Suudi Arabistan’ın İsrail ile işbirliği içerisinde olduğu, Mısır’ın İsrail’in isteği üzerine Hamas’ı tünelleri kapatarak sıkıştırdığı bölgesel konjonktürde Kuveyt, Filistin meselesinin öncüsü olma fikriyle hareket ediyor. Arap ülkeleri arasındaki sorunlara “arabuluculuk rolü” üstlenerek çözüm arayan Kuveyt, Filistin’i destekleyerek Arap milletlerini bir arada tutabilir ve “lider” boşluğunu doldurarak Arapların lideri olabilir.
Mehmet Rakipoğlu
Körfez’in en “demokratik” ülkesi olan Kuveyt gerek bölgesel krizlerdeki pozisyonu gerekse İsrail’e karşı izlediği politikasıyla dikkat çekmektedir. BAE ve Suudi Arabistan’ın devlet düzeyinde İsrail karşıtı söylemlerinin medyaya sıkça yansımadığı bir dönemde Kuveyt İsrail karşıtı ve Filistin yanlısı söylemleriyle gündeme gelmektedir. Peki Amerikan Başkanı Donald Trump’ın İsrail’i koşulsuz desteklediği bir konjonktürde Kuveyt’in Filistin devletini devlet, hükümet ve halk nezdinde güçlü şekilde desteklemesinin arkasında yatan sebep nedir? Kuveyt’in Filistin’i nasıl desteklediği sorusunu cevaplayarak başlamak yerinde olacaktır.
Kuveyt Emiri al-Sabah’ın söylemleri Kuveyt devletinin Filistin’e desteğini ortaya koymaktadır. Kuveyt Meclisi Başkanı Marzuk al-Ganim’in de söylemlerini bu minvalde okumak mümkündür. Hatırlanacak olursa al-Ganim Parlamentolar Arası Birlik örgütünde yaptığı konuşmada İsrailli delegeleri hedef alarak “işgalci, çocuk katili” demişti. Sosyal medyada geniş yankı uyandıran bu konuşma Kuveyt’in Filistin meselesinde ön plana çıkmasını sağlamıştı ve söz konusu örgüt Filistin yanlısı tutum sergilemişti.
Kushner etkisi
Kuveyt, Filistin’e yönelik desteğini uluslararası platformlara taşıyarak daha geniş çaplı destek sağlamaya çalışmıştır. Örneğin Gazze’deki Filistinlilerin korunması için BM’nin askeri birlik konuşlandırmasını talep edilmiştir. Benzer şekilde BM Güvenlik Konseyi’nde 2018-2019 döneminde geçici üye olan Kuveyt, söz konusu konumunu kullanarak Filistin’e yönelik desteğini uluslararası boyuta taşımıştır. Öte yandan Kuveyt İsrail’in Filistinli çocuklara yönelik uyguladığı şiddeti kınamıştır. Bilindiği gibi İsrail sadece 2016 yılında 483 Filistinli çocuğu tutuklamış, birçok Filistinli çocuğu da ev hapsinde tutmuştu. Kuveyt’in Filistin’e desteğinin ekonomik boyutu da var. Örneğin Kuveyt BM Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Ajansına 2 milyon dolar bağış yapmıştır. Kuveyt’in Filistin desteği İsrail karşıtı attığı adımlarla da güçlenmiştir. Örneğin Kuveyt havayolları herhangi bir İsrail vatandaşını yolcu olarak kabul etmemektedir. Benzer şekilde Kuveyt kanunları ülkedeki şirketlerin İsrailli şirketlerle ticaret yapmasını engellemektedir. Öte yandan Kuveyt “İsrail ile Normalleşmeye Direniş Konferansı”na öncülük etmiştir. Kuveytli birkaç yazarın İsrail lehine konuşmalar yapması üzerine ise Kuveyt halkı protestolar düzenlemiştir. Kuveyt’in Filistin desteğinden Hamas ekibi, Abbas liderliğinde FKÖ memnun olduklarını dile getirirken bölgesel ve uluslararası boyutta Kuveyt’e karşı duran aktörlerin varlığından söz etmek mümkün. Uluslararası ölçekte ABD Kuveyt’in Filistin desteğinden ciddi derecede rahatsız. ABD dış politikasında Kushner’ın büyük etkisinin olduğu yadsınmaz bir gerçek. Kushner İsrail yanlısı bir Amerika ve Ortadoğu dizaynlamakta. Bunun için bölgeden BAE, Mısır, Suudi Arabistan ve Bahreyn gibi ülkeleri yanına aldı. İsrail’i daha da memnun etmek için “Yüzyılın Anlaşması” planını yürürlüğe sokma peşinde. Hatta Katar krizi patlak verdiğinde Katar’ın Kushner’ın bu planına karşı çıktığı için cezalandırıldığı söylenmişti. Benzer şekilde İsrail’in lehine olacak bir adıma karşı çıkacak olan Kuveyt’in de cezalandırılabileceği tahmin edilebilir. Nitekim halihazırda İsrail karşıtı politikalarıyla bilinen Kuveyt, Suudi Arabistan ve BAE tarafından baskı altında. Benzer şekilde ABD’nin de Kuveyt’e baskı uyguladığı görülmektedir. ABD’nin İsrail’in Gazze’deki sivillere yaptıklarına göz yumması ABD-Kuveyt ilişkilerini de gerginleştirmektedir. Kushner’ın Kuveyt’in Washington büyükelçisini tehdit ettiğine dair basına sızan haberler ilişkilerdeki gerginliği doğrular niteliktedir. Bölgesel ölçekte ise Suudi Arabistan-Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır başta olmak üzere İsrail ile işbirliği içerisinde olan aktörlerde Kuveyt’in bu politikasından rahatsız. Körfez’in hırçın politikacılarının da İsrail ile ortak hareket etmesi Kuveyt’i Filistin meselesinde yalnız bırakmasına rağmen Kuveyt, Filistin devletini ve halkını desteklemekten vazgeçmemektedir. Hatırlanacak olursa MbS Atlantic dergisine verdiği röportajda “İsrailliler kendi topraklarında yaşama haklarına sahiptir” demişti. Peki Kuveyt diğer Körfez ülkelerinden ayrışarak neden Filistin’i böylesine destekliyor? Suudi Arabistan ve diğer bölge ülkeleri resmi açıklamalarla “Filistin’i destekliyoruz” söylemini tekrarlarken Kuveyt birçok anlamda Filistin meselesinde daha çok ön planda. Bu durumu sağlayan nedir? Bu sorunun cevabı daha çok Kuveyt’in siyasal sistemi, tarihsel bağları ve dış politik vizyonunda yatıyor olabilir.
Dış politik vizyon
Körfez’in en demokratik ülkesi olarak nitelendirebileceğimiz Kuveyt Batılı anlamda meclise sahip tek Körfez ülkesi. Hükümet ve muhalefet mecliste etkin konumda. Ayrıca muhalefetin hükümet üzerindeki etkisi de hissedilir boyutta. 2016 ve 2017’de muhalefetin baskısıyla hükümet istifa etmiş, Emir al-Sabah hükümeti değiştirmişti. Benzer şekilde milletvekillerine yönelik gensoru ve soruşturmalarda Kuveyt’te yaygın. Halkın taleplerine sessiz kalmayan Kuveyt meclisinde Şiiler ve muhalefet de güçlü konumda. Dolayısıyla Müslüman Kardeşler ve diğer İslamcı partilerin Filistin desteğine hükümet ve Kuveyt devleti sessiz kalamaz. Yüzde 30 civarında Şii nüfusa sahip olan Kuveyt, İran ile ilişkilerinde Suudi Arabistan ve BAE’yi memnun etmemekte. Dolayısıyla Kuveyt’in siyasal sisteminin ve dış politikasının Körfez bölgesinde farklılaştığını söylemek mümkün. Benzer şekilde Kuveyt’in Filistin politikası da diğer
Körfez ülkelerinden farklılaşmakta. Hükümetin dış politik kararlarından memnun olup olmadığını belirtme noktasında özgür olan Kuveyt, Filistin’i en çok destekleyen Körfez ülkesi. Bu noktada Kuveyt’in siyasal sisteminin söz konusu desteğe olanak sağladığını söylemek yerinde olacaktır. Fakat Kuveyt’in Filistin desteğini anlamak için ikili ilişkilerin tarihine de bakmak gerekir.
Kuveyt-Filistin ilişkileri inişli çıkışlı bir yapıda. Filistin siyasetinde kilit isim olan Yaser Arafat yıllarca Kuveyt’te kaldı ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nü (FKÖ) Kuveyt’te kurdu. İşbirliği üzerine inşa edilen ilişkiler 1990’larda bozuldu. Saddam Hüseyin 1990 yılında Kuveyt’i işgal etmeye yönelik saldırılara başladığında FKÖ’nün birçok yöneticisi bu durumu olumlu karşılayıp Irak’ı desteklemişti. Dönemin FKÖ lideri Yaser Arafat, Saddam’ı özgür Filistin devletinin kurulmasına destek verecek en güçlü lider ve İsrail’in politikalarını destekleyen ABD’ye karşı duran kahraman olarak görmüştü. Nitekim Saddam askerlerini Kuveyt’ten eğer İsrail Filistin işgalinden vazgeçerse çekeceğini söylemişti. FKÖ’nün Saddam’ın yanında pozisyon alıp Kuveyt işgalini desteklemesi ikili ilişkileri olumsuz etkilemişti. Benzer şekilde Arafat’ın Saddam’ı desteklemesinden Kuveyt’te yaşayan Filistinliler de olumsuz etkilenmişti. 1991’in Mart’ında Kuveyt’te yaşayan Filistinliler çeşitli sebeplerden ötürü sınır dışı edilmiş ve Filistinli çocuklar okullardan atılmıştı. Arafat’ın Saddam’ı desteklemesine cevap olarak Kuveyt, Filistin büyükelçiliğini kapatmıştı. Filistinlilerin savaş sırasında Kuveytli yaralılara sağlık yardımı göndermiş olmasına rağmen FKÖ’nün Saddam’a yönelik desteği Kuveyt’in Filistinlilere karşı olumsuz görüş sahibi olmasına neden oldu. İkili ilişkilerdeki en kötü dönem savaş sonrası dönemdi. Günümüzde ise yaklaşık 70-80 bin civarında olan Kuveyt’te ikamet eden Filistinli sayısı savaş öncesi 400 bin civarındaydı. Savaş sonrası ise bu rakam 20 bine kadar düşmüştü. Savaş sonrası Kuveytlilerin psikolojisinde işgalci Saddam’ı destekleyen Filistin imajını silmek her ne kadar zor olsa da zamanla ikili ilişkiler düzeldi. Saddam’ın 2003’te iktidardan uzaklaştırılması sonucu uzlaşı sağlandı ve Aralık 2004’te Mahmud Abbas Kuveyt’ten özür diledi. Böylelikle ilişkilerdeki soğukluk erimeye başladı ve Kuveyt Filistin’e yönelik yardımı tekrardan başlattı. Filistin’in BM’de üye olmayan gözlemci devlet statüsünü kazanmasından sonra Kuveyt’e yaptığı ziyaret de Kuveyt tarafından olumlu karşılandı. 2013 yılında Filistin’in Kuveyt’teki elçiliğinin yeniden açılması ikili ilişkilerde yeni bir sayfa açmış oldu. Elçiliğin 22 yıl sonra açılmasıyla iki ülke halkları arasındaki olumsuz algılar da düzeltildi.
İkili ilişkilerdeki normalleşmeye rağmen bölgesel ve uluslararası politik gelişmeler Kuveyt’in Filistin desteğini zedelemektedir. Son olarak İsrail meclisi Knesset’te 62 evet oyuyla yasalaşan “Yahudi ulus devlet” tasarısı da bu minvalde okunabilir. Evrensel hukuk ilkelerine aykırı olan bu apartheid yasa, yaklaşık 2 milyon olan İsrail vatandaşı Filistinlilerin haklarını çiğnemekte ve onları ikinci sınıf konumuna düşürmekte. İsrail cumhurbaşkanı Reuven Rivlin’in tarafından dahi eleştirilen bu yasa ile baskı ve şiddete maruz kalan Filistinlilerin sosyal ve siyasal statüleri sembolik hale gelmiş olacaktır. Kuveyt ve Türkiye’nin Filistin’e yönelik desteği bu anlamda daha da önem kazanmaktadır.
Tüm bu gelişmeler ışığında Kuveyt’in Filistin desteğini üç dinamik üzerinden açıklamak mümkündür. Bunlardan ilki Kuveyt’in Arap milliyetçiliğini canlandırmak istemesidir. Arap ülkeleri arasındaki sorunlara “arabuluculuk rolü” üstlenerek çözüm arayan Kuveyt, Filistin’i destekleyerek Arap milletlerini bir arada tutabilir ve “lider” boşluğunu doldurarak Arapların lideri olabilir. Suudi Arabistan’ın İsrail ile işbirliği içerisinde olduğu, Mısır’ın İsrail’in isteği üzerine Hamas’ı tünelleri kapatarak sıkıştırdığı bölgesel konjonktürde Kuveyt, Filistin meselesinin öncüsü olma fikriyle bölgede güçlenmek istiyor olabilir. İkincisi, dış politikasında yumuşak gücü önemseyen Kuveyt’in, bölgesel sorunların uluslararası hukuka uygun şekilde çözümlenmesine katkı sağlayarak bölge ve uluslararası siyasette imajını yenileme isteğidir. Son olarak, İslami muhalefetin hükümete ve al-Sabah ailesine karşı oluşturabileceği tehdidi engellemek de Kuveyt’in bu desteğinin ardındaki nedenlerden olabilir.