Heidegger ölene kadar kendini tashih etti

Murat Güzel / Açık Görüş Kitaplığı
25.02.2023

Özgür Taburoğlu, Heidegger'in son metinlerinde soruların artıp cevapların azaldığına dikkat çekiyor. Heidegger'in eserini ömrü buyunca sürekli tashih ettiğini belirtmeyi ihmal etmeyen Taburoğlu, onun bazen eseri için "boşluklarla dolu" dediğini de ifade ediyor.


Heidegger ölene kadar kendini tashih etti

Murat Güzel / Açık Görüş Kitaplığı

Yirminci yüzyılın en etkili filozoflarının başında gelir Martin Heidegger. Onun Batılı metafizik gelenek içinde unutulmuşluğuna vurgu yaptığı varlık sorusu etrafında ördüğü temel eseri Varlık ve Zaman bu yüzyılın en etkili metinlerinden biri olarak nitelenebilir.

Özgür Taburoğlu, bu etkili filozofun bazı temel kavramlarına ilişkin yazdığı kitabında "varlıkla yüzleşen ve insana benzeyen 'müstesna' bir fail olarak Dasein'a ulaşan ışıklı ve sesli fenomenler içinden" Heidegger'in metinlerine bir bakış atıyor. Bu niteliğiyle Taburoğlu'nun kitabı alışılmış sözlük formatından uzak olsa da ele alınan kavramlar etrafında bir sözlük denemesi olarak da görülebilir.

Heidegger'in varlığa dönük soruşturmasının ilkin varolanlar gibi sorgulanamayacağı gayet açık olan varlığa ilişkin doğru sorunun kurulmuş olmasını şart koştuğunu belirten Taburoğlu, onun bu tür soruları ilkin Sokrates öncesi filozoflar tarafından önerildiğine ilişkin tespitini aktararak, ancak böylesi 'doğru bir soru'nun muhtemel bir cevabı duyacak, duyduğu hakkında duygulanacak, düşünecek bir öznenin yardımı olmaksızın kurulamayacağını dile getiriyor: "Tarihsel bir varlık imkanı olarak Dasein, özenle kurulmuş bir sorunun anlamını soruşturmak için müstesna bir kendilik gibi inşa edilmelidir." Dasein gibi bir failin zamanla olan ilgisini kavramanın ve varlığı, dünyanın, varolanların buluşmasında ya da varoluşunda aramanın Heidegger'in fenomenolojisinin özünü teşkil ettiğini vurgulayan Taburoğlu, bu fenomenolojinin modern metafiziğin zıddına sadece el-altında-hazır (zuhanden) olanların, mevcudun değil, aynı zamanda 'olmayan'ın da analize dahil edilmesine dayandığının altını çiziyor.

Eserler biyografiden ayrı

Heidegger'le ilgili analizlerde sıklıkla rastlanan Heidegger'in düşüncesinin tamamına yönelik Kehre-öncesi ve sonrası gibi bir ayrımı kabullenen Taburoğlu, bu ayrımı benimsemesinin onun önceki ya da sonraki eserlerinde kullandığı kavramları birlikte kullanmaya engel teşkil etmediğini düşünüyor. Kehre (dönüş) adıyla anılan dönüşümün işaretlerine Heidegger'in metinlerinde rahatça rastlanmasına karşın ayrımın keskin olmadığını da belirtme ihtiyacı hisseden Taburoğlu, özellikle bu değişimi Heidegger'in biyografisiyle ilişkilendiren bakış açılarını da eleştiriyor. Kehre'yi Heidegger'in kısa rektörlük döneminin öncesi ve sonrası arasında bir duvar gibi gören bakış açılarına yönelik bakış açılarını "Heidegger'in başından geçenleri aklından geçenlerle ilişkilendirmek, varlıkla varoluşu birbirine karıştırmak gibi temel bir hataya" düşmeye benzeten Taburoğlu, Heidegger'in biyografisini mümkün mertebe eserlerinden ayrı tutuyor.

Heidegger'in eserlerinde tutarlı şekilde tekrarlanan izlekleri, hareket halindeki kavramları ve düşünceleri açığa çıkartmaya uğraşırken Heidegger'e benzer bir biçimde büyük soruların, faillerin ve cevapların peşine düşmeyen Taburoğlu, onun son metinlerinde soruların artıp cevapların azaldığına da işaret ediyor. Heidegger'in eserini ömrü buyunca sürekli tashih ettiğini belirtmeyi ihmal etmeyen Taburoğlu, onun bazen eseri için "boşluklarla dolu" dediğini de ifade ediyor. Dasein, ruh hali, özne, kaygı, sahihlik, anlama, çalışma, gevezelik, merak, beden, başkaları, varlık, varolan, varoluş, zaman, açığa çıkma, doğruluk, ihtimam, metafizik, olay, görüngü, söz, ışık, ses, bakış, resim, dil, yeryüzü, tehlike, güç istenci, teknik, sanat, düşünmek, doğa kavramlarının Heidegger'deki kullanımları etrafındaki yazılarla oluşturduğu kitabında Taburoğlu güç bir işi Türkçede başararak Heidegger düşüncesinin anlaşılmasına katkı sağlıyor.

Varlık İzleri: Işık ve Ses Özgür Taburoğlu Fol, 2022

Tarihte unutulmaması gereken bir coğrafya

Türk tarihyazımında genellikle ihmal edilen coğrafyalardan biridir Huzistan. Oysa ilkçağdan bugüne Huzistan yakın coğrafyamızın önemli sayabileceğimiz bölgelerindendir. Büveyhiler ve Selçuklular döneminde Huzistan'ın tarihini, sosyo-ekonomik yapısını, bu bölgede üretilen ilim ile kültürel hayata ilişkin konuları ana kaynaklara dayanarak ele alan İsmet Burak Batır, genel bir görüş sağlamak için de bölgenin ilk çağdan Büveryhiler dönemine kadar olan tarihsel sürecine ilişkin değerlendirmede Abbasileri örnek alıyor. Bu itibarla İslam rönesansının da başlangıcını teşkil ettiğini savlayan Batır'ın çalışmasının bölgeyle ilgili Türkiye'deki ilk kapsamlı eser olduğunu vurgulamak gerekiyor

Orta Çağ'ın Unutulan Coğrafyası, İsmet Burak Batır, Çizgi, 2023

Altıncı yüzyılda Doğu Roma İmparatorluğu

Altıncı yüzyılda yaşamış bir Bizans tarihçisi ve hukukçusu Myrinalı Agathias, önemli bir tarihçiler zümresindendir. Agathias'ın kitabında Romalılar, Gotlar, Franklat ve Cermenler arasındaki savaşlar ve mücadeleler, Bizans kumandanı Narses'in Franklar ve Almanlar ile ilişkileri, Bizans'ın Lazlar, Sasaniler ve Hunlar ile mücadeleleri, Bizans'ın başkenti Konstantinopolis'teki doğal afetler yer alıyor. Agathias'ın sadece vakaları nakletmekle yetinmediğini, tarihyazımındaki ahlaki kurallara da vurgu yaptığını söylemek gerekli. Yaşadığı dönemle geçmiş arasında da değerli tespit ve kıyaslamalar yapan Agathias'ın kroniği Doğu Roma İmparatorluğu'nun altıncı yüzyılına ilişkin kayda değer bilgiler içeriyor.

Agathias Kroniği, Myrinalı Agathias, çev. Hüseyin Uçar, TİMAŞ, 2023

@uzakkoku