CHP'nin "çağdaş yaşamı" örtüden kurtarmak ve örtü altında olmayı da esaret ve çağdışılık olarak algılamasındaki sınırlılık ve kabalık, CHP ideolojisi olarak bugün CHP'nin ayağında bir prangaya dönüşüyor.
Dr. Murat Yılmaz / Siyaset Bilimci
Başörtüsü yasakları kaldırıldı ama Edremit'te CHP Belediyesi ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin şehrin işgalden kurtuluşu dolayısıyla gerçekleştirdiği temsili törende Anadolu kadının çarşaf içinde zincirlenmiş bir haldeyken asker tarafından işgalden ve dolayısıyla gerilikten kurtarılması şeklindeki mizansen, toplumda ciddi rahatsızlık yarattı... CHP'nin "çağdaş yaşamı" örtüden kurtarmak ve örtü altında olmayı da esaret ve çağdışılık olarak algılamasındaki sınırlılık ve kabalık, CHP tarihi ve ideolojisi olarak bugün CHP'nin ayağında bir prangaya dönüşüyor.
Eğer CHP ve CHP ideolojisi olmasa başörtüsü yasaklarının da olmayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Türkiye başörtüsü yasaklarından uzun, sabırlı, barışçı, medeni ve hürriyetçi bir mücadeleyle kurtuldu. Halkın ezici çoğunluğu bu yasakları tasvip etmiyor. CHP, vesayet sistemi çöktükten ve halkı ikna etmekten başka bir seçenek kalmadığı anlaşıldıktan sonra başörtüsü yasaklarını açıkça savunmuyor, savunamıyor. Hatta genel başkan düzeyinde bunun hata olduğu dahi söyleniyor ancak CHP'nin başörtüsüne bakışı gerçekten samimi olarak değişti mi? Bu konuda, Edremit'teki gibi olaylar, CHPli kimi isimlerin açıklamaları, CHP'li gazeteci ve akademisyenlerin başörtüsüne ve başörtülülere karşı husumet izhar eden yazı ve yorumları şüphe uyandırıyor. CHP tarihi ve ideolojisiyle yüzleşmeden, hesaplaşmadan ve değişmeden bu şüphelerin çok haklı sebepleri olduğu açıktır. Bu yazıda CHP tarihi ve ideolojisinin teşekkülü bakımından önemli bir tarihten CHP'nin "parti- devlet" olmasında önemli bir aşama olan 1935 Kurultayındaki tartışmalardan bahsederek problemin köklerinden birini ortaya koymaya çalışalım. Konunun tarihini hatırlamak ve Türkiye nasıl bir tarihten geliyor, bunu hatırlamak lazım. 1935 yılındaki CHP Kurultayında bu istikamette CHP'li müfritlerin verdikleri yasaklama önergesinin, Atatürk tarafından nasıl reddedildiğine bakalım. Okunduğunda görülecektir ki, CHP inkılap adına değil başörtüsünü, çarşaf ve peçeyi doğrudan yasaklamış değil ama bu konuda daha sonraki problemlere yol açacak bir muğlaklık ve takiyeyle de malul... CHP'nin gerçekten hürriyetçi olabilmesi ve başörtüsü yasaklarından uzaklaştığını ikna edici bir şekilde anlatabilmesi için, bu muğlaklık ve takiyeden açıkça vazgeçmesi lazım.
Bursa'daki CHP'li müfritler
1935 senesinde Bursa CHF teşkilâtı kadınlara saylav (milletvekili anlamında) seçme ve seçilme hakkının verilmesi vesilesiyle, Bursa'nın Türk "devrimine" bağlılığını göstermek istemektedir. Bursa'da "devrim" aleyhinde gerçekleşen bazı olaylar sebebiyle bu konuda bir hassasiyet vardır. Bu olaylar, muhafazakâr bir kişi olan Milli Mücadele kumandanlarından Sakallı Nurettin Paşa'nın Atatürk'e ve CHF'ye rağmen iki defa bağımsız mebus seçilmesi ile Türkçe ezana karşı Bursa'da bir protesto gösterisinin yapılmasıdır.CHF çizgisinde yayın yapan haftalık Yeni Fikir gazetesinde yazılan başyazıda şöyle deniyor:
"Bursa, kendisinden kuşkulananlar varsa, hem onları inandırmak, hem de temiz özlü evrimseverliğini (devrimcilik kastediliyor) göstermek yükünü omuzlamıştır." Bu yük dolayısıyla CHF il kongresinde "...kadınların çarşaf ve peçelerinin kaldırılması dileği" dile getirilmiş ve CHF il teşkilatı bu bahiste ne kadar ileri giderse göze gireceklerini düşünmektedir. Yeni Fikir gazetesinde yer alan "Fırka ve Bursa Kadını" başlıklı başyazıda şöyle deniyor:
"Kongrede, kadınların çarşaf ve peçelerinin kaldırılması düşüncesi ileriye sürülünce bütün eller kalktı ve kongre üyeleri işe kendi karılarından başlamağa söz verdi." Yeni Fikir, 20 İlkkânun (Aralık) 1934.
Kısa sürede çözme çabası
İşte bu hava içerisinde çarşaf ve peçe meselesi, 9-16 Mayıs 1935 tarihinde toplanan CHF Dördüncü Büyük Kurultayı'nda da gündeme gelmiş ve tartışılmıştır. O dönemde birçok il genel meclisi çarşaf ve peçeyi yasaklayan kararlar almıştır. Kurultaya Muğla ve Sivas'tan gelen dileklerde Kurultayın bu yönde karar alması istenmektedir. Dilek Komisyonu ise bu konuda Parti ve Hükümetin kurumları ile kanunî düzenleme yapmanın gereksiz olduğuna karar vermiştir. İçişleri Bakanı Şükrü Kaya da Dilek Komisyonunun görüşüne katılarak bu konunun "hiçbir kanun eli dokunmadan" zamanla ortadan kalkacağını ve Kurultayın bu kararı onaylamasını istemiştir. Dilek Komisyonu Raportörü Hakkı Tarık Us (Giresun) ise söz alarak meselenin inkılapçılık açısından değerlendirilmesini, peçenin yasaklanmasını ısrarla istemiş ve şapka inkılabını örnek göstermiştir. Hakkı Tarık Us partinin kendi haline bırakılsa birkaç yüzyıl alabilecek işleri kısa sürede inkılapçılık vasfıyla başardığını ileri sürerken; General Kâzım Sevüktekin (Diyarbakır) de peçe ve çarşafın asayiş açısından sorun yarattığını, geçmişte yaşadığı bir olayı örnek vererek iddia etmiştir. Parti merkezine yakın olan ve merkezin düşüncelerini dile getiren Aka Gündüz (Ankara) ise meselenin ancak bir zabıta meselesi olabileceğini ve Kâzım Paşa'nın bunu teyit ettiğini ifade etmiştir. Aka Gündüz şöyle demektedir: "Türk inkılabı çarşaf ve peçe için yapılmış bir inkılap değildir. Türk inkılabında çarşaf ve peçe diye bir şey yoktur." Cevaben söz alan İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ise bu ısrara çok sert bir karşılık vermiştir.
İcap etse, sahibi yapardı
İnkılabı yapanlar ve inkılâbın sahibi Atatürk adına konuştuğunu belli eden Kaya, şöyle demektedir: "Eğer bu, bir mesele olsaydı bu büyük inkılâbı yapan, bunu da programına koyar ve sizden lâzım gelen kararı alırdı." Bu söz sanırım dönemin otoriter havasını ve CHP'nin bu otorite karşısındaki aciz konumunu yeterince gösteriyor. Bu yüzden CHP'nin "devlet kuran parti" böbürlenmesinin içi boştur.
Kaya, konuşmasının devamında Hakkı Tarık Us'un inkılâp ve inkılâpçılık anlayışını da eleştirir. "İnkılâb her gün, inkılâb her şey için ve bir günde inkılâb. Böyle bir kaide yoktur. İnkılâbı[n]esası kurulur. Onun teferruatı zamanla bırakılır ve zamanla tatbik edilir. Cumhuriyet bir inkılâptır. Fakat onun emrettiği işlerin tatbikatı senelerce sürer ve sürecektir. Çünkü o da, zamana muhtaçtır... Çarşaf da, bu mealdendir... Bırakmalı, memleketler,[il genel meclisleri kastediliyor]kendi ihtiyacını, kendi irfan ile bularak, bu işi kendi yapsın... İdari olarak, siyasal olarak bunları yapacaklardır... Fakat bir kanun çıkarmak fırkanızı çok müşkül mevkie düşürür"
Gördüğünüz gibi CHP yöneticileri CHP'deki müfritler gibi açık ve derhal bir yasaklamadan değil, zamana yayılmış ve yerel yönetimlere devredilmiş bir yasaklama ve mücadele stratejisinden bahsediyorlar. Bu haliyle CHP'li Edremit Belediyesi 1935 CHP Kurultayında inkılabın ve patinin sahiplerinin ortaya koyduğu başörtüsüyle mücadele stratejisine uygun bir şekilde davranmıştır diyebiliriz. Ancak bugün için CHP, artık 1935'deki programını, dogmatizmini ve parti- devlet anlayışını demokrasi ve çok partili hayat sebebiyle savunamaz haldedir. CHP'deki müfritliğin sebebi, tarihinde ve ideolojisinde gizlidir. CHP bu tarih, ideoloji ve takiyesiyle yüzleşmedikçe, Edremit'tekine benzer birçok saldırgan törenle milletin önüne çıkması kaçınılmazdır. Çağdaşlığı kıyafete indirgeyen bakış açısındaki kabalık ve sınırlılık artık, çağdaşlık ideolojisini ciddiye alanları dahi ikna edemiyor. CHP, Çağdaş Yaşamı Destekleme derneğinde simgeleşen başörtüsü düşmanlığıyla çağdaş olma şeklindeki korelasyona bağlı kaldıkça; öğrenilmiş cahillik, lümpen çağdaşlık, gardırop ideolojisinin ürettiği aşırılıklar ve aşırılığın zamanı değil diyen takiyecilik arasında sıkışıp kalmaya devam edecektir.