Güçlü sistem, güçlü lider

Murat Güzel
21.03.2025

“Hakanlıktan Başkanlığa” isimli kitabında son yüzyıldaki tökezlemelerin ve olumsuz sonuçların Türk milletini güçlü sisteme yönlendirdiği vurgusunu yapan Nuh Albayrak, güçlü lider yönetimindeki Türk devletlerinin daha parlak ve daha uzun bir ömre sahip olduğunu söylüyor.


Güçlü sistem, güçlü lider

Murat Güzel

Demokrasi, faşizm vb. yönetim biçimleri ile başkanlık, parlamentarizm gibi sistemlerin birlikte düşünülmesi büyük hataları tetikleyebilir, çoğu kez de tetiklemiştir. Sözgelimi demokrasi ile parlamentarizmi, başkanlık ile diktatörlüğü eşlemek bu tür hatalardandır.

İlk devlet örneklerinde ordu ile devletin gücünün aynı anlamda kullanıldığını görürüz. Bu devletlerin güçlü olmayı kendini oluşturan halk dahil herkese baskı kurmak olarak anladığını iddia ettiğini "Hakanlıktan Başkanlığa" adıyla yayınlanmış kitabında belirten Nuh Albayrak, emperyalist devletlerin oluşturdukları ve uzun yıllar sürdürdükleri sömürü düzenini korumanın imkansızlaşması üzerine, bu düzenin milliyetçilik rüzgarları sonrası kurulan yeni devletlerde emperyalizmin oluşturduğu vesayet yöntemiyle sürdürüldüğünü ifade ediyor. Özgürlüğüne kavuştuğunu zanneden milletlerin gerçek anlamda bağımsız olamadıklarını vurgulayan Albayrak sömürgeci devletlerin mali, siyasi, dinî, lisanî ve fikrî işgallerini bu yolla devam ettirdiklerinin altını çiziyor.

Sömürgeci devletler güçlendikçe Osmanlı Devleti'nin zayıflamasının tesadüf sayılmaması gerektiğini belirten Albayrak, savaşılarak yıkılamayan Osmanlı devlet yönteminin yozlaştırılarak zaaf oluşturulduğunu ve oluşan bu zaafların kullanıldığını, yıkılan Osmanlı devletinin enkazından çıkarılan devletçiklerle küresel sömürü düzeninin korunduğunu söylüyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin sık sık tökezlemesinin sebebinin söz konusu yönetim zaafları üzerinden yürütülen bu vesayet işgali olduğunu vurgulayan Albayrak, kitabında öncelikle geleneksel Türk yönetim sistemlerini inceliyor, sonra da Osmanlı Devleti'nin son döneminde başlayıp Cumhuriyet Türkiye'sinde devam eden, Batı iltisaklı yönetim sisteminin etkilerini, kronolojik akış içerisinde çözümlüyor. Osmanlı Devleti'nin son dönemindeki maceralı I. ve II. Meşrutiyetlerin yarar ve zararlarını irdeleyen Albayrak Meşrutiyetin bir üst versiyonu saydığı "Parlamenter Sistem"in yüz yıllık karnesini de çıkarıyor. Türkiye'nin yeni yönetim şekli olan Başkanlık Sistemi'nin sonuçlarını da değerlendiren Albayrak böylelikle emperyalist Batı'nın yaklaşık iki yüzyıl süren sistematik işgalinin serencamını yönetim şekli üzerinden çözümlüyor.

Başkanlık demokratik mi?

Türklere has yönetim tarzının "güçlü sistem güçlü lider" olduğunu belirten

Nuh Albayrak Osmanlı devletinin Türklerin özetini teşkil ettiğini ifade ederek "Diğer Türk ve İslam devletlerinde olduğu gibi Osmanlı'da da divan üzerine dizayn edilmiş bir yönetim sistemi vardı. Merkez teşkilatını Dîvân-ı Hümâyun, Bâb-ı Asafî ve Bâb-ı Defterî isimli divanlar ve bunların kalemleri teşkil ediyordu" tespitini yapıyor. Nuh Albayrak'ın bugünkü Cumhurbaşkanlığı Kabinesi'ne benzettiği ve Osmanlı yönetim kademesinde en yüksek istişare kurulu olan "Dîvân-ı Hümâyun"un, yönetim tecrübesi olan vezirlerden ve her biri ayrı sorumluluk taşıyan zabıtlardan oluştuğu ve Padişah'ın başkanlığında toplandığı bilgisini de hatırlatıyor.

Kitabında son yüzyıldaki tökezlemelerin ve olumsuz sonuçların Türk milletini güçlü sisteme yönlendirdiği vurgusunu yapan Albayrak, güçlü lider yönetimindeki Türk devletlerinin daha parlak ve daha uzun bir ömre sahip olduklarını söylüyor. Ayrıca "Başkanlık Sisteminin demokratik olmadığı iddiası da asla gerçekçi değildir. Tam aksine bu sistemi uygulayan devletler, milletin demokratik haklarını korumada daha güçlü ve kararlı davranabilmektedir" tespitinde bulunuyor.

Hakanlıktan Başkanlığa

Nuh Albayrak

Profil, 2025

Yapısökümcü felsefenin köşetaşları

Geliştirdiği yapısökümcülük ile metin okuma yöntemlerine farklı bir bakış getiren Fransız filozof Jacques Derrida'nın düşüncesinin önemli köşe taşlarından olan Ses ve Fenomen, fenomenolojinin kurucu ismi Edmund Husserl'in gösterge kavramını ele alıyor. Göstergenin her zaman bir erteleme ile malul olduğunu savlayan Derrida kitabında elimizde sadece "gösterenler zinciri" olduğunu ileri sürüyor. Husserl'in ulaşmayı umduğu idealliliğin mümkün olmadığını savlayan Derrida, klasik fenomenolojide geçerli "bilincin kendine mevcut olma" halinin imkansızlığının altını çiziyor.

Ses ve Fenomen

Jacques Derrida

çev. G. Salman- Z. E. Özer

Fol, 2023

Kurucu bir isim: Hilmi Ziya Ülken

Hilmi Ziya Ülken, felsefe, sosyoloji, psikoloji, edebiyat gibi farklı birçok alanda verdiği eserlerle yirminci yüzyıl Türk düşüncesinde önemli bir birikim oluşturmuştur. Birçok bakımdan kurucu metinler olma özelliği taşıyan Ülken'in eserleri aynı zamanda dönemlerinin sosyal, siyasal, kültürel sorunlarını da yansıtır. Tarih, kültür ve toplumsal sorunlarımızı anlama ve aşma doğrultusunda onun eserlerinde bir senteze de ulaşmaya çabaladığını görürüz. Onun çalışmalarını farklı yönlerden irdeleyen yazılardan oluşan kitap, Cumhuriyet döneminin ilk düşünürlerinden sayılan Ülken'i anlamak bakımından önemli.

Bir Düşünce Çınarı: Hilmi Ziya Ülken

ed. M. Günay-Sadık Erol Er

Çizgi, 2024