Fetullah Gülen'in ölümünden sonra örgütün ideolojik yöneliminin değişmesi söz konusu olabilir. Yeni liderin kimliği, hangi alanlarda örgütsel faaliyetler yürüteceğini belirleyecektir. Ölümüyle birlikte örgütün uluslararası arenadaki görünürlüğü ve etkinliği de düşüş gösterecektir.
Faruk Önalan/ Yazar
Uzun yıllar önce bir CIA aparatı olarak kuruldu. Kademe kademe sinsice devletin kılcal damarlarına sızdı. Balkanlar, Orta Asya ve Afrika başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde yapılandı. İstihbarat teknikleri ile varlığını Hasan Sabbah'ın haşhaşileri misali gizledi. Efendilerinden gelen talimat doğrultusunda 07 Şubat 2012 tarihinde gerçekleştirilen MİT kumpasıyla yılan başını ilk defa kaldırdı. Ardından 17/25 Aralık 2013 emniyet/yargı darbesi girişimi, Ocak 2014 MİT Tırlarını durdurma ihaneti ve nihayetinde hain 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü... Adeta bir istihbarat örgütü gibi çalışan terörist yapılanmanın elebaşı Fetullah Gülen CIA ve FBI'ın kontrolü altında yaşadığı Amerika Birleşik Devletleri'nde öldü.
Liderlik boşluğu
"Fetullahçı Terör Örgütü" (FETÖ) lideri Gülen'in ölümüyle birlikte örgüt, liderlik boşluğu ve son yıllarda iyice belirginleşen yapısal sorunlarla yüzleşecektir. Zira ölümünden önce örgüt içi liderlik ve parasal kavgalar gün yüzüne çıkmış bu minvalde yıllardır inkâr edilen gerçekler (15 Temmuz darbe teşebbüsü, soruların çalınması, katalog evlilikler vs.) birer birer itiraf edilmiştir.
FETÖ, yapısı gereği "karizmatik" bir liderin etrafında şekillenmiş bir terör örgütü olarak varlığını sürdürmekteydi. Gülen'in dini söylemleri, liderlik vasfı ve elbette ardındaki ABD başta olmak üzere bazı Batılı ülkelerin istihbarat kurumlarının verdiği destek, örgütün yıllar boyunca büyümesini ve uluslararası bir ağ kurmasını sağlamıştır. Bu tür terör örgütü yapılanmalarında liderin ölümü genellikle büyük bir boşluk yaratmakta ve örgütün dağılmasına yol açmaktadır. Gülen'in ölümüyle birlikte FETÖ'nün merkezi bir otorite figüründen yoksun kalması, örgüt içinde liderlik mücadelesine veya bölünmelere sebep olacaktır -ki bunun işaretleri uzun zamandır gözlemlenmektedir. Şüphesiz bu boşluk örgütün uluslararası yapısında da derin etkiler meydana getirecektir. Örgütün Avrupa, Amerika, Orta Asya ve Afrika'da çeşitli -sözde- eğitim, iş ağları ve sözde düşünce kuruluşları adı altında yapılanmaları bulunmaktadır. Gülen'in ölümüyle maddi desteklerin kesilmesi bu ağların sarsılmasına neden olacaktır.
Kararlı mücadele
Gülen'in ölümü sadece örgüt liderinin Amerika'dan iade davasını teknik olarak düşürecek ancak diğer yandan Türkiye'nin FETÖ'ye karşı başlattığı mücadele kararlılıkla devam edecektir. Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi öncesive sonrası başlatılan operasyonlar, davalar Türkiye'nin bekası açısından hayati önem arz etmektedir. Dolayısıyla örgüt elebaşının ölümü söz konusu davaların seyrini değiştirmeyecektir. Çünkü her gün bir yenisi yapılan operasyonlardan da anlaşılacağı üzere FETÖ yurt içinde ve yurt dışında varlık göstermeye devam etmektedir. Haliyle Gülen'in ölümünden sonra da FETÖ'ye karşı operasyonlar güvenlik unsurları tarafından aksatılmadan yürütülecektir.
Gülen'in ölümünün getireceği psikolojik etki, özellikle yurt dışındaki FETÖ üyeleri ve sempatizanları üzerinde kuşkusuz moral bozucu bir etki yaratacaktır. Örgütün bir kısmı yeni bir lider arayışına girerken bazı örgüt üyelerinin ise Türkiye'ye dönerek etkinlik pişmanlık yasasından yararlanmak istemesi ihtimal dahilindedir.
Gülen'in ABD'de ölmesi, Türkiye ve ABD arasındaki diplomatik gerilimi -iade dosyası kapsamında- bir nebze olsa da hafifletebilir lakin ABD içinde faaliyet yürüten FETÖ mensuplarının iadesi ile ilgili girişimlerin devam etmesi kaçınılmazdır.
FETÖ'nün okulları, medya organları ve sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla varlığını sürdürmesi gibi konularda, Gülen'in ölümünün örgütün küresel çapta etkisinin ne boyutta olacağı şu an için belirsizliğini korumaktadır. Ancak bu tür yapıların, örgüt liderinin ölümüyle birlikte finansal ve operasyonel açıdan zayıflaması muhtemeldir. Diğer yandan Türkiye'nin FETÖ'ye karşı uluslararası mücadelesinin devam edecek olması örgütün gün gün erimesine neden olacaktır. Bu noktada özellikle Batı ülkelerinde FETÖ müntesiplerine verilen destek Ankara'da büyük rahatsızlık uyandırmaktadır. Fetullah Gülen'in ölümü kritik bir dönüm noktasıdır. Ancak, bu ölümün FETÖ'yü tamamen sona erdirip erdirmeyeceği, örgütün yeni liderlik yapısına, uluslararası desteklere ve Türkiye'nin devam edecek mücadelesine bağlı olacaktır. Millî İstihbarat Teşkilâtı görevi kapsamında çok sayıda FETÖ mensubunu yurt dışında gerçekleştirdiği operasyonlarla Türkiye'ye getirerek adalete teslim etmiştir. MİT'in özellikle Avrupa'da FETÖ'yü yakın takibe aldığı sır değildir. Türkiye'nin bu haklı mücadelesinde Batı istihbarat kurumları tarafını firari FETÖ üyelerini koruma kalkanına alarak göstermiştir. Geçmiş yıllarda Alman basınındaki bir haberde yer aldığı üzere; FETÖ'nün Almanya yapılanmasıyla ilgili bir dosyayı dönemin Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan, Münih Güvenlik Konferansı esnasında meslektaşı BND Başkanı Bruno Kahl'a vermiştir. Kahl da 300'den fazla kişi, 200 kadar dernek, okul ve benzeri kuruluşun adresleri, telefon numaraları ve fotoğraflarının olduğu bu dosyayı iç istihbarattan sorumlu Anayasayı Koruma Teşkilatına ve Federal Emniyet Teşkilatına iletmiştir. Ankara NATO müttefikinden gereğini yapmasını beklerken, İç İstihbarat AfV Başkanı Hans Georg Maassen, listedeki tüm isimlerle tek tek irtibata geçerek MİT tarafından takip edildikleri ve dikkatli olmaları konusunda uyarılarda bulunmuştur. Öte yandan Kosova İstihbarat Teşkilatı KIA'nın eski başkanı Driton Gashi, Mart 2018'de 6 FETÖ mensubunun sınır dışı edilip, MİT operasyonu ile Türkiye'ye getirilmesinden dolayı dört yıl sekiz ay hapis cezasına çarptırılmıştır.
Her ne kadar Gülen'in ölümü, Türkiye'deki siyasi ve toplumsal atmosferi derinden etkileyecek olsa da FETÖ'nün uluslararası ağının ve etkisinin tamamen ortadan kalkması için daha uzun vadeli ve kararlı bir süreç gerekmektedir.
Sonuç olarak; Gülen'in varlığı örgütün üyelerini bir arada tutan en önemli unsurlardan biriydi, dolayısıyla ölümünün ardından bu bağlılığın zayıflaması muhtemeldir. Yeni liderin Gülen kadar etkili olması oldukça zordur. Bu durum da örgütün global ölçekte etkisini yitirmesine ve zayıflamasına neden olacaktır. Ayrıca, yeni örgüt liderinin ortaya çıkması zaten var olan bölünmeleri ve iç çatışmaları daha da artıracaktır.
Gülen'in ölümünden sonra örgütün ideolojik yöneliminin değişmesi de söz konusudur. Yeni liderin kimliği, hangi alanlarda örgütsel faaliyetler yürüteceğini belirleyecektir. Ölümüyle birlikte örgütün uluslararası arenadaki görünürlüğü ve etkinliği de düşüş gösterecektir.
FETÖ'nün lideri Gülen'in ölümü örgüt açısından dönüm noktası olacaktır. Liderlik boşluğu, ideolojik ve stratejik yönelimlerin değişimi gibi unsurlar, örgütün geleceğini belirsiz hale getiriyor. Örgüt dağılabilir, daha zayıf hale gelebilir veya yeni bir liderle yoluna devam edebilir, ancak her halükârda Gülen sonrası dönemde FETÖ'nün eski gücüne ulaşması zor görünmektedir.