır. Gene Osmanlılarca "Serîr-i Yûsufiyye" yani "Yûsuf'un Tahtı" diye ihtiram olunan, muazzez peygamberlerin, devletlû yöneticilerin, mütefekkir alimlerin, kudretli allâmelerin ve sırlı zatların hükümran olduğu bir insanlık hâfızasıdır.

Eski dünyanın hafızası olan Mısır, "Ümmü'd-Dünya"dır yani "dünyanın anası" kabulüne mazhardır. Tarihin binlerce yılı, yüzlerce yüzyılı sarmalayan devirlerini kuşatan bu dost ve kardeş ülke, ortak tarih ve coğrafya birlikteliğinin verdiği samimi iklim içinde aynı "ed-Devletü't-Türkiye" ismini taşıdığımız umut tarlasıdır. Mısır tarihinin temellerine bakarken medeniyet inşasındaki rolüne bilhassa bakmak gerekiyor. Kadim ülkenin kültürel mirası, insanlığın entelektüel ve manevî gelişiminde fevkalâde önemli ve ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Binlerce yıl öncesinde antik Mısır, felsefe, hikmet, mitoloji, sanat, yazı, astronomi ve devlet yönetimi gibi müstahkem mevzilerde dünyaya çığır açıcı yenilikler sunmuştur. Antik Helen/Yunan ve Roma düşüncesinin ve kurucu filozoflarının Mısır'dan ciddi anlamda etkilendikleri büyük gerçekliktir. Mısır'da dolu dolu geçen zamanlar, kültür ve sanat, adeta akleden tarihin tabiatı gereği sürekli yeniden doğan ve hep var olan bir yapının ifadesidir. Kapsamlı bir Mısır tarihi okusak, esasında tüm dünyayı ilgilendiren bir dinler, inançlar ve düşünce tarihi de okumuş sayılırız. Vakıa bugün dahi Mısır'ın kültürel mirası, özelde Arap ve genelde de İslam dünyası için görmezden gelinemeyecek bir referans noktası olarak parlamaya devam etmektedir.

Nil'de saklı hazine sandığı

Mısır, antik çağlardan bu tarafa bölgesinde liderlik vasfını hiçbir zaman yitirmemiş güçlü bir medeniyet havzası olmuştur. İslâm'ın teşrifinden itibaren Saadet Devri, Emevîler, Abbâsîler, Tolunoğulları, İhşidoğulları, Fâtımîler, Eyyûbîler, Memlûklar, Osmanlılar ve kabına sığmaz dâhî valimiz Kavalalı Mehmed Ali Paşa, varisleri Hıdivler ve kraliyet dönemlerinde önemli bir siyasi ve entelektüel hisardır. Okunmadan olmaz kaynak kitapların "Ed-Devletü't-Türkiyye" diye zikrettiği Mısır, tarihi sürekliliğin, medeniyetler arası etkileşimin ve günümüze de etkileyici söyleyişin can alıcı ifadesidir. Bu şekilde devirleri kateden Mısır, varlığını ve eksilmeyen değerini coğrafî konumuna borçludur. Ülkenin canlılığını temin ederek ekonomik ve beraberinde siyaseten bir kader hattı çizen coğrafya, bir tarihi ve tâlihi tayin etmiş ve etmeye de devam edecektir.

Mısır, cennet ırmaklarının büyüğü Nil'in Akdeniz'le buluşmak için coştuğu noktada, kıtaların birleştiği en hassas mevkide, her zaman küresel güç dengeleri açısından kritik bir bölge olma ayrıcalığına sahiptir. Süveyş Kanalı sayesinde küresel ticaretin en önemli geçit noktası olarak dünya ekonomisinin can damarıdır. Fakat en değerli hazine hükmündeki bu konum, ekonomik fırsatlar getirmekle beraber, tarih boyunca istilacı büyük güçlerin ilgi odağı olmaktan kendini uzak tutamamıştır. Birkaç asır öncesinde, Mısırlıların dünyasına yaban sömürgenlerin yapıp ettiklerine dair biraz tarih okumak yeterlidir.

İmkânlar hazinesi olan Mısır, yeni yüzyılda da, küresel ekonomik ve politik var oluş hattında kendini yeniden gösterme çabasındadır. Nüfus artışı, genç iş gücü, teknoloji yatırımları ve altyapı projeleriyle, bölgesel bir güç olma potansiyelini her geçen gün daha da görünür hale getirmektedir. Bir an bile aman vermeyen dış tazyiklerin sebep olduğu sorunlar, ülkenin geleceğini belirleyecek can yakıcı dinamiklerdir. Bütün bunlara rağmen, tedirginliği atıp, temkinli bir özgüvene kavuştuğu gün, şeytan taşlamaktan salavata zaman bularak ayağa kalkma irade ve tedbirindedir. Her Mısırlının söylediği vecize şudur: "Sen Mısır'sın! Kaldır başını!"

Mısır, tarihi birikimi ve modern dönüşümüyle dikkat çeken bir ülkedir. Gerek coğrafî konumu ve gerekse kültür ve medeniyet birikimi, bu iki belirleyici faktörün yönetilebilir bir rotaya sabitlenmesi halinde çok açık bir ufuk vadetmektedir. Mısır'ın geleceği, coğrafyanın getirdiği avantajları ve muazzam kültürel mirasını dinamik bir zihinle nasıl kullandığına bağlı olarak şekillenecektir. Jeopolitik konumunu teknolojik atak, tarımsal üretim, ekonomik büyüme ve kültürel etkiyle birleştirerek bölgesel ve küresel ölçekte daha etkin bir güç haline gelme iradesi ve çabası açıktır.

Süveyş Kanalı ile küresel ticaretin ve enerji taşımacılığının en önemli geçiş yollarından biri olan Mısır, dünya siyasetinde ve ekonomisinde stratejik bir avantaja sahiptir. İsrail, Filistin, Libya ve Sudan gibi sorunlar yumağı ülkelere komşu olduğu için, bölgesel güvenlik ve istikrar açısından vazgeçilmez bir noktadadır.

Mısır, modern dönemde, bölgesel siyasette önemli bir aktör olabilecekken, bölgesel rolünü kısmen zayıflatılmış, enerjisi berhava edilmiş ve ekonomik sorunlarla mücadele eden ülke haline getirilmiş olsa da, yeniden bölgesel bir güç olma iddiası ile başını kaldırmıştır. Artık, küresel güç odakları tarafından İsrail üzerinden bölgede çıkarılan çatışmaların durdurulup barış ve huzurun gelmesi, haritaların değişmemesi amacı ile diplomatik girişimlerin ve yüksek seviyedeki stratejik ortaklıkların şekillenmesinde belirleyici ülkelerden biridir. Mısır, yaralarını hızla sarmaya, reformlarla önünü açmaya ve küresel sistemin acımasızlığına dikkat ederek her alandaki kalkınma sürecini arttırmaya çabalamaktadır.

Mısır, dost ülkeler Türkiye, körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan'la bölgesel işbirliği ile etkisinin sınırlanmasının önüne geçerek sorunlarını aşmaya ve imkânlarını değerlendirmeye doğru bir şekilde yönlenmiştir. Geleceğe yürüyüşünde, real-politiği gözardı etmeden, belirleyici dünya sistemi ile kafa kafaya gelmemeye dikkat ederek, küresel ekonomik sistemde yarı-merkez ülke konumuna yükselmeye çalışmaktadır. Özellikle ikinci Süveyş Kanalı'nın açılması, Çin'in Kuşak Yol Projesi kapsamında Mısır'a yaptığı yatırımlar, Türkiye'nin bilhassa tekstil yatırımları, jeostratejik önemin devam ettiğini göstermektedir.

Mısır, lâzım bir ülke

Kritik bir kavşakta duran Mısır'ın geleceği, çok açık olarak bölgenin geleceğidir. XXI. yüzyılın dünyasında, Ortadoğu'nun lider ülkelerinden biri olmalıdır. Mevcut sorunlarını aşıp tarih sahnesindeki etkisini katlayarak arttırmalıdır. Yeni harita değişimlerinin önüne geçilmesi, Filistin sorunun barışçıl çözüme kavuşturulması, insan onuruna yaraşır bir hayat için refahın arttırılarak kalkınma hamlesinin kökleşmesi ve diğer bölge ülkelerinin korkularından sıyrılarak güçlenmesi için Mısır, lâzım bir ülkedir. Malum, daha önceki dönemlere ait Bağdat Paktı ve Sadabat Paktı tecrübeleri, bölge barışı için atılmış ciddi adımlardı. Bölgesel zaruretler için şu an şartlar belki uygun olmasa da yakın zamanda, Türkiye'nin de içinde yer alacağı bir Kahire Paktı kurulması da düşünülmelidir.

Bu açıdan, Türkiye ve Mısır işbirliği, en yüksek seviyeli stratejik bir zorunluluktur. Türkiye ve Mısır, Akdeniz, Orta Doğu ve Afrika ekseninde tarihi, kültürel ve stratejik bağlara sahip iki bölgesel güçtür. Aralarındaki ilişkiler jeopolitik, ekonomik ve güvenlik dinamikleri açısından en güçlü seviyede olmak durumundadır. Doğu Akdeniz ve bölgesel dengeler kapsamında bakıldığında, Türkiye ve Mısır, Doğu Akdeniz'e kıyısı olan çok büyük iki önemli devlettir. Son yıllarda bölgedeki doğalgaz rezervleri, deniz yetki alanları ve enerji güvenliği konularında sert rekabetler yaşanmıştır. Bölgesel dengeler düşünüldüğünde, Türkiye ve Mısır'ın ortak çıkarlarının çatışmadan çok iç içe geçtiği ve kesiştiği izahtan varestedir. Doğu Akdeniz'de Türkiye ve Mısır'ın ortak bir deniz yetki anlaşması yapması, her iki dost ve kardeş ülkenin deniz yetki alanlarını genişletmesine ve daha büyük ekonomik kazanımlar elde etmelerine sebep olacaktır. Bu çerçevede, jeopolitik rekabet yerine, güçlü işbirliği Türkiye ve Mısır'a büyük avantajlar sağlayacaktır.

Ebedi dost ve kardeş Türkiye ve Mısır; Tolunoğulları, İhşidoğulları, Memlûklar ve Osmanlı geçmişi ile İslâm medeniyetinin ihyâ ettiği ortak mirasa sahiptir. Mısır'da sadece Osmanlı döneminden kalan mimarlık şaheserleri ve arşivlerinde bulunan yüzbinlerce Türkçe belge bile iki ülkenin kültürel yakınlığını göstermektedir. Karşılıklı gidiş gelişlerle yapılan turizm ve eğitim alanındaki işbirlikleri artırıldığında sosyal ve ekonomik bağlar daha da güçlenecektir. Özellikle öğrenci değişim programları, kültürel projeler, restorasyon çalışmaları ve medya işbirlikleri bu yakınlaşmayı destekleyecektir. Bölgesel ve küresel düzlemde Türkiye-Mısır işbirliğinin önemi büyüktür. Küresel güç dengeleri açısından bakıldığında, Türkiye ve Mısır'ın işbirliği sadece bölgesel değil, küresel düzeyde de önemli etkilere sebep olacaktır. Büyük güçlerin Orta Doğu politikaları karşısında Türkiye ve Mısır, bölge açısından güçlü bir denge unsuru oluşturabilir.

Ortak medeniyet mirasımız

İstanbul ve Kahire'nin taht ve baht şehirleri olduğu Türkiye ve Mısır'ın ortak mirası, belirgin şekilde Osmanlı İmparatorluk demlerinde korunmuş ve gelişmiştir. Osmanlı devrinde, Türk bürokrasisi, mimarîsi, Türkçe ve hukuk nizamı Mısır'da etkili olmuştur. Hal böyleyken, Mısır'ın güçlü sanatı, edebiyatı ve mutfak kültürü Osmanlı topraklarına yayılmıştır. Gebze'deki Çoban Mustafa Paşa Camii'ndeki Memlûklu süslemelerine bakınca, bu etkiyi net şekilde görebiliyoruz. Osmanlı döneminde Kahire ve İskenderiye'de görkemli eserler inşâ edilmiştir. Bu abideler, muhteşem Memlûk mimarisinin ne kopyası ne de taklididir. Binalara konulan ve hâlâ duran Türkçe kitabeleri bilhassa zikretmeliyiz. Sadece Kahire'de ve İskenderiye'de bulunan çok sayıdaki görkemli "Sebilküttab" ülkedeki zarif Osmanlı yadigârlarıdır. Kavalalı Mehmed Ali Paşa Camii, muhteşem bir abide olarak Kahire Kalesi'nin ortasında hiç kesilmeyen bir İstanbul esintisidir. İhtişamları göz kamaştıran saraylar ve köşkler Kahire'nin ve İskenderiye'nin sahip oldukları ortak miras güzellikleridir.

Osmanlı döneminde Türkçe, Mısır'da hatırı sayılır bir yere sahiptir. XVII. yüzyılda Kahire ve İskenderiye sokaklarında Türkçe konuşulduğu bilinmektedir. Resmî yazışmalar Türkçe yazılmıştır. Kütüphanelerde Osmanlı dönemine ait çok sayıda nadide Türkçe el yazması eser bulunmaktadır. Tarih, hukuk, edebiyat ve dinî konulardaki bu eserler, Osmanlı bürokrasisinin ve entelektüel dünyasının Kahire'deki etkisini göstermektedir. Türk şairleri ve alimleri Mısır'da uzun süre yaşamışlar, burada önemli eserler yazmışlardır. Aynı şekilde, Mısırlı şairler ve alimler de İstanbul'u ziyaret ederek Osmanlı Türk kültürüyle hemhâl olmuş, kaynaşmıştır.

Mısır, inanç tarihi açısından muazzam bir hazinedir. Hazreti İbrahim, Hazreti Yûsuf, Hazreti Musa, Hazreti Danyal, Hazreti Lokman Aleyhisselâmlar gibi peygamberler Mısır'a ayak basmıştır. Ümmühatü'l-Mü'minînden Hazreti Mâriye Vâlidemiz Mısırlı'dır. Ashâb-ı kiramdan 354 zât-ı şerif, Mısır'a gelmiştir. Fustat'taki/Eski Kahire'deki Amr bin el-Âs Camii ilk devirden kalmadır. Hazreti Hüseyin Efendimizin mübarek kesik başının türbesi ve camii, Mısır'ın ilk sıradaki manevî makamıdır. Sahabelerin, Seyyide Nefise'nin, Seyyide Zeynep'in, Seyyide Âişe'nin, İmam Şâfiî'nin ve çok sayıdaki müctehid alimlerin türbeleri önem verilen mânâ duraklarındandır.

Entelektüel başkent

Mısır, kültürel diplomatik etki kaynağı bir ülkedir. Kahire, tarihten gelen güçlü müktesebatı ile Arap dünyasının entelektüel başkentidir.

Mısır'da, tepesinde "El-İmamü'l-Ekber/Büyük İmam" denilen "Ezher Şeyhi"nin bulunduğu "Ezher-i Şerif" diye ihtimam gösterilen teşkilât en kayda değer yapıdır. Mısır'ın liberalleri ve sosyalistleri bile "Ezher Şeyhi"ne saygısızlık yapmazlar. Ülkede "Ezher Şeyhi" başbakanın üstünde, cumhurbaşkanının altında bir konumdadır. Şu anki Ezher Şeyhi Prof. Dr. Ahmed Et-Tayyib, hem kelâm profesörü hem de Halvetî/Şabânî/Bekriyye tarikatından icazetli bir şeyh ve mutasavvıftır. "Cumhuriyet Müftüsü" denilen bir diyanet işleri başkanı ayrı olduğu gibi, El-Ezher Üniversitesi'nin rektörü de tabii ki ayrıdır. El-Ezher Üniversitesi ve yayın/medya kuruluşları, Mısır'ı kültürel anlamda bölgenin lideri yapabilecek araçlardır. El-Ezher'in her aşamadaki okullarında bütün dünyadan 475 bin öğrenci okumaktadır. Parasızdır eğitim. Güney Asya ve Orta Asya ülkelerinden gelen öğrenciler de din eğitimlerini almaktadır. Öğrencilerin yurt ihtiyaçları ücretsiz karşılandığı gibi burs da verilmektedir. Ülkelerine dönen öğrenciler din hizmetlerinde yer almaktadırlar.

Kahire'deki El-Ezher Üniversitesi, Türkiye'nin Beylikler dönemi ve Osmanlı dönemi dahil bütün İslâm dünyasının en önemli eğitim merkezlerindendir. Osmanlı Sultanları, Ezher-i Şerife olan ilgilerini hiçbir zaman esirgememişlerdir. Osmanlı uleması ve El-Ezher uleması arasında güçlü bağlar oluşmuştur. Anadolu'dan pek çok alim Mısır'a gidip hocalık yapmış, pek çok ilim yolcusu gidip eğitim alıp gelmiştir. Şeyh Bedreddin, Molla Fenârî, Molla Gürânî, Niyazî-i Mısrî başta olmak üzere çok sayıda alim, Kahire'nin ilim ışığından nasiplenmişlerdir.

Mısır ve Türkiye arasında, tasavvuf ve tarikat boyutu ile de kuvvetli bağ vardır. Nakşî, Bedevî, Şâzelî, Desûkî, Halvetî ve Rifâî tarikatları Mısır'da benimsenmiştir. Bedevî, Şâzelî, Desûkî ve Halvetî tarikatları yaygındır. Ülkeye Türkler eliyle gelen Halvetî yolu, hem Rûşenîlik hem de Şabânîlik kanalı ile gelerek Nil'de yanan kandiller olmuşlardır. İbrahim Gülşenî, Demirtaş-ı Velî, Şâhin-i Velî ve Mustafa Kemâleddin el-Bekrî Halvetî yol ulularıdır. Kaygusuz Abdal'la Bektaşîlik, Kahire Mevlevîhanesi ile Mevlevîlik, Mısır'da çerağ uyandırmıştır.

Türkiye ve Mısır'ın ortak kültür ve medeniyet mirası, sadece tarihî kalıntı değildir. Bu maddî varlıklar, aynı zamanda mânâ başlığının altında sıralanan kimlik unsurlarıdır. Mısır, antik dönemden kalan piramitlerden, ören yerlerinden ve bulunan mumyalardan ibaret değildir. Restorasyon ve tanıtım başta olmak üzere işbirliği imkânlarının geliştirilmesi ile ortak kültür varlıklarımız da lâyık oldukları iyileştirme imkânlarına kavuşacaktır. Tam da yerinde, Kahire Mevlevîhanesi'nin Müslüman olmuş İtalyan bir Mevlânâ muhibbinin organizasyonu sonucu restore edildiğini, Kahire'de bulunan İmam Şâfiî Türbesi ve Külliyesi'nin restorasyonun da ABD Büyükelçiliği'nin sağladığı fonla yapıldığını ve tabelasının da böylece dikildiğini söylemiş olalım. Kamu diplomasisi ve kültürel diplomasi denilen mesele, bu değil de denir?

Mısır, sahip olduğu güçlü imkân hazineleri ile tarih sahnesinde bir kez daha yükselmektedir. Buna Mısır dahil bütün bir bölgenin ihtiyacı büyüktür. Çünkü güç odaklarının yıkım projelerinin ardı arkası kesilmemektedir. İşbu sebeple özellikle güçlü bölgesel işbirlikleri kaçınılmazdır. Diğer taraftan, bu yükselişin gerçekleşmesi, coğrafyanın sunduğu stratejik imkânların kültürel işbirliği ve ekonomik kalkınma projeleri ile destekleyebilmesine bağlıdır.