Dedesinin kuzusu Rim. Dedesi ile kucaklaşmaları, aralarındaki sevgi seli, kızın tatlılığı, masumiyeti, zeytin gözlerindeki ışıltı, gülüşündeki mutluluk…. hepimizi çok derinden etkiledi. Dedesinin “Ruhumun ruhu” diye sevdiği Rim'in doğum günü olan 23 Aralık, Dünya Şehit Çocuklar Günü olarak ilan edilecek.
Dr. Hülya Bulut/ Yazar
Hiç çocuğu olmayan bir insan olarak, ebeveynlik 'seçilmişlik' gibi gelir bana. Bu yaşıma kadar, çoluk çocuk hakkında arkadaşlardan, dostlardan, konu komşudan duyduklarım ise aşağı yukarı hep aynı:
'Bebeklik, emekleme, yürüme, kreş, ana okulu, ilkokul, orta, lise, üniversite... derken evlatlarımızın her yaşı, ebeveynleri olarak bizler için eşsiz bir deneyim ve mutluluk kaynağı. Ama doğal olarak bir taraftan böylesine güzel duyguları yaşarken, diğer taraftan onları koruma, kollama, geleceğe hazırlama, vatana millete, insanlığa hayırlı evlat olarak yetiştirme çabası, hiç kuşkusuz ki bazı sorumlulukları ve endişeleri de beraberinde getirmekte.'
Yeğenlerine çok düşkün ve her birini ayrı ayrı çok seven bir teyze olarak, tüm çocukları mucize gibi görürüm. Onlarla zaman geçirdikçe, masumiyetlerinin biz yetişkinleri de hatalarından, günahlarından arındırdığına inanırım: Birlikte dua etmek. Ders çalışmak. Oyun oynamak. Tiyatroya, konsere, müzeye, sergiye gitmek. Bir spor dalı ve bir müzik enstrümanı ile ilgilenmelerine vesile olmak. Günlük hayatta olan bitene bir de onların bakış açısından tanık olmak...aslında ne büyük şans ve neşe kaynağıdır. Bakın size sıradan birkaç örnek vereyim:
Bir gün evrak işlerini tamamlamak için yeğenimin okuluna gitmiştim. Veli formunda, acil durumda aranacak kişinin adı soyadı, telefonu, imzası gibi bilgileri doldurdum. Yetkili kişi, 'yedek veli konumunda olduğunuz için açıklama kısmına ne yazayım?' diye sorduğunda, "Teyzesi onu verene kurban olsun, ona gelen bana gelsin" yazın dedim. Kadıncağız nedense benden böyle bir cevabı beklemiyor olacak ki, önce bir an duraksadı, sonra da gülümsedi.
Hatta daha geçen hafta sonu, altı pardon altı buçuk! (onun için çok önemli buçuk da söylenmeli) yaşındaki yeğenimle kitapçıya gittik. Beğendiğimiz kitapları seçtik. Kasanın önünde ödeme işlemlerimizi yapıyorduk ki, arkamızda bekleyen bir kız çocuğu da etraftaki objelerden birini annesine gösterdi ve kendisi için almasını istedi. Yeğenim de, aşağı yukarı yaşıt olduklarını tahmin ettiğim kıza: 'Sakın alma, paranı boşa harcama. Aynısından bende var, sana veririm!' deyince, çocuğun şaşkın bakışları arasında, göz göze geldiğim annesiyle de gülüşüverdik.
Çocuklar.... biz yetişkinleri de Hakikat'e ulaştıran, Hakikat yolunu aydınlatan melekler gibidir adeta. Onlar, kimi zaman sınanma sebebimizdir. Bazen günün koşturmacası ve yorgunluğu sonrasında, sabrımız tükenmeye yüz tuttuğunda, onlara sesimiz biraz yükselse o gece uyku tutmayanlarımız vardır. 'Çocuğun kalbini mi kırdım acaba?' diye, bir o yana bir bu yana dönen ve bir dahaki sefere daha özenli ve dikkatli olmak üzere kendisine söz verenlerimiz vardır. Ancak, kendileriyle yaptıkları bu sözleşmeden sonra uykuya dalabilenler gayet iyi bilirler ki, çocukların varlığı kadar, yokluğu da bir sınavdır!
Kendimizden, çocuklara duyumsadığımız sevgiden, onlarla kurduğumuz bağdan, birbirimizin hayatına dokunuşlarımızdan yola çıkarak bu defa aynı duyguları Gazze'deki çocuklar için de hissettiğimize öylesine eminim ki...
En azından vicdan sahibi insanlar olarak, Gazze'deki çocukların halini izlemeye yüreklerimizin dayanmadığına, gözyaşlarımızın sel olup aktığına ve onlar için bol bol dua ettiğimize de o kadar eminim ki...
Gazze, dünyanın en genç nüfuslarından birine sahip(ti). Nüfusun yüzde 47'si 18 yaşının altında (idi). Birleşmiş Milletlere göre 4 binden fazla çocuk öldü. 1.270 Filistinli çocuk kayıp. Anestezi olmadan ameliyat edilen çocuklar, zindanlarda alıkonulan çocuklar, tecavüze uğrayan çocuklar, organları çalınan çocuklar, yetim ve öksüz kalan çocuklar, sakat bırakılan çocuklar...daha doğmadan öldürülen çocuklar, doğar doğmaz öldürülen çocuklar...Yani 'ana-babaları tarafından "Seni verene kurban olayım" diye sevilirken, 'kurban edilen çocuklar!' Vallahi de, billahi de yürek dayanmaz, dayanmıyor da.
Uluslararası hukuk alanında çalışan Avukat Ahmed Abofoul'un, Gazze'de yaşayan çocuklarla ilgili yaptığı bir araştırmanın sonuçları ise şöyle:
Gazze'de üç haftada öldürülen çocuk sayısı, dünyada son dört yıldaki çatışmalarda öldürülenleri aştı.
İsrail, şu an saatte, ortalama 6 çocuk ve 4 kadın öldürüyor.
Sağlık sistemi çökmeden önce bildiğimiz şey, İsrail'in Gazze'de her 4 dakikada 1 Filistinliyi öldürdüğü gerçeğidir.
BM Filistinli çocukları korumakta utanç verici şekilde başarısız oldu.
BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) olmak üzere BM'nin farklı organlarının silahlı çatışmalar sırasında çocukları koruma sorumluluğunu yerine getiremedi.
BM, çatışmalarda çocuk haklarını ihlal eden ülkelere ilişkin hazırladığı kara listeye İsrail'i dahil etmeyi reddediyor. Ancak söz konusu listede Rusya'ya yer veriyor.
BM'nin çatışmalarda çocuk haklarını ihlal eden ülkelere ilişkin yıllık kara listesinde İsrail'in hala yer almaması tam anlamıyla skandal.
BM sadece Filistinlileri ve çocuklarını hayal kırıklığına uğratmakla kalmıyor, aynı zamanda kutsal görev ve sorumluluğunu da utanç verici şekilde yerine getirmiyor.
BM'nin Filistinli çocukları dünyadaki diğer çocuklar gibi koruma konusundaki başarısızlığı ve isteksizliği, güvenilirliğini ve etkinliğini sorgulanır hale getiriyor.
Gazze'deki sağlık personeli Filistinli çocuklar için 'Ailesi Hayatta Olmayan Yaralı Çocuk' (Wounded Child No Surviving Family) ifadesinin kısaltması 'WCNSF' ifadesini kullanmaya başladı. Bu var olmaması gereken bir kısaltma. Hiç kimse bunu hak etmez. Bu tür bir zulmün ve insan hayatını hiçe saymanın hiçbir haklı gerekçesi olamaz.
Son saldırıdan önce hazırlanan çeşitli raporlarda, Gazze Şeridi'ndeki çocukların yüzde 91'inden fazlasının bir tür travma yaşadığı ortaya konmuştu. Tek başına bu oran bile insanlığın bilincini sarsmaya yetmeliydi ancak ne yazık ki Filistinlilerin çektiği acılar normalleştirilmiş ve hoş görülmüş gibi görünüyor. Tarih, İsrail'in çocuklara yönelik işlediği suçları normalleştiren ve rasyonelleştirenleri affetmeyecek çünkü bu kişilerin de ellerinde Filistinli çocukların kanı var.
Filistinli çocukların kanı demişken, bugün yaşayan en önemli Filistin şairlerinden biri İbrahim Nasrallah'ın bir şiirini de burada sizlerle paylaşmak isterim. Bu şiiri, geçenlerde İslam Düşünce Enstitüsü tarafından düzenlenen 'İnsanlık Vicdanı Yol Ayırımında: Gazze' başlıklı panelde son derece etkili ve dokunaklı bir konuşma yapan, çoğunluk tarafından da bu vesile ile tanınan Ayçin Kantoğlu, Ayşe Böhürler'in Türk Kahvesi programında okumuştu. Şiirin adı: 'Kanları'
Kanı, günaydın
Kanı, hayrı akşamın
Kanı, lafzı verdiği selamın
Kanı, arzu haldir bize
Kanı, anlatılan hikaye
Kanı, titremektir üzerimize
Kanı, penceresi evin ve camii ve kilise
Kanı, sevgi ve öfke
Kanı, can yakan sitemdir biteviye
Kanı, boşluk her nesneyi kılan aşikare
Kanı, masal evlada anne dilinde
Kanı, hem hali tarif hem bir gülün içi yekpare
Kanı, vatanın kuşu ve esen yeli
Kanı, savaşı ve ateşkesi
Kanı, işgalcinin önüne dikilişi
Kanı, namazın rekatlarından biri sanki
Kanı, niyaz secdesi
Ne sitem edecek ağaç kaldı geride onlara
Ne ay doğar hanelerinin balkonunda
Ne de susamış bir türkü çağlar ırmaklarında
Çocukların gözlerinde beliren hiçbir dileği kırmadılar
Tepedeki zeytin ağaçlarının da patırını saydılar
Onlar dostları oldu denizin
Onlardır yareni nehirlerin
Onlar gözleridir zeytin ağaçlarının
Onlar çiçekleridir şefkat yüklü acımanın
Ve çocuksuluğu coşkun akan suların
Kıblesidir onlar, ozanların
Cephanesidir, yoksulların
Onlardır seher vakti bekçisi, her sokağın
Bir gülüş, yontulmuş kayadan
Ve onlar açığa çıkmasıdır bir sırrın
Kanları, 'günaydın'
Kanları, 'iyi akşamlar'dır onların.
Televizyonda, haberlerde, sosyal medyada, bazı programlarda mutlaka görmüşsünüzdür. İsrail tarafından şehit edilen küçük bir kız çocuğu vardı:
Filistinli. Adı: RİM.
Dedesinin kuzusu Rim. Dedesi ile kucaklaşmaları, aralarındaki sevgi seli, kızın tatlılığı, masumiyeti, zeytin gözlerindeki ışıltı, gülüşündeki mutluluk.... hepimizi etkilemiştir.
'Ruhumun ruhu' diye sevdiği torununun zeytin gözlerine, ahirette kavuşmak dileğiyle son veda öpücüğünü konduran bir dedenin acısına sebep olan çocuk katili İsrail, işgalci İsrail, soykırımcı İsrail...
İşte, Rim ve Filistinli diğer çocuklar için 23 Aralık tarihine ilişkin olarak Ayçin Kantoğlu'nun paylaşımını ajandanıza not etmenizi rica ediyorum:
'Dedesi ile aynı gün doğum gününü kutlayan ancak İsrail tarafından şehit edilen Rim, bu yıl maalesef aramızda olmayacak. Rim'in şahsında şehit edilen tüm çocukların hatırasını yaşatmak üzere 23 Aralık tarihini Dünya Şehit Çocuklar Günü olarak ilan etmek istiyoruz. Bunun için sosyal medyada bize destek vermenizi bekliyoruz. Ayrıca, meydanlarda 23 Aralık günü Rim'in doğum gününü ve Filistinli şehit çocuklarımızı hep birlikte analım.'
#ŞehitÇocuklarGünü
#23Rim2023
#GazaGenocide