Kartalkaya yangınının sorumlusu kim?

Burak Kaplan/ Araştırmacı, Yazar
24.01.2025

Türkiye kamuoyunun uzun bir süredir afet durumlarında sorumluluğun hangi kurumda olduğunu tartışması, Türk kamu yönetimi sisteminde merkezi yönetim ile yerinden yönetim birimleri arasındaki yetki kargaşasının ortadan kaldırılması ihtiyacını gündeme getiriyor. Ayrıca yaşadığımız acı olay, Türkiye'de yerel yönetimlerde liyatsizliğe, patronaja ve nepotizme dayanan çarpık ilişkileri bir kez daha gün yüzüne çıkarması yönüyle önem taşıyor.


Kartalkaya yangınının sorumlusu kim?

Burak Kaplan/ Araştırmacı, Yazar

Salı günü gece saatlerinde 238 kişinin konakladığı Kartalkaya Grand Kartal Hotel'de başlayan ve söndürme çalışmalarının 11 saat sürdüğü yangın felaketi sonucunda 79 kişi hayatını kaybetti. Genellikle sömestr tatilini değerlendirmek isteyen ailelerin konakladığı otel geride birçok acı hikaye bıraktı. Panik halinde otelin penceresinden aşağıya atlayarak hayatta kalmaya çalışanlar, çarşafları birbirine bağlayarak pencerelerden aşağı inenler, çalışmayan dedektörler ve alınmayan önlemler tarifsiz bir acının yaşanmasına yol açtı. Bu elim olayın acısı çok tazeyken kimin sorumlu olduğu konusunda kamuoyunda ciddi bir tartışma baş göstermiş durumda.

Belediyelerin sorumluluğu

Türkiye'de mahalli ve ortak ihtiyaçları karşılamak üzere kurulan belediyeler, büyükşehir olan ve olmayan illere göre iki farklı ana kategori altında yer alıyor. Büyükşehir statüsündeki illerde büyükşehir belediyesi ve büyükşehir ilçe belediyeleri ilk kategoride bulunuyor. Sayısı 30 olan bu büyükşehir belediyeleri, il mülki sınırlarının tamamında sorumlu ve yetkilidir. Diğer ilçe belediyeleri ile koordinasyonu esas alacak şekilde sorumluluklarını ve faaliyetlerini yürütmesi 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununca düzenlenmiştir. Büyükşehir olmayan illerde ise kanun koyucu üçlü bir yapıyı esas almış ve sırasıyla il belediyesi, ilçe belediyesi ve belde belediyesi olarak bir hiyerarşi tesis etmiştir. Burada il belediyeleri, büyükşehir belediyelerinde olduğu gibi il mülki sınırının tamamında yetkili kılınmamış yalnızca belediye sınırları ile yetkilendirilmiştir. Zira il belediyeleri de diğer ilçe belediyeleri gibi 5393 sayılı Belediye Kanunu'na tabi olarak görev ve sorumluluklarını yerine getiriyor. Bu kanunun 5. ve 6. maddelerinde belediye sınırlarının tespiti açıkça tarif edilmiştir. Bu sınırların dışında kalan mücavir alanlara da belediyelerin hizmet götürebileceği kanunun 14. maddesinde vurgulanmıştır. Mücavir alanlar ise belediye sınırları içerisinde olmayıp imar bakımından belediyelerin kontrolü ve mesuliyeti altında olan alanları tanımlıyor. Burada kanun koyucu mücavir alanlarda belediyeleri yetkili kılarak aslında belediyenin yakın çevresindeki alanların düzensiz, plansız ve rantı esas alan bir anlayışla yapılaşmasını engellemeyi amaçlamıştır.

Bu teknik tanımlamalardan sonra Bolu'da yaşanan ve 79 kişinin hayatını kaybettiği otel yangınında kimin sorumlu olduğu ve hangi kurumların ihmalkâr davrandığı sorularına daha rahat yanıt verilebilir. Bu çerçevede hemen belirtmek gerekir ki Bolu, büyükşehir belediyesi statüsünde olmayıp il belediyesi statüsündedir. Dolayısıyla Bolu Belediyesi, ilin mülki idari sınırlarında değil yalnızca belediye sınırlarında ve mücavir alanlarında sorumludur. Yangının gerçekleştiği Kartalkaya Bölgesi, Bolu Belediyesi sınırları içinde olmasa da 31693 sayılı Belediye İtfaiye Yönetmeliği önemli bir ayrıntıya vurgu yapıyor. Buna göre Yönetmeliğin 1'inci ek maddesinin 1'inci bendi şunu söylüyor: "Belediye itfaiye teşkilatına, Binaların Yangından Korunması Hakkındaki Yönetmeliğin ilgili maddelerine göre yangına karşı alınan önlemleri gösteren itfaiye raporunun düzenlenmesi için Ek-15 başvuru formu ile başvuru sahibinden, işyeri açma ve çalışma ruhsatı vermeye yetkili idareden veya ilgili bakanlıklardan müracaat gelmesi halinde, belediye itfaiye teşkilatının ilgili görevlisi tarafından başvuruya konu işyeri yerinde incelenir ve itfaiye raporu yapılan tespitler esas alınarak hazırlanır." Buradan anlaşıldığı üzere ilgili yönetmelik, tüm illerdeki işletmelerde yangın uygunluk denetimi yapılması ve raporlaştırılması hususunda belediyeleri sorumlu tutuyor.

Yönetmelikteki aynı maddenin dördüncü bendinde "İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik ile Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmeliğin ilgili hükümleri gereği yangına karşı alınan önlemleri gösteren itfaiye raporlarına ilişkin bilgiler elektronik ortamda kayıt altında tutulur ve itfaiye raporunun düzenlendiği gün itfaiye raporuna ilişkin kayıtlar yetkili idareyle varsa elektronik ortamda paylaşılabilir." hükmü bulunuyor. Bu da denetimi gerçekleştiren belediyenin yetkili idareyle bu denetim sonuçlarını paylaşması gerektiğini açık bir şekilde gösteriyor.

Bolu Belediyesi'nin yetki sınırları içerisinde yer almasa bile yönetmelikte itfaiye teşkilatının sorumlu tutulması nedeniyle yangının gerçekleştiği işletme, 12 Aralık 2024 tarihinde Bolu Belediyesi'ne başvurarak "Yangın Yeterlilik Belgesi" almayı talep etmiştir. Bu talebe karşılık Bolu Belediyesi'ne bağlı itfaiye ekipleri tarafından 16 Aralık 2024 tarihinde yapılan incelemede işletmede 8 eksik bulunduğu belirlenmiştir. Yine 31693 sayılı yönetmeliğin dördüncü bendinde "İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik ile Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmeliğin ilgili hükümleri gereği yangına karşı alınan önlemleri gösteren itfaiye raporlarına ilişkin bilgiler elektronik ortamda kayıt altında tutulur ve itfaiye raporunun düzenlendiği gün itfaiye raporuna ilişkin kayıtlar yetkili idareyle varsa elektronik ortamda paylaşılabilir." hükmü yer alıyor. Buradan anlaşıldığı üzere Bolu Belediye'sinin otelle ilgili sonuç raporunu Bolu İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne bu raporu bildirmesi gerekiyordu.

Sorumluluk, liyakat ve emniyet (!)

Buraya kadar anlatılanlara karşılık Bolu Belediyesi Başkanı Tanju Özcan, 22 Ocak 2025 tarihindeki Halk TV canlı yayında Gazeteci İsmail Saymaz'ın "Belediye burada eksikleri tespit etmiş, onlar da size yangın uygunluk belgesi talebimi geri çekiyorum dedikten sonra siz bu durumu neden Kültür Bakanlığı'na ve savcılığa bildirmediniz?" sorusuna "Öyle bir yetkimiz yok." diyerek yanıt vermesi hiçbir mana ifade etmiyor. Üstelik Özcan, aynı canlı yayında manipülatif bir yaklaşımla "Bizim yetki sınırımızın dışında, denetleme şansımız bile yok." diyerek bizzat kendi belediyesinin hazırladığı raporu da inkar etme noktasına geliyor. Aslında Özcan'ın bu konuda manipülasyon yapmak yerine başında bulunduğu belediyenin olayda sorumsuz ve ihmalkar davrandığını kabul etmesi daha isabetli olurdu.

Yaşadığımız bu acı olay, Türkiye'de yerel yönetimlerde liyatsizliğe, patronaja ve nepotizme dayanan çarpık ilişkileri bir kez daha gün yüzüne çıkarmıştır. Zira kamuoyuna yansıyan haberlere göre Bolu Belediyesi'nde İtfaiye Müdürlüğü'nden sorumlu Başkan Yardımcısı Sedat Gülener'in Belediye Başkanı Özcan'ın dayısının oğlu olduğu görülüyor. Burada hemen ifade etmek gerekir ki Tanju Özcan, geçmişte yaptığı bir açıklamada Gülener ile akrabalık bağını kabul ederek kendisinin "liyakatine" güvenerek bu göreve getirdiğini belirtmiştir. Ancak Gülener'in geçmişine bakıldığında acil yardım ve afet yönetimi gibi teknik alanlarda formasyona sahip olmadığı görülüyor. Dolayısıyla Belediye Başkanı Özcan'ın bu "liyakat" çarpıtması bir bakıma hakikate gölge düşürüyor.

Ayrıca Türkiye kamuoyunun uzun bir süredir acil durumlarda ve afet anlarında sorumluluğun hangi kurumda olduğunu tartışması, Türk kamu yönetimi sisteminde merkezi yönetim ile yerinden yönetim birimleri arasındaki yetki kargaşasının ortadan kaldırılması ihtiyacını gündeme getiriyor. Geçmişte yaşanan orman yangınları, depremler ve sel felaketleri gibi olaylarda da sıklıkla tartışılan bu konuya artık bir son verilmesi gerekiyor. Bunun için önümüzdeki süreçte tüm paydaşların siyasi aidiyetlerini bir kenara bırakarak bir araya gelmesi ve bu konudaki tüm muammalara son vermesi için ellerini taşın altına koyması lazım. Aksi takdirde önümüzdeki süreçte benzer hadiselerin ve tartışmaların yaşanması kaçınılmaz olacaktır.

[email protected]