Javier Milei başkanlığında ekonomik reformlar... Arjantin bir örnek olabilir mi?

Nilay Ökten-Kemaloğlu/ Yazar
1.09.2024

Arjantin'in hikayesi ekonomik sıkıntılar yaşayan diğer dünya devletleri için ne söyler? Arjantin ve Türkiye ekonomik açıdan geçirdikleri süreçlerde birbirine yakınsıyor mu? Bu sorular, elbette ki liberal iki yönetim altında olan, ekonomik açıdan ciddi sıkıntılarla boğuşan, bölgelerinde büyük güçler olan, demokrasi süreçleri işleyen ve son dönemlerde kemer sıkma politikalarıyla gündeme gelen iki ülke söz konusu olduğunda sorulması makul ve meşru sorular.


Javier Milei başkanlığında ekonomik reformlar... Arjantin bir örnek olabilir mi?

Nilay Ökten-Kemaloğlu/ Yazar

Enflasyonun hiperenflasyon seviyesine çıktığı 2023 yılının sonundan bu yana Arjantin'in sağcı yeni başkanı liberal Javier Milei'in ekonomide kemer sıkma politikalarının sonuçları merak konusu olmaya devam ediyor. Aralık 2023'te başkanlık görevine gelmeden önce seçim kampanyasının en önemli bölümünü ekonomik reform stratejisine ayıran Milei, Arjantin halkına yaşanacak hiperenflasyonu da bunun çözmenin yollarını ve süresini de net ve doğrudan anlatarak ayağı yere basan bir politikacı profili çizmişti. Göreve gelmesinden sonra da her ne kadar siyasi mekanizmanın işleyişinde engellerle karşılaşsa da yapacağını söylediği ekonomik reformların çoğunu başlatarak Arjantin halkının çoğunluğunun gözünde güvenilirlik zeminini oluşturdu diyebiliriz. Bu yazıda Javier Milei'in ekonomik politikalarını ve sonuçlarını konuşurken bir yandan da benzer ekonomik sorunları yaşayan ülkelere örnek teşkil edebilir mi sorusuna cevap bulmaya çalışacağız.

Arjantin ekonomisi: Eski dev, yeni kabus

Arjantin bir zamanların parlayan yıldızı bir ülke.. Şöyle ki 20. Yüzyılın başlarında dünyanın en zengin ilk on ülkesinden biriydi Arjantin. Peki sonra ne oldu da böylesi bir milli zenginlik ziyan edildi? 1946-1955 yılları arasında başkanlık yapan popülist isim Juan Peron, kamu harcamalarında aşırıya kaçan bir döneme imza attı. Ekonomik daralma gittikçe vites arttırırken millileştirilen firmalar ülke ekonomisinde hantallık meydana getirdi. 90'larda Carlos Menem başkanlığında yeniden özelleştirilen bu şirketler serbest piyasa politikalarının uygulanma adımlarından biri oldu. Ancak ülke ekonomisi çöküşe doğru hızla yol aldı ve 2001 kriziyle birlikte kronik bir ekonomik kriz ülkenin boğazına yapıştı. Uzun yıllar sol kanattan hükümetler tarafından idare edilen ekonomi maalesef ki iyileşme kaydedemedi. Javier Milei yönetimi ise liberal politikalarla bir iyileşme sağlanabilir mi sorusuna cevap arayan halkın seçimi oldu. Elbette bu tepkisel seçimin rüzgarını korumak adına Milei yönetimi ekonomik reformlarının kısa vadede yarattığı zorlukları halkın gözünde meşru hale getirmek durumda, zira Kongre'de de çoğunluğa sahip olmayan iktidar tehlikeye girebilir.

Milei'in ekonomik reformları

Milei'in seçim kampanyasında elektrikli testere sembolüyle kamu harcamalarında yapacağı kesintilere dikkat çekmesi kesinlikle en vurucu hamlelerden biri olmuştu. Javier Milei'in ekonomik reform paketine bağlanan umutlar aslında yeni başkanın ekonomi ve matematik profesörü olarak ders verdiği uzun yıllara ve çok sayıda yayınına da dayanıyor denilebilir. Arjantin halkının gözünde işi ehline bırakmak noktasında ekonomiyi Milei'ye teslim etmek en rasyonel çözüm olarak okunmuştu.

Milei göreve gelir gelmez hızlı ve köklü kararlar almak suretiyle harekete geçti ve pesoyu yüzde 50 seviyesinde devalüe etmenin yanı sıra devlet sübvansiyonlarını ve bakanlıkların sayısını azalttı. Yalnızca bakanlıkların sayısı yarıya indirilmekle kalmadı, 70 bir kamu sektörü işi kaldırıldı. Ekonomiye devletin müdahalesini minimuma indirme konusunda sıkı adımlar atıldı. Kamuda kısıtlamalar inanılmaz bir hızla sağlandı ve yalnızca dört ay içinde 2 trilyon pesoluk mali açık, neredeyse 300 milyon pesoluk artıya geçti. Enflasyonu düşürmenin en temel amaç teşkil ettiği reform paketinin orta uzun vadede halkın sırtından büyük bir yük alacağına olan inanca vurgu yapmak önem arz ediyor. Zira Arjantin'in yıllık enflasyon oranı bu yılın ortalarında yüzde 300'lere merdiven dayamışken halkın enflasyondan bükülen beli doğrulmadan başka ekonomik iyileşmeleri sağlamak pek mümkün olmayacak.

Javier Milei Kongre'de çoğunluğa sahip olmadığı ve muhalif partilerle anlaşma yapma konusunda başarılı olamadığı için reform paketinde bulunan her başlığı harekete geçirebilmiş değil. Nitekim, seçim vaatlerinden biri olan önemli reformlar arasında pesoyu ABD dolarıyla değiştirmek ve merkez bankası kurumunu tamamen kaldırmak vardı. Milei 9 aylık başkanlık serüvende henüz bu başlıkları gündeme alamadı. Devlet şirketi olan demiryolları, havayolu, posta teşkilatı ve su hizmeti gibi pek çok milli kurumun özelleştirilmesini sağlamaya çalışan Milei, Kongre'den destek göremiyor. Öte yandan işçi sendikaları da işçi haklarının bu reformlardan kötü etkileneceğine inanmakta ve protestoları zaman zaman sokağa taşımakta. Ancak Milei, muhalefetin onu yalnızca yavaşlattığını ancak hedeflediği reformları yapmaktan alıkoymayacağını gösteren kararlı adımlar atıyor ve söylemleri seçim kampanyasındaki kadar sert çizgide devam ediyor. Başkan kararlı, ancak temkinli diyebiliriz. Bu noktada halkın alım gücünün sıkıntılı hali toplumsal huzursuzluğa sebep olabileceği için Milei'in halkın desteğini ve inancını kaybetmemesi çok önemli. Zira Latin Amerika ülkelerinin neredeyse hepsinde reform vaatleriyle başa gelen yönetimler halkın desteğini yalnızca kısa süreliğine elinde tutabilmekte ve politikaları kısa sürede kayda değer sonuçlar doğurmazsa da devrilmekteler. Dolayısıyla Başkan'ın temkinli adımları uzun süreli sonuçları görene kadar halkın desteğini sağlamak noktasında önem arz ediyor.

İlham kaynağı mı? Kötü örnek mi?

Benzer ekonomik sıkıntıları yaşayan dünya devletleri için Arjantin'in hikayesini nasıl okumalıyız? Arjantin ve Türkiye ekonomik açıdan geçirdikleri süreçlerde birbirine yakınsıyor mu? Bu sorular elbette ki liberal iki yönetim altında olan, ekonomik açıdan ciddi sıkıntılarla boğuşan, bölgelerinde büyük güçler olan ve siyasi, ekonomik ve toplumsal anlamda kritik önem arz eden aktörler olarak hareket eden, demokrasi süreçleri işleyen ve son dönemlerde kemer sıkma politikalarıyla gündeme gelen iki ülke söz konusu olduğunda sorulması makul ve meşru sorular.

Arjantin'in ekonomisindeki çıkmazların sebebinin de hem iç hem dış politik hamleler olması her ne kadar binlerce kilometre ötedeki bir hikaye olsa da Türkiye ve Arjantin'i benzer başlıklarla konuşmamızı beraberinde getiriyor. Kemer sıkma politikalarının ve kamu harcamalarında kısıtlamaların kısa vadede getirdiği zorluklar ve halkın alım gücünde ciddi sıkıntıların olması bu iki ülke için de bir sınav diyebiliriz. Özellikle enflasyonun geldiği seviyelerde halkın yaşam zorluğu çekmesinden, yoksul sınıfın genişlemesinden ve ekonomik ümitsizlikten bahsetmeden konuşmak imkansız ve sorunlu olur. Ekonomik sıkıntıları asıl göğüsleyen büyük ölçüde alt ve orta sınıflar olmuştur. Dolayısıyla reformlardan da en çok etkilenen bu kitleler olmaktadır. Bu noktada ekonomik reform paketlerinin en büyük vaadi olan enflasyonun düşürülmesine odaklanmak en büyük umut kaynağı olacaktır. Enflasyonun düşürülmesi orta uzun vadede alım gücünün artmasına, ülkede ekonomik iyileşmeye ve uzun vadede ise hizmetlerin genişlemesi ve zenginleşmeye giden yola çıkmak için ilk adımdır. Kararlı ve bütüncül ekonomik reformlar sonuçlarını verecektir. Demokrasinin uzun süredir pratik edildiği ülkelerde halkın seçimleri belirleyici olmuştur ve ekonomik anlamda orta uzun vade ve uzun vadede gerçekleşeceği umut edilen iyileşmeler de yönlendirici olacaktır.