Goebbels'in kayığına binenler

Hilmi Daşdemir / Optimar Araştırma
4.09.2021

Maksatlı olarak servis edilmiş bir haberi tıklayan birinin karşısına bir süre sonra aynı haber birçok farklı haber sitesi ve sosyal medya mecrasında yeniden çıkıyor. Yani yapay zeka tarafından önlerine çıkarılan haberler üzerinden algıları oluşturuluyor. Araştırmalara göre bu tip haberleri okuyanlar genellikle teyit gereği duymuyor.


Goebbels'in kayığına binenler

Hilmi Daşdemir / Optimar Araştırma

Goebbels'in yaşayan en büyük müridi, sözüm ona iletişimci, Sedef Kabaş'ın CHP'nin parti içi eğitiminde söylediği sözleri birçoğumuz hatırlıyoruz hatırlamayanlara hatırlatalım: "Kitleleri etkilemek istiyorsanız ortaya bir yalan atın. Ama kocaman bir yalan olsun. İkinci kriter çok basit bir yalan olsun. Sonrasında da bu basit ve çok büyük yalanı sürekli tekrar edin. Ve ardından o kitlelerin o yalanı gerçekmiş gibi nasıl kucakladığını otur seyret.'' Bu sözleri Sedef Kabaş en kaba tabiriyle yaşam felsefesi olarak almış bunu da CHP'ye verdiği eğitimde başta Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP'nin rengi değiştirilmiş partisi İYİ Parti'nin Genel Başkanı Meral Akşener de olmak üzere herkes benimsemiş.

Büyük Yalan Teorisi olarak bilinen ve Hitler'in Propaganda Bakanı Joseph Goebbels tarafından uygulanan teori bir dönem başarılı oldu ancak etki alanı da sınırlıydı. O büyük yalana inandırdıkları Hitler'in sonu da malum.

Muhalefetin propaganda gurusu Sayın Kabaş bir süre önce lüks bir yatın önünde poz vererek ne demişti? Afetlerle ilgili toplanan paralarla Erdoğan'a bu lüks yat yapılıyor.'' Eski bir banka reklamında "Hizmette sınır yoktur'' derlerdi. Bu eskimiş spiker 'bayan'ın yalan üretme hizmetinde de sınır yok. Burada 'bayan' ifadesini de maksatlı olarak kullandım. Ali Babacan da üzerinde tepinip genç feminist kitleye mesaj vermeye kalkabilir, spiker eskisi Kabaş da. Bunlar için gerçekle bağlantısı olsun olmasın önemli değil.

İki hafta önce, seli en ağır yaşayan Kastamonu Bozkurt ve Abana'ya gittim. Selin etkisi, sebepleri bir tarafa ciddi anlamda selin sebep olduğu hasarlar ortadan kaldırılıyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve ekibi çok etkin olarak süreci yürütüyor. Diğer taraftan Çevre Bakanı Murat Kurum da sürekli sahada, üstelik bu iki bakan üç ay boyunca toplamda üç gün aileleri ile birlikte zaman geçirmiş durumdalar. Muhalefetin İletişim konusundaki prensiplerini hem sözle hem de örnekle ortaya koyan Kabaş, gerçeğin peşinde olsa oralara gider görürdü. Amaçları gerçek değil, çarpık zihinlerinde gerçeği çarpıtmak ve bükmek temel amaçları. Bunu da belli ölçüde başarıyorlar.

Kaynak yalanlasa bile

Geçtiğimiz günlerde BBC Türkçe'ye atfen Türkiye'de İngiltere için mülteci merkezi kurulacağı dair haberi alıntılayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ''Gelişmelere dair sizi bilgilendirmeye devam ediyorum. İngiltere Savunma Bakanı Wallece, kendilerine hizmet etmiş Afganlara Türkiye'de ''mülteci merkezleri'' kuracaklarını ilan etti ve Afganları ülkemize davet etti. Kendilerine mülteci seçecekler kalanları ülkemizde bırakacaklar.''

Aynı konu ile ilgili İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de "Koltuğu bırakmamak için şimdi de İngilizlerin taşeronu oluyorsun Erdoğan.'' Şeklinde tweet attı. Her iki genel başkan da İngiliz Bakan'ın haberi yalanlamasına ve haberin kaynağı BBC Türkçe'nin özür dilemesine rağmen onlar ne bir özür diledi ne de o tweetlerini sildiler. Elbette bu ilk değildi. Daha önce benzer şekilde bir haber üniversite sınavları öncesi T24 isimli haber sitesi tarafından manşette "Resmi Gazetede yayınlandı: Katarlı Gençler Türkiye'de sınavsız tıp okuyabilecek'' şeklinde verilip ardından da detayda şu ifadelere yer verildi: ''Türkiye ile Katar arasında imzalanan protokole göre, Katarlı gençler Türkiye'de sınavsız tıp, diş hekimliği, eczacılık eğitimi alabilecek. Anlaşma kapsamında hastane kurulması ve işletilmesi de var.''

Utanmayan kim?

Ardından haberi Sözcü, Yeniçağ, Cumhuriyet, Birgün, Tele1 gibi tüm post-truth haberciliğin unsurları haber yaptılar. Devamında da post-truth siyasetin temsilcileri devreye girdi CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu T24 Haberini alıntılayarak "Kendi gencine bu kadar sevgisiz bu kadar saygısız bir iktidar işte. Hiç mi utanmıyorsunuz bunları yaparken ey AK Parti? Aranızda biriniz çıkıp da bu adaletsizlik diyemedi mi? Bizim çocuklar o okullara girebilmek için tüm gençliklerini heba ediyor.''

Psikoloji de hiçe sayılıyor

Daha sonra haber yalanlandı ve T24 isimli site özür diledi ancak Kılıçdaroğlu'nda hiç utanma yok ki bu olayda da özür dilemedi bile. O tweet orada duruyor. Üstelik bu olaylar üniversite sınavından bir gün önce oldu. Belli bir yaşta olup bu sınava kendileri girmiş olanlar ile çocukları girecek olanlar bilirler ki sınav öncesi moral ve motivasyon çok önemlidir. Moral bozacak olaylardan haberlerden uzak durulur. Gerek haberi servis eden ve kullanan haber siteleri gerekse de o tweeti atan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu sınava girecek öğrenciler ya da ailelerin psikolojisini hiç düşünmeden hareket ederek yalan haber üzerinden siyaset üretmeye kalktı. Son dönemde öne çıkan post-truth kavramı nedir biraz da ondan bahsedelim. Post-truth Oxford sözlüğü tarafından 2016 yılında yılın kelimesi seçildi. Anlamı "Nesnel hakikatlerin belirli bir konu üzerinde kamuoyunu belirlemede duygulardan ve kişisel kanaatlerden daha etkili olma durumu'' olarak tanımlanıyor. 'Gerçek-sonrası', 'gerçek- ötesi' şeklinde de çevriliyor Türkçeye.

Hipergerçeklik

Yine bu çerçevede ele alabileceğimiz bir terim de Fransız sosyolog ve düşünür Jean Baudrillard tarafından literatüre kazandırılmış olan 'hipergerçeklik' kavramıdır. Bu kavrama göre ''Bundan böyle bir varlıkla çeşitli görünümleri; gerçekle gerçek kavramlarına özgü bir ayna/yansıma(metafizik) olamayacaktır. Bundan böyle gerçekle gerçek kavramı arasında düşsel bir beraberlik de olmayacaktır. Çünkü genetik minyatürleştirme denilen şey, simülasyon evrenine özgü bir boyuttur. Günümüzde gerçek artık minyatürleştirilmiş hücreler, matrisler, bellekler ve komut modelleri tarafından üretilmektedir. Bu sayede gerçeğin sonsuz sayıda yeniden üretimi mümkün olmaktadır. Bundan böyle de rasyonel bir gerçeğe ihtiyacımız olmayacaktır zira gerçek 'sonsuz' ideal ya da negative süreçlerle başa çıkabilecek 'boy ölçüşebilecek' durumda değildir. Çünkü onu sarıp sarmalayan bir düşsellikten yoksundur. Bu atmosferden yoksun hiperuzamda kombinatuvar modellere benzeyen, sentetik bir şekilde üretilmiş gerçek, diğer adıyla hipergerçektir.''

Görüldüğü gibi her türlü teoriden istifade ediyorlar. Bir olayı/gerçeği alıp eğip büküyorlar sonra yeni bir 'hipergerçek' üretiyorlar. Sonra da bir gazete, televizyon ya da haber sitesinden servis ediyorlar. Daha sonra bu servis edilen 'üretilmiş' gerçeğin ilgili siyasetçiler tarafından servis edilme süreci başlıyor.

Leon Festinger'in Bilişsel Çelişki Teorisine göre; ''İnsanlar önceki inanç ve değerlerine bağlı kalır ve yeni bilgiler karşısında davranış ve tutumlarını değiştirmeyip, sahip oldukları sabit deneyim ve değer yargılarıyla hareket ederler. Servis edilen yalan haberler de (fake news) kişilerde bir algı yaratmakta ve sonrasındaki gerçek haberler bu algıyı yıkmakta yeterince başarılı olamamaktadır.''

Aynalı oda konforu

Birçok hadise sonrasında kamuoyu servis edilen yalan haberlerden etkileniyor. Servis edilmiş bu haberleri doğru gibi algılıyor.

Günümüzde haberler özellikle internet ve sosyal medyadan takip ediliyor. Maksatlı olarak servis edilmiş haberi tıklayan birinin karşısına bir süre sonra aynı haber birçok farklı haber sitesi, gazete ve sosyal medya mecrasında yeniden çıkıyor. Yapay zeka tarafından önlerine çıkarılan haberler üzerinden algıları oluşuyor. Yapılan araştırmalar da bu tip haberleri okuyanların farklı haber sitelerine bakıp da okudukları ya da izledikleri haberleri 'teyit' etmedikleri yönünde. Dolayısı ile bir haber karşınıza çıktıktan sonra 'aynalı oda' içerisinde farklı yansımalarını okuyor ve bunları da 'güya' farklı farklı haber sitelerinde okuduğunuz için ilk okuduğunuzu da doğru kabul ediyorsunuz.

O zaman aklımıza Üstad Necip Fazıl'ın Sakarya Türküsü'ndeki

"Bir hayata çattık ki hayata kurmuş pusu

Geldi ölümlü yalan gitti ölümsüz gerçek

Siz hayat süren leşler sizi kim diriltecek...'' dizeleri geliyor.

Bir dirilişe ihtiyacımız olduğu muhakkak.

Bir atasözümüz var yalanın hızla yayılması ile ilgili: "Doğru çarığını giyene kadar, yalan dünyayı dolaşır''. Yalanın hızlı yayıldığı doğrudur. Ancak yine bir atasözü ile cevap verecek olursak "Yalancının mumu yatsıya kadardır.'' Her ne kadar üzerine teoriler kurulsa da 'hakikat' tekdir. Yalan balonu bir gün patlar. Hak gelir; batıl zail olur.

[email protected]