Irak'ın kuzeyinde icra edilen Pençe serisi operasyonlar, Suriye'nin kuzeyinde yürütülen Zeytin Dalı, Barış Pınarı benzeri harekatlar ve SİHA kullanımı gibi teknolojik üstünlükler, PKK'nın lojistik ve -sözde lider kadro da dahil olmak üzere- insan kaynağını önemli derecede zayıflatmıştır. Diğer yandan Öcalan'ın, PKK'nın “anlam yoksunluğu” yaşadığını ve ömrünü tamamladığını ifade etmesi bu tükenmişliği kabul ettiğini göstermektedir.
Faruk Önalan/ Yazar
"Terörsüz Türkiye" hedefi, Türkiye'nin uzun süredir mücadele ettiği PKK ve bağlantılı örgütlerin silah bırakması ve terör eylemlerine son vermesi yönünde bir vizyonu ifade etmektedir. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 2024 sonlarında Abdullah Öcalan'a yönelik "silah bırakma çağrısı yap" önerisi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "terörsüz Türkiye" vurgusu, devletin hem sert güç hem de diyalog kanallarını açık tutma stratejisini yansıtmaktadır. Terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat 2025 tarihinde DEM Parti aracılığıyla açıklanan mektubunda, "Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir" şeklindeki net çağrısı, bu siyasi baskının bir sonucu olarak görülebilir.
Öcalan'ın bu mesajı, örgütün tabanını ve yönetimini etkileyebilecek bir dönüm noktasıdır zira Öcalan, terör örgütü PKK'nın kurucusu ve ideolojik lideri olarak örgüt üzerinde hâlâ önemli bir nüfuza sahiptir. Ancak, Kandil'deki sözde PKK liderliğinin bu çağrıya uyup uymayacağı belirsizdir; geçmişte Öcalan'ın çağrılarına rağmen bağımsız hareket ettikleri örnekler mevcuttur. Örgüt elebaşı Öcalan'ın bahsettiği kongrenin toplanması için şartlar öne sürmeleri olasıdır. Her ne olursa olsun, terör örgütü silah bırakma noktasına getirilmiştir. Bu bağlamda, PKK'yı silah bırakmaya iten daha doğrusu zorlayan faktörler ön plana çıkmaktadır. Bu faktörlerin başında Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kararlı politikaları ve askeri baskılar gelmektedir.
Türkiye, son yıllarda PKK'ya karşı yurt içinde ve sınır ötesinde (Irak ve Suriye) yürüttüğü operasyonlarla örgütün hareket alanını ciddi şekilde daraltmıştır. Irak'ın kuzeyinde icra edilen Pençe serisi operasyonlar, Suriye'nin kuzeyinde yürütülen Zeytin Dalı, Barış Pınarı benzeri harekatlar ve SİHA kullanımı gibi teknolojik üstünlükler, PKK'nın lojistik ve -sözde lider kadro da dahil olmak üzere- insan kaynağını önemli derecede zayıflatmıştır. Diğer yandan Öcalan'ın, PKK'nın "anlam yoksunluğu" yaşadığını ve ömrünü tamamladığını ifade etmesi bu tükenmişliği kabul ettiğini göstermektedir.
Kandil, PKK'nın ana üssü olarak uzun yıllar korunaklı bir alan sağlamıştır. Ancak Türkiye'nin Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ve Irak merkezi hükümetiyle ilişkileri geliştirmesi, teknolojik üstünlük (örneğin, SİHA'lar) ve askeri üsler kurması, Kandil'in avantajını ortadan kaldırmıştır. Örgüt, artık İran'a kaçış gibi eski kaçış yollarını da kolayca kullanamamaktadır.
Halk mesafe koydu
Yapılan saha araştırmalarına göre de PKK'nın silah bırakması gerektiğini düşünenlerin sayısı oldukça yüksek oranlara ulaşmıştır. Özellikle Hendek olaylarında olduğu gibi şehirlerdeki çatışmalar, bölge halkında ciddi bir yorgunluk ve örgüte karşı belirli bir mesafe meydana oluşturmuştur.
Suriye'de Esad rejiminin Aralık 2024'te çökmesi, İran ve Rusya'nın etkisinin azalması ve Türkiye'nin bölgedeki ağırlığının artması, PKK'nın geleneksel destek ağını zayıflatmıştır. Suriye'deki yeni yönetim ve Türkiye'nin etkinliği, PKK'yı izole bir konuma itmeye zorlamaktadır.
ABD'nin Suriye'de YPG/SDG'ye desteği devam etse de Trump'ın 2025'te göreve gelmesiyle "Suriye'nin anahtarı Türkiye'nin elinde" açıklaması, ABD'nin politikalarında Türkiye lehine bir kayma olabileceğini düşündürmektedir. Bu da PKK üzerinde dolaylı bir baskı unsuru oluşturmaktadır.
YPG sorunu
PKK'nın silah bırakması, ancak Suriye'deki uzantısı YPG/SDG'nin silahlı varlığını sürdürmesi durumunda Ankara Şam ile iş birliği içinde daha sert adımlar atacaktır. PKK'nın silahlı unsurları dağılsa bile, YPG/SDG'nin Suriye'deki varlığı, Türkiye için güvenlik tehdidi olmaya devam edecektir. Türkiye, YPG'yi PKK'nın Suriye kolu olarak gördüğünden, sınır ötesi operasyonlar sürecektir. Gerek SDG lideri Mazlum Abdi'nin "Öcalan'ın çağrısı bizi kapsamıyor" açıklaması gerekse DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel'in "Bu çağrının muhatabı PKK'dır. Rojava ve SDG'ye dair bir çağrı söz konusu değil." sözleri bu ayrışmayı netleştirmektedir.
Suriye'deki yeni hükümetin tüm silahlı gruplara "silah bırak" çağrısı yaptığı bir ortamda, YPG/SDG'nin bu çağrıya uymaması, yeni Şam yönetimiyle de çatışmalara yol açması olasıdır. Ankara'nın da desteklediği plana göre SDG içindeki tüm yabancı unsurlar Suriye'yi terk edecek (Suriyeli olan örgüt ele başları da dahil), geri kalan güçler ise silah bırakacak ve Şam hükümeti ile anlaşarak Suriye devletine entegre edilecek. PKK'nın Türkiye'de silah bırakması önemli bir adım olsa da YPG/SDG'nin varlığı, örgütün Suriye'den Türkiye'ye sızma veya yeniden örgütlenme potansiyelini koruyacaktır. Eski PKK militanlarının Suriye'ye geçerek burada SDG'ye katılmasını Ankara, tehdidin coğrafi olarak yer değiştirmesi olarak yorumlayacaktır.
PKK silah bıraksa bile, ABD'nin YPG'ye desteği sürerse, Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir kriz dalgası yaşanmasına neden olabilir. Bu bağlamda Mazlum Abdi'nin "bölgenin ABD gözetiminde olması" talebi, Türkiye'nin "terör koridoru" kaygısını güçlendirip -haklı olarak- daha sert tepkiler vermesine neden olacaktır. Suriye lideri Ahmed el-Şara da ülkenin bir bütün olduğunu, özerk yönetim, federasyon gibi oluşumların asla kabul edilmeyeceğini vurgulamıştır.
PKK'yı silah bırakmaya iten faktörler, devletin askeri ve siyasi baskısı, bölgesel konjonktürün değişimi ve örgütün içsel tükenmişliği gibi unsurların bir kombinasyonu olarak görünmektedir. Ancak YPG/SDG'nin silah bırakmaması ya da Ankara'nın belirlediği çerçeve (yukarıda belirtildiği üzere) Şam ile entegrasyonu dışında hareket edilmesi, "Terörsüz Türkiye" vizyonunu tam anlamıyla hayata geçirmeyi zorlaştıracaktır. Türkiye, bu durumda sınır ötesi operasyonlara devam edecek ve Suriye'nin yeni yönetimiyle YPG'yi tasfiye etme yönünde iş birliğini artıracaktır.
Kardeşliğin önündeki bariyer
Hülasa "Terörsüz Türkiye" hedefi Türk-Kürt kardeşliğinin önüne koymaya çalışılan en büyük engelin ortadan kaldırılmasına, kırk yıldır devam eden terör sorununun ortadan kalkmasına, ülke kaynaklarının asıl ihtiyaçlara yönelmesine, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmanın hızlanmasına, barış, güven, istikrar ve refah seviyesinin yükselmesine vesile olacak önemli bir vizyondur.
Son olarak; eşit vatandaşlık duygusunun daha da pekiştirileceği bu dönemde şehit ve gazi yakınlarının asla incitilmeyeceği bizzat Cumhur İttifakı paydaşları tarafından özellikle vurgulanmaktadır.