Enerji krizinde Avrupa gafil mi avlandı?

Ayfer Gedikli / Düzce Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı
19.08.2022

Ukrayna krizi ile birlikte had safhaya çıkmış; uygulanan ambargolara karşı Rusya, enerji kaynaklarını ve Avrupa'nın enerji bağımlılığını adeta bir silah gibi bu ülkelere karşı kullanmaya başlamıştır. Avrupa'nın yaklaşan kışla birlikte çözüm alternatifleri bulamaması, önemli enerji koridorları üzerinde yer alan Türkiye'nin önemini bir kez daha ortaya koymuştur.


Enerji krizinde Avrupa gafil mi avlandı?

Ayfer Gedikli / Düzce Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı

İşin aslı, Euro Bölgesi'nde enerji krizi Ukrayna krizinden çok önce başlamıştı. 2017 yılından itibaren yaşanmaya başlanan enerji fiyatlarındaki sert düşüşler, enerji ithalatçısı ülkeler tarafından olumlu bir gelişme olarak kabul edilirken, enerji ihracatçısı ülkeler için makroekonomik görünümlerinde önemli bozulmaların yaşanmasına yol açmıştır. Zira pandemi döneminde tüm dünyanın şalter indirmesi, sektörlerde enerji ihtiyacında önemli bir azalmaya sebep olmuştur. Ancak, koşullar normale döndüğünde enerji ihtiyacında artış yaşanacağının öngörülebilirliğine karşın beklenen enerji talep artışına yönelik olarak yatırımlara gereken önem verilmemiştir. Pandeminin hafiflemesi ve ekonomilerin hızla canlanmasıyla bir anda artan doğal gaz talebini mevcut arz düzeyi karşılayamamıştır. Üstelik iklim değişikliklerinin bir sonucu olarak Avrupa'da kaydedilen rekor sıcaklar ve rüzgarın etkisinin az olması elektrik ve gaz ihtiyacının artmasına yol açmıştır. Son olarak Gazprom şirketinin Nord Stream-2'nin daha etkin kullanımı amacıyla gerekli izin ve formal işlemlerin hızlandırılması için kışa girerken kasten yeterli gaz stoklanmaması da krizin derinleşmesine ortam hazırlamıştır. Tüm bu bulanık ortam içinde Ukrayna krizinin patlaması, küresel ekonominin ve Euro Bölgesi'nin yeniden ve öngörülemez bir türbülansa daha yuvarlanmasına neden olmuştur.

Ukrayna krizinin etkisi

Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı ile iki ülke arasında başlayan savaşla birlikte bölge, tüm dünyanın gözü ve kulağının üzerinde olduğu en önemli çatışma alan haline dönüştü. Zira Ukrayna, dünyanın "tahıl ambarı" olmasının ötesinde, Rusya'dan Avrupa'ya uzanan enerji hatlarının geçiş koridoru durumunda idi. AB ve ABD, Ukrayna'yı desteklemek için Rusya'yı dize getirmek için çok sert ambargolar uygulamaya başlayınca Rusya, enerji silahını masaya sürdü. AB, Rusya'yı SWIFT sisteminden atarak ve önemli Rus iş insanlarına ait yatırımlara el koyarak/dondurarak Rusya'nın boğazını sıkmaya çalışırken, Rusya da 2021 yılında 155 milyar metreküp gaz ile kendisine yüzde 40 düzeyinde bağımlılığı olan Avrupa'yı kış ortasında soğukta bırakma ve sanayilerine şalter indirme tehditlerine yönelik girişimlerle karşı manevra yaptı.

Rusya ile Almanya arasında savaş öncesi dönemde hayata geçirilmesi planlanan Nord Stream-2 projesinin ABD'nin yoğun müdahaleleri ile iptal edilmesi, Rus gazına en fazla bağımlılığı olan Almanya'yı daha güç durumda bıraktı. Nord Stream-2 projesi, 1.234 km uzunluğunda Rusya'dan Baltık Denizi üzerinden gaz boru hattının doğrudan Almanya'ya ulaştırılmasını Gazprom şirketi ve birçok Avrupalı şirketin katılımı ile sağlayan gaz aktarım projesidir. Gaz aktarım kapasitesini mevcut durumun iki katı olan 110 milyar m3'e çıkarmayı hedefleyen proje Eylül 2021'de tamamlanmış olmasına karşın Rusya'ya Avrupa ve Ukrayna'ya karşı önemli bir jeopolitik üstünlük sağlayacağı gerekçesi ile ABD'nin baskıları sonucu rafa kaldırılmıştır.

Öte yandan bir taraftan iklim değişiklikleri ve küresel ısınmanın etkisi ile Avrupa kıtası rekor düzeyde yaşanan sıcaklık artışları ile kavrulurken, İspanya, Fransa ve İtalya orman yangınları ile mücadele ediyor. Tüm bu yaşanan gelişmelerle enerji krizi, iklim krizi ve gıda kriziyle aynı zamanda mücadele etmek durumunda kalan Avrupa, sürdürülebilir enerji kaynakları konusunda güçlü kaynak arayışına girişti. Avrupa bu krizlerle uğraşırken Rus enerji devi Gazprom'un satranç masasındaki son hamlesi bu sınavı daha da zorlaştırdı. Gazprom halen sözleşme kapsamında verdiği taahhüt çerçevesinde gaz akışını gerçekleştirmesine karşın, 18 Temmuz'da Avrupa'da gaz sağladığı müşterilerine yaptığı bilgilendirmede, mücbir sebepler (force majeure) söz konusu olursa gaz sevkiyatını yerine getirme garantisi veremeyeceğini resmen bildirmiştir. Gerekçesinde Nord Steam-1 üzerinden yapılan gaz sevkiyatını teknik sorunlar, tamir ve bakım için Kanada'ya gönderilen ana pompa istasyonu türbininin, uygulanan ambargolar bağlı olarak zamanında geri gönderilmemesi nedeniyle gaz sağlamada yetersizlik ve kesintilerin olabileceğini ifade etmiştir.

Bu bilgilendirme, kış aylarında Avrupa'nın daha ciddi bir enerji krizi ile karşılaşacağının sinyali olarak algılanmıştır. Her ne kadar mücbir sebep maddesi neredeyse standart olarak tüm kontratlarda uygulanmasına karşın, olağanüstü durum ve zorunlu neden kavramları genellikle belirsizlikler içerir ve itirazlara yol açabilir. Sürecin basit bir bilgilendirme olmanın ötesinde önümüzdeki aylarda yaşanacak ciddi bir krizin ayak sesleri olduğundan endişe eden Rus gazının en büyük ithalatçısı konumundaki Alman şirketi Uniper, Gazprom'a rahatsızlığını bildirmiştir. Gazprom'un muhtemel bu hamlesine karşı Almanya, oluşacak zararın tazmini için ileride tahkime başvurma yolunu açık tutmaya çalıştı.

Ukrayna krizinin başlamasının ardından Bulgaristan ve Polonya'ya yönelik gaz akımında kesinti yapılması ve Nord Stream-1 akışında azalma Rusya'nın enerji silahını etkin şekilde kullanacağını ve güvenilir bir gaz tedarikçisi olmadığını ortaya koymuştur. Fransa ise halen faal durumda olan nükleer santralleri dolayısıyla diğer AB ülkelerine göre Rus gazı tehdidine karşı daha güvenli hissediyor.

Yakın zamanda gündeme gelmesi muhtemel gaz kesintileri ve giderek artan enerji maliyetleri, AB'nin endüstri devi Alman ekonomisinin temel girdilerinde yaşanacak darboğazlar nedeniyle resesyon beklentileri giderek daha fazla dillendirilmeye başlandı. IMF, Rusya'nın uygulamaya başladığı gaz kısıtlamalarının başta Macaristan, Slovakya, Çekya ve İtalya olmak üzere Avrupa kıtasında resesyonu derinleştirebileceği uyarısında bulundu. IMF raporuna göre bu süreçten en olumsuz etkilenecek ülkenin Macaristan olduğunun altını çizerek, bu ülkenin GSYIH'sının yüzde 6'dan fazla azalacağı tahmininde bulunmuştur. Slovakya, Çekya ve İtalya'nın gaz tedariğini alternatif kanallardan sağlayamaması durumunda bu ülkelerin GSYIH'larında da yüzde 5'lik düşüş yaşanacağını öngörmüştür. Öte yandan, Rusya-Ukrayna savaşı ve enerji fiyatlarındaki artışın etkisiyle Euro Bölgesi'nde Mart ayında yıllık enflasyon yüzde 7,4'e çıkarak rekor bir yükselme kaydetmiştir. IMF, Dünya Ekonomik Görünüm Raporu'nda Euro Bölgesi'ne yönelik büyüme beklentisini 2022 için yüzde 3,9'dan yüzde 2,8'e düşürürken, 2023 için yüzde 2,5'ten yüzde 2,3'e çekmişti.

Avrupa enerji krizine çözüm arıyor

Tüm bu yaşananlar, başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerini acil tedbirler almaya itmiştir. Almanya şimdiden enerji tüketiminde kısıtlamalara başladı. Sokak lambalarında kısıtlama, tarihi eserlerde ışıklandırmanın durdurulması gibi tedbirlerle sert geçebilecek kışa karşı kısmen bir enerji tasarrufu yapmaya çalışmaktadır. Devlete ait kanallardan yapılan kamu spotlarında halkın ortalama 8-12 dakika olan duş sürelerini kısaltması, akıllı duş başlıkları kullanımı ve otomobillerde hız yapılmaması gibi tedbir önerileri ile enerji tüketiminin azaltılarak kışa kadar yüzde 15 enerji tasarrufu yapılması planlamaya almıştır. Ayrıca, Almanya'da geçen yıl 6 sent olan doğal gazın kilovatsaatinin 4,5 kat artışla 26 sente yükseltilmesi planlanıyor. Almanya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesi alternatif kaynakları hızlıca sürece dahil etmeye ve güvenilir kaynaklar üzerinden sürdürülebilir enerji tedariğini sağlama konusunda acil tedbirler almaya başladı. Almanya, fosil yakıt tedariğinde güvencesini artırmak için Cezayir ve Fas'tan gelecek gazın İspanya ile Fransa arasında inşa edilecek bir boru hattı üzerinden Almanya'ya transferini desteklemeye hazır olduğunu belirtti. Buna göre halen Avrupa'nın yüzde 30 LNG ihtiyacını karşılamakta olan İber Yarımadası Rus gazına alternatif bir rota olarak düşünüldü. Ancak bu konu henüz proje aşamasında ve İspanya ile Fransa arasında Pirene Dağları üzerinden geçecek olan boru hattı projesi umulandan daha pahalı olabilir, üstelik kış kapıdayken zaman alacak bu projenin akut sorunlara çözüm üretmesi mümkün görünmüyor. Zaten Fransa ve İspanya, 2019 yılında MidCat olarak adlandırılan doğalgaz boru hattı projesini yüksek maliyetli olacağı gerekçesi ile reddetmişti. Benzer bir ümitsiz proje de ABD'den yıllık 50 milyar metreküp LNG alımı. Bu projenin de gerçekleşmesi ABD'nin ek kapasite ihtiyacını gidermesi için 3-4 yıl gibi bir süreye ihtiyacı olması nedeniyle uygulanabilir görünmüyor. Üstelik Almanya'nın LNG'yi depolayıp yeniden gazlaştırmak için yeterli düzeyde terminali bulunmuyor. Henüz inşa aşamasındaki birçok tesis en erken birkaç yıl sonrası için bir rahatlama vaat ediyor.

Pandemi öncesi dönemde SDG kapsamında güneş ve rüzgar gibi yeşil enerji kaynaklarına ağırlık verme ve nükleer santralleri kademeli olarak kapatma kapsamında Almanya ve İngiltere başta olmak üzere tüm Avrupa kıtası üzerinde uygulaması hazırlıkları varken Fransa özellikle nükleer santrallerin durdurulması konusuna şiddetle karşı çıkarak, azaltma bir yana arttırma yoluna gideceğini deklere etmişti. Ukrayna savaşı ile yaşanmaya başlanan enerji kıtlığı ve Rus gazına bağımlılık sorunu, bu kararların yeniden gözden geçirilmesine neden oldu. Bu çerçevede nükleer santraller "çevreye dost" olarak tanımlanarak nükleer santrallerden yeniden ve belki daha güçlü şekilde enerji arzının sağlanması revize planlar arasına alındı.

Öte yandan, Ukrayna krizinin bitmesi ardından 11 milyar dolara mal olan yılda 55 milyar metreküp kapasiteli iptal edilen Nord Stream-2 projesinin hayata geçirilmesi için çalışmalara başlamayı düşünüyorlar.

Türkiye'nin durumu ne?

Gerek Ukrayna krizi, gerekse Avrupa'da yaşanan enerji kıtlığı gibi durumların Türkiye'nin enerji ihtiyacını olumsuz etkileyeceğini tahmin etmek güç değil. Son aylarda başta akaryakıt fiyatları olmak üzere fosil yakıt kaynaklarında yaşanan fiyat oynaklıkları, havaların soğuması ile birlikte enerji ihtiyacının artacağına, dolayısıyla birim fiyatlarda artış olacağına dair beklentilerin güçlenmesine yönelik önemli sinyaller veriyor. İstanbul Ticaret Odası Başkanı Sayın Şekip Avdagiç, Türkiye'de sektörlerin enerji ihtiyacı konusunda benzer bir görüşü ifade ederek, bir yandan ücretini ödesek de gaz bulmakta güçlük yaşanabileceğini, diğer yandan da halen 1000 m3 doğal gazın fiyatının 1300 dolar olmasına karşın, önümüzdeki aylarda arzda yaşanacak yetersizlikler dolayısıyla fiyatın 2500-3000 dolar seviyelerine çıkabileceğini belirtmiştir. Bu nedenle Sayın Avdagiç, ithal enerji bağımlılığı oldukça yüksek olan Türkiye açısından cari dengenin iyileştirilmesi için enerji tasarrufu konusunda girişimlere ağırlık verilmesini önemle tavsiye etmiştir.

Bu çerçevede, her ne kadar İran ve Rusya ile gaz tedariği konusunda ikili ilişkilerimizdeki olumlu süreç ve devam eden anlaşmalarımızda herhangi bir olumsuzluk görünmese de kış döneminde yaşanabilecek beklenmedik durumlara hazırlıklı olmak adına enerji verimliliğini arttırıcı, enerji tüketimini azaltıcı tedbirleri şimdiden almakta fayda olduğu kanaatindeyiz. Öte yandan enerji arz güvenliğinin sağlanması noktasında yerli kaynaklara ağırlık verilmesi, yenilenebilir enerji kaynakları yönünden zengin olan ülkemizde buna yönelik teşvik edici yatırımların yapılması ve yeterli stoklamanın yapılması kısa ve orta vadede yaşanabilecek enerji krizlerine yönelik güvencenin artmasını sağlayacaktır.

Peki, Türkiye, Avrupa'nın enerji krizini lehine çevirebilir mi? Ukrayna krizinden çok önce Avrupa ile Rusya arasında yaşanmaya başlayan güven bunalımı, Ukrayna krizi ile birlikte had safhaya çıkmış; uygulanan ambargolara karşı Rusya, enerji kaynaklarını ve Avrupa'nın enerji bağımlılığını adeta bir silah gibi bu ülkelere karşı kullanmaya başlamıştır. Avrupa'nın yaklaşan kışla birlikte çözüm alternatifleri bulamaması, önemli enerji koridorları üzerinde yer alan Türkiye'nin önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Hazar Denizi'nden Türkiye'ye uzanan ve Avrupa'ya açılan Trans Adriyatik Boru Hattı (TAP), Avrupa'nın alternatif tedarik planları arasında en cazip seçenek olarak görülüyor. AB ile anlaşma yapan Azerbaycan, yıllık 8 milyar metreküplük doğal gaz sevkiyatını, 2027 yılında 20 milyar metreküpe çıkarmaya karar verdi. AB'nin TANAP'a yönelmesi, Türkiye'nin enerji transferinde kilit rolünün altını çizmiştir. Geçtiğimiz aylarda İsrail'in Doğu Akdeniz'de bulduğu gazı Mısır ile birlikte Güney Kıbrıs ve Yunanistan üzerinden Avrupa'ya taşımayı planlayan ve Türkiye'yi denklem dışına iten projesinin yüksek maliyet nedeniyle iptal edilmesinin ardından yaşanan son krizler, her dönem güvenli ekonomik ve siyasi duruşu ile Türkiye'nin Hazar havzasından, Körfez bölgesinden ya da Doğu Akdeniz'den Avrupa'ya taşınması planlanacak her türlü gaz rotası içinde bulunmasının gerekliliğini ortaya koymuştur. Bu noktada Türkiye'nin enerji altyapılarından istifade ederek akıllı, ekonomik ve tüm paydaşların istifade edebileceği projeler üretilmesi, sürdürülebilir enerji kaynakları üzerinde ortak projeler başlatılması gibi girişimler için en uygun zaman olduğu kanaatindeyiz.